Yüzler
“Etrafımda hep tanıdık yüzler,
Yıpranmış yerler, yıpranmış yüzler,
Aydınlık ve erken bir gün yarışları için,
Hiç bir yere gitmezler,”
Gözlerimi kapatıyorum. Uyku bu gece beni (u)yutmayı reddediyor. İlacını yutmayı reddeden ve eliyle her defasında iten bir çocuk gibi… Dermanmış uyku meğer. Unutmanın babasıymış. Her gece başka bir unutuş döllüyormuş meğer bedenimde. Bu gece ise nerde olduğumu bilmediğim için onun da nerde olduğunu bilemiyorum.
Yüzler… Gözümü her kapattığımda başka başka yüzler geliyor. Bazıları yeni tanıdıklarım. Mesela dünkü doktor… Bazıları eskiden tanıdıklarım, annem gibi. Düşünüyorum ve o an anlıyorum anneme sığınamayışımı. Ta çocukluğumdan beri kendimi öyle şartlamışım ki onu üzmemeye. Ona derdimi anlatamıyorum. Ona anlatmaya başlayınca her şey gereksiz ve komik görünüyor ve önemini yitiriyor. Vazgeçiyorum ama daha sonra daha da güçlenmiş bir şekilde karşımda buluyorum onları. Yine de anlatmıyorum.
Bütün gece yüzler… Özellikle de hastane veznesindeki o kadının yüzü… Bir kabus gibi her gözümü kapattığımda orda oluyor. Her defasında daha çok çatıyor kaşlarını, sesi daha çok yükseliyor. Neden bu kadar kızgın ki? Yarın ona gitsem, neden bana kızdınız desem, gözlerine bakıp “sizi kızdırmak istememiştim, sizi dinliyordum ama aklım dağılmıştı. Özür dilerim.” desem acaba bu kabus biter mi? Ben insanım desem bir faydası olur mu?
Kaşları öyle çatık ki, sesi öyle kırıcı ki… Ben ona ne yaptım ki? Beni daha dün gördü. Belki de bir daha karşılaşmayacağız. Ben anlamadım bile demeden daha, neden bana bağırdı ki? Anlamıştım halbuki ama o bağırınca her şey silinip gitti aklımdan. Bu gece uyumamamın sorumlusu olduğunu bilse üzülürdü herhalde. Kim üzülmez ki?
Yine yüzler… Aralarında beni rahatlatan bir yüz olsa keşke. Mutlaka kaşları çatık bir yüz göreceksem o sen olmalısın. Hani beni durakta yolcu ederken kaşlarını hafifçe indirip başınla işaret etmiştin artık gitmemi. Bense oraya çakılıp kalmayı dilerdim. Bana bakışını tüm ruhuma nakşetmek için saatlerce, günlerce orda öyle kalmayı…
Keşke seni düşünebilseydim. Utanıyorum aslında. Yine de bana gitmemi işaret edişini düşünebilirim sadece. Dünyanın en güzel “git” deyişi bu olsa gerek. Defalarca görüyorum şimdi seni. Kaşların hafif çatık, dudağında buruk bir tebessüm, başınla hafifçe işaret ediyorsun.
“Git, uykuya git.”
“Bir tür eğlence buldum bunu,
Bir tür keder, üzüntü,
İçinde olduğum rüyalar,
En iyileriydi, şimdiye kadar,”