- 2844 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlık
YALNIZLIK
Yalnızlık, kendini kimsesiz hissetmektir. Belki yakında, gözünüzün değdiği yerlerde, çevrenizde birçok insan vardır ama siz kimsesizsinizdir. Zahiren yanınızda arkadaşlarınız veya akrabalarınız olabilir. Bu sizin yalnızlığınızı etkilemez. Gönül gözüyle görülmeyen insanların yoksuluğu çekilir böyle anlarda. Konuşmadan sadece bakışarak anlaşabileceğiniz insanları ararsınız; fakat bu bir yalnızlıktır ve sessizce anlaşabilecek kimseler yoktur ortalıkta. Aşktan, sevgiliden bahsetmiyorum yalnızca; babanız, anneniniz ya da o meşhur tabirle “kanka”nız yoksa yanınızda ya da böyle insanlara ihtiyaç hasıl olduğunda erişemiyorsanız, yalnızsınızdır işte. Büyük bir orman yangınında, tam da orta yerde imdat edeceğiniz biri yoksa yalnızsınızdır ve siz yalnızsanız her yer yangındadır.
Yalnız kalan insan korkar, kimseye güvenemez, soğuktur, tedirgindir; çünkü sığınacak bir dalı yoktur. Ağlamak istiyorum, dediğinizde dalına konacağınız biri yoktur. Bir kavga anında sizi kalabalığın içinden kurtaracak kimse yoktur. Çok fazla düşünmeye gerek yok; böyle her türden meselalarla zihnimizi doldurabiliriz. Bütün gücüyle saracak, şefkatinden zerre kadar mahrum etmeyecek, derde deva olmasa da teselli edecek biri yoktur, o, en gerekli anlarda. Ağlanıldığında bir dost yoktur... Bu defa bunu düşünerek ağlar insan; çünkü yalnızdır.
Yalnızlığın en büyüğü her halde sevgiliye olan yoksulluktur. Bu, en güzel zamanların yaşandığı rüyanın bitmesiyle başlar. Ufacık bir söz âşığı yalnızlığın derin dehlizlerine bir parmak dokunuşuyla iter bazen. Bilmeden yapılmış bir hareket sizin yalnızlığınız oluverir birden bire. Sevgili nefes kadar yakındır, lakin gönüller fersah fersah uzaktır. Kelimelerin kapısına kilit vurulur. Soğuk ve uzun sessizlikler başlar. Aşkın en çaresiz olduğu anlardır bunlar; yapılabilecek çok şey vardır ama kimse nasıl başlayacağını bilmez. Lal olan diller, gönüllerde feryatlar eder; çünkü bu yalnızlığın başlangıcıdır. Gönüllerden sonra bedenler de birbirinden uzaklaşmaya başlar. Uzak olan sevgili, aşığı en tehlikeli uçurumların kenarında bırakır adeta. İş, okul, bütün sorumluluklar bir tarafa itilir. Hayatın en anlamlı varlığı, âşığı yokluğuyla başbaşa bırakmıştır. En büyük felaketler, depremler âşığın her an yaşadığıdır giden sevgilinin ardından. Saatin her vuruşunda seven gönül kanlı göz yaşlarıyla sevgiliden yana yoksulluğuna dem vurur. Kıyamet kopmuştur sevgilinin yokluğu ile birlikte; mâşukta can bulan âşık canını yitirmiştir çünkü.
Ünlü simalar, şöhretler de yalnızdır. Böyle insanlar kalabalık bir çevreye sahip olmalarına karşılık yine de kendilerini yalnız hissederler. Onları yaptıkları işlerdeki kabiliyetlerinden ötürü değil de, sadece insan oldukları için seven ruhlar ararlar. İçinde oldukları toz bulutu nedeniyle aradıklarını bulmaları oldukça güçtür.
Yalnız insan, yalnızlığını kendine has şekillerde giderir; çünkü insan fıtratında yalnızlık yoktur. Buna dayanmak her yiğidin harcı olmadığı için ya birileri aranır ki, bu insanlar gerçek kişiler olmayabilirler. Yalnızlığın bir sonucu olarak hayal dünyamız genişlemeye başlar; kimsenin görmediği, işitmediği insanlar ile konuşmaya başlarız.
Bir gece yarısı evin kapısını açtığınızda karanlık salonu titrek bir mum ışığı aydınlatmış ve sadece sizin görebildiğiniz kişi ya da kişiler evinize konuk olmuş olabilir. Sabahsız geceleri onlarla hemdem olarak geçirirsiniz. Velhasıl, mum ışığında sohbetten sonra ağlamak güzel olur. İçinizi dökersiniz, sorular sorarsınız, beklediğiniz cevapları alırsınız, bazen nasihat dinlersiniz. Sabahsız geceler böyle daha kaygan ve kolay geçer. Sabah uyandığınızda ne masanın üstünde durması gereken mum ve ne de dibine kadar içtiğiniz rakı şişesi ve parmaklarınızın arasından kayan bardak ortalıkta görünür. Aslında siz hiç sarhoş olmamışsınızdır. Yanmış bir mum yoktur gerçekte. Bütün gece evin duvarında asılı duran ve kim olduğunu bir türlü çıkaramadığınız tablodaki adamla söyleşmişsinizdir. Yalnızlık aslında dimağınızda yeni arkadaşlıklar kazandırmıştır size. Bu hal beyninizin yalnızlığı unutma istediğidir; bir bakıma kendinizi istekli ama bir o kadar da istem dışı avutuşunuzun tuvaldeki fırça darbelerinin kurumuş halidir. Yalnız böyle zamanlarda bir esrarkeş yorgunluğuyla güne başlanır; çünkü kuş tüyü yatağınızda uyumak varken siz bir beyin yanılsamasıyla başlayan gecede eski püskü bir koltukta sızar ve sabah bütün bir kemik ağrısıyla uyanırsınız.
Kalabalıklar içinde yalnızlık söylendiği kadar rahat yaşanmaz.Yalnızlıkla boğuşan insan, her dakika, her saniye yiten kalbini arar yaşayabilmek için, bir uyuşturucu müptelasının aradığı gibi.
9 Mart 2007
A. K.