- 805 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
.
Vapur iskelesindeyim. Denizin dalgalarına takılmış gözlerimdeki yorgunluklar. Ufuklardaki bilinmezleri düşünüyorum. Uzaklarda kalan hayatımı…Bir yarısı Karadeniz’in küskün sahillerinde koli basiline yakalanmış yüreğimi. O yarısı karantina altına alındı yüreğimin. Gurbet dokunur, götürme dediler, çaresiz bıraktım. Annemim çiçekli eteğine sarılı uyuyor şimdi.
İçinde hala düş var mı bilmiyorum.
Artık annem de gelmiyor rüyalarıma. Büyümüşüm ben. Artık ana kucağından kesilmeliymişim, öyle söyledi rüyamda ak sakallı zaman…
Hayat, iki kucak arası…Birinde doğar, büyürsünüz, diğerinde yaşar ve ölürsünüz. Biri ana, diğeri yar kucağı…Ortası Araf…
Körfeze gemiler serpiştirmiş, umut tacirleri. Uzak diyarlardan yükledikleri gözyaşlarını, beş paraya döküyorlar yaban kumlarına.
Bir sigara yakıyorum ve uzatıyorum denize doğru. Gemilerin dumanı, sigaramın izmariti kadar yok.
Gelip geçen işportacılara bakıyorum. Gözlerinin çile karasıyla zift rengine dönüyor gözlerim. Artlarından sürüklenirken tuzu kuruluğum, delik ceplerinden dökülen ağıtlarla kesiliyor dizlerim.
Küçük bir çocuk yaklaşıyor yanıma…Yüzünde, rengini çamaşır suyu almış bir ebemkuşağı…Çileden cila yemiş gözleriyle bakıyor ayaklarıma:
“ Boyayalım abla,”
“ Boyayalım, mavin var mı?”
“ Mavi yoktur. Siyah var ama…”
Bir gülücük parası tutuşturup, kara avuçlarına, gönderiyorum. Neyleyim siyahı. Hep siyah zaten bastığım zeminler. Ayaklarım mavi olsun ki; geldiğimi görsünler.
Ah gemilerin gri bağırları! Renksizliği en iyi siz bilirsiniz…
Ama en güzel renkle öpüşür gri dudaklarınız…
Yaklaşan vapurdan adımlar dökülüyor karaya. Annem yine içlerinde yok.
Annem…
Ne olur gel…
Sen onlara inanma! Otuzumda değilim ben…
Ebe kandırdı seni…Beni daha dün doğurdun. Bak hala kanıyor göbek bağım. Hem kesilmemiş bile. Biliyorum bir ucu sende. Hadi çek beni…
Şu arkamdaki binalarda tanıdık kimsem yok. Hem olsa bile, daha bir günlüğüm, zillerdeki isimleri okuyamıyorum ki anne…
Takvimden kopardığım yaprağı geri dikeceğim bu gece. Zaman dün olacak. Doğmadığım saati gösterirken akrepler, sık kendini, yalvarıyorum anne…Lütfen beni doğurma...
YORUMLAR
O kısmı yazıp yazmamaya karar verememiştim.Bu yazacakalrınızı tahmin ettiğim için. Aama olan birşeyi saklamaya hacet yok...
Yazım sigaranın gölgesinde kaldı:) Bir daha yazar mıyım? Korktum sizden, Yeşilaycılar sizi...Ama Ayhan bey bir ara Karalamalar isimli günlüğünüzde içki içtiğinizi yazmıştınız, o da zararlı değil mi? Bu durumda sizi Yeşilaycılar listemden çıkartmak zorundayım:)
Ama ne deseniz haklısınız...Kimseye tavsiye etmiyorum.
SİGARA ÖLDÜRÜR...
Fikret arkadaşımın yorumunu okuyunca kendisine hak verdim.Doğru söylemiş.Yoksa yazının" ismi falan dikkat çekmiyor" gibi kuru laflar etseydi,yanmıştı elimden.
Neyse Fikret arkadaşı da çok severim.Yazan insanın yüreği sevecen olur.Hiçkimselere kötülük düşünmez...
Ben de Fikret arkadaşın sigara konusundaki tavsiyelerine katılıyorum.Hatta Tekirdağ etkinliğinde bile sigara yüzünden çoğunun kalbini kırmıştım.
Aynur hanım,bizler öykü kahramanlarımıza sigara içirsek de kendimiz asla içmiyelim..Siz,bize göre daha genç sayılırsınız.Elliyi devireli iki yıl geçti.Tabiki önemli olan sağlıklı yaşamak.Sigara,insanın hücrelerini yok edip iskelete
döndüren en büyük kara bela...Çocuklarımızın bizlere daha çok ihtiyaçları var.Onun için onda teselliyi aramayalım.
Ben,hiç kullanmadım.Kullananı da kusura bakma da"zayıflık" olarak nitelendiriyorum...
Sizin yazılarınızı okumak beni başka bir aleme götürüyor sanki.Notlarımı elimden düşürmediğim gibi siz de her aman yanımdasınız...
saygı ve sevgilerimle efendim...
''Gurbet dokunur, götürme dediler, çaresiz bıraktım. Annemim çiçekli eteğine sarılı uyuyor şimdi.
............................................................................
Yaklaşan vapurdan adımlar dökülüyor karaya. Annem yine içlerinde yok.
Annem…
Ne olur gel…
............................................................................
sık kendini, yalvarıyorum anne…Lütfen beni doğurma...
...........................................................................
Keder var anlatılanlarda, anneye özlem var. Öyle ki bu özlem ; dayanılmazlığından, doğduğuna pişman etmiş..
Ve en kötüsü tabii ; sigaraya sarılınmış :
''Bir sigara yakıyorum ve uzatıyorum denize doğru. Gemilerin dumanı, sigaramın izmariti kadar yok. ''
Özlem değil belki ama sigara götürür insanı, Sevgili Yazarım.
Hergün onlarcasını sattığım raflarımdakilerin üzerinde şöyle yazıyor : SİGARA İÇMEK ÖLDÜRÜR !
Ve sevgili yazar dost ; birilerinin sorumluluğu varsa eğer üzerimizde, sevdiklerimiz, sevenlerimiz, hele ki çocuklarımız, kızlarımız varsa ardımızda, yaşamak zorundayız bizler. Sigaraya tutsak olup, kendimizi harcatmamalı, sevenlerimizin umutlarını hastahane köşelerinde ya da mezarlık çiçeklerinde bırakmamalıyız.
İzin aldınız mı kızlarınızdan ; sizin ciğerlerinizi yok etmenize razı oldular mı ? Çok mu hevesliler, babalarının sizden sonra cici anne getirmelerine ? Babama sorsunlar, cici anne nasıl bir şey, bana sorsunlar, sigaradan nasıl kanser olunuyor ve nasıl gözümüzün önünde ölüyor sevdiklerimiz? Babamı sigaranın sebep olduğu kanserden yitirdim ben Sevgili Dost ! Hiç kimsenin sigara içip kanser olmasına, sevdiklerini terkedip başka dünyalara gidişine gönlüm razı değil. Önemliyse sevdikleriniz, onlara değer veriyorsanız, sorumluluklarınızın farkındaysanız eğer, bitmesini sakın beklemeyin, yeni almış ve hatta açmamış olsanız bile, şimdi çöpe atın o paketi. Bir kaç gün sürecek baş ağrınıza karşı savaşın Karadeniz inadınınızla. Ve kazanmış olarak çıkın bu savaştan. Bağışlayın kendinizi, sevdiklerinize, sevenlerinize, özellikle de kızlarınıza. Ve hatta dünyaya çağırmayı düşündüğünüz ilerideki bebeklerinize !
Fikret TEZAL tarafından 6/21/2009 5:20:31 PM zamanında düzenlenmiştir.