- 476 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM, YÜZÜN GÜLSÜN !
Hayatında ilk defa memleketinden çıkmıştı. Otobüse bindiği anda çok garip hissetti kendini. Sanki boğazına bir şey tıkanmıştı ve yutkunmak istedikçe daha fazla tıkatıyordu. Sakinleşmeye çalıştı. İçinden kendi kendini sakinleştirecek şeyler düşünmeye çalıştı. Başarılı da olmuştu bu esnada. Koltuğuna büzülmüş, etrafındaki insanlara, ürkek bir kedi tavırlarıyla bakıyordu. Otobüsün kalkma saati neredeyse gelmek üzereydi. Yolcular bir telaş içinde hareket ediyor, içeriye girenler ise yanlarına aldıkları eşyalarını yerlerine yerleştirmeye çalışıyorlardı. Gülsüm ise erkence yerine oturarak etrafındaki insanların bu telaşını ürkek ve çekingen gözlerle izlemekteydi. Önündeki koltukta oturan orta yaşın üstünde, göbekli ve kel bir adam, yakın gözlüklerini takmış, elindeki gazetesini açmış, köşe yazılarına pür dikkat bakıyor ve arada da kınarcasına başını iki yana sallıyordu.
Onun yanında oturan genç ve güzel bir hanım, yaramaz, yaramaz olduğu kadar da sevimli olan afacanı sakinleştirmeye çalışıyordu. Dışarıda yaşlı bir kadın, yaşlı gözlerle içeriye bakarak, el sallama gayretindeydi. Gülsüm, etrafındaki insanları seyretmeye dalmışken, ağabeyinin gelip yanına oturduğunu bile fark etmemişti.
“ Gülsüm ! Nerelere daldın yine “
“ İnsanları seyrediyordum Ağabey ! “
“ Kardeşim, senin için yepyeni bir yaşam başlıyor. Yaşadığımız şehir ile gideceğin yer arasında çok fark var. Çok dikkatli ve insanlara temkinli davranman lazım. “
“ Yok ağabey. Dikkatli olurum tabii de. Onlar da insan, ben de insanım. Ne zarar göreceğim ki.! “
“ Gülsüm! İnsanlar hem melektir, hem de şeytan . Sen bugüne kadar kendi çevremizde yetiştin ve tanıdığın insanlardı. Ben bile erkek olmama rağmen ancak askerlikte çıktım evden. Öyle şeylerle karşılaştım ki. Anlatmaya kalksam roman olur. “
“ Haklısın ağabey, dikkatli olurum. Senin bu söylediklerini unutmayacağım. “
“ Ol kardeşim. Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin. “
“ Tamam ağabey “
Otobüs hareket ettiği anda yine evinden çıktığı uygularına tekrar döndü Gülsüm. Tam on sekiz yaşınaydı. On sekiz yılın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Abisiyle çocukluğunda yaşadığı anıları aklına geldi. Birbirlerini çok severlerdi. Hem kavga ederler, hem de çarçabuk barışırlardı. En çokta sofrada olurdu kavgaları. Olmadık bir sebepten kavga çıkartırlardı. Babaları sinirlenir ve ikisi de nasiplerini alırlardı azardan. Annesi ortalığı sakinleştirmeye çalışırdı. En çokta kızın ve oğlun münakaşası hâkimdi. Bir sorun olduğu zaman “ kızın şöyle yaptı “ “ kızına olsa şöyle yapardın “ “ oğlun bunu yaptı” “ tabi oğluna yaparsın “ gibi didişmeler olurdu. Şimdi onlar aklına geldikçe, dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme belirdi.
Otobüsün yoldaki kasislerle sarsılmasının ve gerginliğinin etkisiyle uyuyup kalmıştı Gülsüm. Başı yana eğilmiş, yanında oturan Kemal’ in omzuna yaslanmıştı. Kemal uzun bir süre hayranlık ve sevgiyle baktı kardeşine. Onu çok severdi. Sevgisini göstermek istemezdi nedense. Çok güzeldi Gülsüm. Bembeyaz yüzü , ona yakışan ela gözleri ve kumral saçlarıyla uyurken meleklere benziyordu. Bakmaya doyamadığı kardeşi için endişeleniyordu aslında Kemal. Ama onun geleceği içinde elinden geleni yapmıştı bugüne kadar. Onun okumasını ve ayakları üstünde durmasını istiyordu. Bugüne kadar da hep onun için destek olmuştu. Kızların okuması pek nadirdi memleketinde. Okuyanlar neredeyse parmakla gösterilecek kadar azdı. Kemal imkânı olduğu halde okuyamamıştı. Ticaret yapmak daha cazip gelmişti ona. O seçimini bu yönde kullanmıştı. Şimdi ise hayatından memnun sayılırdı. Ama kardeşinin okuyup bir meslek sahibi olmasını istiyordu. Bütün tepki ve kınayıcı davranışlara karşı o korumuştu kardeşini.
Gülsüm, üniversiteyi kazanınca havalara uçmuştu neredeyse. Kaydını yaptırmıştı kendi elleriyle. Yurt işini de halletmişlerdi . Artık yepyeni bir yaşama doğru yelken açacaktı Gülsüm. Gözleri sulandı. Evde onun eksikliğini hep hissedecekti.
Bu düşüncelerle Kemal ‘ de uyudu. Muavinin omzunu dürtmesiyle uyandı. Gelmişlerdi. Yolcular yine bir telaşe içineydi. Kimisi uykudan uyanmanın mahmurluğuyla etrafına boş gözlerle bakıyordu. Murat hemen Gülsüm ‘ ü uyandırdı.
Eşyalarını bagajdan alarak terminalin dışına çıktılar. Murat bir taksi çağırdı ve eşyaları taksiye yükledikten sonra yola çıktılar. Yurdun önünde indiler. Eşyaları yere bırakan şoför, ücretini aldıktan sonra gitti.
Gülsüm hemen meraklı gözlerle etrafını süzdü. Kocaman ve katlı binalar vardı etrafında. Kaç kat oluğunu saymaya kalktı ama bir türlü saymayı beceremedi.
“ Hadi Gülsüm ! “
“ Tamam ağabey “
Kapıya geldiklerinde kapalı olan kapıyı güvenlik görevlisi açtı. Sonra onları aradaki salona aldı. Az ilerisinde bir kapının üstünde “ Müdür “ yazıyordu. Kemal eşyaları bir kenara bıraktıktan sonra Gülsüm ile birlikte odaya yöneldi.
Kapıya geldiğinde kapıya vurdu.
“ Girin “
“ Merhaba efendim. Kızkardeşim yurdunuza yerleştirildi. Onu getirmiştim. “
“ Buyurun lütfen ! oturun . Adı neydi.?”
“ Gülsüm TÜRK”
Müdür önünde duran listelerden adını kontrol etti ve
“ Tamam kızım. Yerleşebilirsin. Hayırlı olsun okulun ve yurdun. Aramıza hoş geldin. “
“ Hoş buldum efenim. “
Kemal’ i üst kata almamışlardı. Gülsüm eşyalarını odaya bıraktı ve tekrar ağabeyinin yanına indi. Akşam yemeği zamanı da gelmişti. Müdürden izin alarak dışarı çıktılar.
DEVAM EDECEK