- 971 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
NERDESİN ?
“Nerdesin ?” diyorsun. Nerde miyim ?
Sevdiklerimin birer birer bıraktığı yerdeyim desem, imdat freni çekilmiş bir tren rayında yahut…Görevinde üstün başarı belgeli memur sıfatında 8 -24 alın teri mesaisinde, yahut kesilmiş topu için ağlayan bir çocuğun gölgesinde…Mutfak boşluğundan seslenip;” Konuklara yer sofrasında kuşları sağmaktayım.” desem…Ya da kayıp eşya bürosunda tozlu şemsiye gibi hatırlanmayı bekleme safhasında…
Gündüz sökülen yaralarımı gece 07 uçlu kalemle, çakmak ışığıyla dikmeye çalıştığımı…Her türlü hainin hin gücüne alışmaya çalıştığımı…Uykuda korkuya geçişlerde kalbimin sıkıştığını…Dahası; çirkinliğin pişkinlere nasıl yakıştığını…
Yahu nerede olacağım, bıraktığın yerden devraldım yükünü hayatın !
“Nerdesin ?” diyorsun. Nerde miyim ?
Az önce küçük ellerimle evimize tuğla taşıyor, kapı önündeki kum yığınından midye ölüleri ayıklıyordum. Ellerinle yaptığın demir bahçe kapısını mavi yağlı boyayla boyuyorduk ikimiz. Bir burnuma, bir demire dokunuyordu fırçan. Elimden sıkıca tutarken beton döküm ellerin, bakkal amcaya son yalanını tembihliyordun.”Emzik bitti” diyordu hınzırca gülerken. Sen, “Tamam, işte böyle yok demelisin!” der gibi gözlerinle onaylıyordun. Koskoca emzik kavanozunu tezgahın altına saklamaya çalışırken görmedim sanıyordunuz. Bebek sanıyordunuz beni…”Peki onlar ne, emzik değil mi ? “ diye sorduğumu bile hatırlıyorum. Sahi siz beni bebek mi sanıyordunuz ? Nasıl da güldürmüştüm sizi…
Dün girdiğin büyük iddiayı bugün kazanıyorsun. Kibritten donanma gemisi yapma fikrin...Ben yine minik ellerimin yanmasına aldırmadan yüzlerce kibrit yakıp, fü ! diye söndürüyorum. Özenle kesilen mukavvalar, tutkallar…Günlerce iğneyle kuyu kazmalar. Saten flamalar, ışıklandırması, maketten top, tüfek…Beyaz üniformalı subaylar…Sahi nerden aklına gelmişti bilmiyorum, toz vim kutusunu kısaltarak gemi bacası yapmak ? Hayran hayran izliyordum seni. Sonra, alçıdan Atatürk büstleri…Ne sabır ya Rab !
İrili ufaklı öğrencilerin gelirdi eve.”Sınav… “ derdin.”Sessizce bizi izle ! “ Okuldan sonra evde dinlerdin minik yüreklerin atımını. Mesleğini ne çok sever, kendinden ne çok verirdin.
Nerde miyim ?
Az önce herhangi bir okulun bahçesindeydim. Senin için dinledim kuş cıvıltılarını…Çığlık çığlığa büyüyen hayatları.
Az önce şiir okudum o bahçede. Gözlerine bakarak kutladım bayramımı.
Of…Bayram dedim de acıttım kendi kendimin en güzel anılarını. Bayramdı gidişin…Bayramındı.
Dün gece rüyamda, hani şu kırmızı bayramlık elbisem ve yanımda sen olan fotoğrafım… Fotoğraf siyah beyaz ama nasıl da belli yüzümdeki kızarıklığım. Utangaç, kocaman bir kadını anımsatan bakışlarım…Fotoğrafçıyı beklettiğim, geciktim için “ Nerdesin ?” diye azarlamıştın. Nerde miydim ? Uyanmadan önce yolumu kaybetmeyeyim diye senden inciler saklıyordum yol boyu…
“Nerdesin ?” diyorsun. Nerde miyim ?
“Dünle yaşanmaz. “diyenlere inat, “ Bu sürgün fazla yaşatmaz. “ diyenlere inat dündeyim yine.
Jilet fabrikasına çekilen paslı donanma gemisindeyim. Kıt kanaat tüten baca karası ellerime, her gün beyaz sürprizlerine alıştığım saç tellerime, bir yudum su isteyen çatlamış yüz derime yüz veren o meşhur ayna önündeyim. Müebbet mahpusun bir görüş gününde çıldırasıya görmek isteyip dikenli tellere gözlerini verdiği yerdeyim.
Yahu nerede olacağım, ayağıma doladığın yerden sürüklüyorum hayatı !
Ne bileyim, atarım kendimi caddelere belki bugün. İzlerim analı babalı evlatları. Bir dondurma külahı filikam olur. Belli mi olur horozlar ötmeden çıkarım belki.Yok, yok bir gece önceden kapatırım televizyonları…Bırakırım çocukları babalarına, en yakın sahile kendimi atarım. Kumlarla haşır neşir olur, bütün evlerin demir kaplılarını açarım. “Biraz daha anı !” diye bağırırım. “ Vaktiniz varken biraz daha ! “
Nerde miyim, şimdi nerde miyim ?
Siyah beyaz fotoğrafın önünde…Babalar günündeyim !
Sen nerdesin ?
Özlem Pala
YORUMLAR
bir öğretmen için en büyük miras yarına birşeyler bırakabilmek olmalı...düşünsenize o minik çocuklar büyümüş herbirinde sizden bişeyler var belki bir davranış belki gülüşü belki yürüyüşü...ve anlaşılan öğretmenimizi en sevdiği öğrencisi hala yaşatıyor...dünde bugünde...
Babası sağ olupta onun çocuklarını şu koca dünyada kaybetmesindense, babasız olupta hala ona nerdesin diyebilmek çok güzel... Anlayacağınız... Varlığı ve nufus cüzdanı hanesinde baba adı:....... 'dan öte gitmeyen, hatta daha öte gidipte evladına duygusal zarar veren babaya sahip olmaktansa; siyah beyaz fotoğraflarda kalmış, bakkalla sizin iyiliğiniz için iş birliği yapan ,bahçe kapısını boyayan ( o müthiş babayı yitirmiş olsanız bile) öyle bir babaya sahip olduğunuz için ,siz çok şanslısınız....
Yazık ....
Benim çocuklarım hiç babalarına neredesin diyemeyecekler...Gelmesin diyorlar çünkü.......
Ne bileyim, atarım kendimi caddelere belki bugün. İzlerim analı babalı evlatları. Bir dondurma külahı filikam olur. Belli mi olur horozlar ötmeden çıkarım belki.Yok, yok bir gece önceden kapatırım televizyonları…Bırakırım çocukları babalarına, en yakın sahile kendimi atarım. Kumlarla haşır neşir olur, bütün evlerin demir kaplılarını açarım. “Biraz daha anı !” diye bağırırım. “ Vaktiniz varken biraz daha ! “
Yürekten gelen duygular,yazıya dökülünce daha bir anlam kazanmış dostum...
Cümleler,akıcı ve içerik oldukça kıvrak...
Kaleminin güçlü olduğu belli oluyor...
saygılar ve sevgiler...gününüz aydınlık olsun...