- 10738 Okunma
- 23 Yorum
- 3 Beğeni
72 - ANKARA EVLİYALARI
Onur BİLGE
Odamın yirmi beş voltluk sarı ampulünün ölgün ışığında, pencereden hafif hafif esen serin rüzgârla ferahlamaya başladığımız bu yaz gecesinin geç saatlerinde, dinlemekte olduğumuz ilahi kaseti, sohbetimizi dini sohbet haline getirmişti.
Zerrin Hanım, Şaheser Hanım’ın ibret dolu hayat hikâyesinden çok etkilenmiş, eşine baş kaldırdığı için pişmanlık duymaya başlamıştı. Allah’tan af diliyor, tövbeler ediyordu. Anneme, Şaheser Hanım’ın kendisine neler anlattığını, ne gibi dini bilgiler verdiğini sordu. Onu idol olarak almak istediğini söyledi. Sabrıyla yuvasını korumayı ve eşini yola getirmeyi başaran bu sabır abidesi hanımla ilgili ne varsa bilmek istiyordu.
Annem de yıllardan beri günlük tuttuğu için, olanı biteni uzun uzun anlatmaktan hoşlanan birisidir. O nedenle onu hiç kırmadığı gibi dedikodu değil de güzel konulardan bahsedilmekte
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 3
SEVDA - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
Yorum yok yeteri kadar yorum yapılmış ve tartışılmış.
Güzel güzel okumak ve yorumlamak daha iyi
Böyle güzel yazılar yazan yazarı küstürmeyelim...
Onur BİLGE
Öncelikle günaydınlar.. güzel bir gün diliyorum, değerli Gül Esen.
Bir şeyi unutmadan dile getirmeliyim.
Sizinle emek ürünü değişik değerli yazılar altında, karşılıklı paylaşım ve münazarâl durumlar yaşayabiliyoruz.
Yazıştığımız bu sayfaları "yeterince kirletmek" gibi bir deyimle, lekelediğimizi sık sık belirtiyorsunuz ve ben bunu anlayamıyorum?!
Bu yazılar neden yayınlanıyor ve bunlara katkılar yapılmayacaksa ne anlamı var diyebiliyorum?
Ha! İnsani gelişim ve iletişim kuralları dışında, ilkel ve barbar söylemlerle (sözde yazmak adına) nadanlıklar yapılıyorsa, o vakit haklısınız.
Kendi adıma bu yola hiç rağbet etmediğimi belirtebiliyorum.
Onun dışında bizim yaptığımız gibi, yazı altına gelip onu entelektüel ve amaçlarla irdelemek, o yazıya verilen değeri gösteren bir işarettir.
Bu nedenle hiç bir sayfayı kirlettiğimizi düşünmüyorum.
Gelelim kimi konular hakkındaki cevaplarımıza...
Arabi lisan, dilbilimsel olarak Sami-t üst başlığı altında değerlendirilebilecek ve o dili konuşan bir soy toplumsallığın adıdır.
İbrani'yle kardeş lisandır.
Birinde Allah dersiniz, diğerin de Eliah...
Çok yakındır.
Kelime; ilah, ullah, Allah gibi değişik etimo-semant varyantlarla yazılabilir.
Yaratıcılık özelisim hali, onomastique olarakt da incelenmesini gerektirir.
Sözcük ek olarak kulanıldığında; vasfi mahiyet ve merhalelenme anlamında, bir tamamlama (sıfat/zamir) belirteçtir aynı zamanda.
Mekke'de Adnani ve Kahtani dönemdeki inanç sistematiğinde bilinen Lat, Menat, Uzza ve bunlarla birlikte tapınılan daha pek çok (diğer) alt tengri silsilesinin, en üstündeki bir put olarak anlaşılmaktadır.
Genel birikime katkı olarak diğer alt tengri-putları da yazmış oluyorum.
Vedd, Suvâ, Yeğüs ve Nesr gibi...
İlah ve Ullah yazılım hali, sözcükteki konumuna göre sıfat, zamir ve özel isim değişkenliğini de sağlamaktadır.
Onomast hali Allah demektir.
Dediğimiz gibi, bu kavram daha sonraları ve çok normal olarak Arabi dildeki bu kavram tengriyi, yani Allah haliyle bildiğimiz kozmolojik anlamlı münezzeh sıfatlar bütünündeki yaratıcı anlamına dönüştürmüştür.
Sözcüklerin dil, tarihsel süreç ve toplumsallığı anlamında değişmeleri normalitesinin doğal bir sonucudur.
Bayramilik hakkında sizinle tartışmayacağım.. bu konuda kimi kavramları yazmakla kalıyorum.
Eğer istenirse, bu yazının fazla uzamaması nedenli olarak daha kapsamlı bir bilgi katkısını,bilahare yazabileğimi belirtiyorum.
Din sosyalitesi, bu tür oluşumların batini ve zahirilik durumu, halvet ve uzlet ayrışması ve de ortodoksi ve heterodoksiyel konum farklılaşması, dikkat edilmesi gereken öncelikli belirleyenlerdir.
Daha sonra tarikatların kullanım ve yazım dilileri, sınıf toplumsal saflaşma konumlanmasında aldıkları tavır, başka bir belirleyen olmaktadır.
Ve zaman içinde Eşar'i-şafi ve Selef-i tekfirci yapının hegemonyası altında sünnileştirme ya da yok etme politikası neticesi Bektaşiyye, Bayramiyye, Şabaniyye. şuubiyeleri ortodoksileşme yoluna girmişlerdir.
Ortodoksi, heterodoksi ve volk islamik kısımlar şeklinde bir inceleme gereklidir.
Şehirleşmenin getirdiği ortodoks baskı sebebiyle, bu evrilme bir gereklilik zoru haline dönüşmüştür.
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 2/9/2017 8:40:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli hanımefendi, ben kazanmak veya kaybetmek üzerine yazmıyorum.
Siz kazanabilirsiniz, beni ilgilendirmiyor.
Bendeniz, bilgi-birikim ve bilinç hiyerarşisi ile yazışmak biliyorum.
Yazışmak; yarışmak demek olmuyor, yenmek ve yenilmek nedir hiç bilemiyorum?!
Bildiğim şey, yazılanların bende olmayan bilgi ve birikime dair bir katkısının bulunup, bulunmamasıyla koşut gidiyor..
Biriktirmeden, ne yapsak bilinmiyor.
Biriktirdiğimiz kadar biliyoruz, bilmek aslında aklıyla görmek oluyor.
Aklınızdaki dağarcık kadar, biriktirdikleriniz kadar göre-biliyorsunuz
Bilemediğimizi başka alan ve yerlerden topladıklarımılza hiç dolduramıyoruz.
Kavramların kapsamlarını, sözcüklerin genişleme ve kirlenmelerini bilmiyorsunuz.. semantik, etimoloji, onomastik, edyaniyat ve din sınıfsalığı yetersizliğinizin farkında dahi olmadan yazıyorsunuz.
Altıncı yy. Arabisi'ne dahi dikkat etmiyorsunuz.
Lütfen benim, size veya aidiyet hissetiğiniz toplumsalınıza ettiğim hakaret(leri)i gösteriniz?
Hanımefendi, gerçek olmayan ve ülkemizde birebir yaşamadığımız hiç bir olay-olgu şeyi buraya yazmıyorum.
Yazmayacağım da...
Buna çok dikkkat ediyorum.
Entelektüel paylaşım, sapmalar ve çelişkilerden çıkan sonuçlarla hedefe varıyor.
Pek değerli hanımefendi, ülkemizde son on beş yılda olan tutarsızlıklar karşısında hiç şaşırmayan, hayret etmeyen, tepki vermeyen, bireysel özeleştiri ve akli-iradi bağlılık yerine; ram olma, biat etme yaklaşımıyla, çok normalmiş gibi bir davranış biçimiyle bir arada bulunabiliyorsunuz?!
Anlayamıyorum, anlamakta zorlanıyorum, bunu nasıl göremiyorsunuz?
Hanımefendi, Alevilik, Bektaşilik, ortodoksi ve hetordoksi dinsel yapı farklarını bilmeden yazıyorsunuz.
Sünnetullah ile sünnet farkını bilmeden yazıyorsunuz.
Allah, buyurduğunuz gibi İslam öncesi Mekke'de var olan ve tapınılan bir kavram-olgudur.
Yani, alt tengriler hiyerarşisinden daha üst bir tengriye verilen kolektif bir putun isminden terakki ederek, İslami anlamdaki kozmik yaratıcı anlamı haline evriliyor.
Arap tarihini, Arap aristokrasisini, toplumsal yapısını, dilini bilmeden yazıyorsunuz.
Ne dinsel, ne tarihsel ve ne de topumbilimsel yasaların farkındasınız.
Asabiyeliteden, şuubiyeliteden, milliyet mefhumunun Arap ve diğer toplumlardaki gelişmişlik farklılığına dikkat etmeden yazıyorsunuz.
O kadar farkında değilsiniz ki, hetorodoksiyi dahi bir kenera bırakıyorum.
Ortodoks sünni İslam dairesindeki itikat-amel ve ibadet ekollerine dahi dikkat etmiyorsunuz.
Değerli hanımefendi Hace Ahmet Yesevi, Bektaş-i Veli, hatta bir Ankara evliyası olarak Hacı Bayrami Veli, Şeyh Şaban-i Veli; Alevi Bektaşi yolundan neşet eden heterodoks yapılardır.
Bunları sunnileştirmek, Osmanlı'nın çöküş çağındaki zamanlarda dergahlara, cami dikmekle değişmiyor.
Öznel doğrular, nesnel gerçeklere böylelikle varmış olmuyor.
Son olarak, X yy.da Halife Mervan adı batasıcanın dine davet heyeti olarak görevlendirdiğii ve başkanlığını İbn-i Fazlan'ın ya da Fadlan'ın yaptığı Türkistan'da islam'ı tebliğfaaliyetleri esnasında yazdıklarına göre, Oğuzlar (Türkmenler) haksızlığa uğradıkları, çaresiz kaldıkları zaman, başlarını göğe kaldırarak "Birtengri" diye niyaz ediyorlar.
Allah bir, bir Allah demektir.
Arabi lisandaki "La İlahe İllallah" karşılığıdır.
Bana yakıştırdığınız asılsız suçlama ile başbaşa kalmanızı diliyorum.. ne diyeyim başka, bilemiyorum?
Esenlikle...
Göktürkmen tarafından 2/10/2017 2:18:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gül ESEN
Değerli Gül Esen, emin olun öznel doğruları, nesnel gerçekler bilme yanlış ve yanlılığı içindesiniz...
İfade biçiminiz, tipik, Birtengri'den insanların inançları hakkında yetki almışlıklar ve sadece kendine doğru fetvalar(!) ve onun da ötesindeki aşağılama ve hakarelerle dolu.
Yani insan, "ehl-i sünnet vel cemaat" ekol içinde de bir sürü sapkın durum ve konum halini buraya yazabilir.
Yazabilirim örneğin...
Birtengri aşkına söyler misiniz, bunları nereden bulup okuyorsunuz, bunların kaynakları nelerdir?
Kim sizi bu kadar zehirledi, koskoca bir ulusal kimliğinizi Ebu cehalet örneği, diploması dahi olduğu şüpheli bir zat için, bu denli feda ediyorsunuz?
Mezhep, tarikat, cemaat kimliğinizi vaya siyasi kimliğinizi neden ulusal aidiyetinizden daha öne çıkarıyorsunuz?
Neden bu durumu Türklükten istifa etme haline vardırmaya kadar ifritleştirebiliriyorsunuz?
Emin olun ben, yine de tefrit yolundan gitmeyeceğim...
Bu yazdıklarınız hakkında, bir toplumsal saha çalışması mı var elinizde?!
Ve neden bu kadar akla hayale sığmaz, aşağılama ve hakaret dolu zırvalarla insanlara buradan sürekli zulm ediyorsunuz?
Hiç mi Allah'tan korkmuyorsunuz?
Canhıraş şekilde sahip çıktığınız bu oluşumun artık çuvala sığmayan ve hiç bir insaf ve izanla açıklanamayan boyuttaki tutarsızlıklarını nasıl göremeyebiliyorsunuz?
Ne bileyim işte, dün dediklerinin tam tersini bugün yapanlar olması da mı vicadanınızı rahatsız etmiyor?
Siz en iyisi dayandığınız literatür kaynaklar nelerdir, lütfen onları belirtir misiniz?
Örnek olsun, "Kırşehir Bektaşiliği" gibi bir kavram yazmışsınız.. şeytanın bile aklına gelmez.
Hangi Kırşehir hanımefendi?
Selçuki zamanı Kırşehir sancağı mıdır bu?
Rıza Nurlar, Fesli-Cüppelilerin zırvaladıkları tanılarında yazılı "Kırkaltılık" raporlarına vesile " hasta fikirli" oldukları kanıtlı, kripto müslümanlıklarına neden bu kadar önem veriyorsunuz?!
Ehem ile mühimi, ıyş ile nuşhu neden bu kadar bilinçsizce ve karmakarışık ederek yazıyorsunuz?
Ve ben, emin olun bu yazdıklarınızın neresini düzeltmekle işe başlayayım bilemiyorum, o denli şaşkın haldeyim !
Esenlikle..
Göktürkmen tarafından 2/7/2017 10:15:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gül ESEN
Göktürkmen
Düzenim bozuluyor, şimdi izin verirseniz sütümü içip yatmak istiyorum.
Yani çok değerli katkılarınıza bilahare sabah cevap verebileceğim.
Bu nedenle çok özür dilerim, çok dostluk hisleri ve çok saygılarımla...
Selamlar...
Kızılbaşları evliyadan saymıyorlar, ne kadar da cahilsiniz(!)...
Ortodoks, sünni, taklitçi -nakilci evliya filan takımdan olacaksınız.
Gül ESEN
Evliyalık, sıtkı gönülden ibadet ister...Yoksa siz kızılbaş mısın nedir; anlayamadım; neden bu kadar tepkiyle bir ileri çıkıyorsun ?...Eğer kızılbaş isen yanlış yoldasın derim !... İslam Kuranın ayetlerince şeklini almıştır ve muhalefet olanın adı da bellidir, Kurana göre kafirdir ! ...Şunu iyi biliniz ki hakka yakın dört mezhep vardır (Hanifi-Şafi_Hanbeli ve Maliki) ...Yine üstüne basa basa söylüyorum; Alevilik bir mehzep değildir; yaşam şeklidir; bir tarikattır !..Halifeler ise bellidir..Takvasıyla en büyük olanı Hz Ebubekirdir !.. Ve İslamda kanbağı önemli değildir; takva önemlidir..Yoksa ki kafir olarak ölen Hz İbrahimin babası Azer peygamber babası diye affedilirdi...Yine ,Hz Nuhun oğlu Kenan ile Hz.Alinin Babası Ebu Talip inkarlarında affedilirdi...Hiç birisi affedilmedi... Lütfen dini inanca saygı gösterelim ..istediğine inanabilirsin yolun açık olsun;lakin,İslamı yaşayanlara cahilsiniz diyemezsiniz; İslamı yaşamayan insan cahildir ne kadar kitap okusa dahi... selam ve muhabbetle
ters köșe
Bu kadar asagilayici ve tehdit dolu satirlara sanirim beyefendi cevap verir umarim.
Göktürkmen
Ayraçlar içindeki cümlenizin göndermesini ve kastını anlayamadım?
ters köșe
Gül ESEN
Gül ESEN
Göktürkmen
'.."Yoksa siz kızılbaş mısın nedir; anlayamadım; neden bu kadar tepkiyle bir ileri çıkıyorsun ?...Eğer kızılbaş isen yanlış yoldasın derim !..."...'
Bu şekilde hani?
Ben göremiyorum, önce birebir benim yazdığımı tırnak içine alıp, sonra siz kendi eleştiri, önerme, polemik her neyse işte onu yazacaksınız.
Aksi halde ben anlayamayabilirim...
Esenlikle..
Hüseyin Gazi Efsanesi (Ankara)
Hüseyin Gâzi, Battal Gâzi’nin babasıdır. Ankara’nın Müslümanlaşmasında önemli bir rolü olan Hüseyin Gâzi, “Bizanslılarla” giriştiği bir çarpışmada yaralanır ve günümüzde kendi adıyla anılan dağın doruğuna tırmanmaya başlar.
Hüseyin Gâzi, doruğa tırmandıkça; bastığı çayırlar, kanının damladığı otlar çiçeklenip renklenir. Doruğa yaklaştığında duraksayan Hüseyin Gâzi, “Benim için darlık mı var?” deyip asasını toprağa vurur vurmaz da yerden gür bir su fışkırır. Gücü tükendiğinden doruğa varamadan orada düşüp kalır.
Oğlu Battal Gâzi, babasının şehit edildiğini öğrenince kente saldırıp tüm “Bizanslıları” kılıçtan geçirir. Sonra da Afyon’a kadar İslamiyet’i yayar.O da günümüz de Seyit Gâzi denilen yerde şehit düşer.
Değerli yürek sanırım Her yıl milyonların ziyaret ettiği Ankara Mamak Hüseyin Gazi Dağı diye kendi adıyla anılan Hüseyin Gazi Türbesi gözünüzden kaçmış olacak o bilgiyi de ben sayfanıza yükledim
Manidardı
Saygı ile
Yazıyı büyük bir ilgi ile okudum.
İki evliya dikkatimi çekti.
Birincisi Karyağdı Hatun...
Karyağdı Hatun dikkatimi çekti çünkü gençlik yılları İstanbul - Eyüp'te geçmiş biri olarak bu ilçe sınırları içinde bir Karyağdı baba Türbesi olduğunu çak iyi biliyordum. Karyağdı baba ile Karyağdı Hatunun hikayeleri ise aynı.
Bir diğeri de Gül Baba..
Bu günkü Macaristan sınırları içinde de bir Gül Baba türbesi vardır ve o türbede hâla kırmızı ve sarı renkli güller yetişmektedir. G.S lıların manevi babasıdır Gül Baba.
Bu güzel yazı için teşekkürlerimle..
Selam ve sevgiler.
Çok güzeldi Sevgili ve değerli yazarım, Yazılarınız o kadar güzel şeyler anlatıyor ki. Yazınızı okuduktan sonra içime bir huzur doluyor her seferinde. Evet anlattığınız dozer olayını bende duymuştum. Benim yaşadığım şehirde de olmuş öyle bir olay. Kutluyorum. Sevgilerimle
Ne kadar duyarsız olduğumu şimdi daha iyi anladım.Tezgahımda satmak için Smanpazarına mal almaya gittiğimde(haftada bir gün) Tezveren Sultan'ın yanından geçiyormuşum da haberim yokmuş...Evet tam da tarif ettiğiniz yerde üstadım.Üç yol ağzında.Yukardan anafartalardan gelen yol-aşağıdan Numune hastanesinin önünden gelen yol ve Cebeciye giden yolun kesiştiği tam üçgen yerde...
Bilgilendirdiğiniz için teşekkürlerimi borç bilirim,üstad.Bakan gözle gören göz arasındaki fark da burada ortaya çıkıyormuş...
saygılar...
ayhansarıkaya tarafından 6/17/2009 8:05:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yazının içeriği hakkında bir şeyler yazacaktım vazgeçtim...
Ama bir şey eklemek istiyorum.
Yazmak bir yetenek, mutlaka eğitim önemli ama bu başka bir yetenek.
Yazı o kadar güzel bir üslupla yazılmış ve öylesine akıcı ki bir an durdum...
Dilerim bu kalem her geçen gün çıtasını yükseltsin ve hak ettiği yere gelsin.
Tebriklerim yürekten.
Son olarak da;
Allah, bir ayette, yaklaşık anlamıyla: “Veli kullarım, koruyucu kubbem altındadır.” demektedir. Evliyalar gizlidir. Ne namazla olur, ne niyazla... Önce helal lokma!..
Evet, ibadetlerimiz duruşumuzu etkilemiyorsa nafile...
Ankara... Başkent... Yeryüzündeki cümle Müslüman-Türk'ün gözbebeği... Hacı Bayram-ı Veli'nin ve Atatürk'ün kenti. Bu kent, sinesinde taşıdığı alperenler, evliyalar ve kahramanlarla her zaman ve daima Türk'ün Başkenti olmaya devam edecektir. Ankara,kendi kutlu toğrağında yatan kendi evliyaları' nın mânevî kanatları altında kıyamete kadar bizim olacak bir kent..
Elbette, Onur Bilge' nin bu yazısında isimlerini zikrettiği gönül mimarlarından başka da evliyâlar ve ufuk insanlar bulunmaktadır. Ayaşlı Bünyamin meselâ... Ve Hacı Bayram-ı Veli' nin talebeleri...
Aceleyle birkaç yerde "tashih hatası" gördüğüm yazınız gerçekten güzeldi. Beni, senelerin paslı-dişli çarklarından alıp, doğduğum, gençliğimin geçtiği o kutlu, o mübârek yöreye ve 17 yıl araştırdığım Hacı Bayram-ı Veli ve talebelerinin yanına götürdü. Çok teşekkür ediyorum.
Yazınızda, bir menkıbe ve nakli bilgiler yerine, size has, kıvrak ve heyecanlı kaleminizi raksettirerek kendinizden anektodlarla bir üslup geliştirmiş olmanızı da ayrıca tebrik ediyorum.
Saygılar, selâmlar...
Yazınızı büyük bir zevkle okudum.Onları varlığına kalben
inananlar onları görürler.Allahın salih kullarındandırlar.Yeri
geldiği zaman allahın izniyle görüyorum ve o gün o zatlara
yasin okuyorum.Unutmayalım ki onları dualarıyla ayaktayız.
Sizin bu tür konuya iten her neden ne ise çok güzel bir vesile Allaha emanet olun.Puanım tam