Mushafa bakmam lazım...
- Mushafa bakmam lazım…
İki katlı kerpiç binanın yorgunluğunun caddeye yansıyan yüzünde, boynu bükük genç kız düşünceler içinde boğulan gözleri ile sormuştu, almış olduğu cevap ise hep aynı oluyordu.
- Mushafa bakmam lazım…
Kapı ucunda, yetmiş yıllık kerpiç binanın odalarına göz ucuyla bakınırken, derme çatma tahta parçalarından yapılmış bir divan, yerli yersiz yere konmuş birkaç renkli basma kumaştan minder, eski bir saat sesi odanın tüm boşluğunda yankılanıyordu. Kırışık yüzü, titreyen elleri arasında bir tabak yemek artığı ile yaşlı bir kadın odaya açılan mutfak kapısından içeri girdi. Usul adımlarla yürürken kapının önünde bekleyen genç kızı görünce,
- Buyur kızım, kime baktın ?
Munzur hocaya bakmıştım annecim, diye cevapladı.
- Yaşlı kadın titreyen elleri arasında zorlukla tuttuğu tabağı kapı önüne bıraktı, birkaç tahta ile birbirine tutturulmuş olan merdivenin sağında bulunan hole benzer boşluğa ‘’durmaz’’ diye seslendi, yaşlı kadını anlıyor gibi edalı adımlar atan bir kedi, tabağa doğru yavaşça yürüyor ve yaşlı kadına miyav diye teşekkür ediyor gibiydi. Kapı önünde onlara bakan genç kız ise, yaşlı kadın ve kedisinin arasındaki tek farkın yaşlarının olduğunu, ikisi içinde hayatın iki katlı bir ev içerisinden başka bir anlam taşımadığını yeni anlıyordu.
Oysa ki genç kız, bu ay içinde üçüncü defa geliyordu. İlk defa geliyor heyecanı ile yaşlı kadına cevap vermişti. Birkaç defa daha sorsa yine de aynı heyecan ile cevaplardı, yeter ki istediği cevabı alabilsin. İç dünyası hıçkırıklar içindeyken, yüzündeki masum ifade tebessümler saçıyordu, içselliğini bilmeyen biri genç kız için hayata ne kadar sevgi ile baktığını söyleyebilirdi. Toparlamak istedikçe dağılan dünyasını, tek bir parça haline getirmek için uğraş verirken gözyaşlarına sahip çıkmaya zorlanıyordu.
- Niye geldin ?
- Ne yapacaksın Munzur hocayı ?
Şefkat dolu gözlerle yaşlı kadına bakınarak, annecim geçen hafta yine gelmiştim, hatırlamadınız galiba, bu ay boyunca üçüncü kez gelişim.
- Gel bakalım içeri, otur şöyle, birazdan gelir Munzur hoca…
Farid farjad’ın kemanında süzülen Golha eserini dinliyor gibi sessizliğe gömülürken tahta divanın kenarına emanet bir halde oturdu. Kırsal bir alan içinde herkesin kendi çabasıyla yapmış oldukları evlerin, birbirine boşluk bırakmadan oluşmuş kenar köşe mahalle içinde ondan başka kim duyabilirdi ki, Farid Farjad’ın Golha eserini.
Munzur hocayı beklerken, esmer saçlarını elleri ile gözlerinin önünde kenara çekiyor bir yandanda, sokağın karşısındaki evin önünü süpüren komşu kadınının giyimini süzüyordu, renkli kumaş parçasından bir şalvar, kare desenli, büyükçe bir erkek gömleği giyinmiş olan kadına bakınırken dünyalarının ne kadar da ayrı olduğu hissi ile farklı bir ruh haline bürünüyordu.
Kendi oturduğu çevresindeki insanlardan ne kadar da uzak yaşıyorlardı, gördüğü insanlar, acabaların çoğaldığı bakışlar içinde kendi çoçukluk yıllarının kırsallığına akan düşüncelerinin tadını çıkarıyordu, telaşlı ruh hali erimiş, dingin ve kendinden emin bir hale dönmüştü…
......
YORUMLAR
Sanki sürükleyici bir romanın girişinde soluklandım.Esmer saçlı kızla beraber bekledim Munzur hocayı..Doğrusu meraktya ettim ne soracak diye...:)Tanıdık bir ses daha duydum sonra "golha"...Golha,başkadır...Arkası yarın kuşaklarında asılı kalan heyecanıma benzedi bu ...Devamın okumak dileklerimle ,kaleminize kuvvet ...