- 21552 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İŞSİZLİK ve İŞSİZLİK ÇEŞİTLERİ (1)
Bu yazı dizimde bazı analizleri sizlere sunduktan sonra, yılların bizlere neler getirip, bizlerden neler götürdüğünü göreceksiniz.
Ekonomik faaliyetlerin, birey olarak bize yansıyan ve tüm yaşantımızı etkileyen yönlerden biri, hem de en önemlisi İŞSİZLİK. Bu konunun daha iyi anlaşılması ve fert olarak bize yansıyan yönlerinin nasıl gerçekleştiğini siz okuyucularımızla paylaşacağım..
İŞSİZLİK ÇEŞİTLERİ VE TANIMLARI:
A- AÇIK İŞSİZLİK :
1-Geçici İşsizlik: Normal bir bünyeye sahip olan bir ekonomide, işgücünün zararsız olarak, meslek ve yer değiştirmesi sırasında ortaya çıkan işsizliktir. Bu işsizliğin tamamen giderilmesi mümkün değildir.
2-Devri işsizlik: Geçici olup, etkisi yaygın ve geneldir.
a-Konjoktürel işsizlik: Nedeni, toplam efektif talebin yetersizliği olup, gelişmiş ülkelerde görülür.
b-Mevsimlik işsizlik : Mevsimlik işsizliğin başlıca iki nedeni vardır:
birincisi ; doğrudan doğruya ani etki yapan unsurlar, bunlar kötü hava şartları, mevsim değişmeleri, istihsalin arzına etki ederek, işsizliğe sebep olurlar.
İkincisi ; Dolaylı olarak ve genel etki yapan hususlar olup, iş bölümünün gelişmiş olması ile sıkı sıkıya ilişkilidir.
B- SÜREKLİ İŞSİZLİK:
1- Yapı ve Bünye Değişikliği ile İlgili İşsizlik: Bu işsizlik, sürekli ve belli kesimleri etkisi altına alan işsizlik şeklidir.
a- Bölge ve sektör işsizliği: Ekonominin belli bir sektörünü veya bölgesini, kârlı ve cazip gösteren şartlar işgücünü buralara doğru çeker. Bu şartların ortadan kalkmasıyla veya değişmesiyle, o sektöre ait üretim miktarı azalacağından, dolayısıyla iş gücü talebi de azalmış ve o sektörde veya bölgede işsizlik ortaya çıkmış olur.
b-Teknolojik işsizlik : İş gücü yerine makinanın ikame edilmesinden veya daha prodüktif üretim teknolojisinin uygulanmasından doğan bir işsizliktir.
2- Kronik ve Yaygın İşsizlik: Bu guruptaki işsizlik çeşitleri, yerleşmiş ve çok uzun süreden beri devam eden ve Ekonomiyi bütünü ile etkileyen işsizliklerdir. İki çeşidi vardır. Bunlar:
a- Bünyesel işsizlik : Toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarındaki, örf ve adetler ile modadaki değişiklikler nedeniyle bünyesel işsizlik ortaya çıkmaktadır. Örneğin: Tabîî ipek yerine, sunî ipeğin çıkması gibi.
b-Sürekli Durgunluk : Genellikle gelişmiş ekonomilerde görülür.
C- GİZLİ İŞSİZLİK : Belli ve açık bir işsizlik görülmediği halde, Düşük bir ücret ve düşük bir Prodüktivite (verimlilikte) de çalışan İşgücünün istihdamı, o ekonomide gizli işsizliği meydana getirir.
İŞSİZLİK çeşitleri ve tanımlarını yaptıktan sonra, işsizliğin ne kadar büyük bir kesimi etkilediğini ve işsiz kalındığında toplumsal olarak; sosyal hayatımızdaki olumsuz tepkisel izlerinin, nasıl bedensel, ruhsal bozukluk ve yoksulluk şeklinde ortaya çıktığını devam edecek olan bu yazı dizimde verilerle bilginize sunacağım. Bu gün %16 lara ulaşan issizlik ordusunun bu durumda devam etmesi ve ilerlemesi halinde, kronikleşmiş bedensel ve ruhsal bozuklukları olan ve aileleri parçalanmış bir toplum yaratacağımızdan emin olunuz.
İşsizlik; uygulanan dengesiz ekonomik politikalarla, son derece artış göstermiştir. Bunun ana sebebi enflasyonist bir ortama girmememiz için uygulanan bir modeldir. Ancak enflasyon olmasın diye ruhsal ve bedensel olarak bozulmuş bireyler oluşturmak daha mı iyidir ?
Bir televizyon programında bir vatandaş şöyle feryat figan ediyordu (.. Enflasyonda daha iyi idik, şimdi ise ne iş ne de paramız var..) diyordu, bu sese kulak vermek lazım, işte bu ses üretimsizliğin arkasından gelen işsizlik ve istihdamsızlığın sesidir.
Doğrusu işsizlik ve enflasyon arasında bir bağlantı mevcuttur. Modern istihdam teorisinin kurucusu olan J.M.KEYNES, İşsizlik, Üretim ve Enflasyon konusunda şunları söylemektedir; Enflasyon ancak, istihdam gelir düzeyine ulaştıktan sonra aşırı istihdam koşullarında, parasal talebin genişletilmesi sürdürüldüğünde ortaya çıkan bir unsurdur. Dolayısıyla yaygın ve sürekli işsizliğin egemen olduğu dönemlerde, enflasyondan söz edilemeyeceği; enflasyonist baskının ve hızlı fiyat artışının egemen olduğu dönemlerde ise işsizlik söz konusu değildir. Yani işsizlikle enflasyon arasında, ters bir ilişki mevcuttur.
Para arzı üzerinde kontrol gücü ile Merkez bankası ya da para otoritesi, faiz haddi üzerinde baskı yaparak istihdam, üretim ve verimliliği etkileyebilir. İstihdamın baskı altına alınması ve dolayısıyla nakdi ücretlerin kontrol edilmesi ile fiyatlar üzerinde dolaylı bir etki sağlayabilir. Tam bir fiyat kararlılığı ise İŞSİZLİK ile emek maliyetinin karşılıklı etkilerine bağlıdır. Durum böyle olunca mantıklı bir İŞSİZLİK ORANI fazla bir enflasyon oranına yol açmadan sürdürülebilir.
Bu yazım nedeniyle KEYNESYEN İstihdamı incelerken doğrusu; şöyle bir düşündüm. Sanki, bizim ülkemizdeki uygulanan ekonomik politikayı bilmiş de 10’ larca yıl önceden (1929 yılında) tarif edip çözüm yolunu göstermişti...
Bu tespitleri yaptıktan sonra ülkemizdeki İŞSİZLİĞE (gizli işsizlik dışında) bakıldığında; 2000-2004 yılları arasındaki, Türkiye İş Kurumuna yapılan başvurular ve işe yerleştirilenlerin durumun şöyledir: (Bu veriler işsizliğin %12 küsur olduğu 2001 krizi yılı ile bu yıldan birkaç yıl sonrasına kadarki yıllar, örnek olarak alınmıştır)
....................................2000.........2001.........2002.........2003........20004 (tüik-2005)
İŞ BAŞVURUSU :....768386....327417....324760....557092....446182
İŞE YERL.TİRİLEN:..85610....213998 ....125071.......65398.......76257
Yukarıdaki göstergelere göre, işe yerleştirilenlerde yıllar itibariyle, gitgide azalma gözlenmektedir. Bu iyi bir tablo göstergesi değildir. Bu tabloya göre işsizlik çoğalarak çığ gibi büyümektedir..
İstatistiki verilere göre, işsizliğin en büyük miktarını 25-44 (tüik-2005-06 yıll.) yaşları arasını kapsamaktadır.
YAŞ GURUPLARINA GÖRE İŞSİZLERİN SAYILARI, KENT-KÖY OLARAK ŞÖYLEDİR (tüik yıllığı 2005) : (Bu veriler işsizliğin %12 küsur olduğu 2001 krizi yılı ile bu yıldan birkaç yıl sonrasına kadarki yıllar, örnek olarak alınmıştır)
.................................2001........2002.......2003......2004.........2005 (tüik-2005)
KENT (toplam)
Erkek (000) bin :...1033.......1323.......1298.......1363.......13105
Kadın (000) bin :.......414.........520.........506.........507.........518
KIR (toplam) :
Erkek (000) bin :.......452.........502.........532.........515.........552
Kadın (000) bin :.........68.........118.........157.........113.........135
Bu gün aile geçindiren 15-49 yaşları arasındaki Kentli ve Köylü (kadın-erkek) işsidir ve yoksullaşmıştır. İşsizlik %16 lardadır. Bu durum: artık çiftçilerimizin, iş ve çalışma durumu açısından ümitlerinin kesildiği son noktayı ifade etmektedir. Tarım hızla bitirilmiştir, çok yakın zamanda tarımsal ürünleri de dış ülkelerden ithal edeceğimi herkes bilmelidir ve buna göre tedbirler alınmalıdır...
BANA KÖYÜMÜ GERİ VER
Hızla dönme dünya
Biraz duraklayıver.
Çiftçileri sadece
Onları anlayan sever.
Anlamayanlar,
Aldıkları oyla döver..
.......
Hele bir baak
Seslerini, dinleyiver
Yorgun kalbi
Neler, neleer söyler..
........
Köyümün ördeği,
Kazı tavuğu
Bülbülü ötmez oldu.
Başımızda bir bulut
Belalar bitmez oldu.
Tarımı yok ettiler
Ocaklar tütmez oldu...
........
Domatesin biberin
Tadı kalmadı artık.
Yok edilen ürünlerin
İthalat’ına kaldık.
Yüzü solmuş, garip köylüm
Gözlerin yine daldı
Anlıyorum seni ben,
Oy verdiklerin,
Mutluluğunu çaldı.
Ey benim çiftçim
Üzülme, bundan böyle
Biz dinleriz dertleri
Dertlerini bize söyle?
Haydi dürüst adam de
Bana köyümü geriver
Tarım Benim Namusum.
Sadece ..ın der.
........
Hızla dönme dünya
Biraz duraklayıver...
Erdal YILMAZ -25.06.2007- KAYSERİ
Kentlerde gitgide artan işsizlik, köylerde de kendini göstermektedir. 1983 yılından bu yana tek taraflı uygulanan ve elinden tarımı alınarak sanayi toplumuna kanalize edilmeye çalışılan yoksul köylüyü (yukarıdaki rakamlarda göstermektedir ki) tarımı da yapamaz bir duruma getirmiştir. Tarımsal mekanizasyonunu kaybeden bu çoğunluk artık (MİLLETİN EFENDİSİ) değildir ve EFENDİLİKTEN zorla istifa ettirilmiştir.
Tarım-Sanayi-Tüketim üçgeni içerisinde bocalayan ne yapacağını bilemeyen, ürettiği ürünün maliyetini bile kurtaramayan yoksul bir toplum haline getirilmiştir.
Yazımın birinci bölümünü Babam (şair Fazlı YILMAZ’ ın) Bir şiir’iyle kapatmak istiyorum..
Çiftçinin iyisi, hali de düzgün
Ufak çiftçiler, gayetten ezgin
Geçiminden aciz, canından bezgin
Yaylı beşik gibi, sallanır durur.
ŞAİRCE
................
HEP KENDİMİZ OLALIM
ÇALIŞIP ÜRETEREK
MUTLULUĞU BULALIM.
Erdal YILMAZ
SAYGILARIMLA..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.