- 939 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
AYSEGULGUNCAN: “İlk Şiirimi edebiyatdefteri’ne Üye Olurken Yazdım.”
---Sevgili aysegulguncan; yaşamınızın perdelerini bizler için aralayabilir misiniz? Neler saklıdır o perdenin arkasında?
26 yaşındayım ve öğretmenim. Mesleğine körü körüne aşık bir öğretmenim üstelik. Hani sorsalar; "Ayşe hayatın anlamı nedir?" diye inandığım ve bağlandığım pek çok değeri bir çırpıda silerek, işimi ve öğrencilerini seçebilecek kadar duyarlı, özverili bir öğretmen olduğumu düşünüyorum. Bunun haricinde Ankara’nın, Ayaş ilçesindenim. Ailemle beraber sürdürdüğüm mazbut bir hayatım var.
Sıradan insanların, basit ama huzurlu mutluluklarıyla doyuma ulaşabiliyorum. Hayattan fazla beklentim yok çünkü güzelliklerin ayrıntılarda gizli olduğunu düşünenlerdenim. Son derece güçlü, pozitif ve kararlı görünmeye çalışan ama özünde bir çocuk kadar kırılgan, masum ve güvensiz bir yapım var. Ama bu yönümü maskelemeyi başarıyorum. İçsel sıkıntılarım sanırım olması gerekenden fazla. Bunu da romantik ve hassas kimliğime bağlıyorum.
---Hani hepimizin küçüklük meslekleri vardır. Hepimiz bir şeyler olmak istemiş, çoğumuz bu meslekten vazgeçerken, bir kısmımızda inatla o mesleğe doğru ilerlemiştir. Peki siz de küçükken edebiyat öğretmeni mi olmak istemiştiniz? Nereden nereye geldiniz?
Hayır, açıkçası ÖSS sonuçları açıklanana kadar hayallerimde hiç öğretmenlik mesleği yoktu. Hep bir avukat olmayı düşlemiştim (Allah çene vermiş). Maalesef çarpık eğitim sistemi ve bizi mahkum ettikleri bu sınav hayallerimin önüne set gibi gerildi. Yalnız edebiyat hayatımda daima var olmuştur bir şekilde. Çok okuyan ve irdeleyen bir çocuktum. İlkokul yıllarında kazandım kitap okuma sevgisini ve hiç bırakmadım.
Edebiyatı gerçekten seviyorum. ÖSS’de bilinçli bir şekilde tercih ettim bu alanı ve çok severek okudum. O kadar büyüktü ki sevgim bu alana, bana üniversite birinciliği getirdi mezuniyetim. Bu benim en büyük gururumdur. Zaten hep söylerim edebiyatı basit bir alan, geçilmesi gereken bir kaç zorlu dersten ibaret görenler daima başarısızlığa mahkumdur. Çünkü edebiyat gerçekten büyük bir aşktır. Dediğim gibi belki başta istediğim bölüm değildi ancak sonrasında tüm hayatımı kaplayan yegane etkinliğim oldu.
Öğretmenlik ise işin çok daha farklı bir boyutu. Her insan birikimli ve dahiyane bir zekaya sahip olabilir ama bu yeterli değil öğretmenlikte. Çocuk psikolojisini ve bilgiyi en doğru şekilde aktarmayı da bilmek gerekir. Bu bağlamda elimden geleni yapıyorum ve öğrencilerimle gayet verimli bir diyalog kurduğumu düşünüyorum. Tabii ki hala eksikliklerim var. Bunu da henüz istediğim düzeyde olmayan tecrübe ve birikimlerime bağlıyorum. Umarım zamanla her şey daha da güzel olacaktır.
---Şiire olan sevdanızı nasıl farkettiniz?
Aslında vereceğim cevap biraz komik olacak… Lise yıllarında özellikle Bedirhan Gökçe’yi dinlerdim sürekli. Hem şiir kasetlerini edinmiştim hem de geceleri radyo programlarını hiç kaçırmazdım. Bildiğim onlarca ezbere şiir vardı ama asla yazma teşebbüsünde bulunmadım. Üniversite yıllarında da köklü bir şiir ve edebiyat eğitimi almamıza rağmen hep pasif bir okur olmakla yetindim. Çünkü hiç yazabileceğimi, düşünmemiştim. Ta ki geçen yıl bir arkadaşım vasıtasıyla 16 haziranda edebiyat defterine üye olana kadar... Hani ilk üyelikte bir şiir yazmamızı istiyorlar ya ilk şiirimi o an yazdım. Sonra denemem gerektiğini düşündüm ve ardı ardına pek çok başarısız şiir denemesi gerçekleştirdim. Tabii ki hala çok acemiyim ancak ilk yazdıklarıma nispeten bir hayli yol katettiğimi görerek sevinmekten kendimi alamıyorum.
Şiir dediğin gibi bir sevda Tuğba... İçinde saklı kalmışları, konuşarak ifade edemediklerini ve bir yaşanmışlık birikimini gün ışığına çıkarmak için mükemmel bir yoldur şiir. Şimdi yazmaktan vazgeçemiyorum. Hislerimde büyüttüğüm pek çok duygu şiir sayesinde maddi bir kimliğe bürünmek suretiyle karşıma geçiyor, içimden sıyrılarak. Bu bende anlatması imkansız bir rahatlamaya, boşalmışlık duygusuna yol açıyor. Şiir insana; içini yiyip bitiren pek çok duyguyu karşına çıkararak yüzleşme imkanı veriyor. O yüzden yazmak benim için gerçekten bir sevda ve şiir de en büyük sevgili.
---İlk şiirinizi sevgili edebiyatdefteri okurları ve yazarlarıyla paylaşır mısınız?
Elveda diyemem sana,
Ben senden ayrılamam ki..
Senle dolu yüreğimi öldürüp sevdamı solduramam ki...
Seni yüreğime hapsettim,
Sevgi kelepçelerini vurdum bileklerine...
Seni o yabancı simaların yalancı gülümseyişlerinde,
O uzak şehirlerin aldatan büyüsünde,
O umutsuz sevdaların soluk yüzlerinde,
Dünya denen cehennemin o kor ateşinde tek başına bırakamam ki...
SENİ UNUTAMAM Kİ...
---İlham geldiğinde mi şiir yazarsınız yoksa “ilhama gerek yok ben her an yazarım” mı diyorsunuz?
İkisi de değil aslında... "Hele ki ilhama gerek yok, ben her an yazarım." düşüncesi bence kocaman bir saçmalık. Böyle yazılmış şiirleri, zoraki yan yana getirilmiş, anlamsız dizeler topluluğu olarak görüyorum. Hemen de kendilerini belli ediyorlar zaten. Güzel imgelemeler, hoş dizeler ama insanın ruhuna hitap etmeyen kocaman bir hiçlik.
Ben duygulandığım zaman, ya da bir olaydan aşırı etkilendiğimde yazdığımı farkettim. Yani bir nevi deşarj olma hali de diyebiliriz. Az önceki soruda buna değinmiştim, şiir insanın içinde büyüttüğü hisleri dışarı çıkarma halidir demiştim. O yüzden ne zaman bir şeyden etkilensem ve bunu ifade etmek istesem şiire başvuruyorum. İlham mevzuu önemli tabi ki... Bazen aklımda uçuşan dizeler vukuu buluyor ve böyle durumlarda elime kağıt kalem alarak devam ettirebiliyorum.
Yalnız ilk zamanlar daha sık yazdığımı farkettim ki bu da o ilk heveslerden kaynaklı olsa gerek... Şimdi daha sık eliyor, daha çok düşünüyor ve daha az yazıyorum.
---Sayfalarca anlatmak mı yoksa tek dizede anlatmak mı size daha yakın?
Bahsettiğiniz şiir ise elbette ki tek dize taraftarıyım. Çünkü şiirin en az sözle en derin manayı ifade etmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani her okur o tek dizeden binlerce farklı mana çıkarabilmeli ve ruhuna hitap edeni oradan seçip şahsına alabilmeli... Ancak roman ve hikayede ise; kesinlikle sayfalarca anlatımdan yanayım. Uzun uzun öykülemeler, bol tasvirle yoğunlaştırılmış betimlemeler, kesinlikle benim tarzım. Çünkü insanın hayat penceresine, oldukça farklı ve zengin bir hayal dünyası yansıtabilmelidir romancı. Onu gündelik yaşamın sıkıntılarından, realitenin monotonluğundan uzaklaştırarak başka dünyalara götürebilmelidir. Bunu yaparken de oldukça uzun ve zengin cümlelere başvurmalıdır, diye düşünüyorum.
--- Nedir’in okunası ve vazgeçilmez yazarlarından biri olduğunuzun farkındasınızdır. Bu başarının altında; bir sözcüğe yüklediğiniz ince anlamlar mı? Yoksa bizim farkına varamadığımız başka değerler mi yatıyor?
Edebiyat Defterini gerçekten çok seviyorum. Şiir okumayı, kendi yazdıklarımı paylaşmayı, açılan forumlardan yeni bilgiler edinmeyi, ya da kültür sanat faaliyetlerini takip etmeyi… Ancak ne nedir bölümü benim en çok keyif aldığım ve kendimi bulduğum yer diyebilirim...
Burada evet senin de belirttiğin gibi tek bir sözcüğe pek çok anlam yükleyebilme düşüncesi de yatıyor. Bunun haricinde gerçekten eğlendiğim, gülümsediğim ya da şaşırdığım anlar da olmuyor değil...Bir sözcük ya da bir olgu hakkında insanların ne kadar farklı yorumlamalar yapabildiğini görerek şaşırmaktan ve etkilenmekten kendimi alamıyorum... Bir nevi matematik hissi uyandırıyor, bende nedir bölümü. Hızla beyni çalıştırarak ilk akla gelenleri en doğru ve güzel şekilde anlamlandırma yetisi de diyebilirsiniz.
--- Size göre en büyük üç şair/yazar kimlerdir?
Sevdiğim şair ve yazar topluluğunu üçe indirgemek benim için çok zor.
Şairlerden; Cemal Süreyya, Atilla İlhan, ve son dönemde Cemal Safiyi çok severek okuyorum. Necip fazıl ve Cahit Sıtkı Tarancı da vazgeçemediklerimden.
En sevdiğim ve tüm kitaplarını büyük bir beğeniyle okuduğum yazarlar ise; Dostoyevski, Franz Kafka ve Türk edebiyatında kesinlikle KEMAL TAHİR.
Bu sözcükler size tek kelimeyle neyi çağrıştırıyor?
Edebiyatdefteri: Nedir
Ufuk: Uras
Anathema: Angelica
Gece: Huzur
Alacakaranlık: Edward
Hüzün: Mabedim
Öğrencileriniz:Dünyam
ve Aşk: Mesleğim
Bu tatlı röportaj için teşekkür ederim sevgili Ayşegül Abla…
Ben teşekkür ederim Tuğbacığım. Çalışman için beni seçmiş olman gerçekten gurur verici. Başarılarının daim olmasını temenni ediyorum canım.
YORUMLAR
Çok teşekkür ederim herkese..
Asıl ben teşekkür ederim Ayşe abla.. Seni yakından tanımak çok zevkliydi.. "Aşk" ve ilk şiir diyaloglarımız gerçekten çok iyiydi :) Evet, bu şekidle gerçekten çok daha samimi oldu.. Zırt pırt çalan telefonuma rağmen en iyi şekilde tamamlamaya çalıştık..
İyi dileklerin içinde çok teşekkür ederim abla :)
hiPoKoNdRiyAk! tarafından 6/30/2009 10:33:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu röportajın on yıl sonra yapıldığını hayal ediyorum.
Muazzam olur.
Kim tutar Ayşe'yi.
Özgün kişiliği ve olaylara pozitif yaklaşımıyla nice başarılara imza atacak.
Sevdiğim yanı.
Önyargılı olmaması ve hep olayları pozitif değerlendirmesi.
--
Tuba kardeşimi tebrik ederim.
Başarılarının devamını dilerim.
merhaba tuğba:)
öncelikle gerçekten teşekkür ediyorum canım benim röportaj için beni seçmenden dolayı...
güzel sorulardı şu aşk nedir kısmına kadar:) ne zormuş bir anda aşkın anlamını ifade edebilmek...
şimdi okuyorum ben de...üst üste bir kaç defa okudum...acaba daha güzel nasıl ifade edebilirdim diye. ama o zaman da düşünerek yazacaktık ve belki de şu an ki hali kadar samimi olmayacaktı...
msn de anı anına bu kadar oluyor:)
sen yetenekli, girişken ve akıllı bir gençsin tuğba...diliyorum ki hayatın boyu giriştiğin her işte muvaffak olup hayatın tüm güzelliklerini şiir tadında yaşarsın...
sen de benim gibi mutlu olacağın bir meslekte idame ettiirrsin hayatını umarım
çok keyifliydi canım
çok teşekkür ediyorum tekrardan
sevgiler
aysegulguncan tarafından 6/30/2009 9:58:31 PM zamanında düzenlenmiştir.