- 1012 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
İKİ FACİA: SİVAS VE BAŞBAĞLAR
Tam 16 yıl geçmiş üzerinden. İki rezil olay.
1 Temmuz 1993 Sivas Madımak Oteli’nin ateşe verilmesi ile, 37 vatandaşımızın dumandan boğularak ölmesi faciası… Hemen arkasından 5 Temmuz 1993 tarihinde Erzincan Kemaliye ilçesi kırsal kesiminden Başbağlar köyüne yapılan silahlı saldırı neticesinde 33 köylümüzün öldürülmesi, evlerinin yakılması, servetlerinin yok edilmesi faciası.…
Her iki olayın da, Allah inancı olanlar tarafından işlenmesi mümkün olamayacağını düşünüyorum. Buna rağmen birinci olayın mağdurlarının aydınlar olduğuna, bu olayın failleri olduğu ifade edilenler ve ikinci olayın da mağdurları olanlar saf ve temiz olduğuna, olması gerektiğine inanılan Anadolu insanları…
Sivas olayları için adli süreç bitmiş, olay anında sokakta gösteride bulunanlardan kimlikleri tespit edilebilen 30 civarında kişi olayın faili kabul edilerek ağır cezalara mahkum edilmişlerdir. Ama hep sanki bütünün parçalarından bir şeyler noksandır. Mahkumiyet kararları verilirken olay tam araştırılmamış gibidir. En azından bizlerin belleğinde bunlar kalmıştır.
Örneğin, remi bir kurumun faksından çekilen ve saf Müslümanları galeyana getiren, Aziz Nesin ve Aydınlık dergisinin Allah düşmanlığı ve şeytan ayetleri olayının kullanıldığı bildiriler. Kim hazırlamış, kim çekmiş ve maksadı nedir? Niçin resmi bir kurumun faksından çekilmiştir? Ya da dumandan zehirlenenler içinde kurşunla da öldürülmüş olanlar var mıdır? Varsa atılan kurşunlar hangi silahlardan çıkmıştır? Neden bu konu üzerinde hiç durulmamıştır? Neden olay anında resmi kurumlar gereken önlemleri almakta bu kadar gecikmiştir? Oteli ateşe verenler neden net değildir?
Bu ve benzeri hayati önemde olan sorular neden cevapsız kalmıştır?
Sivas olayı zihinlerimizde hala ve henüz kocaman bir “fail-i meçhul” olarak durmaktadır.
Şimdi olayın her yıldönümünde veya her vesile ile “37 aydını diri diri yakan gericiler, yobazlar…” söylemleri ile genel ifadeler kullanılarak vatandaşlarımızın bir kısmını töhmet altında bırakan açıklama ve yazılar görüyoruz. Sanki olay İslam’a ve Müslümanlara mal edilmek istenir havalarına giriliyor.
İkinci olay birinciden de vahim. Başbağlar köyü silahlı kişilerce gece basılıyor. Herhangi bir olaya karışmadıkları, kendi işlerinde güçlerinde oldukları halde 33 köylümüz, kurşuna diziliyor, evleri de yakılarak köy haritadan siliniyor ve bu olayın Sivas’ın intikamı için yapıldığı görüntüsü veriliyor.
Bu olayın da hukuki süreci yaşanıyor. Hemen hemen hiçbir sonuç çıkmıyor.
Soru işaretleri dolu bir süreç yaşanıyor.
Örneğin olayın failleri diye yakalanıp adalete teslim edilenler, kısa sürede adeta apar topar serbest bırakılıyor. Sonra bunların zanlı oldukları tekrar kabul ediliyor, yeniden gözaltına alınmak isteniyorlar ama atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Bulunamıyorlar.
Yeniden gözaltılar vardır. Bu sefer de, DGM’de yargılanmak üzere gözlerden en uzak bir yere, mağdur yakınlarının adeta gelebilmesi mümkün olmayan İzmir’e götürülüyorlar. Olayın derinlemesine araştırılması istenmez gibi bir süreç yaşanıyor. Mağdur yakınları bu durumda redd-i hakim talebinde bulunuyorlar, ama nafile.
Yargılama biter ama sonuç, hemen hemen kocaman bir sıfırdır.
Başbağlar olayı da hala ve henüz büyük bir faili meçhul olarak ortada durmaktadır.
Her 1 Temmuzlarda yazılı ve görsel basında Sivas olayları dolayısıyla neredeyse tüm inançlı insanlara sanki kana susamış vampirlermiş gibi ağza alınmayacak hakaretler edilirken, 5 Temmuzlarda ise, hiçbir şey yazılmamakta, söylenmemekte ve gösterilmemekte, Başbağlar olayı adeta unutturulmaya çalışılmaktadır.
Tam da her iki olayın 16. yıldönümü yaklaşırken, devam etmekte olan Ergenekon Terör Örgütü yargılamasına ait bir haber çıktı. Buna göre konuyla ilgili 3.ncü iddianame hazırlanmaktadır. Bu iddianamede hem Sivas olaylarının, hem de Başbağlar olaylarının Ergenekon işi olduğu kayda geçiyormuş. Hem de bir takım görüntülü ve yazılı belgeler ışığında konu tamamen aydınlanacakmış. Habere bakılırsa, iddianamenin bu bölümünde Ergenekon, TİKKO, PKK, JİTEM, DEV-SOL, HİZBULLAH gibi örgütlerin de isimleri özne veya yüklem olarak geçiyormuş.
Her iki olayın da tamamen provakasyon amacıyla yapıldığı, Sivas olaylarında mahkum edilenler kanalıyla İslam ve Müslümanlar kamuoyunda cani, adam yakan fanatikler, kan içen vampirler gibi gösterilmek istenirken, Başbağlar olaylarında da, PKK ve benzeri terör örgütlerine karşı halkın öfke ve kinini diri tutarak, toplumsal infiallerden, kamplaşmalardan kendi karanlık emellerine menfaat devşirilmesi amaçlanmış olduğu, iddia ve delillerinin ortaya konulmakta olduğu ifadeleri varmış..
Tam da bu günlerde Ergenekon’cuların yargı mensuplarını da fişlemiş olduğu haberleri yankılandı. Demek ki bu iki büyük fail-i meçhul olayında, yargıyı da etkileyip, halkın yargıya güvenini de sarsmayı amaçlamış olmalılar. Gerçekten de her iki olayın yargılamalarındaki sürece baktığımızda, acaba bu amaçlarını gerçekleştirmiş olabilirler mi, adalet terazisi çalışırken Ergenekon Terör örgütünün manyetik alanına mı sokulmuştur, diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Yargıtay cinayetinin dava dosyası, Ergenekon dosyası ile birleştirildi. Çünkü bir takım deliller bu olayın Ergenekon işi olduğu intibaını veriyordu. Şimdi gözler Sivas ve Başbağlar ile ilgili dosyalara çevrilmiştir. Madem ki hem görüntülü hem yazılı bu kadar güçlü deliller vardır, o halde hem Sivas davası, hem de Başbağlar davasında dosyalar yeniden açılarak, Ergenekon davası ile birleştirilmeli ve yeni deliller ile birlikte yargılama yeniden yapılmalıdır. Beraber… Keşke bunu olayların 16. yıl dönümünden önce yapabilselerdi. Hiç olmazsa ağız alışkanlığı yapmış olan bazıları toplumun belli bir kesimini insan yakan canavar olarak gösterme alışkanlığından vazgeçer, bir kısım mağdur yakınları da, olayların asıl faillerini görerek adaletin artık tecelli etmekte olduğunu düşünür, bir nebze olsun rahatlardı.
Geriye doğru baktığımızda peşpeşe meydana gelen her iki olayın ve onlardan hemen önce veya sonra meydana gelen, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in şehit edilmesi, 33 askerimizin hain tuzakla şehit edilmesi, hapishanelerimizden mahkum kaçırılması gibi, daha birçok feci olayın meydana geldiği o yıllar, Türk’ün provakasyonla imtihan edildiği ve Ergenekon hain yıldızının parladığı yıllarmış…
www.ekremsama.com
YORUMLAR
Kardeş olun derken Yüce Yaradan
Kirletti Sivas`ı kahpe katiller.
Sevgiler olmasın sözden, sıradan.
Kirletti Sivas`ı kahpe katiller.
Hain eller çizdi sinsi pilanı,
Büyüttüler nifak denen yılanı,
Yutturdular katmerleyip yalanı,
Kirletti Sivas`ı kahpe katiller.
Memleket darbeler, ihanet gördü,
Sivas`a ağlayan, gayriye kördü,
Kapkara güruhlar her dönem birdi,
Kirletti Sivas`ı kahpe katiller.
Kurtuluş Mücadelemizde, vatanımızın kurtuluş planlarının yapıldığı ve tüm millî cemiyetlerin tek yumruk ve tek yürek olarak birleştirildiği Sivas şehrimizin Madımak Oteli olayıyla ve Ateist Aziz Nesin`le birlikte anılması en büyük talihsizlik.
Madımak olayındaki bariz tahrikler, derin güçlerin derinlerden gelen şeytanca planları ve o planların da harfiyyen uygulanabilmesi adına yetkili ve etkili makamların açık ihmalleri dikkate alınmadan Madımak hadisesi eksik anlaşılır kanaatindeyim.
Şiddetin ve terörün her türlüsüne karşıyım. Aynı zamanda milletimin birliğini, dirliğini ve huzurunu bozmaya yönelik her türlü kahpe niyet ve planların da karşısındayım.
O sinsi planların organizatörleri Madımak`tan kısa bir süre sonra Başbağlar`da camide yatsı namazını kılınırken genç, yaşlı, çocuk çoluk demeden 33 kişiyi yakarak hunharca, zalimce ve haince katlettiler ve basına yansıyan açıklamalarda Sivas`ın rövanşını aldıklarını söylediler.
Kartel medyası, Madımak olayını adeta bir kampanya gibi “anma ve suçlama” havası içinde ısıtıp ısıtıp gündeme getirirken, Erzincan’ın Kemaliye İlçesi Başbağlar köyünde 33 masum insanın katledilmesine sessizliğini sürdürüyor.
Sözde aydın, yazar ve kartel medyasının Sivas olaylarında ölenler için her yıl ortalığı ayağa kaldırmakta ve Başbağlar’ da katledilen masum insanları görmeyerek ikiyüzlü davranmaktadır. Sivas`ı her yıl abartarak gündeme getiren bazı basın kuruluşları, Başbağlar katliamını niçin görmezden geliyorlar? Yoksa onlara göre Başbağlar, Türkiye`nin bir parçası değil mi? Orada şehit edilenler bu ülkenin vatandaşları değiller mi? Bir köy haritadan silinmek istendi, 33 masum hunharca şehit edildi ve bu olay aydınlanmadı.
Burada dikkat edilmesi gereken, bizim tarihin belirli dönemlerinde belirli iç savaşlara çekilmek istenmemiz ve birilerinin de bundan statüko, jakoben ve totaliter zihniyetin devamı ve tahkimi adına nemalanmak istemesidir. Kendi içimizde kendimizle boğuştuğumuz sürece birilerinin de gücüne güç takviyesi yapmış olacağımız gerçeği unutulmamalıdır.
Birileri darbe için uygun ortamın oluşmasını bekliyordu... Çorum`da, Maraş`ta 12 Eylül’e hazırlık olarak bu millete yaşatılan Alevî-Sünnî çatışmalarının, yine 12 Eylüle hazırlık olarak kardeşi kardeşe kırdırdıkları Sağ-Sol kavgalarının bir başka sahnesi olan Sivas olayıyla da toplumu Alevi-Sünni diye başka kamplaşma ve savaş meydanına çekmek istediler.
Ekrem beyin yazısı üzerine Alevi kökenli arkadaşlarımızın da bunun üzerine bodoslama dalmaları yerine biraz sabır ve sükunetle yazının sonuna kadar okumaları iyi olurdu kanaatindeyim.
Son yıllara bakarsak laik-anti laik, dinci- dinsiz gibi kavramlar etrafında tetiklenen iç savaş hazırlıkları ve toplumdaki yansımaları, meydana gelen kırılmalar dikkate alındığında görünen gerçek şu ki; Türkiye` de bir savaş vardı ve buna her defasında yanlış isim koydular.
Türkiye’de yaşanan ve daha da yaşatılmak istenen savaşın asıl adı; TÜRKİYE İÇİN BİR ŞEYLER YAPMAK İSTEYENLERLE, TÜRKİYE İÇİN HİÇ BİR ŞEY YAPTIRMAMAK İSTEYENLERİN SAVAŞIDIR. HATTA BU HADİSELERİN ÖZÜ; GELİŞME, BÜYÜME VE MÜREFFEH TOPLUMLAR SEVİYESİNE GELEBİLMEK ADINA TEK BİR ÇİVİ DAHİ ÇAKILMASINI İSTEMEYEN İÇ VE DIŞ BİRLİKTELİKLERİN ORGAZNİSEDİR.
Netice itibariyle hangi coğrafya ve hangi çağ olursa olsun haksız yere öldürülen, yakılarak katledilen masum insanlardan iman sahibi olan herkese Rabbimden RAHMET diliyorum. Tüm katilleri ve katliamlarda ihmali olan, göz göre göre fırsat veren, göz yuman, insanlarımı kamplara ve kategorilere ayırarak, inanç farklılıklarını ve hayat sistemlerini kullanıp istismar ederek düşman kutuplar haline gelmesine yönelik sinsi plan kuranları da LANETLİYORUM.
Gerçekleri görmek, görebilecek yere gelmekle mümkündür. Sabit fikirleri ve ön yargıları bir kenara itip Milletçe akl-ı selime sarılarak, birlik ve beraberlik çizgimizi sağlamlaştıracak hakikatin peşinde olmaktan başka çaremiz yok.
Pusuda sinsi sinsi yatan iç ve dış düşmanlara birlik içinde olduğumuz dönemlerde hiç fırsat vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
Hayret, ne demişsek burada duruyor. Okumadığınıjz anlaşılıyor. Ne yaz bozu hanımefendi.
Hem gelecek yeni görüntüleri beklliyoruz.
Lütfen töhmet altında bırakmayın.
Her iki olaı en derin nefretle kınıyorum.
Ve gelecek deliller inşaallah olayı aydınlatır diyorum....
Neresini kınadınız hayretler içindeyim.
Ben bir oyuncu değilim.
Bakın kim neler dedi:
Pir Sultan Abdal Derneği; “Geçmişte yaşanan katliamları unutturmamak ve farklılıkların zenginlik olduğu bilincini beyinlere kazımak” amacıyla Sivas Katliamı'nda öleni anarken Başbağlar Katliamı'nda ölenleri de anma kararı aldı. Dernek Başkanı Av. Fevzi Gümüş'ün; şu sözlerini ne kadar da önemli:
“Kimileri dediler ki, Başbağlar katliamı Sivas'a misilleme olarak yapıldı; kimileri de Aleviler'in intikamı alındı... Biz diyoruz ki, iki yerde devletin karanlık güçleri işbaşındaydı. Madımak katliamını arkasında hangi karanlık güç varsa, Başbağlar katliamının arkasında da aynı karanlık güç vardı. Madımak katliamının arkasındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılması durumunda, Başbağlar'ın arkasındaki karanlık güçlerde ortaya çıkarılacaktır. Biz, Madımak'ı lanetlediğimiz gibi, Başbağlar'ı da lanetliyoruz ve bu yıl Sivas'ta Başbağlar katliamını da lanetleyeceğiz.”
Lütfen dikkatli konuşun .
ekremsama tarafından 7/3/2009 9:39:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eğer yorum yazıyorsam yazınızı iyi okumuşumdur ve anlamışımdır demektir ekremsama. Ben sadece bir kaç cümlenizi eklemek istiyorum ki aslında olayları yorumlayış açınız da yalnıştır bana göre ;
--''Sanki olay İslam’a ve Müslümanlara mal edilmek istenir havalarına giriliyor.'' Değilmiydi ekremsama? Dışardan mı gelmişlerdi?
---''Her 1 Temmuzlarda yazılı ve görsel basında Sivas olayları dolayısıyla neredeyse tüm inançlı insanlara sanki kana susamış vampirlermiş gibi ağza alınmayacak hakaretler edilirken''
Kim kime hakaret ediyor burda? Bu vahşeti işleyenler mi yoksa bu vahşeti gözler önüne seremek isteyen basın-yayın mı ekremsa?
---Bir de yazınızın ilk halinden kırptığınız kısmı da ekliyeyim ;
''Örneğin, remi bir kurumun faksından çekilen ve saf Müslümanları galeyana getiren, Aziz Nesin ve Aydınlık dergisinin Allah düşmanlığı ve şeytan ayetleri olayının kullanıldığı bildiriler. Kim hazırlamış, kim çekmiş ve maksadı nedir? Niçin resmi bir kurumun faksından çekilmiştir? Ya da dumandan zehirlenenler içinde kurşunla da öldürülmüş olanlar var mıdır? Varsa atılan kurşunlar hangi silahlardan çıkmıştır? Neden bu konu üzerinde hiç durulmamıştır? Neden olay anında resmi kurumlar gereken önlemleri almakta bu kadar gecikmiştir? Oteli ateşe verenler neden net değildir?
Bu ve benzeri hayati önemde olan sorular neden cevapsız kalmıştır?
Sivas olayı zihinlerimizde hala ve henüz kocaman bir “fail-i meçhul” olarak durmaktadır.
Şimdi olayın her yıldönümünde veya her vesile ile “37 aydını diri diri yakan gericiler, yobazlar…” söylemleri ile genel ifadeler kullanılarak vatandaşlarımızın bir kısmını töhmet altında bırakan açıklama ve yazılar görüyoruz. Sanki olay İslam’a ve Müslümanlara mal edilmek istenir havalarına giriliyor.
İkinci olay birinciden de vahim. Başbağlar köyü silahlı kişilerce gece basılıyor. Herhangi bir olaya karışmadıkları, kendi işlerinde güçlerinde oldukları halde 33 köylümüz, kurşuna diziliyor, evleri de yakılarak köy haritadan siliniyor ve bu olayın Sivas’ın intikamı için yapıldığı görüntüsü veriliyor.
Bu olayın da hukuki süreci yaşanıyor. Hemen hemen hiçbir sonuç çıkmıyor.
Soru işaretleri dolu bir süreç yaşanıyor.''
Ben yorum yapmıyorum bunun üzerine...
Guldane Dal tarafından 6/30/2009 6:52:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yazıyı okumadan, saedece başlığına bakarak yazılmış yorumlar. Aydın odur ki içindeki fikirlere yorum yapar.
OIkumadan dil alıuşkanlığı ve sloganlala youm isabetsiz olur.
Ama gene de taşekkür ediyorum...
İki duyarlı insanın fikirleridir diye...
ekremsama tarafından 6/30/2009 5:29:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Otuzyedi şehit verdik
Katledildik madımakta
Allah için semah döndük
Yandık yobazın narında
Otuzyedi vefakar can
Hak ugruna oldu kurban
Sivas yaptığından utan
Katledildik madımakta
Yobazın olmaz inancı
Işıgadır onun hıncı
El eleydik kardeş bacı
Kuşatıldık madımakta
Pir Sultana konuk idik
Sivas''ı laik bilirdik
Biz kerbelayı unuttuk
Susuz kaldık madımakta
Ebu süfyanın dölleri
Soldurdu gonca gülleri
Bizi vatan hainleri
Canlı yaktı madımakta
Feryadımız çıktı arşa
Bunlar müslüman mı haşa
Zalim tuttu bizi taşa
Taşlandık biz madımakta
Ebu cehiller türemiş
Mervan yaşıyor ölmemiş
Mülcem oglu sivas''taymış
Onu gördük madımakta
Riyakardan iman olmaz
Imanlılar cana kıymaz
Bu katliam unutulmaz
Katledildik madımakta
Vahşete alkış tutuldu
Canlar dumandan boguldu
Sivas bize mezar oldu
Katledildik madımakta
Olayı devlet izledi
Gerçegi basın gizledi
Yobazdan dünya iğrendi
Katledildik madımakta
Nesli bitmemiş engerek
Bir Atatürk daha gerek
*****hurriyete küfrederek
Katledildik madımakta
Madımak müze olmalı
Geçmişten ders çıkarmalı
Güner der bu son olmalı
Katledildik madımakta
Ozan Güner Kaymak
Amsterdam / 01.07.2006
MADIMAK OTELİ'NDE 'YAKILARAK' ÖLDÜRÜLDÜLER
» Asım Bezirci (Araştırmacı -yazar),
» Metin Altıok (Şair),
*
» Behçet Safa Aysan (Şair),
*
» Muhlis Akarsu (Ozan),
*
» Muhibe Akarsu,
*
» Nesimi Çimen (Ozan),
*
» Asaf Koçak (Karikatürist),
*
» Hasret Gültekin (Ozan),
*
» Mehmet Atay (Öğrenci),
*
» Sehergül Ateş (Semah ekibinden),
*
» Serpil Canik (Halkoyunları ekibinden),
*
» Carina Cuanna (Öğrenci),
*
» Belkız Çakır (Öğrenci),
*
» Muammer Çiçek (Oyun yazarı),
*
» Serkan Doğan (Tiyatrocu),
*
» Murat Gündüz (Semah ekibinden),
*
» Gülsüm Karababa (Müzik grubundan),
*
» Koray Kaya (Öğrenci),
*
» Menekşe Kaya (Tiyatrocu),
*
» Uğur Kaynar (Şair),
*
» Handan Metin (Öğrenci),
*
» Sait Metin (Tiyatro ve semah ekibinden),
*
» Huriye Özkan (Öğrenci),
*
» Yeşim Özkan (Tiyatrocu),
*
» Ahmet Özyurt (Semah ekibinden),
*
» Asuman Sivri (Öğrenci),
*
» Yasemin Sivri (Öğrenci),
*
» Edibe Sulari (Ozan Davut Sulari'nin eşi),
*
» Nurcan Şahin (Öğrenci),
*
» Özlem Şahin (Öğrenci),
*
» İnci Türk (Eczacı),
*
» Kenan Yılmaz (Madımak Oteli'nde görevli),
*
» Ahmet Öztürk(Öğrenci),
*
» Ahmet Alan (Öğrenci),
*
» Hakan Türkgil(Öğrenci),
*
» Gülender Akça (Öğrenci),
*
» Erdal Ayrancı...
...............................bunca can, ne için gitti???????????
''Otelde katledilen insanların sayısı 33 tür.
Diğer 4 kişiden ikisi otel görevlisi ikisi de oteli yakanlardandır.
Ama Aleviler 1993'ten beri 37 can diyerek o kıyımı andılar.
Çünkü Alevilik için en yüce şey CAN' dır.
Kime ait olursa olsun.
Bir bakteriye bir ağaca bir kuşa bir balığa veya bir insana...
Çünkü Alevilik YAŞAMA HAKKININ KUTSALLIĞINI savunur.''
der Alevi'nin biri .
Saldırı nereden, nasıl, kimden gelirse gelsin saldırıdır ekremsama. Siz yazınızda resmen Sivas olaylarının faillerini savunuyor ve orda ölen CANlara terörist yakıştırması yapıyorsunuz. ÇOK ayıp çok !
Sivas'ta bu katliam tekbir sesleriyle gerçekleşti ekremsama, bunu biliyormuydunuz? Bimiyorsanız hatırlamanız için not düşeyim, şöyle deniyordu ''2 Temmuz’dan 15 gün önce şeritaçılarca tüm Sivas’a dağıtılan Müslüman Kamuoyuna başlıklı ve altında Müslmanlar imzası olan bildiride halk “cihada” çağrılır:”Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlar’la alay edercesine gezebilmektedir
Kâfirler şunu iyi bilmeli ki: İslâmın Peygamberi’ni ve kitab’ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.
Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.” Bu bildiri aslında uzun da ben bir parçasını yazdım sadece, bilmem şimdi hatırladınız mı ekremsama ?...
Yazınızı kınıyorum !