NEDEN MAVİ LÂLE...
Okul yıllarıma ait en güzel anılarım,orta okul dakilerdir.İlkokul yıllarım hafızamda silmeye çalıştığım,berbat çocukluk dönemime rast geldiği için,hiç aklıma düşürmem...
Orta okula başladığım ilk yıl,okul kantininde görevlendirilmiştim.Okulumuz üç katlı,yeşilikler içinde,şırıl şırıl bir dereye sıfır,trafikden uzak harika bir konumdaydı.
Bölge de kırsal kesim olduğundan,tüm öğrenciler eşit şartlardaydı neredeyse.Hatta ben okula,annemin bazı hatalarından dolayı bir yıl geçikmeli başlamıştım.Bu bile yalvar yakar gerçeklemiş olduğundan,öğleden önce bir öğretmenimizin çocuğuna ablalık yapıyordum.Ordan aldığım harçlığıda masraflarıma harcıyordum.
Okula koşarak gelirdim nerdeyse,en huzur bulduğum yerdi.Kantinde görevim satıştı.Kooparetif şeklinde işletilirdi ve başkanımız olan çocuk;bir üst sınıftaydı.Bana çok yardımcı oluyordu.İşim az olduğunda ,sayım bittiğinde"çıkabilirsin,bahçede dolaş istersen"derdi.
O yıllarda siyah önlük giyerdik.Benim önlüğümü bir komşumuz vermişti.Kloş etekleri olan,rengi hafifce bozulmuş bir önlük.
Kantin okulun bahçesinde sığ bir köşede,derme çatma tuğlayla yapılmış tek katlı,içinde üç kişinin ancak hareket edebileceği bir alana sahipti.
Hemen çaprazında,bir iki metre kadar sonra okul binasının köşesi denk geliyordu.Kızlarla aşağıdaki yeşilikli bahçeden çok,binânın etrafını turlardık.Nedense tam kantine bakan köşeyi dönerken,rüzgar öyle keskin eserdiki"esirikli köşe" koymuştuk adını.
Ben hep o köşeye gelince,önlüğümün kloş eteğine olduğu gibi hava dolar,hoopp etekler yukarı kalkardı.O köşede her zaman bunun olacağını bilirdim aslında da,ne zaman müdahaleye kalkışsam geçikirdim...O esnada görünen görünürdü,eğer farkeden varsada utanırdım.Genelikle kantine bakmış olduğundan,başkanımız olan çocuğa denk gelirdi.
Çok utangaç sayılabilirdi aslında.Pek konuşmazdı.Sadece görevlerimizi dağıtır,hesaplara titizlenirdi ki sonunda muhasebe mesleğini seçmiştir.O kadar güzel yeşil gözleri vardıki,bakarken utanırdım.
Maddi sıkıntı içinde olduğumuzdan,işime de geliyordu kantinde görevli olmak.Çünkü günde iki simit,bir gazoz alma hakkımız vardı.Diğer çukulataları,bisküvileri ve şekerlemeleri dizerken,canım çekmezdi dersem yalan olur.En çokda "fondan"tabir edilen bir çukulata vardı.Her rafa dizişimde,kimseye çaktırmadan(çaktırmadığımı sanarak)kapağını aralar,koklar tekrar yerine koyardım.
Epeyce bir zaman sonra,akşam okul çıkışı.başkanla hesapları halledip kantini kilitleyip,evlerimize doğru yürürken;
---Sen burda mı oturuyorsun?dedi
---Evet şu derenin başındaki,küçük evdeyiz.Aslında gecen yıl gelecektim buraya annem bir yıl göndermedi.
---Vardır geçerli bir nedeni boşver.üzülme.Bizde bu yokuşun sonundayız.Sana iyi akşamlar
----Sanada başkanım,görüşmek üzere
Eve gidene kadar Ona dair hiç bir şey düşünmedim.Evin yemek,temizlik ve diğer sorumlulukları da benim üzerimde olduğundan,gelir gelmez o işlere koyulurdum.İşlerim bittiğinde çantamı açtım.Oda ne?Bir paket fondan çukulata ve bir not""bunu senin için ayırmıştım,afiyet olsun.Başkan""Çok şaşırmıştım.İnanın o çukulatayı kaç gün,gıdım gıdım yediğimi bilemem.
Öğlen öğretmenim eve gelir gelmez,bebeğini teslim edip okuluma koştum.Zaten o kadar yakındıki evi dip dibe.Kantine geldiğimde başkan simitleri yerleştiriyordu.
---Çok teşekkür ederim,gerek yoktu.Ben pek çukulata sevmemde.
---Hadi işimize bakalım.Şimdi zil çalar derse yetişmeliyiz.
Bu tarz süprizl, arada yine çantama çukulata bırakıyordu.Bir gün yine okul çıkışı,ikimiz yola çıktık.
---Sana birşey vermek istiyorum ama lütfen yanlış anlamak yok.Sebebinide açıklayacağım.
Dedi ve çantasından bir paket çıkardı.
Açtığında,çok tatlı bir mavi uzun hırka çıktı.Paket kağıdını yine çantasına yerleştirdi.
---Lütfen giyer misin?İnşallah ölçü tamdır.
---Ben bunu kabul edemem...hem benim var.......diyebildim sadece
----Şimdi neden bunu sana aldığımı söylemek istiyorum.Sen kantinin karşı köşesinden geçerken,eteğin çok açılıyor.Biliyorum bunu bilinçli yapmıyorsun.Herkesin bakması hoş değil.Bak bu uzun ve üzerine giydiğinde,eteğini bastırmış oluyor.Anladın mı şimdi küçük kız?Dedi
---Teşekkür ederim.Ayrıca ben küçük değilim.On iki yaşımdayım.Senle aynı yaşta.
---Hayır efendim.Ben senden iki yaş büyüğüm.Ben okula geç başladım.Dedi
---Tamam,abi demem başkan derim.
---Deme,zaten bende sana başka bir isim buldum.Artık onunla sesleneceğim.
---Nedir?
---Oda burada yazılı.Hadi iyi akşamlar.Kendine iyi bak
Ayrılır ayrılmaz,elime tutuşdurduğu kağıdı açtım.Kocaman bir şiir vardı.Senelerce sahip çıkamadığım için,kendime kızdığım,ezberlemediğim için hayıflandığım,uzunca bir şiir..
MAVİ LÂLE isimli bir şiir....Şiirde bir genç kıza duyulan aşk vardı.Okur okumaz Onun bana ilgisinin sevmek olduğunu küçükde olsa anlamıştım.O gece nerdeyse hiç uyku tutmadı,dalıp dalıp uyanıyordum.Sabah öğretmenimin evine gitmeden,bir kağıt kalem aldım.İlk ömrümün ilk şiirini Ona yazdım.
"YEŞİL GÖZLÜ ÇOCUK"adıyla başlayıp,aklıma gelen ne varsa,ilk aşkın kıpırtısı yüreğimde,çocukca sevgiye dair,uzun uzun devam ettirdiğim bir şiirdi.
Okula vardığımda koşar adım kantine gittim.Üzerimde mavi hırkam cebimde şiirim.
---Çok yakıştı bu sana,mavi lale hanım
---Teşekkür ederim.Bu da senin bak
Deyip şiiri uzatıp,kaçtım....
Bu ilk aşk lise yıllarımda da devam etmişti.O kadar güzel,hayata dair şeyler öğretmişti ki bana,şimdiki gençlere baktığımda farklı şeyler görüyorum malesef.Kimbilir vardır belki böyleside.Evlenmeyide tek hayâl ettiğimdi.Anlatması zor fırtınlara yenildik.O benim adaşım bir eşe sahip olduğu için her saniye aklındayım biliyorum.O da her mavide benim hatırıma düşerken,Mavi lâle si hep onunla....
İLK AŞKLAR UNUTULMAZ......
YORUMLAR
Birine çarpılmak için bir an yeterlidir, birinden hoşlanmak için bir saat ve birini sevmek içinde bir gün yeterlidir, ama birini unutmak ise bir ömür sürer. Belki bir mutluluk kapısı kapanddığında, başkası açılıyordur. Fakat böyle zamanlarda kapanan kapıya öyle uzun bakarız ki bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz bile.
İlk aşklar unutulmaz mavi lale
ömür boyu kalbinde bir reşâle
olarak kalır... Yüreğinize sağlık