- 1088 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOKTOR HALİS BEY... HORALI ADAM VE KARS MEMLEKET HASTAHANESİ / ARDAHAN ÖYKÜLERİ 40 (kitap 35)
"Horalı Adam könk könk volkano ağzı gibi partlayor."
Hastalık, sağlık insan’a... her şey bize. Madem ki geldik buraya; eee... tahammül etcez.
Doktor Halis Bey Horalıyı çok tedavi etti. Bir muvaffakiyete erdiremedi. Horalı gizlin gizlin sigara içmiş. Kahve’neden çıkmamış. Halbuki Halis Bey ona; onu mu salık verdi?
Kaldırım aşağısı çay kahvesi. Horalı, bir sürü ahali cem olmuş oturuyorlar. Ardahan Lisesinin son sınıf öğrencileri onlar da orda. Dörün başında en yaşlı adam oturmuştu. Lavustanlı Dede... konuşan, çay içen, etmek peynir yiyen ve öksüren; herkes kendi hayındaydı!..
- Öhöööö öhöööö!
Gene:
- ÖHÖÖÖ ÖHHÖÖÖÖ!
"ÇOR! ÇORRRRR!.."
"Çor! Çor! " İçinden dedi, Pişazkom’lu adam!..
Sıkı mı? Dışından desin Horalıya: "ÇOR, ÇOR"u.
Horalı şer şırtığ adamdır. Yakaya fırtığ gibi yapıştı mı çıkaramazsındı?
"NE ŞAMIN ŞEKERİ NE ARABIN YÜZÜ!"
Masalarda kağıtlar dönüyor. Kirli kağıtların yanı sıra temiz Kızılay bandrollu kağıtlar hepsi parmakların arasında gah parmak kirleniyor gah kağıt!..
Basra oynayanlar parasına oynuyor. Masanın altından paralar toka ediliyor. Kahve’ciyi uyandırmıyorlar;"musluk" denen parayı alır diye. Heç mi heç oralı olan yok! İhtiyar iki kişi fanti çeviriyor! Elli iki oynayanlar çay içme mahanasınnan oturanlar ile barabar hep birlikte oynuyorlar! Kimsenin kimseden rahatsızlığı yok, adam!..
Horalıyı Doktor Halis Bey Kars’ta Memleket Hastanesine yatırmıştı. İyileştirmiş ahırın da salmış. Horalı Setelcem miydi? İnce hastalık dediğimiz verem miydi? Kendi de bilmez! Kulak asmamıştı! Bu tavrı uygulayan insan çoktur. Kulak vermedikçe; dert şımarıpta arsızlaşmazmış!.. Edebazdı Horalı, otumağına kağmağına konsolos balası gibi eda verirdi. Hayat onu hırpalamıştı. Yormuştu. Horalı "yorulmadım" der dururdu.
Hayatta ondan sanki el çekmişti .
Kars’ta ki hastane eski deftarlığın oradaydı: "Memleket Hastanesi" eski yapı olduğundan hastaların psikolojilerine tesiri ümitvar ve hayırhahdı. Kapıların dar uzunluğunu hastalar yorumlardı: "Azrail gelse de bizi buradan sökemez! Halis Bey koymayacağı gibi dar darvaz kapılar da bizi salmaz; azrail’in çıkarıp götürmeğine."
Hastane savaş meydanıdır. Hastalar tür tür düşüncelerin içinde düşünür dururlar. Ruhsal savaşı kazanan hastalığını mağlup eder. İnanan, isteyen o gün ki adıyla Kars Memleket Hastanesinde kaç muharebe kazanmıştır. Halis Bey’den razı gelirdi hastalar! Onun himmeti, yardımı, yaşamak meydan muharebelerinde nice Ardahanlıyı galip getirmiştir. Yaşamak ve ölmemek hasta’nede... Muzaffer olmak hastanede... Yenilmemek üzere yendikçe ölümü hastahanede... Bir günün beyliği de beyliktir! Hayat denen dostluk ve düşmanlıkta!
Halis Bey gün de iki sefer bir çay bardağında "şarap" verirdi. Göğüs hastaları bilmeden içerdi. "Şifa niyetine" dikerdiler. Haz etmez olur mu? Horalı en başta haz ediyordu. Horalı tanımıştı "Derdalanı". "Hele gene var mı?.." diye hasta bakıcıyı behuzur etmişti. Karslı Tat Bakıcı:
- Horalı nifret ettirdin meni valla şüşüyü başına çalaram ha!..
Horalı çayını içti. Kahve’neden ayrıldı. Kahve’nede ki ahali başladı Horalının arkasından konuşmaya: Altı sinni adam konuşmaya hazırdı. Hazırlanmalarının sebebi; hora hastalığına alaka ve duyarlı olma olmalarıydı ki; ailelerinde horalı biri mutlaka vardı!.. Korkuyordular ve korkmaları abartmalarına ne yazık ki mani değildi. Manidar şey tam da buydu!..
Saçları; parmakları arasında tuttuğu beyaz şekerden çok beyazdı:
- Hora: Zayıflığa delalet eder. Kesin bir tanı koymak için uzman olmak lazım. "Horalının" bardağından ikrahlanmanıza hacet yoktur!
Poşa bıyığını fındık karasıyla kömür gibi boyayan merdüm merdane ise duygusal ve patetik:
- Memleket Çocuğunu horlamayın ulan! Horalıysa horalı yani!..
Boynunda kırmızı atkılı herifse:
- Hora bulaşıcı mıdır? Ey bülüyer misiz ki?
Sarı pantolunlu yaşlıların en genci yazdan kalan pantolununa baka baka:
- İnsan olana çare sonsuzdur! Siz ele kara kara düşünmeyin!
Başında; yeşil terlikli, pencereye yakın oturan adam da:
- Yatan değil yeten ölür! Horalıya bakarsın bi’şe olmaz... siz gidersiz yer be yer!
Mavi ümitin rengini; eldivenlerine sarmış eline geçirmiş dede:
- Bakarsız eczaneye şimdi horaya derman olacak ilaç gelmiştir. Nerden bilirsiz?
Tuvaletin ışığı söndü. Peşinden "hırtttt!" diye bir açma sesiyle, Horalı kapının ağzında cellat gibi bitti!
Herkes; sevilmiş sıpa gibi kaldı!
- Hora buyur çay söyleyağ da içağh!
- Durun!.. Hele! Ben söyleyecem siz içecağsız!
YALÇINER YILMAZ
03/07/2009
GEBZE
03/07/2009
GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.