- 494 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM, YÜZÜN GÜLSÜN !(2)
Çevreyi bilmedikleri için yurdun güvenlik görevlisinden yardım istediler. Ne de olsa buranın yabancısı değildi ve doğru dürüst yemek yiyebilecekleri yerleri bilirdi. Güvenlik görevlisi devamlı yemek yediği bir esnaf lokantasını tarif etti. Hatta bir kâğıda da kroki çizerek ellerine verdi.
Caddeye çıktıklarında mesai bitimine rastladıklarından olacak ki trafikte bir yoğunluk başlamıştı. Korna sesleriyle, araçların trafikte hareket halindeyken çıkardıkları sesler birleşince uğultu şeklinde bir gürültü kirliliği sarmıştı ortalığı. Caddeden karşıya geçerek, otobüs durağına geldiler. Gidecekleri lokantaya otobüsle gidiliyordu. Durağa geldiklerinde durağın çok kalabalık olduğunu gördüler. Sıraya girerek otobüsün gelmesini beklemeye başladılar. Tam da o sırada otobüs durağa yanaştı. Kalabalık birden bire hareketlendi. Öndekiler daha otobüse binemeden, arka sıradaki insanlar , öndeki insanları iterek kapıdan içeriye hücum ediyorlardı. Otobüste binecek yer kalmamıştı. Son yolcu kucağındaki bir bebekle binmeye çalışan bir hanımdı. Tam binerken, şoförün dikkatsiz hareketiyle kapanan kapının arasında sıkıştı kaldı. Kadın annelik içgüdüsüyle bebeğini içeri doğru bir top gibi fırlatıverdi ve son anda kurtardı . Ne olduğunu anlayamayan minik, hıçkırıklara boğulurcasına ağlıyordu. Genç kadın ise sıkıştığı yerden kurtulmaya çalışıyor, çektiği acının etkisiyle feryat ediyordu. Şoförün şaşkınlığı geçince, önce otobüsü durdurdu ve ardından da kapıyı açmaya çalıştı. Fakat aksilikler peşini bırakmıyor, kapı bir türlü açılmıyordu.
Bu şekilde olmayacağını anlayan içerideki bazı yolcular hemen yardıma koştular. Hep birlikte camları kırarak kapıyı açtılar. Kadın şanslıydı. Ufak tefek yaralarla atlatmıştı bu tehlikeyi. Şoför ise korkudan beti benzi atmış bir şekilde oradan oraya koşturuyordu. Ambulans çağrıldı ve annesi ile bebeği bindirilerek hastaneye gönderildi. Gülsüm bu olayı şaşkınlık ve korku içinde seyretmişti. Gelir gelmez büyük kentlerin sorunlarıyla karşılaşmıştı. İçinde bir ürperti hissetti o an. Kemal gidince bu şehirde tamamen yalnız kalacaktı. Memleketinde bu tür olaylarla karşılaşmamıştı. Kemal, kız kardeşine bakınca yüzündeki endişe dolu ifadelerini fark etti. Sonra hiçbir şey olmamış gibi davranarak yoldan geçen bir taksiyi çevirdi. Bindiler ve lokantayı buldular.
İçeriye girdiklerinde cam kenarındaki bir masaya geçtiler. Garsonlara siparişi verdikten sonra ikisine de bir suskunluk çökmüştü. Yemeği yedikten sonra, hesabı ödeyerek kalktılar. Civardaki alışveriş merkezlerine doğru yürümeye başladılar. Gülsüm ‘ ün eksik kalan ihtiyaçlarını da aldıktan sonra yurda döndüler. Gülsüm ‘ ü bıraktıktan sonra gece otobüsüyle geri dönecekti Kemal.
Kemal üzüntüsünü saklamaya çalışarak, arkasını dönmüş, Kız kardeşinin inmesini bekliyordu kapıda. Ayrılık vakti gelmişti . Belki de uzunca bir süre görüşemeyeceklerdi. İki kardeş kapıda uzunca bir süre birbirlerine sarıldılar. Gülsüm , gözyaşlarını tutamamıştı yine. Küçüklüğünde de aynıydı. Kemal ise bütün dirayetini kullanarak karşı koyuyordu gözyaşlarına. Ağabeyinin arkasından el salladı bir müddet. Ve odasına çıktı.
Artık tek başına ve ayaklarının üzerinde durmak zorunaydı. Eşyalarını çıkararak yerine yerleştirmeye başladı. Hem ayrılığın hüznünü atarım diye düşünmüştü . Tam o arada içeriye iki tane genç kız girdi. Kahkaha ve gürültüyle girdiler odaya . Çok rahat görünüyordu hareketleri. Odaya girdiğinde ise yatakların üzerinde eşyaları görünce kalanlar olduğunu düşünmüştü.
Gülsüm ‘ ü odada görünce bir an sustular ikisi birden. Sonra içlerinden uzun boylu, sarı saçlı, mavi gözlü ve zayıf olanı Gülsüm ‘ ün yanına gelerek,
“ Merhaba, hoş geldin. Ben Müjde! “
“ Hoş bulduk. Ben de Gülsüm. Memnun oldum “
Arkaya döndü ve arkadaşına baktı. Arkadaşında hiçbir tepki yoktu. Odaya girdiğinde gülen yüzü birden bire asılıvermişti.
“ Bu da arkadaşım Yeliz “
Gülsüm, konuşmakla konuşmamak arasına tereddüt etti ve kısık bir sesle
“ Memnun oldum “
Yeliz’ e fark ettirmeden iyice bir süzdü Orta boylu ve zayıf sayılırdı. Onun gözleri de elaydı. Ve güzel bir kızdı. Sadece gözleri Müjdenin gözleri gibi sevgiyle değil,biraz kıskançlıkla bakıyordu. Hoşlanmamıştı Yeliz ‘ den. O da sanırım Gülsümden haz etmemiş ve yaralayıcı gözleriyle daha keskin bakıyordu ona.
O akşam eşyalarını yerleştirdikten sonra biraz sohbet etti Müjdeyle Çok sıcak kanlı bir insandı. Hemen kaynaşmışlardı. Uykuları gelince de yatıp uyudular. Gece yarısı bir sesle uyandı Gülsüm. Bir kadın sesiydi. Ağlıyordu. Başını yataktan kaldırdı ve sağına soluna baktı. Yeliz yatağında kıvrılmış ve üzerindeki battaniyeye sıkıca sarılmış ve uykusunda hıçkırıklarla ağlıyordu.
“ Anne ! Anne ! ne olursun bırakma beni. Lütfen. Üzmeyeceğim seni bir daha . ! “
Gülsüm uzun bir süre seyretti Yeliz ‘ i. Epey bir ağladıktan sonra sustu ve sakinleşti. Daha iyi anlamıştı arkadaşının bakışlarındaki o ifadeyi. Özlem çekiyordu veya annesi ölmüştü . Yada ayrılmak zorunda kalmıştı. Ona daha anlayışlı davranması gerektiğine karar verdi.
Ertesi sabah kalktı ve hemen hazırlanarak okuluna gitmek üzere yola çıktı. Oda arkadaşlarını görememişti. Odada yoklardı.Heyecandan kalbi duracaktı sanki. Fakültenin dış kapısına geldiğinde kalbinin atışlarını saydı . Öyle hızlı atıyordu ki, yanından geçen diğer öğrenciler bile duyabilirdi. Fakülteden içeri girdi ve oradaki görevliye bölümünü sordu. Onun yönlendirmeleriyle ders salonuna doğru yöneldi. İçeriye girdiğinde sadece üç kişinin sınıfta olduğunu fark etti. Çekingen bir ifadeyle içeriye girdi. Başıyla hafif bir selam vererek, karşısındaki kişilerin tepkisini anlamaya çalıştı. Onlarda aynı tedirginlikte olacaklardı ki onlar da aynı şekilde selam verdiler. Sonra bir sıraya oturdu. Zaman geçtikçe salon dolmaya başladı. En sonunda öğretim görevlisinin gelmesiyle salon kapısı kapandı. Gülsüm’ ün hayatında bambaşka ve yeni bir dönem başlamış oluyordu.
İlk dersleri Psikoloji’ ye giriş dersiydi. Çocukluğundan bu yana hep psikolog olmak istemişti. Ve bütün gayretini ve çabasını göstererek dört sene sonunda hayaline kavuşacaktı. İnsanları anlamaya çalışırdı ve çoğunlukla da onlarla barışı sağlardı. Hiç kimseyle kavga etmemişti bugüne kadar. En sinirli bir kişiyi bile sakinleştirirdi. Bu yüzden de doğru mesleği seçtiğini düşünüyordu.
“Psikolojiye giriş “ dersinin öğretim görevlisi sınıfa girdiğinde önce kendini tanıttı ve öğrencileriyle tanıştı. Dış görünüşü itibariyle sert ve kararlı bir görünüşü vardı. Çok güzel giyinmişti. Kelimeleri seçişsi ve diksiyonu çok düzgündü. Gülsüm konuşmaya başlar başlamaz çok sevmişti hocasını. Ders yapmamışlardı o gün. İl gün olması nedeniyle, tanışma faslından sonra memleket meselelerini ele almışlardı sohbet havasında.
O gün diğer dersleri de o şekilde geçti. Tanışıldı ve sınıfındaki arkadaşlarıyla kaynaşma çabalarıyla geçti. Dersler bittikten sonra otobüse bindiği gibi yurduna doğru yola çıktı. Yorulmuştu epeyce.
DEVAM EDECEK !
16.06.2009 Nermin KAÇAR