SENİ ÇOK ÖZLEDİM
Hiç kimse sana benim gözümle bakamaz ve sevemez sevgili. Kimileri senin o soğuk rüzgarlarda üşüdüğün lüks mekanların ışıkları altında kırmızı küperlerini sevecek, kimileri dudaklarındaki volkan kızılı arzuya vuralacak kendinden bile kaçak duygularla, kimileri nasıl oyuna getirsem de bir gecelik aşkın ateşinde yansam bu güzelin diyerek nice oyunlar sergileyecek zaaflarının açığını yakalamaya çalışarak, belki de birileri yaklaşacak yanına “Gözlerinizdeki anlamı bakışlarınız bile taşıyamıyor, ne kadar güzeller” diye. Her çaba senin fani olduğu kadar naçiz vücuduna sahip olmak için olacak. Şuh kahkahalarını menfaatsizce savururken sen, her bir ruh senin kendi menfaatleri olman için şarkılar yazacak belki de adına, edebiyatın edepten geldiğini bilmeyen ve kendini bu dünyaya şair olarak tanıtan nice ruhlar edepsizce şiirler yazacak senin için ve hepsi güzel gözlerine sürdüğün mavi sürmeler gibi bakışlarını boyamak adına seni kendi gözlerinde bir anlık hapsedip, yaşayıp unutmak adına uğraşacaklar sevgili. Belki de sen yenileceksin birine…
Seni gerçekten sevdiğini söyleyecekler ve bir sevgi sözcüğü kandıracak seni bir çocuğu şekerle kandırır gibi, o zaman işte ben sensizliğinde herşeye karşı senin için savaşırken sen yenilmişliklerinle kayıplarında sevişeceksin tutkuyla ve asla benim olmayacaksın. Başka ruhlara aitken!
Sana kaç defa söyledim rüzgarın dingin sesiyle birlikte, beni yaşayacaksan ancak sen kendine saklamalısın diye… Oysa ki sen bu basit arzuya karşın isteklerinin esiri olarak, nefsinin sesine kulak verip beni kendine saklamak yerine herkesle paylaştın sevgili. İşte bu nokta da beni sonsuza dek kaybettin. Çevrendeki saçma sapan tutkuların esiri olan insanlara karşı yenildin kendi içinde… Ben hep yanındaydım senin, yenilgilerinde bile yanındaydım. Sana içimden gelmedikçe seni seviyorum demedim, diyemem de. Ne ise odur bende sevda… Birilerini mutlu etmek adına güzel sözler sarfedemem. Canım nasıl yanıyor bir bilsen, hayalini bile kıskanmıştım senin, sen memnun olman gerekirken beni kıskandın diyerek çekip gitmiştin.
Canımdan candın sen, seni öylesine gündelik sevmedim ki, sanırım en büyük hatam da bu oldu. Çevrende o kadar entelektüel insan vardı ki, her bir şeyi biliyorlardı, kültürleri ise o kadar yüksekti ki kendilerini birer Tanrı sanıyorlardı, kimine sorsan “Nesin allah aşkına sen?” diye, mitolojiden fırlamışçasına aşk Tanrısı diyen mi ararsın, yoksa herhangi bir tanrı ile kendini bütünleştirerek senin en çok sevdiğin mitolojik kahramanı bulmaya çalışmanın yanında sana sahip olmak arzusuyla çabalayan binbir çeşit tanrıdan sadece biri olduğunu söyleyen, basit bir insan olduğunun farkına bile varmayan bir ruh görürdün karşında…
Ben seni onların mitolojik yalanlarına büründürdüğü gibi değil, kadınım gibi sevdim sevgili. Ne isem oyum işte, sümüklü bir köylü çocuğunun gözlerindeki masum bakışım en doğal haliyle, oynadıkları şen oyunlarda en sevdikleri oyunu oynarken attıkları çığlıklar gibi özgürüm benliğimde ve senin varlığınla can bulurken ben seni hissederken, sen anlamsız bir gidişin sonunda bıraktın beni bir başıma… Sana “Yazıklar olsun!” demeyeceğim. Zaman geçtikçe anlayacaksın yaptığın hatayı ve ben seni defalarca içimden terkederken sevgili, hüzünbaz birkaç şiirde bulacaksın kendini o zaman hıçkırıklar düğümlenirken boğazına, her boğumda tutuklu kalan hıçkırığında kendi pişmanlığını yaşayacaksın ve bana ait olamadın ruhunla, benim sevdama layık olamadın o nedenle geri dönme cesaretini bulamasan da bana, ben her doğum gününde sana seni unutmadığımı kanıtlayacağım, her özel günde seni yaşadığımı haykıracağım ve bu çelişki belkide beni tüketecek sensizliğimde ama ben seni bir günlük ya da bir anlık hayati boşalımlarda sevmedim. Sana ait olduğum kadar seninde bana ait olduğunu hissederek, canımdan bir parçam gibi sevdim, kadınım gibi…
Nice dostların var çevrende işleri düşünce seni yere göğe sığdıramayan, nice dostların var artık dananın altında buzağı aramayı bırakmış buzağının altında dana arayarak seni sınırlandırmaya çalışan, niceleri var ruhumu yaşarken kendi içinde, gözlerinde bir anlık sakladığın beni görüp kıskanarak seni lekelemeye çalışan ve sen tüm o insanları hayatına dahil ederek, hayatına karışmalarına izin vererek beni kaybettin.
Defalarca sorguladım ben, bu muydu mecnunvari sevmenin ödülü, böyle mi olmalıydı, terk mi etmeliydin beni. Hani bir başıma bırakmayacaktın, hani huzurum doluyordu içine, ben seni herşeyinle var olduğun herşeyinle değil, maddi varlığınla değil sadece senin varoluşun huzuruyla kabul edip sen diye severken nasıl böyle bırakıp gidebildin? Demek ki aşkım, beni zerre kadar sevmemişsin. Hani ben Karadenizdim, hani sen Marmaraydın ve hani o köyde duruyorduk biz yanyana, millet bizi ayrı sansa da, ruhumuzla karışarak birbirimize bir bütün gibi…Hani sen seviyordun huzurumla beni!
Oysa ben tahta bir barakada, senin gerçekliğinle birlikte alnımın teriyle helalinden besleyerek seni, ve ruhunu aşkın en temiz haliyle doyurarak yaşamanın hayalini kuruyordum. Sen sadece benimdin bana göre, herşeyi paylaşırdım ben, elimdeki ekmeğimi, bir yudum suyumu, bir içimlik çayımı ama kadınımı asla paylaşamazdım. Seni paylaşamazdım ben ve sen gurur duyman gerekirken ne yaptın, aldın başını gittin benden uzak mekanlara ve sen ne yaptın takıldın bir kuşun kanadına alıp başını gittin kendini bile bilmediğin ülkelere ve gözlerini ihanetle açtın sabaha, gözlerinde kırmızı bir ihanet duruken kulaklarında çınlıyordu sırtını dönüp seni bir günlük yaşayan ve sana bir anlık sahip olduklarının mutluluğuyla terkedip gidenlerin “Hoşça kal, seviştik ve bitti herşey!” deyip gidişleri…. Pişmanlıklarını tükenişlerini kendi içinde yaşa sevgili… Seni vicdanınla başbaşa bırakıyorum.
Hayata tutunma çabamdın sen ve artık buna da gerek kalmadı, bu saatten sonra anlayıp gelsen ve seninim desen, hani uysam şeytana da, tamam deyip sana, gün geçtikçe içimde büyüttüğüm sevdama yenilip kabul etsem, artık alınan her nefeste bir adım daha yakın bana ölüm. Sen ki ölümü belli bir adamı asla sevemezsin. O nedenle git sevgili, yalan sevdaların, yalancı aşkların, en arzulu gibi gözüken sevişlerin ortasında atılan numaradan savrulan çığlıkların en can yakıcı olanını yaşa…
Allah kahretsin, ben seni bedenin için sevmedim, ruhuna aşık oldum ben ruhunu ruhuma katarak sevdim. Sense gözlerini boyamalarına izin verdiğin yalanlara yenildin. Gözlerini kaçırdın gözlerimden, hayalini aldın benden, bir çocuğun beni mutlu ettiği isteklerini söylediği anı hayata tutunmak için bıraktın, gittin. Etrafına bak sevgili, seni benim gözlerimle bakan var mı? Seni sen diye seven, herşeyi geç sana huzur veren kim var hayatında…. Kendini kandırma kadınım. Herşeyden kaçabilirsin belki ama kendinden kaçamazsın sevgili. Soruların cevapları sende ve aşkımda gizli… Gelmeyeceksin biliyorum bana, gelmeyeceksin, dönmeyeceksin, ben seninim demeyeceksin ama ben seni nefes aldığım sürece unutmayacağım ve hep seveceğim. Hayatta en kötü şeyi yapsan da bana, bilirsin ben senden vazgeçmem. Adama gibi severim yine seni, adamın gibi kadınım.Benim için bir anlık değilsin. Seni çok özledim. Vuslatımız olmayacak belki ama ben seni bekleyeceğim.
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
"Ben bu düşünce de beylerin kaldığını sanmazdım,yanıldığımı anladım.Biz kadınlar elimizdeki değeri sonsuza kaybedersek anlıyoruz.Eğer elimizde altındaysa canını acıtdığımızı,onun gerçek değerini anlamıyoruz.Ve en mühimi karşımızdaki bazı insanlara hakketdiğinden fazla değer verip,üzülüyoruz.Gerçek hakedenleri çiğneye çiğneye yürüyoruz sevgiye sandığımız yollarda.Her defasında bunu yaşasakda akıllanmadan.(((Umarım sizi hakeden bir sevdaya,ölene dek sahip olursunuz.Saygılarımla."