AÇ mısın TOK musun?
Gelecek kaygısı, kira parası, su faturası, baş ağrısı… Nefes aldın-verdin bak gitti ömrün yarısı. İstediğin hayatı yaşayamaz olduğunun tam da farkına varmışken, kendini bir dizi karakterine oturttun. Bir buçuk saat! Ve bir buçuk saat Barselonalı bir futbolcu, bir buçuk saat bir counter-strike botu, facebook ‘’sen nasıl bir insansın’’ uygulamasının ‘’kont’’u oldun. Daha çok uyudun… Her uyuyuşunda fabrikatörün oğlu doğup, peri padişahının kızı olarak öldün. Hem de on saat! Zaten küçükken ya bir sindiydin, ya tusubasa. Şimdi değişen ne? Hayaller mi? Değil aslında… Gerçekler, peki ya onlar? Hayır değil! Sadece gereğinden fazla ortalıkta dolaşıp, kafa kurcalamaya başlamışlar. Ama bizim kafayı daha iyi kurcalayacak, dağıtacak, afallatacak bir sürü buluşumuz var(!) Televizyonumuz var, internetimiz var.(doğru kullanılmadığında) Reyting kaygısıyla hazırlanmış bin bir türlü şov, reklâm kaygısına döşenmiş bin bir türlü site… Ülke gündemini takip etmeye kalksan, ucundan köşesinden yarana parmak basıyor. İşsizlik, yoksulluk, zam… Zaten, başından beridir soyut bir kavram olan devleti baba bilmişiz. Takibe gerek yok, nasıl olsa emanetteyiz. Asıl meseleleri değil de sahte gündemleri daha cazip bulmuşuz. Her yeni gün başka bir format bulmuşuz: ‘’bak benim damadım da yemek yapar’’, ‘’babam dans edebilir’’,’’buzda da kayarım’’,’’şarkı söylerim hem de o biçim’’,’’yemek yaptım mana bulun’’… Çok saçma mı geldi isimler? Daha saçmaları televizyonda… Kadın oğlunu bırakıp gitmiş mi? Yoksa oğlu başka kızla mı kaçmış? Denklemini çözmeye çalışan insanlar size söylüyorum: ‘’var mısın yok musun’’ diyeceklerine, ‘’aç mısın tok musun’’ deseler fena olmaz mıydı?