SİNCAPA MEKTUP
Sevgili Sincap,
İnsanlar evlerine Kuran alıp onu evin en yüksek yerine asıyorlar. Sanıyorum alması zor olsun diye. O halde çatıya asılmasını öneriyorum. Bugüne kadar basılmış bütün Kuran’lar bir uyduya yüklenerek dünyanın yörüngesine yerleştirilmeli.
Hemşo evde beslenen bir Hamster için iyi bir isim değil mi sence de?
Hemşo bir keresinde Kuran’ın Türkçe tercümesini buluyor ve okumaya niyetleniyor. Zavallının elinden Kuran’ı ’önce abdest lazım’ diyerek alıyorlar. Şekle odaklı içeriğe duyarsız insanlar. Halbuki Türkçe Kuran okumak için abdest almaya gerek yoktur. Bilgisizler üstelik.
Bir başkası Kuran’ın sıradan insanlar tarafından anlaşılamayacağını öne sürüyor. Kuran’ı anlamak için okunmasını tavsiye ettiği kitap ise gerçekten anlaşılmaz. Kuran’ın anlaşılamayacağı iddiasının dayanağı nedir?
Bir gün de bir televizyon kanalında ’Allah şu ayette ne demek istemiş? ’ diye tartışıldığına şahit olmadım. Kanallarda hep Kuran’ın şifresi çözülmeye çalışıldı, mucizeleri araştırıldı. Seyirciler ve konuşmacılar 3, 9, 19, 29, 33, 66, 99, 6666 rakamlarının peşinde sabaha kadar uyku ile savaştı.
Kuran’ın 6332 ayet olması 6666 ayet olmasına kıyasla daha az mı mucizedir?
Bu coğrafyanın insanları hep mucizeler peşinde. Mucizelere inanmayanlar ise ütopyalar peşinde. Bekliyorlar ki; gökten bir melek insin ya da bir lider topraktan çıksın ve dirilsin ya da bütün insanlar büyülenmişcesine birbirine sarılsın ve kardeş olsun. Ayakları yere basmadığı için mi? Hayır.
Çünkü fantezilerin ve gelecekteki güzel günlerin hayali ile yaşamak, sorumluluk almak ve yük taşımaktan daha kolaydır. Sevgili ne kadar uzakta, sevgi ne kadar erişilmez, engeller ne kadar çok ise, aşkı içinde o kadar derin yaşatır Anadolu. Leyla ile Mecnun’ları efsaneleştirir.
Babalarımız annelerimize en güzel mektuplarını askerden yazdı. Kavuştuktan bir süre sonra öpmeyi unuttular. Çünkü aşkı, inancı, hayallerde yaşatmak kolaydır, ama gömleği kuru temizlemeciye vermeyi unutan, sabah yataktan kalktığında ağzı kokan, kedinin kumunu değiştirmeye üşenen, zaman geçtikçe biraz daha kilo alan bir kadına her gün aynı aşkı beslemeyi başarmak zordur. Gerçek aşk, gerçek başarı budur oysa.
Ölümden, öbür dünyadan, cennetten, cehennemden, Müslümanlığın ne kadar güzel bir din olduğundan hararetle bahseden insanlar tanırım. Günde yirmi dakika ayırıp 5 defa ibadet etmek ise onlara zor gelir. Aslında onlar da, çektiği piyango biletine büyük ikramiye vurma ihtimalinin çok düşük, neredeyse imkansız olduğunu bilen kimseler gibi, bu şekilde başarıya ulaşamayacaklarını biliyorlar. Ama bilet alanların gerçek amacı büyük ikramiyeyi kazanmak değil, bir süre kazandıklarını hayal ederek yaşamaktır.
İbadet etmeyi zor bulanlar kendilerini ’insanın zaten önemli olan içindeki’ diyerek avutuyor. Böyle yaparak Allah’ı mı kandırıyorlar? Sadece kendilerini kandırıyorlar fakat bunu bilinçsiz bir isteklilikle yapıyorlar. Onların ölümden sonraki hayata olan inancı, ölüm karşısında duydukları korkuya, yakınlarının ölümü karşısında duydukları acıya karşı bir sigortadır.
İnsanların çoğunun okuyup üreten bireyler olmaktansa, izleyip tüketen bir-ş-eyler olmayı tercih etmesine şaşır - mıyorum. Tüketmek insana ölümü unutturur. Böylece insan sorumluluk duygusundan kurtulur. Hafifler. Kendisini eğlendiğine inandıracak gücü toplar.
Hedef kitlesinde tüketim alışkanlığı yaratmak isteyen ürünlerin reklamlarında vermeye çalıştığı tek bir gizli mesaj vardır; ’Bizim ürünümüz size ölümü diğer ürünlerden daha iyi unutturur’.
Üreten insan ise ölümü aklında hep canlı tutar. Bu sebepledir ki arkasında kalıcı eserler bırakmaya çalışır. Bu da sorumluluk almayı, çalışmayı, yorulmayı beraberinde getirir.
İnsanlar okumaya korkuyorlar çünkü sorumluluk almaktan korkuyorlar. Hep başkaları onlar adına konuşsun, onları savunsun, onlar için savaşsın istiyorlar. Kendilerini başkaları yönetsin istiyorlar. Birileri onlara ne yapacaklarını söylesin, hayatın anlamını anlatsın, ya da hiç olmazsa en azından apartmanı idare etsin istiyorlar. İnsanların elinden okuyacağı kaynakları alanlar, onları başka kaynaklara yönlendirenler, aslında onları kendi içlerinde olan korkularıyla korkutarak işleyebilecekleri madenler haline getiriyorlar.
Bu kaynaklar onların beynine hitap edip öğretmek yerine, onların egolarına hitap ederek ikna eder. İnsana ikna olmak öğrenmekten daha kolay gelir. Bir kimseyi bir kez ikna ettiniz mi, ondan ucuz iş gücü, ürünlerinizi bilinçsizce tüketecek bir kanal, fikirlerinizi yaymakta kullanacağınız bir kuvvet olarak faydalanabilirsiniz. Öğrenmekten, sorumluluk almaktan, okumaktan korkmayan insanlar ise size problem çıkartacaktır. Çünkü onları egoları ile kandıramazsınız. Onları susturmanız gerekir.
İnsanlar - inanıyorum diyen insanlar - hayatın anlamını Warner Kardeşlerin (Warner Bros) yapımlarında, Uzakdoğu kültüründe, kişisel gelişim seanslarında, Fransız mutfağında, underground barlarda, yeni açılan clublarda, şişenin dibinde, ney taksimlerinde, ölülerin mezarlarında, sayıların uyumunda, dedesinden dinlediği masallarda, ondan bundan duyduğu hikayelerde, şiirlerde, falda, televizyonda seyrettiği programlarda, şov men din adamlarında, yarım yamalak yazılmış din kitaplarında, babasının kulaktan duyma nasihatlerinde arıyor.
İnsanlar, kendi sağlıklarını ilgilendiren öncelikli bilgileri dahi sağdan soldan ediniyorlar.
- A rahatsızlığım var. İlaç kullanıyorum.
- Ne kullanıyorsun?
- B ilacını. Benim teyzemde de benzer bir rahatsızlık vardı. Ona iyi gelmiş, o söyledi.
Bu diyaloglar cahil insanlar arasında geçmiyor. Bu konuşmalara kampüs bahçesinde, iş yerinde, alışveriş merkezinde, butik bir cafe’de, sinema gişesinin önünde, her yerde şahit oluyorum. Onları anlamıyorum. Hayatın sadece bir sınav, onların da benim sınavımın bir parçası olduğunu biliyorum.
Hepsi bu kadar.
Kendine iyi bak Sincap. Cevabını bekliyorum.
mektup burada bitiyor.
Beraber yürüyelim.
Bir kaç adım daha atalım ve duralım.
Belki ardından birlikte biraz düşünürüz.
’Doğru, bir gün iyileşeceksiniz ve ilaca da ihtiyaç duymayacaksınız.
Ama bir gün mutlaka öleceksiniz ve bundan kaçışınız yok.
O halde Kuran’a olan ihtiyacınızdan kaçamazsınız.
Zaten kaçtığınız da, sizi kovalayan da kendiniz, başka birisi değil.’
Kuran’ın dili karmaşık mı? Kendiniz karar verin. Kuran’dan hayatı anlamaya dair seçtiğim ayetlerin yer aldığı bir sonraki derlemeyi okuyun.
Sorumluluk almaktan korkmayın. Artık başkalarının peşinden gitmeyin. Kendi peşinizden gidin. Dininizi kaynağından okuyun, öğrenin ve uygulayın. ’Kendimi hazır hissettiğimde bir gün mutlaka okuyacağım’, diyorsanız size söyleyeceğim son söz şudur;
’Kendinizi asla hazır hissetmeyeceksiniz.’