4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3373
Okunma
Bir gün pencereme dişi bir kumru güvercin gelmişti. Kısa bir süre sonra pencerenin dip köşesine yuvasını yapmış ve eşi de yuvaya gelir olmuştu. Onları her gün perde arkasından ürkütmeden izliyordum. Bir gün, çok farkı bir görüntüye tanık olmuştum. Dişi kumru güvercin sürekli ötüyordu. Anlamamıştım önce. Meğerse eşini çağırıyormuş. İşte o anda fark ettim ki, yumurta yapmıştı ve acıkmış eşi gelsin diye sürekli ötüyordu.
Gelmedi.
Günlerce kumru ötüp ötüp durdu.
Eşi gelmedi.
Şaşırmıştım.
Ve kendime hep şu soruları sordum.
Acaba başka bir eş mi buldu da gelmedi?
Ama yoo, bu imkansız?
Zira kumru güvercinler eşlerine ölümüne sadıktırlar ve asla eşlerini terk etmezlerdi.
Peki; neden gelmemişti?
Dişi kumrunun, gözlerimin önünde tükenişini görmek keyfimi kaçırmıştı.
Bugün tam üç gün olmuştu ve anne kumru ölmek üzereydi.
Verdiğim yemleri de yemiyordu...Küçük bir kaba koyduğum suyu ise hiç içmiyordu.
Neden yemiyordu?
Neden acı acı ötmesi de kesilmişti?
Önceleri ötüşüne-Üsküdar’a gidelim...Üsküdar’a gidelim...- diye sözlü bir tempo bile tutturmuştum.
Beşinci gün, kumruda bir değişiklik fark etmiştim.
Gözleri...
Evet, o gözlerindeki parıltı artık sönmüştü...
Ölüm gibi...
Ve öldü de...
Bu görüntü gözlerimin önünden hiç gitmedi. Ne zaman bir kumru ötüşü duysam bu anım belleğimden aklıma sızar ve beni hüzünlere gark ederdi.
Kumrunun eşi neden gelmediği sorusuna, çok sonraları yanıt buldum.
Bir fare zehri çöpe atılmış ve sokak köpeklerinin de çöpten aldıkları bu torbaları açmalarıyla etrafa yayılan zehirli buğdaylar, birçok canlının ölümüne neden olmuştu.
Emine PİŞİREN-Edremit