- 512 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM! YÜZÜN GÜLSÜN (10)
O arada kapı eşiğinde bekleyen babası da yanlarına gelmişti. Annesine sarılmayı bırakıp babasının ellerine sarıldı. Sakallarından öptü, kucakladı, kucakladı. Döndü annesini kucakladı. Sonra hep birlikte içeri girdiler.
Anacığı en çok sevdiği yemekleri hazırlamıştı. Evleri aynı bıraktığı gibiydi. Odaya girdiğinde her köşesine tek tek göz gezdirdi.Ailesini ve baba ocağını çok özlemişti. Neşeyle yemeklerini yediler.Yatma saati gelince de özlediği yatağına girdi ve uyudu.
Deliksiz bir uyku çekmişti. Onca yolun yorgunluğu üzerine iyi gelmişti bu uyku. Saatine baktığında öğlen olmak üzereydi. İkinci katta bulunan odasının camını açtı ve soğuk olmasına karşın tertemiz havayı içine çekti. Havasını bile özlemişti sılanın. Hemen üzerini değiştirerek, banyoya gitti. Elini ve yüzünü yıkadıktan sonra oturma odasına indi. İçerisi hamam gibi olmuştu. Sobaya yaklaşarak üşüyen ellerini ısıttı. Çay demlenmiş, yanan sobanın üstünde fokurdayarak kaynamaya devam ediyordu. Tam ortada bulunan bakır sininin üzerine anası tarafından yöresel kahvaltılıklar yerleştirmişti. Her zaman çok erken yaptıkları kahvaltıyı Gülsüm için bu saate almışlardı. Hemen sofraya oturdu ve son zamanlardaki en keyifli kahvaltısını yaptı.Sadece Kemal yoktu kahvaltıda. Dükkanını açmak zorunda olduğu için erken ayrılmıştı evden
Kahvaltıdan sonra vaktinin çoğunu annesine ev işlerinde yardım etmeyle geçirdi. Akşam olmak üzereydi.Annesi akşam yemeği hazırlıklarına başladı. O arada ağabeyi de dükkanı erken kapatarak gelmişti eve. Daha kardeşine doyamamış ve onun sohbetini özlemişti.Annesi mutfakta yemek hazırlıklarını yaparken odada yalnız kalmışlardı. Gülsüm kararsızlık içinde başından geçenleri anlatmaya karar verdi.
“ Ağabey, seninle bir şey konuşmak istiyorum. Ama nasıl karşılayacağını bilmiyorum . “
“ Gülsüm ! anlatabilirsin tabii. Ben sana hep anlayışlı oldum. Hep sana güvendim. Tabii ki her şeyini anlatabilirsin. “
“ Ağabey aslında bu söyleyeceğim şey çok kolay söylenebilecek bir şey değil. Ama söylemek zorundayım. Bunu bilmeye hakkın var. “
Deyince Kemal’ in yüzü birden allak bullak oldu. Aklına o anda en kötü ihtimaller gelmişti.
“ Ne oldu Gülsüm, başına kötü bir şey mi geldi. ? “
“ Ağabey, kötü bir şey yok. Korkma hemen. Ağabey, ben aşık oldum. Ama aynı zamanda hayal kırıklığına da uğradım. Çok sıkıntılı günler yaşadım. Şu anda kafam çok karışık.Ve bu dönemde en çok senin desteğine ihtiyacım var. Bana kızdın mı ? “
Önce kemal ne diyeceğini şaşırmıştı. Sonra bir süre düşündü ve,
“ Hayır kızmadım Gülsüm. Sadece üzüldüm. Tabii ki her genç kız gibi sen de aşık olacaksın. Senin üzülmene dayanamam. Seni üzen insanı da ben üzerim. “
“ Hayır ağabey, senin karışmanı istemiyorum.Seni endişelendirecek veya seni utandıracak bir şey yapmadım. “
Baştan sona başından geçenleri anlattı ağabeyine.
“ Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun Gülsüm. “
“ Dedim ya kafam çok karışık ve ne yapacağımı bilemiyorum. Yarı yıl tatili o kadar isabetli bir zamana rastladı ki. Burada sizin yanınızda kendimi toparlayacağım. Cem ‘ e de telefonla destek vereceğim. Onun en çok benim desteğimle bu alışkanlığından kurtulacağına inanıyorum. En azından bir insan olarak hakkı var buna. “
“ Tabii ki destek vermen gerekiyor. Zamana bırak Gülsüm. Toparlan ve derslerine yoğunlaş. Sonrasında Cem’ in durumuna bakarsın. Sonra kalbinin sesini dinlersin. Artık düşünme bunları tamam mı. Sen benim için çok değerlisin bunu unutma. “
“ Ağabey, beni anlayışla karşıladığın için çok mutluyum. Çok şanslıyım. Senin gibi ağabeyim olduğu için. “
“ Her zaman olaylara iyi ve olumlu tarafından bakmak gerekir. Olumsuz baktığımızda daha da içinden çıkılmaz hale getiririz sorunları.”
O arada annelerinin odaya girmesiyle konuşmayı kestiler.
Akşam yemeğinin ardından, Gülsüm amcalarını ziyaret etmek istemişti. Yemekten sonra hep beraber amcasına gittiler. İçeri girdiklerinde içerisinin kalabalık olduğunu gördü Gülsüm. İçeri girmeleriyle odada bulunanlar hemen ayağa kalktı. Akrabalarıyla kucaklaştı teker teker.
Misafirleri tanımıyordu Gülsüm. Sonra amcasının kızıyla bir köşeye çekildi ve sohbete daldılar. O arada içeriye bir erkek girdi. İçeri giren genç, okulda onu takip eden kişiydi. Önce rüya gördüğünü düşündü ve tekrar bir kez daha baktı. Evet oydu. Ve o da şaşırmış, yüzü değişik bir ifadeyle Gülsüm’ e bakıyordu. Bir an odadan dışarı çıkmaya çalışıyor fakat ne çıkabiliyor, ne de içeriye girebiliyordu. Bir anlık şaşkınlıktan sonra Gülsüm ve ailesine
“ Hoş geldiniz “
Diyerek bir kenara oturdu. Gülsüm, kim olduğunu merak etmişti ve amcasınız kızı Kezban’ a dikkat çekmemek için soramıyordu bir türlü.Bir bahaneyle dışarı çağırdı Kezban’ ı .
“ Kezban ! Az önce gelen kim ? “
“ Onun adı Şehabettin ! Annemin köyünden komşumuzun oğlu. Ailesiyle ziyarete gelmişler bize.Kendisi İstanbul’ da okuyor. Tıp Fakültesinde. Doktor olacakmış. “
Bütün taşlar oturmuştu Gülsüm’ ün kafasında. O gün köşeye sıkıştırdığında da öyle söylemişti zaten. Memleketten birisine benzettim demişti.
“ Niye sordun Gülsüm. Tanıyor musun.? “
“ Yok hayır, tanımıyorum. Merak ettim sadece. Geçelim mi içeriye. Yanlış anlaşılmasın. “
Dedikten sonra içeriye geçtiler. Gülsüm rahatlamıştı. O kadar çok tedirgin eden kişiyle aynı çatı altındaydı. Saat yirmi dörde gelirken amcasından çıkarak evlerine döndüler.
Tatilin keyfini çıkartıyordu Gülsüm. Gündüz annesiyle akrabalarını ziyaret ediyor, hasret gideriyordu. Akşam ise ağabeyiyle saatlerce sohbet ediyorlardı. Ağabeyi de ona özelini anlatmaya başlamıştı. Sevdiği bir kız vardı onun da. En kısa sürede istetecekti ailesinden.
Daha kimseye açmamıştı bu konuyu. Uygun zamanını beklediğini söyledi kardeşine.
O gün evdeki ihtiyaçlar için alışverişe çıkması gerekti. Sokaklarından çıktı ve çarşıya doğru yürümeye başladı. Önce baharatçıya girdi. İçeriye her çeşit baharatın kokusu sinmişti. Selelerin içinde duran baharatlara şöyle bir göz gezdirdi.Sonra satıcıya yüzünü döndüğünde karşısında Şehabettin ‘ i gördü Dükkana girdiğinde fark etmemişti anlaşılan. O da Gülsüm ‘ ü fark etmişti. Hemen Gülsüm ‘ ün yanına gelerek,
“ Merhaba Gülsüm Hanım, ben Şehabettin. “
“ Merhaba ! “
“ Nasılsınız. ?”
“ İyiyim. Siz ? “
“ İyiyim . Gülsüm hanım, benim size bir özür borcum var. Özür dilemek istiyorum. Sizi çok korkutmuştum. “
“ Evet, çok korkmuştum o zaman. Uykularım bile kaçmıştı.Sebebini bilemediğim için çok korkmuştum aslında. Yabancı bir şehirde tek başınaydım. Siz de o şekilde beni takip edince paniğe kapıldım.Neden o şekilde esrarengiz davrandınız peki. Siz beni tanıyor muydunuz. ? “
“ Bunları aslında burada konuşmasak. Eğer mahsuru yoksa ileride bir pastane var. Orada bir çay içebilir miyiz. “
“ Tabii içeriz. Gidelim o zaman. “
Gülsüm ihtiyaçlarını alıp, ücretini ödedikten sonra yakında bulunan pastaneye gittiler.
Masalardan birine oturarak konuşmalarına kaldıkları yerden devam ettiler.
“ Ben sizi liseden tanıyordum. Ben son sınıfta iken siz birinci sınıftaydınız. Hayrandım size. Lisede iken de sizi durmadan uzaktan izler fakat yanınıza gelip duygularımı açamazdım. Sonra Üniversiteyi kazandım. İstanbul’ a gittim. Burada kalan yakın arkadaşlarımdan size ait bilgileri devamlı alıyordum. En son gelen habere göre tesadüf aynı üniversitede okuduğumuzu öğrendim. Arada geçen sürede çok özlemiştim. Uzun zaman da görmemiştim. Sadece size uzaktan bakıyordum. Yine cesaretimi toplayamamıştım çünkü. Belki de yakalanmasaydım bu sır benimle yok olup gidecekti. Okuldaki o olaydan sonra da bir daha çevrende dolaşmadım. Çünkü seni korkutmuştum. Ben seni korkutmak değil sevmek ve senin tarafından sevilmek istiyordum. Amcanlardaki o akşam ise tamamen tesadüf. Genelde ben ailemle gezmeye gitmem. O akşam canım gelmek istedi. Ve seninle tekrar karşılaştım. “
Gülsüm çok şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Utandı ve yüzünün birden bire al al olduğunu hissetti. Şimdi durum daha da içinden çıkılmaz hale gelmişti.
“ Şehabettin bey, sizinle aslında o şekilde tanışmak istemezdim. Ama ben geçmişe sünger çekiyorum. Bana her şeyi açık açık anlattığınız için çok teşekkür ederim. Ama sizin söyledikleriniz için yorum yapmayacağım. Önümde daha öğrencilik yıllarım var. Sizin duygularınızı saygıyla karşılıyorum.Hemşehrim olarak sizi aynı okulda görmek memnun eder beni. Ben müsaadenizi istiyorum. Epey geciktim eve gitmek için. “
“ Tabii müsaade sizin. Ama lütfen benden korkmayın. O gün de demiştim size benden size zarar gelmez. “
“ Görüşmek üzere”
Diyerek hızlı adımlarla evine doğru yola çıktı.
DEVAM EDECEK
(SONDAN BİR ÖNCEKİ BÖLÜM)
YORUMLAR
BUGÜNKÜ BÖLÜMDEN ANLADIĞIM KADARIYLA GÜLSÜMÜN EN GÜZEL DAVRANIŞI AĞABEYİNE HER ŞEYİ ANLATMASI OLDU..İNSAN AİLESİYLE HER ŞEYİ PAYLAŞABİLMELİ DİYE DÜŞÜNÜYORUM..YASAKLAR İYİ DEĞİL..AĞABEYİ DE OLUMLU KARŞILADI HATTA AKIL DA VERDİ..ŞAHABETTİNE GELİNCE KARŞILIKSIZ SEVGİ..GÜLSÜM ÇOK ETKİLENDİ..CEMİ BIRAKIP MANTIĞINI KULLANARAK ŞAHABETTİNE DÖNER Mİ DÖNER..
KUTLARIM HÜLYAM..YAZMAYA DEVAM..SEVGİLER..
Gülsümün genç erkeklerle tanışmakta sıkıntısı yok gibi görünüyor.Kafam yine karıştı.Gülsüm,şimdi Cem ile Şahabettin arasında bir seçim yapmak zorunda kalacak.Bence tercihini tıp öğrencisi tarafından kullanacak gibi.Çümkü çok akıllı bir kız...
Doğrusu yine heyacan dalgası içerisinde yuvarlanacak gibiyiz..
Helal olsun sana yumurcak...saygı ve sevgilerimle...