- 509 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM! YÜZÜN GÜLSÜN (5)
Bütün bu kavgalar sonucunda o yaşındaki ruhu yaralar alıyordu. İyice içine kapanmıştı Yeliz. Kavgalar, şiddetini artırarak devam ediyordu. Annesinin hakaretlere uğraması ve dayak olayıyla karşılaşması erkeklere güvenini kaybetmesine yol açıyordu. Ve onlara karşı içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir nefret duymaya başlamıştı. Annesinin ağlamalarını duyduğu zamanlar, yatağının içine giriyor ve üzerine yorganını çekerek içini çeke çeke ağlardı. Ve o zamanlarda da hiçbir erkeği sevmeyeceğini tekrar ederdi.
Annesi artık kendine güvensiz, en ufak bir sesten bile korkan bir insan haline gelmişti. Babası içki sorunu yüzünden işten atılmıştı. Bu duruma daha çok içerliyor ve şiddeti daha da artırmıştı o günden sonra. Evlerine yiyecek bile girmiyordu artık. Civardaki komşuların yardımı ile ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Yeliz ‘ in okul masrafları da vardı. O masrafları da okulda durumunu bilen öğretmenleri halletmeye çalışıyordu.
Beden eğitimi dersi vardı ve Yeliz ‘ in eşofmanı giyilecek halde değildi. Bütün masraflarını halletmeye çalışan öğretmenine de söyleyememişti. Utanmıştı. Annesi çalışmak istiyor fakat babası tarafından engelleniyordu. Hatta bir seferinde bir eve temizliğe gitmeye kalkmış, babasına söyleyince yine aynı şiddetli sahneler yaşanmıştı.
İhtiyacını annesine söylediğinde Melahat Hanım uzunca bir süre düşündü. Hemen kalktı ve yakın komşusuna gitti. Daha önce ona iş bulmuş ve eşinin tepkisiyle gidememişti. Ona tekrar iş bulmasını istedi.
Ertesi gün, erken saatlerde komşu kapıyı çalarak gideceği evin adresini verdi. Melahat Hanım büyük bir tedirginlikle, eşini uyandırmamaya özen göstererek evden çıktı. Yeliz’ in bu durumdan haberi vardı ve çok endişelenmişti. Ama yinede engel olmadı annesine. Beğendiği ve çok istediği eşofman takımlarının büyüsüne kapılmıştı nedense. Annesi eve geldiğinde hava kararmak üzereydi. Büyük bir korku ve aynı zamanda emeğinin karşılığını almanın hazzıyla içeri giren Melahat hanımı, sarhoş ve gözlerini iri iri açmış vaziyette bekleyen kocasının hiddetli ve kızgın yüzüyle karşılaştı. Hiç dinlemeden, soru sormadan dövmeye başladı. Dövdü! Yerlere yatırdı. Tekmeledi. Dişleri kan içerisinde kalmıştı. Gözleri mosmor, vücudunun dayaktan nasibini almamış hiçbir noktası kalmamıştı. Yeliz ise korkudan bir köşeye sinmiş sadece ağlıyordu. Oda ise karmakarışık haldeydi. Gündüz yedikleri, içtikleri yiyeceklerin tabakları ortada öylece duruyordu.
Odanın ortasında duran sehpanın üzerinde kalmış olan ekmek bıçağını gördü . Canı çok yanıyordu.O can acısıyla, kocasının başka bir tarafa baktığı bir anda, yavaş yavaş sürünerek bıçağı eline aldı ve kocasına, onca yılın kinini ve nefretini bıçak darbeleriyle iade etti. Yaralı olan kalbi, güç toplayarak bir daha bir daha vuruyordu. Kocası yerde can çekişiyordu. Yaralı bir hayvanın böğürtülerini andırıyordu. Melahat Hanım, can verinceye kadar sabitleşmiş gözlerle baktı kocasına. Yeliz, korkudan ve babasının o son anlarına şahit olmasının etkisiyle şoka girmişti.
Olayın ardından evleri polis ile doldu taştı. Annesini alarak götürdüler. Annesinin arkasından çırpındı, ağladı ve yerlere attı kendini.Annesi, araca bindirilip, ortadan kaybolduklarında tek başına kalakalmıştı bu dünyada.Yeliz ‘ i ise komşuları aldı ve evlerine götürdüler. Kimseleri yoktu oturdukları şehirde. Olayın sonrasında ise kimse sahip çıkmamıştı Yeliz ‘e. Annesi üçüncü duruşmanın sonucunda tutuklanmış ve uzun yıllar kalacağı hapishaneye girmişti. Ortada kalan Yeliz Çocuk Esirgeme tarafından koruma altına alınarak başka bir şehirdeki yetiştirme yurduna yerleştirildi. “
Gözleri yaş içinde kalmıştı Yeliz ‘ in. O günleri tekrar yaşamış gibi bir hali vardı. Ağladı, ağladı ve en sonunda sızdı kaldı. O gece sabaha kadar deliksiz uyudu.
Ertesi gün Gülsüm uyandığında, Yeliz kalkmış ve çoktan hazırlanmıştı. Neşeli bir hali vardı. Yaşadıklarından arta kalan hiçbir iz kalmamış gibi görünüyordu. Gözlerinin içi gülüyordu. Yepyeni bir kişilik haline gelmişti. Hep beraber kahvaltı yapmak için yemek salonuna indiler.
Gülsüm, Yeliz ‘ in olayı yüzünden bir gün okuluna gidememişti. Sınıfa girdiğinde yakın arkadaşları hemen yanına geldiler. Epey bir konuşmadan sonra ders başladı. Ders sonunda arkadaşlarından gelemediği günün notlarını istedi. Notları aldıktan sonra, yurduna gitmek için onlardan ayrıldı. Her zamanki yolundan, caddedeki otobüs durağına ilerlerken, acı bir fren sesi ile kendine geldi. Tam ayaklarının dibinde bir otomobil vardı ve içinden şaşkınlıkla ona bakan bir gençle göz göze geldiler. Yorgunluğun ve yaşadığı olayların etkisi ile dikkat etmemişti arabaya. Allah korumuştu onu. Arabanın içinden çıkan genç adamın dış görünüşü ile züppe bir izlenimi veriyordu. Ağzında çiğnediği çikleti bir o tarafa, bir bu tarafa attırarak konuşmaya çalışıyor. Konuşurken arada bir Türkçenin yanında İngilizce kelimeler kullanıyordu.
Hastaneye götürmeyi teklif etti nezaketen. Gülsüm kabul etmeyerek, hızla otobüs durağına yöneldi. O arada da otobüs gelmişti. Bindi ve yurduna döndü.
Ertesi gün ,arkadaşlarıyla okul kantininde öğle yemeği için buluşmuşlardı. Masaya oturdular ve neşe ile yemeklerini yerken ,yakın arkadaşı Müjgan, oturduğu yerden birini gördü ve yanlarına çağırdı.
Gülsüm, gelen kişinin kim oluğuna bakmak için kafasını kaldırdığında arabasıyla kendine çarpacak olan o kendini beğenmiş kişinin olduğunu gördü. Ve hemen yüzünün ifadesi değişiverdi. Masada oturan herkesle tanıştırdı Cem ‘ i. Gülsüm’ e elini uzatırken yüzünde alaysı bir ifade vardı. Gülsüm’ ün gözünden kaçmamıştı bu durum. Biraz daha oturduktan sonra müsaade isteyerek masadan bir bahaneyle ayrıldı. Cem’ in arkasından bakışını hissetti yanlarından geçerken.
Müjgan, ders başlamadan Gülsüm’ e yüzündeki değişikliğin sebebini sordu. Gülsüm , Müjgan’a Cem’ i nereden tanıdığını sordu. Cem, Müjgan’ın ilkokuldan arkadaşıydı. Ve yıllardır görüşmemişlerdi. Tesadüfen okulda karşılaşmışlardı. Aynı okulda okuduklarını karşılaşmalarında öğrenmişler ve bugün için de sözleşmişlerdi.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Evlilik müessesesi önemli,bunu tartışmam.Tartışmalar elbette nasıl olup olamıyacağı üzerinedir.Toplum olarak bu işi çok iyi becerdiğimize ben inanmıyorum.Çoğu evde şu an kıyametler kpptuğunu görebiliyorum.Biryerlerde yanlışlık olduğu kesin.Bu hayata bakışımızda ki temel değerler ve değerlendirmelerle ilgili.Şöyle birşey desem kınarsınız değil mi! Bel ki,çoğu kadınlar ve çoğu erkekler gazeteden,koca ve kadın bulsaydılar belki daha mutlu olabilirlerdi.Bu denli vahim evlilikler var.Bu bir yana bir de yürümeyeceği bilindiği halde sürdürmeye zorlamak..İnsanları sevmedikleri ile büyükleri tarafından evliliğe zorlanmak.Belki erken evlilikler..Evliliğin değerinin farkına sonradan varılarak duyulan onlarca pişmanlıklar.Kötü anne ve kötü baba yanında berbatça büyüyen masumlar! Ne çok örnek bulabiliriz değil mi? Harikaydı..Kutladım efendim.Selam,saygı...
Dramatik olaylar serisi devam edecekmiş gibi geliyor...
Olayların anlatımının yazarın kenara çekilip ,kişiler ağzından verilse daha iyi olacağını sanıyorum...
Olayların akışı hızlandı .Bakalım nasıl gelişmeler izliyor,Gülsümü...
saygılar ve sevgilerimi gönderiyorum,yumurcak...
kolay gelsin...