- 856 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR
Geçen günlerde yakın aynı zamanda şiire gönül vermiş bir dostumla kahvelerimizi yudumlarken şiirden konu açıldı.Ben şiirde anlamı savunurken arkadaşımda kafiyesiz şiir olmaz anlayışını savunmaya başladı.Birden gerçekleşen bu iddialaşma da ikimizde tek bir ortak noktada buluştuğumuzu fark ettik:Şiir toplumdan soyutlanamaz:Çünkü şiir toplumun aynasıdır.İkisi de birbirinde ayrı olamaz,aksine birbirlerini tamamlarlar.Ancak o zaman kalıcı olabilirler.Aksi taktirde yıpranır ve eriyip giderler.Okuyucunun kendinden bir şey bulamadığı şiirin,düz yazıdan bir farkı kalır mı o zaman?Bence kalmaz...
Divan edebiyatında görülen söz sanatlarıyla dolu ağdalı şiirlerde bir anlam açıkçası kendimi bulamamışımdır.Tabi ki ustaca yazılmış eserlerdir ama beni,bizi yansıtmadıktan sonra ne anlamı kalır.Örneğin:18.yüzyıl şairlerinden Nedimde halka inmiştir ama anlam bütünlüğünü yakalayabilmek için bir kaç sözlük karıştırmak gerekmiştir.Birde Yahya Kemale baktığımızda oda aruzu kullanmış ama halk ağzıyla duyguları hemen karşı tarafa geçirmeyi başarmıştır.
Amacım Divanla edebiyatı ile Batı edebiyatını karşılaştırmak değil fakat şiir halk ağzıyla yazıldığın da birde toplumu dile getirdiğinde bir başka tat veriyor bireye...
Öbür tarafta ağdalı süslü nesirle yazılan eserlere şahsen ben bakmaya korkuyorum.Bilmediğim,anlamakta zorluk çektiğim sözcüklerle karşılaşacağım diye...