- 517 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞASIN ÖĞRETİM !
Eğitimin geniyle oynandı, yok edildi artık. Yaşasın tek başına aksak öğretim.
Okulda, üniversitede, fabrikada, hastanede ve daha birçok yerde. Sanatta, kültürde, inançta. Evde, mahallede, beldede, kentte ve ülkede. Yaşasın tek başına öğretim.
Bilgi, birikim, beceri, yetenek ve tecrübe, hatta duygu eksikliğini gidermek demek olan EĞİTİM artık tamamen terkedilmiş, yok edilmiştir.
Sadece bilgi eksikliğini gidermek olan topal öğretime yükledik insanlığı, yaşamı, sağlığı, sanatı, bilimi, dünyayı.
Öğretmeyi; bilgisi olan yapabilir, öğretebilir. Nazaridir, yani teoridir, yani sadece kitaptır.
Eğitmeyi ise; bilgisi, birikimi, becerisi, yeteneği, tecrübesi ve dahası bütün hırslardan arınmış, sadece insana, insanlığa hizmet amaçlı dahiler, dehalar yapabilir ancak. Birikimdir, özveridir, sabırdır, empatidir, kendinden vermektir. Eğiten ve eğitilenin haz alması, mutlu olması, mutlu etmesi, üretken olması, vermesidir. Ürettikçe mutlu, verdikçe mutlu olmasıdır.
Ürettiği bilim insanıdır. Ürettiği medeniyettir. Ürettiği mutluluktur. Ürettiği insandır.
Verdiği ise; insana, insanlığa hizmet ilkesidir, gerektiğinde almadan vermeyi prensip ettirmesidir. Her şeye rağmen önce insan dedirtmektir.
Bütün üniversiteleri en iyi derece ile bitirmiş olan kişi dahi eğitim almadıkça hep teoride kalacaktır. Okuduğu, öğrendiği ile gerçek yaşamda karşılaştığı işinin, yaşamının, şartlarının hiç de kitapta öğretildiği gibi olmadığını görecektir. Kitap başka, gerçek başka ikilemi arasında sıkışacaktır.
Her şeyi usulüne uygun belgelemekle işini yapmış olacaktır. İnsanlara öyle öğretecektir. Sağlığımızı öyle koruyacak, düzeltecektir. Teknolojik ve medeni yaşam getirecektir. Vermeden almak, almazsa asla vermemek prensibi olacaktır.
‘’Duygu, insanlık da neymiş. Çalış sen de kazan. İşlerini kimseye minnet etmeden gör. Kimseden bir şey de bekleme. Materyalin varsa kendin için harcarsın, rahatın için kullanırsın. Yok öyle paran pulun olmadan hizmet beklemek…’’ gibi gerçekler felsefesi olacaktır.
Asık yüzler, öfkeli insanlar, sabırsızlık, tahammülsüzlük, anlayamamak, anlaşılamamak, kabullenilmiş mutsuzluk, sevgi, saygı, ilgi eksikliği ve daha birçok duygular, davranışlar içinde bocalayan, sıkışan, cebelleşen bireyler ve oluşturdukları toplumlar.
Kazandıkça ve harcadıkça mutlu olanlar, onların mutlu olduğunu düşünenler ve onlara imrenip, onlar gibi olmaya imrenip kendisini terk edenler. Düşüncesi başka, yaşantısı başka kişiler. Hayali başka, kabullendiği yaşamı başka kişiler. Hep gibi, gibi… yaşayan kişiler.
Bazı büyüklerimiz, ‘’eskiden böylemiydi…’’ diye tam söze başlayacakken, koro halinde bir ses tepkisiyle karşılaşacaktır, geleceğin ihtiyarları tarafından;
‘’İhtiyar, hangi çağda yaşıyoruz. Sen karışma, sus, otur işte. Son demlerini yaşıyorsun zaten. Artık çağ atladık. Sizin zamanlar çağdışıydı, kabul et artık. Biz her şeyi yeniden, yeni baştan öğreniyoruz! Bak her şey teknolojik oldu. Sizin zamanınızda bunların hangisi vardı. Değerini de bilmiyorsunuz. Eskiden böyle miydi deyip duruyorsunuz ha bire. Makine, elektronik ve robot çağındayız artık, modernleştik artık.’’
Ne güzel! Tadından yenmiyor nedense!
Fazla yazmaya, örneklemeye, iç karartmaya gerek var mı bilmiyorum?
Ya da -eskiden şöyleydi, böyleydi deyip de- çağdışı olmaya gerek var mı bilmiyorum? Azıcık düşünelim istedim sadece.
Eğitimin geniyle oynandı. Yok edildi.
Yaşasın sadece topal kalmış öğretim.
Sevgiyle kalın. Saygılarımla. Haluk KALKAY
NOT: Özellikle üniversite sınavlarının yapıldığı gün yazıp, paylaştım.