- 910 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM ! YÜZÜN GÜLSÜN (8)
Derse giren hocaları Kenan Bey, konuya hâkim anlatımıyla, ara sıra yaptığı şakalarıyla sevilen bir öğretmenleriydi. Onun dersinde hiç sıkılmazdı öğrencileri. O yüzden de dersin başlamasıyla, bitişi arasındaki süre anlaşılamazdı. Gülsüm de çok seviyordu hocasını.
Derse başlamadan özenle seçtiği fıkralarından bir tanesini anlattı.
Akıl hastanesinde hastalar bir araya gelip kaçış planı yaparlar. Elebaşları planı anlatır:
"Büyük bir kütük bulup ilk önce birinci kapıyı, ikinci kapıyı ve daha sonra üçüncü kapıyı kıracağız ve herkes başının çaresine bakıp kaçacak."
Sabah olunca bir kütük bulurlar doğruca birinci kapıyı kırarlar, ikinci kapıya koşup onu da kırdıktan sonra Üçüncü kapıya yönelirler üçüncü kapının açık olduğunu gören elebaşları haykırır:
"Arkadaşlar plan bozuldu geri dönün!"
Kahkahalara boğdu öğrencilerini. Önce konuyla ilgili olarak sırayla bu konu hakkındaki düşüncelerini sormaya başladı. Sıra Gülsüm’e gelmişti.
“ Gülsüm, sen uyuşturucu bağımlı birinin tedavisini üstlenseydin nasıl davranırdın. ?
“ Hocam, önce kendimi hastamın yerine koyardım. Onu anlamaya çalışır, onu uyuşturucu kullanmaya iten sebepleri ortaya çıkarırdım önce. Sonra hastamın güvenini sağlayıp, onunla ortak ilgi alanlarımı bulduktan sonra, psikolojisini çözer ve sonra da ikna yöntemlerini bulmaya çalışırdım. “
“ Evet! Arkadaşlar, Gülsüm’ ün dediği de bir tedavi yöntemi. İkna gücü ve güven bizim mesleğimizde en önemli faktörler. Öncelikle o tür bağımlılığı olan hastalara güven vermemiz gerekiyor. Güvenlerini sağlamakla başlayacağız. Sonra, başlama nedenleri. Bunlar da çok önemli. Bir kişi, uyuşturucuya sevgi eksikliği nedeniyle başlar. İlgi ister ve etrafındaki yakınlarından, ailesinden, eşinden v.s. ilgi ve sevgiyi göremezse bu tür alışkanlıklara kapılması daha kolaydır. Başka bir sebep, meraktır. Günümüz dizilerinde, filmlerinde sıklıkla bu tür sahneler yer alıyor. Bunun iyi tarafları da var, kötü yönleri de. Özellikle büyük kentlerde, okul önlerinde bu tür uyuşturucu ticareti yapıldığını ve üstelik saklanma gereği bile duyulmadan gençleri zehirlediklerini az çok haber programlarından biliyoruz. Burada ailelere de çok büyük görevler düşüyor. Anne ve baba olmak sadece cebine harçlığını, defterini, kitabını ve ihtiyaçlarını karşılamakla bitmiyor. Onların, özellikle ergenlik dönemindeki bunalımlı dönemlerinde yanlarında olmak, sorunlarını dinlemek ve çözüm bulmaya çalışmak gerekiyor. Eğer bunlar yapılmaz ise daha çok uğraşacağımızı düşünüyorum bu tür sorunlarla “
Kenan Bey’ in konuşmasının ardından ders bitmişti. Son ders olması nedeniyle de epey aşmıştı süreyi.
Müjgan, Emine ve Gülsüm hep beraber salondan çıktılar ve dış kapıya doğru yöneldiler. Dışarı çıktıklarında Cem kapıda bekliyordu her zamanki gibi. Müjgan, yine pişkin pişkin güldü . Cem ile selamlaştıktan sonra ilerlediler.
Gülsüm, Cem’ in yüzüne daha dikkatli bakma gereği duydu birden bire. Cem ‘ in yüzünde yorgun bir ifade vardı. Yüzü sanki şiş gibi geldi. Gözleri daha farklı bakıyordu. Sabit bir şekildeydi bakışları. Durumunda bir gariplik vardı.
“ Cem, rahatsız mısın ? “
“ Yok değilim. Ne oldu? Öyle mi geldi ?
“ Bilmiyorum. Biraz farklı gördüm seni. Sanki uyku uyumamış veya rahatsızmışsın gibi geldi bana “
“ Evet ! aslında biraz uykusuz sayılırım. O yüzdendir. Nereye gidelim istersin. Rehberiniz hizmetinizdedir. Hanımefendi.”
“ Aslında zahmet olmayacaksa ben Topkapı sarayını çok merak ediyorum. Çok uzak mı ? Oraya gidebiliriz. Ben hiç görmedim. “
“ Tabii ki prensesim.”
Otomobilinin yanına da gelmişlerdi. Kapıyı açarak binmesini sağladıktan sonra, arabaya binerek hareket ettirdi. Çok değişik yerlerden geçtiler. Topkapı sarayını hayranlıkla gezdi Gülsüm. Her köşesini gezdi. Çok beğenmişti. Cem ise sırf Gülsüm istediği için, mecburen geldiğini her hareketinde belli ediyordu. Akşam olmak üzereydi. Gitme zamanı geldiği aklına geldi. Bu kez Cem’ in onu bırakmasına müsaade etmişti. Yurda geldi ve derslerini çalıştı bir müddet.
Sonraki günlerde Cem birden ortadan kayboldu. Ne arıyor, ne de Gülsüm aradığında telefonunu açıyordu. Gülsüm merak etmeye başlamıştı. Birkaç gün sonra,görüştüklerinde de iki günlüğüne Ağva’ ya gittiğini söyledi. Rahatlamıştı Gülsüm bu cevaptan sonra. Yine de içinde bir huzursuzluk vardı. Cem ile ilgili kafasında bir çok soru işaretleri vardı. Gizlediği bazı şeyler vardı ve o bir türlü çözemiyordu.
Birbirlerini iyice tanıma olanakları olmuştu bu dönemde. Cem, Gülsüm ‘ ü arayarak evlerine davet etti. Gülsüm gitmek istemedi. Israrları karşısında gitmeye karar verdi. Anne ve babasının evde olduklarını söylemişti. Gülsüm de bu durumda bir sakınca görmedi. Cem onu okuldan alarak yola çıktılar.Ssahil yolundan giderek Yeniköy’ e gelmişti. Deniz yine muhteşemdi. Gülsüm hayranlıkla seyretti denizi. Yalıya geldiklerinde ortalıkta hiç kimse görünmüyordu. İçeriye girdiler ve salona geçtiler. Kimsenin ortalarda görünmemesi rahatsız etmişti.
“ Cem, Annen nerede ? “
“ Burada, şimdi gelecek ? “
Gülsüm huzursuz bir şekilde oturuyor, içinden kendine kızıyordu. Yine de Cem’ in korktuğunu anlamaması için rahat davranmaya çalışıyordu. O arada Cem elinde iki bardak ve bir şişe ile odaya geldi. Bardakları doldurdu ve Gülsüm ‘ e uzattı.
“ Teşekkür ederim. Ben kullanmıyorum. “
“ Neden ? Rahatlarsın. Çok gergin görünüyorsun. “
“ Yok gergin değilim. Ama çok ta rahat değilim açıkçası”
O arada cebinden bir de poşet çıkarmış ve acele hareketlerle, paketi açarak içindeki beyaz tozu ortaya çıkarmıştı. Parmağıyla bir fiske alarak burnuna çekti ve derin derin nefes almaya ve içine çekmeye başladı. Gülsüm, şaşkınlık içinde Cem ‘ e bakıyor ve aynı zamanda da korkuyordu. Sonra Gülsüm ‘ ün yanına gelerek aynı tozdan Gülsüm ‘ e de teklif etti. Gülsüm, ne olduğunu anlamıştı.
“ Hayır ! Cem sen bunu kullanamazsın. Ne zamandan beri kullanıyorsun. Bunu kullanacak kadar zayıf iradeli ve güçsüz bir insan olamazsın.Beni hayal kırıklığına uğrattın. Eğer hayatında bu zehire yer vereceksen ben yoğum. Neden sakladın benden. Lütfen ! Kurtul bu alışkanlığından. Yardım edebilirim sana . “
“ Bu toz benim hayatımda en iyi arkadaşım. Onu kullandığımda çok rahatlıyorum. Beynim dinleniyor. Beni sen anlayamazsın. Sen mutlusun. Benim yaşadıklarımı ve yalnızlığımı yaşamadığın için anlaman çok zor. “
“ Ben seni anlıyorum ve sana yardım etmek istiyorum. Lütfen, eğer bana değer veriyorsan bu alışkanlığından vazgeçersin. “
“ Gülsüm, sen benim için çok önemlisin ama bu toz da çok önemli. Lütfen seçim yapmamı isteme benden. ! “
“ O zaman Elveda ! Cem “
“ Yapma! Gülsüm. “
Salondan koşarak çıktı Gülsüm. Hayal kırıklığına uğramıştı. Cem arkasından sesleniyor fakat o duymuyordu. Ağlayarak yola çıktı ve yoldan geçen bir taksiyi durdurdu. Yurda geldi. Odasına çıktı ve yatağının üzerine yatarak hıçkırıklara boğulurcasına ağlamaya başladı. Ağabeyinin sözleri aklına gelmişti. Daha yoldayken insanlar için söylediği sözler. Ne kadar doğru söylemişti. İnsanların hep iyi taraflarını görmeye çalışmıştı.Cem’ e önce hoşlanmamış , sonra da aşık olmuştu. Acaba aşk mıydı ? Yoksa sadece etkilenmek mi ? Ve o genç adam uyuşturucu bağımlısı biriydi.
O sırada Müjde ile Yeliz geldi. Onlara o ana kadar detaylı anlatmamıştı Cem ile olan arkadaşlığını. Baştan sona her şeyi ağlayarak anlattı. Her şey çok hızlı değişmişti. Kendisi bile anlayamamıştı son yaşadıklarını. Bu şekilde hayal etmemişti. O, hep masallarda yaşanan bir aşkı yaşamak istiyordu. İstikrarlı ve onu bulutların üzerinde dolaşıyor olmalıydı . Ama o acı çekiyordu şu anda. Yeliz ile Müjde o gece boyunca teselli ettiler Gülsüm ‘ ü.
Zaman her şeyin ilacı idi nasıl olsa. Dünya da o kadar dert vardı ve çaresi de vardı elbet diye kendini avuttu içinden. Bunun iki çaresi vardı. Ya Cem ‘ e bu konuda destek verecek, ya da kendi kaderine terk edecekti. Önemli olan da bu karardı. Uykusu geldiğinde kafasındaki düşünceleri sonraki bir zamana erteleyerek uykuya daldı.
Okuluna gidiyordu. Eski neşesinden eser kalmamıştı. Müjgan ve Emine onu ilk gördüklerinde bir terslik olduğunu anlamışlardı. Hemen öğle arasında oturarak arkadaşlarına sordular durumunu. Gülsüm üzüntüyle anlattı onlara da başından geçenleri. Müjgan hayretler içinde kalmış ve büyük üzüntü duymuştu. Kendini sorumlu hissetmişti.
“ Gülsüm bir süre kafanı dinle bence. Ama kendini harap etmeden , suçlu hissetmeden. Bazen duygularımız bizleri yanlış yollara veya yerlere itebilir. Zaman her şeyin ilacıdır. Çok yakında toparlanacaksın. Biz yanındayız. Ağla, işte omuzum seni bekliyor. Ama sen şanslısın. O kadar kadın veya erkek var, sevdiklerinin gerçek yüzünü yıllar sonra veya bir sürü acılar çektikten sonra görebiliyorlar. Sen daha başındayken öğrendin bu gerçeği. Lütfen! artık kendini üzme "
YORUMLAR
Hülyam, herkes Gülsüm kadar şanslı olabilseydi keşke. Münevver mesela onun kadar şanslı olamadı.O Cem de, senin hikayendeki Cem gibi acemi çıkmadı.
Ama Gülsümün kaçtığına sevindim.Eğer içkisine, ilaç katıp zarar verseydi kıza, türk sinaması gibi olurdu.Dedim ya farklı olmalı diye.İyiki kaçmış yani. Bizi şaşırtmaya devam et Hülyacığım
Tebrik ederim seni.Sen de onca işin arasında yazanlardansın.
Sanırım Gülsümün kararlılığı karşısında Cem,kendisini değiştirecek gibime geliyor.
Konular,daha cevval olmaya başladı.İnsan,bir bölümü okuduğunda acaaaaaaaba ne olacak diye bir sonrakini merak eder duruma geldi...
Kutlarım sizi yumurcak...kolay gelsin diyorum sana...
saygı ve sevgilerim hep seninle olsun.