- 726 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM ! YÜZÜN GÜLSÜN (6)
“ Sen hala yüzündeki ifadenin neden değiştiğini söylemedin? “
“ Dün okuldan çıktım. Durağa geçiyordum ve dalmışım. Neredeyse bir araba bana çarpacaktı. İçindeki senin arkadaşınmış meğer o çıktı ve bana çokbilmiş tavırlar sergiledi ve benim canımı çok sıktı. Daha unutmamıştım ki, bugün karşıma yeniden çıkınca bir acayip oldum.”
“ Ya, hiç bahsetmedin bana? “
“ Önemsemedim. Herhangi şey de olmayınca, aklıma da gelmedi. O yüzden. Başka bir sebebi yok. “
“ Cem benim ilkokuldan arkadaşım. Uzun süredir görüşmüyorduk. Geçenlerde tesadüf karşılaştık. Bu üniversitede güzel sanatlarda öğrenim görüyormuş. Bugün için randevulaşmıştık. Uçuk bir çocuktu önceden de. Sanırım pek bir değişiklik olmamış karakterinde. “
“ Evet! Kesinlikle “
“ Evin bir çocuğuydu. El üstünde büyüttüler onu. Maddi durumları çok iyi olan bir ailesi vardı. Durum değişmemiş galiba. Her istediğini yaptırırdı o yaşlarda. Sonra bir de lisede okurken karşılaşmıştım. O başka bir lisedeydi. Son kez de burada karşılaştık. Daha tam olarak ta konuşamadık aslında arada kalan zamanla ilgili. “
“ Arkadaşınla kavuşmana sevindim! Senin arkadaşın ama arkadaşın beni olumsuz etkiledi. Farkındaysan oturmadım bile yanınızda. Herkese olmuyorum böyle. Sanki zıt kutuplardayız. Bu tür gençlerden hiç hoşlanmam nedense. Çok itici gelirler bana. “
Müjgan ‘ ın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.
“ Gülsüm, bence büyük lokma ye ama büyük konuşma. Belli mi olur, belki de yakın bir zamanda çıkmaya başlarsınız. Bu sözlerini hatırlatırım sana. “
“ Aman ! Allah korusun. Yazdıysa bozsun. “
Derste başlamak üzereydi. Konuşmayı keserek öğretmenlerine odaklandılar. Artık dersleri iyice yoğunlaşmıştı. Durmadan araştırma yapıyor, vakitlerinin çoğunu derslerden arta kalan zamanlarda kütüphanede geçiriyorlardı. Sınıfında genelde herkesle anlaşıyor fakat en yakın olduğu arkadaşları Müjgan ve Emine idi. Müjgan, istanbul’ da doğmuş ve aynı yerde de üniversiteyi kazanması büyük bir şanstı. Emine’ nin ailesi ise İzmir ‘ de oturuyordu. Amcası İstanbul’ da oturduğu için burayı yazmış ve şimdi onların yanında kalıyordu. Üç farklı kız ve üç farklı yörenin insanıydılar. Gülsüm onlardan bölge olarak epey uzaktı aslında. Kültür ve yaşam farklılıkları vardı aralarında.Ama onlar bu kültür mozağinin içinde çok güzl bir gökkuşağı oluşturmuşlardı. Yaşam tarzları ve kültür farklıları dostluklarına daha bir anlam katarak, pekiştirmişti.Hep te öyle olmasını istiyorlardı. Gülsüm ‘ ün ailesi hiç gelememişti bu uzaklıktan dolayı. Türkiye’nin bir ucuydu neredeyse. Gülsüm birden sılaya özlem duydu içinde. Taş, dar sokakları özledi. Ne çok oynamışlardı o sokaklarda. Tarih kokardı her köşesi. Çocuk cıvıltılarıyla dolardı. Kuş sesleriyle karışınca ayrı bir ezgi oluştururdu kulakta. Urfa’ yı seviyormuş ama farkında olmamıştı şimdiye kadar. Üç bölgenin, üç farklı genci uyumu sağlamışlardı aralarında. Her konuda yardımlaşıyorlardı.
Cuma günüydü. Müjgan neşeli bir şekilde Emine ile Gülsüm ‘ ün yanına geldi kantine. Yüzü her zamanki gibi gülüyordu.
“ Kızlar ! yarın ne yapıyorsunuz.? “
“ Ben boşum şimdilik “ “ Emine sen ne yapıyorsun “
“ Benim de bir planım yok “
“ O zaman, yarın için başka plan yapmayın. Bize geliyorsunuz. Arkadaşlarım da gelecek. Partiye benzer bir şey hazırlayacağım. Annemlerden izin aldım. Eğleniriz biraz. Olmaz mı ? “
Tamam diyerek sözleştiler. Müjgan ikisine de evin adresini verdi. Bulamazlarsa telefonla aramalarını da tembih etmişti. O gün dersler sona erince, haftanın yorgunluğu çökmüştü Gülsüm’ e. Gözlerinde ve başında bir ağırlık hissediyor, ayakları ve bedeni onu taşımıyordu sanki. Arkadaşlarından ayrılarak otobüsle yurduna gitti. Yemek öncesi odaya çıkarak yattı ve uyudu.
“ Güneş tüm yakıcılığıyla ihtişamını gösteriyor. Kuşlar ötüşüyor ve birbirlerine serenat ediyorlar. Mis gibi havanın kokusu ciğerlerime bir an önce olma hevesiyle burun deliklerime hücum etmiş sanki. A kuzucuk! ne kadar tatlısın sen! Annen nerede? Sakın ayrılma yanından. Kurtlar var çevrede. Kaparlar seni yoksa. Suyun sesini duyuyorum. Sanırım yakınlardan bir dere geçiyor. Balıkta var mı ki acaba? Gitmeliyim. Koşayım bari. Çok susadım. Kana kana içerim o suyu.
Nereye kayboldu bütün gördüğüm şeyler? Serap mıydı acaba? Şurada bir yol var. Oradan gideyim. Bu dev ağaçlar nereden çıktı karşıma. Neredeyim ben. Bu yolun sonu nereye gidiyor. Kurtarın beni. Boğuluyorum. Çıkmak istiyorum buradan. Kim var orada? Kimsiniz. Beni korkutuyorsunuz. “
Sıçrayarak uyandığında vücudu ve alnı ter içinde kalmıştı. Kâbus gördüm herhalde dedi hafif bir mırıltıyla. Tekrar o anları yaşadı. Tam da karşısında onu korkutan kişinin yüzünü görecekken uyanmıştı uykusundan. Hemen üzerindeki giysilerini değiştirdi. İç çamaşırları sırılsıklam ter olmuştu. Üstünü değiştirdikten sonra yemeğe kadar azıcık notlarına bakmak geçti içinden. Kitaplarını ve notlarını alarak masanın başına oturduğu sırada oda arkadaşları geldi. Dersler yoğun olduğu için ve ayrı üniversitede okudukları için az görüşebiliyorlardı. Birazcık sohbetten sonra notlarına bakmaya daldı. Nice sonra fark edebildi yemek saatinin geldiğini. Yemekten sonra yine geyik muhabbeti yapıldı ve sonra uykuya. Bir hafta daha gitmişti hayatlarından.
Gülsüm, kahvaltıdan sonra hazırlanmaya başladı. Arkadaşının evine ilk kez gidiyordu. O yüzden de kıyafetlerini özenle seçmeye çalıştı. Bir sürü kıyafeti denedikten sonra Siyah bir pantolon , üzerine de çok sevdiği kırmızı bluzunu giymeye karar verdi. Saçları uzundu ve ona çok yakıştığını söylerdi arkadaşları. Ama bugün bir değişiklik yapmalıydı kendinde. Hemen saçlarını topuz yaparak, aynada son bir kez baktı kendine. Topuz değişik bir hava vermişti . Fazla makyajı sevmez ve yapmazdı. Ama bugün yapması gerektiğine karar verdi. Gömleğine uygun kırmızı bir ruj ve ona uyumlu farı ve gözlerine de siyah kalem ile rimeli de sürerek makyajını bitirdi. Aynaya bir daha baktığında içinden “ben miyim bu” diye düşünmeden edemedi.
Müjgan’lar Kadıköy ‘ de oturuyordu. Kadıköy ‘ e geldiğinde çevresine bir bakındı. Her taraf yabancı geliyordu. Hayatında ilk kez gelmişti buraya. Hemen telefon etti.
Müjgan nerede olduğunu sormuştu kendisine. O da tarif etmek için caddedeki ilk dükkâna girdi. Müjgan nerede olduğunu anlamıştı. Orada durup, kendisini beklemesini istedi. Aradan on dakika geçmişti ki ,caddenin öbür tarafında Müjgan göründü.
“ Hoş geldin ! İyi ki telefon ettin. Biraz karıştırabilirdin. Bizim ev biraz daha içeride. Neyse geldin ya. Emine geldi az önce. Seni bulamaz diye endişe duymuştum açıkçası. Hah ! Geldik zaten. Bak tam karşıdaki ev bizim evimiz. “
“ A evet gördüm. Çok güzel bir eviniz var. Tarihi bir ev mi. ? “
“ Evet! Koruma altına alındı ve yenileme yapıldı. Çok seviyorum evimizi. İçine girdiğimizde her yerini gezdireceğim ben size. Tarihin kokusunu hissedeceksiniz. “
Eve girdiklerinde içerisinin epey bir kalabalık olduğunu fark etti Gülsüm. Sınıfından birçok kişi gelmişti. Ona gülümsüyorlar ve hoş geldin diyorlardı. Tanımadığı insanlar çoğunluktaydı.
O arada, yan odadan bulundukları salona giren kişiyi görünce, birden heyecanlandı. Salondan çıkmak istedi. O arada Cem’ de onun kaçacağını anlayınca hızlı bir şekilde burnunun dibinde belirivermişti.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Yumurcak,panik ataktan kurtulduğun sürece bu bölümde olduğu gibi daha çok harikalar yaratacaksın...
Kişilerin ruh tahlillerini doyurucu buldum.
Bağlantılar lastik gibi sıkmıyor.
Gelişmeleri sabırsıklıkla bekliyorum.Kutlarım arkadaşım...
saygı ve sevgilerim seninle olsun...iyi geceler...
Saygıdeğer Hayrettin bey, aslında ben de tam dediğiniz gibi o birlik ve beraberliği vurgulamak istemiştim ama sanırım o detay gözümden kaçmış. Hemen o ksmı tekrar gözden geçiriyorum. Asırlardır beraber yaşamış bir ülkenin insanının kültür farklılığı olamaz. Benim bu konuda dikkatimi çektiğiniz için çok teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum efendim. Ayrıca Sevgili Hüzünlüşarkım ve Sevgili Aynur, Sevgili Mavi Lale hepinize çok teşekkür ediyor ve sevgilerimi gönderiyorum sizlere.
Hülyam tarafından 6/21/2009 1:33:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hülyam tarafından 6/21/2009 1:34:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bu ülkenin çoğu yöresini köyleri ile birlik gezmiş ve tanımış biri olarak şunu rahatlıkla söylemeliğim;bizim birarada yaşamamız için milyonlarca neden saymak mümkün,ama,ayrılmamız için sayacağımız nedenler asla beş parmağımızı geçmez,kime anlatabilirsin ki! Hikaye güzel devam ediyor ama,bu kültür farklılığı bölümünü değerlendirmek istedim.Selam,saygı...