- 623 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
Suçlu, Erkek!?..
Okuduğum bir istatistiki habere göre erkeklerin kadınlara göre suç işleme oranı oldukça fazla.
Cezaevindeki tutuklularda erkek sayısı kadın sayısın 26 katı!..
Yapılan araştırmaya göre Türkiye’de 384 hapishanade 111 bin 709 tutuklu ve hükümlüden 104 bin 872’si erkek, 3.998’i kadın ve 2.839’u çocuk. Bu verilere göre erkeklerin kadınlara göre suç işleme oranı oldukça yüksek. Ve verilen verilere göre de bu rakam oldukça hızlı tırmanışa geçmekte örneğin 2006 yılında 70 bin 477, 2007’de 90 bin 837, 2008’de ise 103 bin 235’dir.. Silah taşıyanların çoğunun erkek oluşunun ve sürücülerin de % 90’ının erkek oluşunun suçlu olmasında etken rol oynadığı söylenmekte. Hatta erkeklerin genetik özelliklerinden dolayıda suça yatkın olduğu söyleneler arasında... Psikologların açıklamasına göre de erkeklerde kadınlara göre sosyallik oldukça geri.
Dünya genelinde suç işlemede 7 ya da 8’inci sırada yer alıyoruz. Bireysel silahlanmada da 7’inciyiz. 2005 rakamlarına göre Türkiye’deki ruhsatsız silah saysı yaklaşık 601 bin ve ruhsatsız silah sayısınınsa 7 milyon olduğu tahmin edilmekte. Dünya genelinde ise bu rakam ürkütücü boyutlara çıkıyor malsef. Dünya’da bulunan 640 milyon silah stokunun %60’ı sivillerin mülkiyetinde olduğu tahmin ediliyor. Ve yine Dünya genelinde silahlı şiddetin kurbanları olarak yılda barış ortamlarında 300 000 olurken rakam savaş zamanında bu sayı iki katı ve daha da yukarılara çıkabildiği söylenmekte.
Özelde Türkiye’de ve genelde Dünya’da olan bütün şiddet olaylarının arkasında yatan ne acıdır ki ataerkil kapitalist sistemlerdir.
Ben sözü fazla uzatmak istemiyor ve yorumu da sizlere bırakıyorum ve yazımı ünlü yazar Arno Gruen’ın bir sözüyle noktalamak istiyorum.
‘’ İnsandaki yıkıcı ve ölümcül edimin kişinin, yanıltıcı bir iktidardan pay alma uğruna kendisine ihanet etmesinden kaynaklanır’’
Silahsız bir Dünya dileği ile...
Güldane Dal (20090626)
YORUMLAR
He geçen gün toplumda şiddet eylemleri artış göstermekte ama hiç bir anlamda bu konuda toplumsal bir eğitim sözkonusu değil bilakis şiddeti özendiren gün be gün basında yer alan acı olaylar bu gidşin sonu hayır mı toplumsal bir kargaşa her geçen gün artmakta.Konu o kadar güzel ki teşekkür ederim.Farkındalık ülkemizde büyük bir sorun duyarsız bir millet olmanız sancıları yaşanıyor.
Verilen istatistik bilgilere göre erkek suça daha yatkın.Bir erkek olarak bende erkeğin suca daha meyilli olduğunu düşünürüm.Düşünmekten öte her günde yaşarız esasında.hem kendiyaşamımızda hem çevremizde.Benimki istatitik bir bilgi değil ama kadınalr erkeklere göre daha sosyal olduklarına inanıyorum.Çünkü temkinliler,sabırlılar,izleyiciler,şiddetede zaten uygun yapıları da yok.Yinede erkkeler yönünde değerlendirirsek,erkeğe çevrece verilen sistemce verilen
doğaca verilen nitelik yüklenişlere bilinçsizliklerde eklendiğinde suçta erkek oran yüzdesi artıyor gibi.
"Bilgiyi bilgeliğe eriştirebildiğimiz ölçüde suçtan koruyabiliriz kendimizi" Her konudaki yazınız gibi buda her çağda güncel bir konu(çok çağlar daha tartışılacak).Fakat yinede bizler bunu Sık sık tartışılmalıyız derim..Sevgilerim le.
Elbetteki ''biz sizsiz,,siz bizsiz...bir hiçiz'' sevgili kutbo.
Benim yazım feminist bir gözle yazılmamıştır. Eğer o gözle yazmış olsaydım çok daha farklı yazardım. Benim burda anlatmak istediğim içinde yaşadığımız tolumlardaki '' ŞİDDET'' ve bunun kaynakları ki bu anlattıklarım da bir kaç örnek ve malesef bu toplumlarda egemen güçtür erkek hem dışarda hem de içerde ( evde) ve bundan dolayı da elbette bakılmalıdır erkeğe ve ben de bakıyorum. Ben yazımda ''bütün erkekler suçludur'' ya da ''bütün erkekler böyledir'' demiyorum . Bilindiği üzere burda konuları derinlemesine, enlemesine, uzunlamasına pek açamıyorum gerek okuyucuyu sıkmamak adına gerekse de farklı yönlere kanalize olmaması adına. Özetle diyebilirim ki şiddet nerden ve kimin tarafından nasıl gelirse gelsin şiddettir ki haklı şiddet de yoktur. İnsan düşüncelerinde haklı olabilir ama bunu şiddet yoluyla anlatıyor olması bir hak değildir tam tersi suçtur.
Kimbilir belki de kadın bundan dolayı erkeğe göre daha çok haklıdır:))
Ben de bir hikayeyle bitireyim yorumumu;
Adam, iş çıkışı eve geldiğinde, evin bahçesinin karma karışık olduğunu görmüş. üç çocuk da bahçede çamurlar içinde oynuyormuş. boş yemek kutuları ve içecekler etrafa saçılmış. arabası garaj kapısının önünde, bir kapısı açık şekilde yamuk hâlde parkeder durumdaymış.
Evin içine girdiğinde, durum da vahim bir şekle dönüşmüş. Girişteki halının kenarı kıvrılmış, havaya kalkmış ve abajur sehpanın üzerine devrilmiş.
Oturma odasında ise, yerler oyuncaklar ve çocuk elbiseleri ile kaplıymış. Mutfağa girdiğinde, lavabonun sabah kahvaltısı bulaşıklarıyla dolu olduğunu görmüş. ayrıca, kırılmış bir bardağın parçaları masanın altında duruyormuş.
Üst kata yöneldiğinde, merdivenlerdeki elbiseleri farketmiş. Telâşla karısının başına kötü bir şey gelmiş olabileceğini düşünerek, hızla koşmaya başlamış. Yatak odasına girdiğinde, karısının yatakta, uzanmış, kitap okur hâlde bulmuş. Karısı, kocasının geldiğini görünce, okuduğu kitaptan başını kaldırmış, hafifçe gülümseyerek gününün nasıl geçtiğini sormuş.
-Her zamanki gibi, deyip, şaşkınlıkla sormuş:
-Ne oldu burada böyle?
karısı, gülümseyip cevap vermiş:
-Hergün eve geldiğinde ‘bütün gün ne yaptın ki?’ demez miydin?
-Evet, derdim.
-Güzel… İşte bugün ben de hergün yaptıklarımı yapmadım.
.......................
Umarım her günümüz şiddetten ve baskıdan uzak böyle hoş sohbetlerle geçer...
Sevgilerimle kutbo...
"uzun bir zamandır işsiz olan adam,yine başı önünde,iş bulamamanın verdiği ıstırapla evin yolunu arşınlarken,
adımları sanki gitmek istemezmiş gibi yavaş yavaş atılıyordu.
..
kapının zilini çalıp çalmamakta teredüt eden adam...
lanet olsun diye geçirdi içinde,nasıl bakacağım çocukların..hanımın yüzüne... daha dün
_sen ne biçim adamsın?Erkek ol da evin geçimini sağla.
Babalık görevini yap....diye haykırdığını anımsadı birden.
...
**********
gül arkadaşım.
çok yerde belirtmişimdir...ki şu aşırı feminist duygulardan
uzak kalmakta fayda var.Ben de sen de biliyoruz ,ki
yazında belirtiğin konunun çok derin içerikli,ağır bir konu olduğunu..
....
İstatistik bigilerin doğrudur,çünkü ..özellikle az gelişmiş toplumlarda ,erkeğin sırtına ..kadınlara kıyasla..çok
yük bindirilmiştir.Her alanda..
...
Lanet olsun silahlara..!!! gelin bunu kadın-erkek ayrımı yapmadan hep birlikte haykıralım...
ve en önemlisi silaha gerek kalmayacak bir düzen.bir sistem kuralım....
...
bunu da erkekleri suçlamadan yapalım...
(en azından...eli boş gelen adamı hoş karşılayalım)
bir hikaye (duymuşsunuzdur )
..
adamın biri eve hep eli kolu dolu gidermiş..
bir gün ,bugün eli boş gidelim..bakalım ne olacak ..diye düşünmüş..ve yapmış
kapıyı açan kadın adamın elinin boş olduğunu görünce ..
_herif ..demiş,senin gözün ne zaman kör oldu?
...
evlenirken tek gözü kör olan adam.hergün eli dolu geldiğinden.....yüzüne bakılmazmış...
boş gelince fark edilmiş..
...
bir mesel bu......
ve maalesef......epeyde yaygın
.....
sevgili dost...
biliyorum,niyetin öyle değildir
ama ...i aşırı feminist geçinenler..
her yerde ..her konumda erkeği rencide etmeye hevesliler.
.....
...
bilinmeli ki biz sizsiz,,siz bizsiz...bir hiçiz.
...
güzel bir paylaşım.
..
sevgiler
sevgili gül,
bir pazar sabahı, çaylarını , koltuklarında yudumlarken,eşleri evi dört dönerken(İŞTEN TABİİ) gazetelerini okuyan sayın erkek kardeşlerimiz öfkelenmiş olabilirler mi??? sizin bu yazınıza..
eh, haklılar bence..
şiddetin olmadığı bir dünya isteyen tüm insanlara(KADIN_ERKEK) sevgimle..
teşekkürler..
''Güldane Hanım ; size bir defada tek yorum yazdım ve değiştşrmedim bile. Sadece nazımın geçtiği yanılgısına kapılıp espirili bir yorum yapmak istedim.
Demek ki nazım geçmedi ya da anlaşılamadım.
Gerekliyse eğer özür dilerim.''
......................
Rica ederim ne demek, özür dilenecek bir şey yok, ben de çok ciddiye almamıştım zaten:)) Eğer alsaydım yorumum sanırım oldukça uzun olurdu:))
Sevgilerimle Fikret...
erkeklerin suça eğiliminin kadınlardan daha fazla olduğunu bilimsel veriler ışığında ifade eden önemli paylaşımdı...doğrudur değildir üzerinde tartışılması gereken bir konu bence...
bu durumu etkileyen faktörleri incelemek lazım öncelikle...
ör:
fiziksel yapı..çevre..eğitim..sosyal yapı ...psikolojik yapı..ekonomik yapı..vs..vs...
olaya çok farklı açılardan yaklaşmak münkün...
fiziksel yapı olarak baktığımızda erkeklerin daha güçlü olmasına rağmen olaylar karşısında duygusal yönden çabuk çöktüklerini ve kendilerini çabuk kaybettiklerini genelde kaba kuvvetle olayları çözme yöntemini tercih ettiklerini görürüz...burada sanırım yaratılış potansiyelinin getirdiği iktidar olma güçlü olma gereği rol oynuyor ...
bunun örneğini doğada da görürüz..doğada vahşi hayatta erkek hayvanların var olma dölleme güç olma hayatta kalma kendini ifade biçimlerine baktığımızda savaşma yöntemini görürüz ki bu da yaratılış programları gereğidir..
kadınların ise fiziki zayıflıklarına rağmen hayat mücadelesinde duygusal yönden daha güçlü olduklarıgöze çarpar ... ki sanırım bu koruyucu mücadeleci var olma duygusu annelik içgüdüsünden kaynaklanmakta ...
elbet bu genel düşüncelere uygun olmayanlarda mevcuttur ve hep olacaktır az ya da çok..
burada tüm faktörler etken olmakla beraber hayat boyu eğitim çok önem kazanır..
aslolan insan olarak değerli olduğumuzun birimiz olmadan diğerimizin olamayacağının farkına varıp birbirimize desteklerle gönül güzelliklerimizle güç vererek birlik içinde olmanın keyfini mutluluğunu yine birlikte yaşamamız..
kutlarım gönül güzelliklerinizi değerli dost sevgili güldane...
sevgim saygım selamlarımla...
Sevgili Fikret demişki (sonradan gelip yorumlarını sildiğin için ekliyorum ) ;
''Siz kadınların bir türlü kabul edemedikleri bir şey var : Erkek centilmendir, erkek fedakârdır ! Gerekirse kadının yerine suç da işler, hapse de girer ! Girer de bir türlü yaranamaz...''
Bu da benim bu yoruma cevabım;
Bravo Fikret, yazdıklarımı ancak bu kadar güzel kendi düşüncelerin doğrultusunda yorumluyabilirdin:)))
hangi suctan yattiklarida önemli tabii.
ama akli dengesi normal olan yasantisi düzenli olan insan ceza evini hak edecek bir suc islemez.islemiyor.
erkekler kendilerine hakim olmakta zorlaniyorlar.
o yüzden dogal olarak daha cok erkek tutuklular var.
psikolojik olarak cökük insanlar ve mesgalesi olmayan insanlar suc islliyor daha cok.
bu insanlarin neden böyle oldugu da cok önemli bence.
kimse suclu dogmuyor suclulari toplum yaratiyor.
güzel bir yaziydi tesekkürler.sevgiler.
Sevgili IRIZA, keşke dediğiniz sosyal reformalar olduğunda ( ki bu sosyal reformlara ben de taraftarım yani olması gerekir diyorum ) bu tür şiddet olayları kalksa ama malesef böyle olmuyor çünkü ben Avrupa'da daha doğrusu Dünya çapında sosyal refahı en yüksek bir ülkede yaşıyorum yani İsveç'te ama burdaki istatistiki verilere bakınca hiç de iç açıcı bir tablo çıkmıyor malesef , örneğin ; burda bilindiği üzere kişilerin özgürlüğü alabildiğince gelişmiş yani okullarda cinsel eğitimlerden tutun da gençlerin bu özgürlüklerini yaşamasına kadar oldukça gelişmiş ( bu sadece bir yönü) . Bunu şundan diyorum, Avrupa'da en çok tecavüz olaylarının olduğu bir ülke burası, çok garip değil mi ? ( yılda resmi olarak 5000 tecavüz olayı olmakta, nüfusa orantılanırsa oldukça fazla) Bir ülkede okulların olması, aile planlaması, ekonomide rahatlık( tamamen olmasada ) , gençliğin eğitilmesi, bazı hak ve özgürlükler vs vs elbette çok önemlidir ve olması gerekir ama bunlar da çözüm olmayabiliyor malesef ... Köklü bir takım değişikliklerin olması gerekmekte yani özetlersem şayet düşüncemi kişiler BEN olurken BENCİL olmamalı, eğitimli, donanımlı, sağ duyulu, insani değerlere önem veren, aklı başında bireyler olmalı...Ve bu BEN yaratılırken bir topluluk içerinde olduğunun bilincinde ve sorumluluğunda olmalı... Kimbilir belki o zaman birazcık da olsa bu şiddet olaylarının önüne geçilebilir diyorum ...
Sevgilerimle IRIZA...
Güldane han..Ben konuya değişik açıdan, yaklaşıyorum..Bertrand Russel-İKTİDAR-S-271....Her insanın karakteri ve arzuları o insanın etkilerinin ve çektiklerinin sonucu olarak sürekli bir değişme gösterir..Zorbalık ve adaletsizlik, hem bunları uygulayanlarda, hem de bunların kurbanı olanlarda, zorbalık ve adaletsizlik doğurur..Huy üzerinde etkili öğe olarak koşullardan başlayalım..Zalimce güdülerin kaynağı çoğunlukla,mutsuz geçmiş bir çocukluk döneminde ya da içinde ölümün ve ıstırabın sık sık görüldüğü, insanların birbirlerini öldürdükleri birbirlerine acı çektirdikleri, iç savaş gibi acı deneyimlerde aramak gerektirir...Ergenlik çağında ve gençliğin ilk dönemlerinde enerjinin boşalmasını sağlayacak, meşru bir çıkış kapısı bulunmaması da aynı etkiyi doğurabilir..İnsanlara akıllıca bir ilk öğretim sağlanmış olsa,insanlar çocukluklarından beri çevrelerindeki insanların birbirlerine zulmettiklerini görmemiş olsalar ve bir meslek sahibi olmakta hak etmediklerigüçlüklerle karşılaşmamış olsalar öyle inanıyorum ki içlerinden çok az zalim çılardı..Bir topluluğun örf adetlerini hiç bir şey zenginlik kadar yükseltemez ve hiç bir şeyde yoksulluk kadar alçaltamaz...Ren-den Büyük Okyanusa kadar olan toplumların bugünkü genel görüşlerindeki sertlik büyük çapta pek çok sayıda insanın ana ve babalarına oranla daha yoksul bulunmaları olgusuna dayanmaktadıır..1938...size teşekkür ederim..
Sevgili Attila, okuduğum kitaplara göre primitiv toplumlarda silahların (mızrak, kargı vb.) gelişmesiyle doğal olarak topluluk üyeleri arasında görev bölümü olmuştur yani bir nevi cinsiyetler arası işbölümü. Daha güçlü ve dayanıklı olan ( yani erkekler) , kendilerini tümüyle ava verip et ve deri gereksinimlerini karşılamaya başlarken kadınlar da doğadan sağlanan besinlerin toplanması, balık avlama, aile ocağının bakımı, evlerdeki düzen gibi işlere bakmıştır yani doğal ve de güzel bir iş bölümü başlangıç itibarı ile ama sanırım bu iş bölmünde bizler yani kadınlar tarihsel hatamızı yaptık çünkü bu iş bölümünden sonra emek üretkenliği artıyor ve birikimlere yol açıyor ve böyleliklede üretim ilşkileri doğmuş oluyor ki bundan sonrasını sanırım anlatmaya gekek yok ki hepimiz biliyoruz yani şu an içerisinde yaşamış olduğumuz üretim ilşkileri... Bu üretim ilşkilerinde de doğal olarak erkek büyük rol üstlenmekte ve belirleyici konumda... Erkekteki bu belirleyicilik başta ekonomik ve sosyal, kültürel, tarihsel vs vs olarak da kendisini göstermekte... Kısaca bunları söyliyebilirim yoksa konu hem derin hem de oldukça uzun:)) Kuyuyu bilmem ama ortada bir taş var hatta çok taşlar var:))) Dikkat etmek lazım:)))
Sevgilerimle Attila...