- 460 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖREV AŞKI
ÖYKÜ
Görev aşkı
ERDOĞAN ORUÇ
Uzman onbaşı olarak askeriyede kalabilmek en büyük hayaliydi. Kendisine ne iş verilse yapar, bütün gücüyle bu işe sarılırdı. Sadıktı. Kim olursa olsun kendisinden bir şey istenecek olsa; “emredersiniz” derdi. Ağzından başka kelime pek çıkmazdı.
Bildiğim kadarıyla evli, iki çocukluydu. Ekonomik durumu çok zayıftı. Çarşı iznine hiç çıkmazdı. Arkadaşları kantinde çay yudumlarken, o dere kenarına gider, bir söğüt ağacının dibine oturur, gözlerini ufuklara çevirirdi.
Bekir ne iş olsa yapardı. Siper kazılacak Bekir, kar kürünecek Bekir, yerler paspaslanacak Bekir… “Yapamam, anlamam ben bu işten”, dediğini duyan olmamıştır.
Bir gün kendisini denemek için;
—Televizyon bozuldu, yapabilir misin Bekir? Dedim.
—Emredersiniz komutanım, yaparım! Dedi.
—Sen ne anlarsın televizyon tamirinden! Dedim, boynunu büktü.
Ara sıra atış talimleri oluyor. Atış yapılırken tepede mevcut bayrak direğine bayrak çekiliyor, herkes atış talimi olduğunu anlıyor ve atış alanının uzağından geçerek yol değiştiriyor. Gerçi atış alanının güvenliğini sağlayan görevli askerler de var ama yine de adet haline gelmiş bayrak göndere çekiliyor.
O gün de atış talimi yaptık. Atışlar ilkindi vaktine kadar devam etti. Bayrağın direkten sökülmesi gerekiyor. Yaklaşık bir kilometre yukarıdaki tepede olan bayrağı gönderden indirip getirmesi için Bekir’i görevlendirdim.
—Emredersiniz komutanım! dedi. fırladı, gitti.
O gün nöbetçi subayı idim. Karanlık karışırken hazır kıtadan bir onbaşı gelerek;
—Tepeden aşağı şüpheli birisi yaklaşıyor komutanım! Omzunda roket atara benzer bir şey var. Dedi.
Dışarı çıktık, izlemeye başladık. Akşam alaca karanlık olduğu için gelenin bir insan olduğu zar zor anlaşılıyordu. Omzunda uzun bir cisim taşıyordu. Bu cismin ön tarafında bir topuz göze çarpıyordu.
Hemen hazır kıtayı oraya yönlendirdim.
—Her kimse alın getirin buraya! Dedim. İçeriye, odama çekildim.
Biraz sonra onbaşı gelerek;
- Getirdik komutanım, dedi.
- Kimmiş? Dedim.
- Bekir’miş komutanım. Koca bayrak direğini sökmüş, sırtlanmış
getirmiş. Niye söktün bu direği dedim. “Komutanım emretti” diyor.
Dışarı çıkıp baktım. Kan ter içinde kalmıştı. Koca bayrak direği hala omzunda idi. Direğin yere gelen kısmındaki betonu parçalayamadığı için direkle beraber sökmüş getirmişti. Topuz zannettiğimiz kalınlık bu beton kütlesiydi. Bayrağı söktüğü kazmanın ağız kısmını direğin üstünden geçirmiş, sapını eline almıştı.
—Ne bu hal Bekir! Dedim.
—Emrinizi yerine getirdim komutanım! Dedi.
—Sağ ol Bekir! Zor olmadı mı, tek başına nasıl söktün bunu, dedim.
—Biraz uğraştırdı komutanım, karanlık karışmadan söküp getirdim şükür, dedi.
—Sabah ilk işin bu direği söktüğün yere dikmek olsun, dedim. Büyük bir aşkla;
—Emredersiniz komutanım! Dedi.
Askerliği bitene kadar da ne bana ne kimseye direği niçin söktüğünü, niçin tekrar geri diktiğini sormadı. Kendisine niçin direği söktüğünü soranlara;
—Komutan emretti, diyordu. Komutan niçin akşam söktürdü, sabah diktirdi, diyenlere;
—Vardır elbet bir sebebi! Diye cevap veriyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.