- 840 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
bunalımların üstesinden gelmek için..
bunaldığınızı düşündüğünüz,hayatınızı,kendinizi,olanları,geçmişi,şimdiyi,belki de geleceği sorguladığınız bir esnada evden koşarcasına kaçtınız mı hiç? Bin bir düşünce beyninizi oyarken anlık bir hareketle üzerinizde her ne varsa değiştirerek alelacele ayağınıza spor ayakkabılarınızı geçirip çılgınca fırladınız mı evinizden? kaçar gibi, kaçabilsen kurtulabilecekmiş gibi...gidebilsen gidebileceğin en uzak, en sükut, en huzurlu, en en enlerin olduğu yere varabilecekmiş gibi?
Farkına varamadan zamanın , saatlerce yürüdünüz mü hiç? ve bir anda herhangi bir yere oturma ihtiyacı hissettiniz mi? hissettiyseniz bu büyük bir ihtimalle yorulmuşluğunuzdandır..
farkına varmadan saatlerce yürümek.. peki ne düşünüyordunuz da fark etmediniz bile onca yol kat ettiğinizi? tüm benliğinizi saran o düşünceler de neydi? uykularınızı bölen, rüyalara küfürler etiğiniz sorunlar da neydi? kurtulmaya çalışıp da başarılı olamadığınız,ne yapsanız üstesinden gelemediğiniz şeyler mi vardı? hayatınıza dikenden teller örmüş sorumluluklar mı vardı? günler,aylar ,yıllar boyunca verdiğiniz savaşların yaratmış olduğu yorgunluklardan dolayımıydı yoksa?... hayat boyu sorumluluklar...ve kimi zaman tamamen çaresiz...kimi zaman kimsesiz...ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım-bir düşünün lütfen- kim bir diğerini gerçekten başroldeki insan kadar anlayabilir ki ? belki de anlatmak yerine yazmak daha rahatlatıcıdır kimi zaman..ya da yalnız kalarak var oluşunun farkına varmanın verdiği acıyı-kimi zaman sevinci- tek başına hissetmek...nasılsa kimse anlamıyor...anlayan da olmayacak belki de hiç çıkmayacak...
kimi zaman tanıdık tek bir yüzle karşılaşmak istemeyiz..Mavinin olduğu uzaklara , derinlere, hiç gelmeyecek gibi görünen güzel günlere bakar gibi ufuklara bakabileceğimiz , kendimizi , hayatımızdan gelip geçen her insanı, her olayı düşünmeye çalışıp, kendimizle yüzleşeceğimiz bir yer ararız...aradığımız o yerde tek bir insan sesine tahammül yoktur..çıldırmışızdır belki de, kimbilir...öyle sanarlar..
kimi zaman tanıdık tek bir yüzle karşılaşmak istemeyiz...Yeşili ararız...sadece yaprak ve kuş seslerine izin verilmiş bir yalnızlık ararız...ruhumuzu dinlendirmek,ayağımızı toprağa değdirmek isteriz...Her ne varsa üzerimizde bizi biz yapan - kimlikler, roller ve bunlara bağlı sorumluluklar yükleyen üstümüze - hepsini çıkartıp atmak isteriz...
üstesinden gelmekte zorluk yaşadığımız sorumluluklar, sosyal yanımızın yüklediği ağırlıklar ; ve bir gün ansızın karşılaştığımız bir hayal kırıklığı ya da çoğul alacak olursak hayal kırıklıkları ve insana olan inancımızı güvenimizi daha da fazlasıyla yitirmek...her seferinde yenilerken o güveni bir kez daha yenilmek....tekrar ayağa kalkmak ve tekrar tekrar düşmek...belki de ömür boyu yalnızlığın ilk adımının atıldığı anlardır bu duygusal birikimler..altından kalkılamayacak yükler...
İnsanın kendisini tanıması önemli...
tüm bu duygusal çalkantılar döngüsel olarak devam etmekte... kaçış var mı sanıyorsunuz? yok... isyan ederek elimize ne geçti?
insanın kendisini tanıması önemli..
yinelenen hikayelerden ders çıkarmanın yanında kişiliğimizi olgunlaştıran yanları iyi tahlil etmeyi öğrenmeliyiz..Her türlü zaafımızla, tecrübelerimizle, olumlu-olumsuz, kazandıran-kaybettiren, diğer insanlara bakış açımızın farklılaşmasıyla, duruşumuzla, hayata karşı dimdik durşumuzla kendimizi tanımamız gerek...yani kendimizi gerçekleştirmek..farklılıklarının farkında olan kendiyle barışık bireyler olmak.. kendimizi tanımanın verdiği keyfi yaşamak da tek başınalıkla son buluyor.. ne zaman ki kimseye ihtiyaç duymaksızın kendi hayatımızı devam ettirebildiğimize inanırsak o zaman dünyadaki kraliyetimizi ilan edebilmeliyiz... hiç bir zaman olaylara tek taraflı yaklaşmamalı.. empati kurarak karşımızdaki insanları anlamaya çalışmalı...çünkü insan değerlidir ve…insanoğlunun başına gelen hiç bir olay şaşırtmasın bizi...