ORHAN ABİ..
Orhan abi emekli makina mühendisi.İyi bir dost ve vefakar bir arkadaştı..O nedenle
’’İYİ Kİ TANIMIŞIM’’dediğim insanlardan biriydi..Kaç yıl oldu bilmiyorum..Zaman zaman
O’nu görmediğim olsa da,ya telefonla ya da bir akşam buluşur, iki tek atar sohbet ederdik..
Duyğuları çoğunlukla yoğun yaşayan;ama bunu espirilerle çok güzel örtebilen,
bembeyaz saçlı ve gözlerinin içi her zaman gülen yaşlı bir delikanlıydı..Çocukları olmamıştı.
Bazan ’’ Orhan abinin en büyük sorunu herhalde budur ’’ diye düşünsem de,bunun doğru
olmadıgını anlardım..Çünkü bu konuda, dertlendiğini, yakındığını hiç görmedim.
HAA birde çok iyi okey oynardı..Her zaman gittiğimiz dernek lokalinde, güne damgasını
vurmayı iyibilirdi.Oturduğu kafede mutlaka olay vardı..Ya adam kalkar gider,
ya öfkeden kızarır yada taşlar havalarda gezerdi..Moral bozmayı, hassas noktaları bulmayı,
bam teline dokanmayı hem sever,zevk alır, hemde iyi bilirdi..
DERNEĞİ işleten genç bana şunu anlattı ;
----Orhan abi dün İbrahim beyi çıldırttı
----Yapma ya! Nasıl?
----İbrahim bey Orhan abinin üstünde oturuyordu..Bit taş attı, Orhan abi
’’Bu taş atılır mı kardeşim’’ Dedi ve açtı..
----Sonra..
----İbrahim bey köpürdü ’’Atmayıp da g....... sokacağım’’ Dedi ve taşı kırdı..
----Yapma ya! Birgün takozu yiyecek böyle giderse..
...............
İŞTE böyle bir adamdı Orhan abi..
O AKŞAM Buluştuğumuz akşamlardan biriydi yine..Salih ustanın yerine giderdik her zaman..
Temiz küçük ve denize sıfır bir restoranttı.Salih ustaya nazımızın geçtiği için mi?
İstediğimiz türde meze yapmasından mı? Ayrı bir havası var da, bize uyduğundan mı?
Salt oraya giderdik..Masaları Orhan abi numaralamıştı..1 nolu masa ilk tercihimiz..
Tam köşe ve iki cepheden deniz görülür..2 nolu masa az iyi olanı..3 nolu masa ise
mecburi istikamet..3 Nolu masaya mecbur kaldığımızda Orhan abi kızar;
----Ulan bu Salih şerefsiz..Derdi..
O AKŞAM 1 numara boş..Geçip oturduk..Garsona;
---Çağır şu Salih’i. Dedi.
Az sonra Salih usta geldi..’’Hadi Salih kur şu çilingir soramızı’’ Diyerek takıldı..Salih usta
’’Olur paşam, emret’’ falan gibi laflarla karşılık verdi, bir süre geçti..İşin tuhaf yönü, ikiside her cümleyi
söylerken, daha doğrusu birbirlerini yağlarken ’’Bu yemi yutmuyorum’’
Gibisinden bana göz kırpıyorlar..
......
BİR SÜRE salona ve dışarıya baktık..Orhan abi;
----Sevgili dostum, buğün sana kendime bile söyleyemediğim bir itirafta bulunacağım..Bu öyle
birşey ki,işte şuramda bir yumruk gibi duruyor..Acı mı? Hüzün mü? Pişmanlık mı?
yoksa mutluluk mu?bir türlü anlayamadım şu güne kadar..Anladığım birşey var,
bu yumağı çözmeliyim.Ama nasıl?..
MERAK etmiştim..Orhan abi espiri yapmıyor ve oldukça ciddiydi.
---Estafurullah abi, evle mi bir sorun var.Yengeyle mi?
---Yok be koçum, evde ne sorun olacak..
---O zaman itle aran iyi değil..
Acı acı güldü..Orhan abinin bir köpeği vardı benim de espiri kaynağım.Öyle olur olmaz şeyleri
yemez.Sosisin, çikolatanın iyisi olacak..Her akşam eve geldiğinde ceplerini koklar ve yoklarmış.
Adı Kar..Kar gibi beyaz ufacık birşey..Yıllardır ’’Evlat’’ Yerine kabullendikleri bir hayvan..
Bazan abi ya ’’Beni evlatlık alsan’’ Derim..Hayatta kızmaz, sakin, hoşgörülü..
’’Şu it kadar değerimiz yok mu yani?’’ derim bazanda.
...............
ORHAN abi iki yıldır bir tatil köyünde müdürlük yapıyor..Sabah gidiyor, akşam geliyor..Durumu
şöyle anlatıyor;
----Karı koca emekliyiz..Evimiz arabamız, yazlığımız var..Allaha şükür bir maddi eksiğimiz yok..
Çoluk çocuk da yok..Ama bir hareket lazım, birşeyler üretmek, birşeylerle uğraşmak..Bir dostum
rica etti bende bu işe başladım..Seviyorum bu işi..Dernektekiler bıktı benden, oyuncu da
bulamaz oldum..Ancak tek sorun, eşim..O istiyor ki, ’’Akşama kadar evde olsun’’ Bıktım kardeşim..
----Abi Kar’da var ya..
Ters ters baktı..’’Kızıyor galiba’’ Dedim içimden..
----Ya bırak Allahaşkına, diyerek güldü..
TATİL köyünde geçen yaz , tatile gelen bir aile ile tanıştım.Kıbrıs Rum Kesiminde oturan bir rum ailesiydi.On altı yaşlarındabir oğlu olan karı kocaydı...İngilterede okuyan bir de Natalia adlı
kızları varmış.Sander yani aile reisi, meslektaşım olunca daha da samimi bir arkadaşlığımız oldu..
Öyle ki kısa zamanda, uzun yıllardır tanışan iki insan kadar samimi olduk.Dost olduk yani..
Ekonomiden siyasetten, dünya olaylarından, Kıbrıs’tan, Türk-Rum ilişkilerinden uzun uzun söz
ettik.Hanımı Danaye, ince zarif ve de kibar bir bayandı..Ege’yi, Kıbrıs’ı, sevgiyi ve güzel olan
herşeyi paylaştık.Hoşgörünün, sevginin, insan olmanın resmini çizdik..
.......
BULUT rengi kadehlerin sisi çökmüştü Orhan abinin gözlerine.Yüreğinin derinliklerinde
dostluğa duyulan özlemin pırıltısı gibiydi dudaklarından dökülen sözcükler..
Bu ikili sohbetimiz Hiçbirespiriyi götürmüyordu artık..O’nu izliyor ve O’nu dinliyordum..
Anlamıştım Bir hüzün ağı dolaşmıştı duygularına..ve onu o ağdan kurtarmak için;
---- Olur abi ya! Nihayetinde tatil köyünü yönetiyorsun ve bir aileyle tanışmışsın..
Besbelli iyi dostluklar yaşamısın..Ne var bunda? Birçok yerde birçok kez yaşanan olaylar bunlar..
Özellikle de yazlıklarda bu tür dostlukları ben çok duydum.
----Tamam..Doğrudur, haklısın..Ama sanırım bu dostluğu hasrete dönüştüren, derinleştiren
şuana kadar anlattıklarım değil..Anlatacaklarımdan kaynaklanan bir duyğu yoğunluğu.
----Anladım...
----Arkadan öne doğru anlatsam, sanırım bunları anlatmaya gerekbile kalmazdı..
İçimdeki yumağı böyle çözebiliyorum..Yoksa kördüğüm olacak..Sen şairsin sabret biraz..
----Estafurullah abi ne demek ya !.
Sonra mutfaga doğru baktı ;
----Bu Salih gerçekten şerefsiz..
----Ne oldu yine?
----Rakımız bitmiş gelen giden yok..
----Eee hızlı gidiyorsun abi, ayarlayamadılar..
..............
----Ben sana bu olayları anlattıktan sonra bir şiir yazacaksın bana..
----Ben sipariş şiir yazmam, lahmacun mu bu?
Bir kahkaha attı..Ve devam etti gülerek;
----Bol acılı olsun..
----Sadede gel abi, okey masasında değilsin..
Garsona işaret etti;
----Nerede bu Salih?
Garson;
----Buyur abi ! Bir eksik mi var?
----Bak bakalım var mı?
Garson;
----Rakı alacak mısınız? Hani her zaman bu kadar..Diyecek oldu..
----Bu gece başka, sen bir daha getir..
----’’İstersen’’ Diyecek oldum..
----Boşver dostum ya!
Sonra kurnaz kurnaz yüzüme baktı ve;
----O okuduğum şiirleri sen mi yazdın? Yoksa bir yerlerden mi aşırıyorsun?..
Hııı, anladım ki, kızıyor..İçimden gelerek güldüm..Çok hoşuma gitmişti, hem kızıyor olması
hemde bu tepki..Her şeye rağmen, O dosdoğru bir adamdı..En ağır şakaları yapsa da
altın gibi bir kalbi vardı..Adam gibi adamdı velhasıl..Tanımadığı bir markete girdiğinde aldığı birşeyi tezgahtara gösterip, saf saf, ciddi ciddi ’’Bu da mı parayla?’’ diye soracak kadar espirili olsa da..
Orhan abi anlatmaya devam etti..
----O YAZ erken bitti..Zaten yaz ortaları gelmişlerdi, hüzünlü bir şekilde ayrıldık..Ama ilişkimiz hiç kopmadı..Zaman zaman o beni,ben onu aradım..Kış aylarında tatil köyünde üçbeş aile kalıyor..
İşim devam ediyor ama, haftada bir gitsem de oluyor..Orada sürekli çalışan işçiler var..
Otuziki kilometre evle mesafem..Ama yazın oldukça yoğun emek gerektiriyor..
..........
----BU YAZI iple çektim..Nihayetinde yaptığım bir iş.Ücret karşılığı
yapıyorum.Ama beni çeken, değişik insanların, değişik yaşam şekilleri..Temmuzun on ikisi..Sabah tatil köyüne vardığımda, kapıdaki güvenlik ’’Müdürüm Sander beyler geldi’’ ’’Öyle mi, ne
zaman’’ Dedim..’’Dün sen gittikten Birkaç saat sonra, seni sordular’’
Demek ki akşam on ,on otuz arası gelmiş olamalılar..Geleceklerini bana telefonla söylemişti
Sander ama, saatini bilmiyordum..Neyse.Saat sabah on bir gibi ziyaretlerine gittim..
Büyük bir sevinçle karşıladılar..İçeri girdim ve ilk kez ailenin diğer ferdi Natalia ile tanıştım.
Sander ’’İşte kızım, Natalia’’ Dedi..
ORHAN ABİ bir müddet sustu..Kadehindeki son yudumu da aldı.Restorantın puslu
camlarından dışarıya doğru baktı..Dudaklarını bükerek hafif hafif başını salladı..
---Ben ömrümde öylesine güzel bakan, öylesine güzel gülümseyen
birini hiç görmedim..’’Sizden çok söz etti babam ve annem’’ Dedi..
’’Sağolsunlar’’ Dedim..’’Birlikte çekilmiş resimlerinizi gördüm’’’’Yani görmeden tanıdın’’ Dedim..
Ailece karşılıklı oturup nescafe içtik..Bir ara Natalia odalardan birine gitti..Anne Daniye
’’Valizini boşaltıyor’’ Dedi..Müsade istedim ve görüşmek üzere daireden çıktım...
---İçimde tarifsiz bir duyğu vardı..Anlam veremediğim ve hattaanlam vermek istemediğim..
’’Ne oluyor Orhan’’ Diyordum kendikendime..’’Yoksa, yoksa senden otuz yaş küçük bir kıza
bir görüşte aşık mı oldun?’’Sanki hâlâ sesi kulaklarımda yankılanıyordu..Acababir ’’Evlat’’
Gibi mi gördüm? Babalık duyğusu mu yaşadım?
ORHAN ABİ öylece durdu yine..Anlamsız ve boş gözlerle etrafabaktı..Sonra bana baktı öylece..
Sol elinin parmaklarını alnına götürdü..Tedirğindi..Mahçupdu?..AŞKA kılıf arayan çaresizama
onurlu, bunu kendine layık görmeyen bir insanın ruh halini yaşıyordu..
---BESBELLİ bir anda aşık olmuşsun abi..
---Hayır tam da öyle değil..Aslında bir itiraf bu..Kendime bile söyleyemediğim ve adını koyamadığım bir duygu içimden boşaltma telaşı..Durdukça kor oluyor..
Gözlerinin içine baktım;
---Sen bana bakma abi..Aşkın yaşı mı olur?Çarpılmışsın besbelli.Nedeni ise, yaşadığın yılların derinliğinde.Geriye dön ve bir bak.Özlemler, pişmanlıklar, umutlar, hüsranlar, beklentiler..
Bak ki,o arada eksik kalan bir yığın şey göreceksin.Bütün bunlar bir andasu yüzüne çıkvermiş..
Belki de işte o anı yaşadın.Aslına bakarsanyıllar önce hayal ettiğini yaşadın..Kırk yıllık hayalinin
bir fotoğrafıydı belki de..
----Bilmiyorum, dedi Orhan abi..
----Daha sonraki günlerde bazan yalnız, bazan ailesiye şehri gezdik.
Alışveriş yaptık..Denize girdik..Öylesine içten ve samimiydi ki, kimi zaman başını omuzuma koyup,
rumca şarkılar bile söylüyordu..Ve hatta gizlice yaklaşıp, omuzlarımı ovarak masaj yapıyordu..
Durusu gibi ak ve tertemizdi gözümde..Ama yüreğimde engel olamadığım o heyacan hiç değişmedi..
Yirmi gün kalacaktı verüzğar gibi geçti..İngiltere’ye dönecekti..
O MAHÇUP HALİ giderek artıyordu Orhan abinin..
-----Aslında herkes, her insan, yani ne sen, ne de ben aykırı ve özel değiliz..
Kendimize söyleyemediğimiz gerçekleri, her an hergün kendimize söylediğimiz yalanlarla örtmüyormuyuz.İnsanların içlerine,yıllar da geçse sadece kendilerinin bildiği ve kimsenin
bilmediği onca şey yok mu?Bunlar nasıl bastırılıyor sanıyorsun abi..Kendi kendimizi kandırarak,
haklı görerek....Seni çok iyi anlıyorum...
----Bunu biliyorum dostum..
Hafifçe kafasını sallıyarak..
--- O’nu yolcu ederken içimden birşeyler de birlikte koptu sanki..
Bir ara durup gözlerime baktı..
----Beni çok mu seviyorsun? Dedi. Elim ayağıma dolaştı..Şaşırdım.
----Sen ve ben, diyebildim..
----Ben seni çok sevdim ve çok da seveceğim Orhan..
----Orhan abi, diyecektin herhalde Natalia..
----Hayır..Dediğim gibi..Zaman önemli değil..Sen bana bir defa
’’Aynı zamanlarda yaşamıyoruz’’ Demiştin..
----Evet, demiştim..
---Ama farklı olan çok şey var..Gelecekle ilğili ümitlerimiz, projelerimiz..Buna rağmen eğer isteseydin seninle olurdum..Yani
bu yirmi gün içinde..
----Sanki bütün benliğimi ateş bastı..Ne demem gerektiğini bulamadım..Sustum, utandım..
......
BEN O SEZON sonrası işten ayrıldım..Eşim hep der ’’ Sen bu
işi beceremezsin, bu genç işi..Otur evinde rahatına bak..’’ O
herzaman haklıydı..
S O N
Yazan; ALİ SÖNMEZ