HUZUR SENDE GİZLİ
Varlığın huzuru veriyor bana. Desen ki senin için huzur nedir diye, yorgun geçen bir günü ardında herkesten uzak bir mekanda senin gözlerinin gerisine bakarak ve sana şiirler okuyarak bir fincanda kırk yıllık hatırı saklayan kahvelerimizi varlığınla yudumlamaktır sevgili. Huzur mu? Huzur senin varlığını hissetmek…
Mekanlar sıksa da ruhumu, açılamasam da engin denizlere ıssız odaların havasız köşelerinde, her nefeste seni hissetmek hayatın en güzel duygusu biliyor musun? Özlenmenin tadını bilmesem de, sensizliğin ortasında ve sensizliğim ağır bastığında, hasretinden prangalar eskiten bu pis sakallı sefil şairin seni nasıl özlediğini bir bilsen. Özledim. En çok ta senden ayrı değil de, senin yanı başındayken özledim, gözlerinin gerisine bakamasam da uzun süreli, baktığım anlarda güzel gözlerindeki okyanuslarda alabora olsam da, özlemenin tadını çıkardım varlığını yaşadığım anlarda. Huzur buldum. Şiirler okudum sen yokken, gözlerimi diktim gökyüzünün en parlak yıldızına, seni gördüm ve ben hayalinde olsa sana şiirler okudum. Gözlerimi kapattım, bir evin balkonundaydık, sen dizlerimin üzerinde yatıyordun, ben sana mısralara gizlediğim seni anlatıyordum, gözlerin kapanıyordu ağır ağır saçlarını okşarken, yanaklarının sıcaklığını taşıyordu dizlerim ve ben teninin sıcaklığını hissederek hücrelerime kadar, huzur buluyordum sevgili. Sen bilmesen de, seni kendine saklayan egoist şehirlerin ortasındayken, şehir ışıklı elbisesini giymiş ve büyülemişken seni, benden çalarken zaman, seni ne çok sevdiğimi anlattım ben sensizliğime bile… Ve bir yerlerden duydum sesimi, hangi şehirde, hangi memleketten yankılanıp geliyordu sesim, ve sen vardın sesimin hüznünde gizlenen, aşkı yeni tanıyan bir kızın toy düşleri vardı sesimden geri kalan gerçeklikte ve seni kendimi sakladım ben hüznümde, sesimde bile. Sen istediğin kadar bilme, görme, duyma, gelme! Çekeceksem bu acıyı, sensizlik hükmümse hayatın bana karşı verdiği ve kaderin kalem kırdığı ben olacaksam sensizliğin hücresinde hapis olarak yatan, yatarım gülüm. Ne yapsalar da hayalini alamazlar bende, gerçekliğini çaldıklarını, kendilerine aldıklarını düşünseler de.
Kalbim çok temiz biliyor musun? Aylar öncesinde zamansız bir mekanda küçük bir dua etmiştim sensizliğimi yaşarken sana dair. O kadar yoğundun ki, yağmur damlaları dolmuştu gözlerine ve yüzünde buruk bir gülümsemeyi gördüm ben. Yüreğimin kanadını kırdım o an. Senden başkasına uçmasın istedim ve kırdım iki kanadını da yüreğimin. Yaradan temiz kalpli olanların dileklerini geçte olsa kabul edermiş sevgili. aynı mekanda iki kaçaktık kendi oyunumuzda, bakışlarımız kaçaktı dar mekanlarda, sevmelerimiz gizliydi ibadetimiz gibi, ve yollarımız ayrıydı hayatta oynayan insanların yanında… Sen benden önce yol alıyordun uzun yollarda, ben ardından takip ediyordum seni. Adım gibi biliyorum, beni hissediyordun ardına bile bakmasan da. Karanlık çöküyordu üstümüze ve sen çıkmaz bir sokakta alıyordun soluğu, karanlıklara gizliyordun ruhunu ve ben biliyordum beni beklediğini. Adım adım sana gelirken, kanadını kırsam da yüreğimin, kafesinden çıkmak istercesine çırpınan bir kuş gibi oluyordu. ve bir çift el çekiyordu yorgun bedenimi karanlıklara. Gözlerindeydim, yıldızlar gibi yanıyordu. Kayıptım ben sende sevgili, dudaklarında gizlediğin volkanlar bana kendime getiriyordu. Yaşadığımı ve her şeyin bir hayal olmadığını hatırlatıyordu bana ve sonra yine seninle beraber, el ele kimseleri umursamadan yol alıyorduk. Gece şahitti sadece. Yağmur yağıyordu sevgimize ağlarcasına ve biz mutluluk denizlerini kurutuyorduk ateşimizle. Ellerin ellerimdeydi, sahiplenmesini istemediğim sahipsiz kimlikler değil de beni sen sahiplenmiştin sevgili. huzur doluydum ben. Her ne kadar hayal de yaşansa da bu anlarlar. Beni bir tek senin hssettiğini bildiğini düşündükçe rahatlıyordum ve can buluyordum acılarla üstüme gelecek olan yeni bir güne karşı. Ay gidiyordu ve sen kalıyordun o gece. Sonrasında geceyi ikiye böldü mutluluk çığlıklarımız ve sırılsıklam bir ruhla kulağına fısıldadım seni kendime saklarken söyleyemediğim tüm kelimeleri. Sana diyemediğim ne varsa hepsini söyledim. “Canım” dedim sana, “Bitanem” dedim ve her şeyden önemlisi o kutsal iki kelimeyi fısıldarken kulağına, yanağıma bıraktığın volkanlar ödülüm oluyordu ve sen ne zaman öpsen beni hayatında ilk defa utanıyordu bu deli adam. Ufuklarımın sınırları yok sevgili, bilirsin fantazyamdaki derinliği ve seni nasıl mutluluk sarhoşu edeceğimi bilirsin sevdamla ama neden yokluğunla cezalandırıyorsun bu fakir ruhumu. Ben seninle zenginim anlamıyor musun? Seni düşündüğüm her an, yanımda seni hissettiğim her dakika, hayalinle geçirdiğim her zaman ben Karun kadar zenginim sevgili. Şükrediyorum yaradanıma, sevgisiyle kendisini saklayacağım bir ruh nasip etti bana. Şükürüm sensin, ibadetim sen, sevgimsin dilimden düşmeyen, yüreğimde eksilmeden çoğalan kalabalıklığımsın sen.
Hayatta seviyorum diyen kim varsa, ya canımı aldı, ya sırtımdan vurdu ve ben bunu çok yakın bir zamanda tekerrür edercesine yaşadım. Hayır, yeni öğrenmedim insanların hayat sahnesinde amaçlarına ulaşmak adına insanların ruhlarını kullanırcasına sahip olurken oyunlar oynadıklarını. Nedense, bu sefer üzülmedim. Baktım, canım diyen insanlar yoktu yanımda, sağımda seni görüyordum, solumda sen, hissettikçe varlığını canımı acıtamadılar. Senin dışında hepsinin yalan olduklarını öğrendim tekrardan… Seni daha çok sevdim sevgili; çünkü ben menfaatsiz sevdim seni, sen sınırlamadan sevdin beni. Ama şunu unutma sevgili. Bu ruh gün yüzüne çıkmayı sevmez, yüreğinde gizlediğin kızıl saçlı, mavi gözlü küçük çocuğun gelecekte gelin olma hayallerinin içindeki çeyiz sandığının dibindeki karanlıklarda sakla beni. Huzur varlığında gizli. Seni seviyorum.
BAKİ EVKARALI