Sinir ötesi harekat
“Oğluna çürük raporu alıp, askere göndermeyen bir Başbakan, terörü nasıl önleyecek?” diye soruyor tv ekranlarından bir vatandaş. Ve ekliyor “Tansu Çiller bile, göstermelik de olsa oğlunu askere göndermiş, Mert Bey, jetskylerle gösteriler yapsa da, elinde silahla fotoğraf çektirmiş, sonunda tezkeresini almıştı”
Özellikle son dört aydır terör olayları tırmanışta. Son 1 ayda 43 şehit verildi, terörle mücadelede.
Ve son 4-5 aydır Türkiye’nin birinci gündemi hep “Sınır ötesi harekat”. Genel Kurmay Başkanı açıklama yapıyor “Harekat gerekli, izin verilirse, biz hazırız” diye. Aradan aylar geçiyor, Başbakan açıklama yapıyor “Asker izin isterse veririz” diye. Genel Kurmay tekrardan “Biz açıklamamızı yaptık, daha nasıl izin isteyelim” diye. Başbakan yanıtlıyor. “Gerekli olursa, harekattan çekinmeyiz. İçerideki 5 bin teröristi hallettik mi ki, dışarıdaki 500 teröriste sıra gelsin?” diye…
Artık bu sınır ötesi harekat meselesi, resmen sinir ötesi harekata dönüştü. Vatandaşta, şehit ailelerinde, askerde, sinir kalmadı; tüm sinirler harekatta.
Başbakan’ın ve hükümetin harekat konusunda bu denli çekinser davranmasının, tabi ki vatandaşın dediği gibi Başbakan’ın oğlunu askere göndermemesiyle ilgili değil. Tek ve gerçek nedeni tüm kötülüklerin anası Amerika’nın bu harekata izin vermemesi.
“Terörü destekliyor” bahanesiyle Libya’yı bombalayan, Irak’ı işgal eden, İran’a, Suriye’ye işgal tehditleri yağdıran Amerika, Kuzey Irak topraklarında konuşlanmış PKK’ya karşı harekata izin vermiyor. Bu, bir kez daha gösteriyor ki, tüm kötülüklerin anası ABD’nin amacı, terörü engellemek değil, terör örgütlerini egemenlik kurduğu ülkelere karşı tehdit unsuru olarak kullanmak.
Amerika’nın böylesine iki yüzlü, kalleş politikalarına karşı, yapılması gereken, onun izin vermesini beklemek, onun onayını almak değil; Atatürk’ün emperyalizme karşı onurlu duruşunu göstermek, ulusal iradeyi ortaya koymaktır. Ama Türk askerinin başına çuval geçirilmesinden sonra “Amerika’ya nota verecek misiniz?” diye soran gazeteciye “Nota ciddi bir iştir. Sen notayı müzik notasıyla karıştırma” diyen bir Başbakan’ın elbette ABD’nin rızası olmadan bir harekata girişmesi mümkün değil.
Biz, uluslar arası gizli görüşmeleri, gizli ilişkileri, gerçekleri bilmiyoruz, Kuzey Irak’ın coğrafi yapısındaki küçük ayrıntıları da bilmiyoruz. Bu nedenle, sıradan vatandaş olarak “hemen harekat yapılsın” dememiz doğru olmaz. Talabani ve Barzani’nin PKK’nın Kuzey Irak’ta örgütlenmesini engellemesi için kullanılacak kozlar var. Uluslar arası lojistik ve maddi destekleri önleyecek yöntemler var. Kandil Dağı’ndaki PKK faaliyetlerinden rahatsız olan İran’la yapılacak işbirliği var, çaresiz gençlerin dağa çıkmasını önleyecek sosyo-ekonomik önlemler var. Tüm bunlar göz önünde bulundurularak, gereken yapılabilir. Ama ne yapılırsa yapılsın veya ne yapılmazsa yapılmasın; ABD’nin izni ve isteğiyle değil, Türkiye’nin onurlu, özgür iradesiyle hareket etme zorunluluğu var. Yoksa, egemenlik ve bağımsızlıktan söz edilemez ve şu andaki gerçek de budur ne yazık ki…
Aylardır süren sınır ötesi harekat tartışmalarından hiçbir sonuç alınamadı ve kısır döngü içerisinde iç siyaset malzemesi olarak kullanılıyor. Ama bu tartışmalar sinir ötesi harekatı çoktan doruğa çıkarttı; vatandaşın artık sinirini kontrol edecek durumu kalmadı.