İkinci mektup...
Canım anneciğim, şu sıralar üzerimdeki yükün ağırlığı ve sorumluluğu altında ezilmekteyim.
Çok yoruluyorum anne...
’’ Yoo hayır’’ şikayetci değilim sadece biraz şaşkınım, biraz başkayım. Değişen hayata ve hızla geçen zamana ayak uydurmaya çalışıyorum.
Bazen tökezlediğim de olmuyor değil ama, hemen toparlıyorum kendimi.
Biliyorum.GüÇlü olmalıyım anne...
Geçen akşam Ayşe korkuttu bizi.Ateşi yükselmiş meğer, anlayamadık ...hemen hastaneye kaldırdık. Şimdi oldukca iyi koşturup duruyor .Yanlız, bazen tutturuyor anne diye o zaman resmini veriyorum eline , hemen gülümsüyor Ayşecik. Sımsıkı bastırıyor göğsüne resmini ,defalarca öpüyor.
Bazen babam da ağlıyor gözlerini benden kaçırarak . Kim bilir ne pişmanlıklar yaşıyor içinden. Bir şeyler mırıldanıyor sessizce, anlamıyorum...
Anneciğim sana söz verdiğim gibi hem babama hemde kardeşime elimden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum .Zaten sen öldükten sonra Babam bizi kimselere muhtaç etmedi . Öyle lüks bir yaşantımız yoksa da şükür,
Geçinip gidiyoruz işte...
Mahallede bana küçük anne diyorlar.Olsun alınmıyorum. Hem bu kötü bir şey değil ki...
En zoru gece olduğunda yatağıma yatınca hemen uyuyamamak. Gözlerimi kapatıyorum, sesin kulaklarımda çınlıyor.
Seni çok özlüyorum anne...
YORUMLAR
Vefakarca Annelik hasletiyle; bir gün gelir; cennette görmeye müştak olur gönüller seni hasletiyle yanarken, ruhuna saplanır hançeri zamanın alır düşüncelerini sonsuza götürür belki....
Çağlayanlar gibi coşarsın...dağları önüne katar; hakka gidersin....Gönül ferahlığı içerisinde.....Sen ki; sana mesthü hayran ollmamak elde değil ki; Bir gün gelir..bir gün....