- 2915 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEYTANLA TANIŞTIĞIM GECE (Belki rüya,belki bir hayâl ürünü,belki de...)
Eylül mehtâbının Kalamış Koyu’na kartpostallık görüntüler sunduğu ılık bir güz gecesiydi.
20 li yaşlarımdaydım ve o yaşların toy yüreğimde, taze yaşanmış bir gönül kırıklığını, dünyanın sonu sanıyordum. Sigaraya dana yeni yeni başlamıştım, yâni, tiryâkilikte de toydum. Kaçak sigara olayı henüz yaygınlaşmamıştı ve yerli sigaralar da filtre ile tanışmamıştı. Bütçeme de uygun olan Bafra sigarasının, hele kibritle yakıp da, o ilk nefeste karpit kokusuyla karışık çektiğim dumanına bayılıyordum. Ve böyle efkârlı zamanlarımda, bayılıyordum sigarada teselli aramaya...
O gece inin-cinin kalmadığı geç bir saatte Kalamış Koyunun, o zamanki bâkir kumsalına gittim. Maksadım mehtabı, denizi seyretmek, hafif rüzgârla gelen iyot kokusuyla beraber sigaramın dumanıyla mest olup derdimi unutmaya çalışmaktı...Kumsalda gerçekten hiç kimse yoktu.
Önce makosenlerimi ve çoraplarımı çıkarıp, pantolon paçalarımı biraz katlayarak, bir-iki adım yürüdüm denizin içine doğru, ellerime doldurduğum serin ve tertemiz suyu yüzüme, başıma vurup biraz serinledim.Sonra da biraz geri çekilip bırakıverdim kendimi kumların üzerine. Hemen bir sigara çıkartıp paketten, keyifle çaktım kibriti...Oooh, o ilk nefes ne de iyi gelmişti...
Sigaramdan henüz kaç nefes çekmiştim bilmem, arkamdan, kumlarda bir hışırtı, bir ayak sesi duydum. Daha başımı çevirip bakmama fırsat kalmadan, kumları üzerime savururcasına, âdeta koşarak o geçti yanıbaşımdan.
İlk görebildiğim kadarıyla orta yaşlarda bir kadındı ve her halinden ya çok kızgın ya da çok üzgün durumda olduğu anlaşılıyordu. Âdeta kendini dağıtmış gibiydi.. Doğru denizin kıyısına gitti ve hiç beklemeden birer birer giysilerini çıkartmaya başladı, deli gibiydi. Beni görmemiş olması mümkün değildi. Mehtap yeterince aydınlatıyordu kumsalı ve benim hemen yanıbaşımdan geçmişti. Çıkarttığı her giysiden sonra, ayın mavi ışığı bir başka güzelliğini aydınlatıyordu vücudunun...Önce, saçları, sonra göğsü, karnı,bacakları...Ben, ipnotize olmuş gibi izliyordum bu şâhane görüntüyü.
Taa ki sigaramın izmariti parmaklarımı yakana kadar...
O, tamamen çıplak vücudunu, gecenin mahremiyetine ve benim gözlerime emanet ederek, kalçalarını hoplata hoplata, sıçrayarak koşuverdi denize...
Ve mehtabın gecemavisine boyadığı suların içine atıverdi kendini...
Aradan ne kadar zaman geçti, ben ardarda kaç sigara daha yaktım şaşkın bir uyku hali içinde, bilmem, arada suyun üzerine çıkan siluetini görüyordum, yakamozlar parlıyordu vücudunun görünen yerlerinde hep, ya da bana öyle geliyordu...Unutmuştum gönlümdeki yangını, şimdi tanımadığım yeni bir ateş düşmüştü içime...Nasıl kıskanıyordum o an yakamozları, vücudunun en güzel, en mahrem yerlerine fütursuzca dokanabiliyordu onlar..
Sonra, eski Yunan Mitolojisindeki Venüs’ün sudan çıkış sahnesini seyretmeye başladım. Kumsala doğru attığı her adımda, vücudunun biraz daha aşağı kısımları parlıyordu ay ışığında. Attığı adımlarla, deniz, sanki onu bırakmak istemezmişcesine, yumuşacık dalgalarla geliyordu peşinden ve yakamozlar hâlâ ayrılamıyor gibi parlıyordu vücudunda...Kenara gelince bir an durdu, şöyle bir silkelendi, içimi gıcıklayan bir hareketle. Ay, sanki gözlerimden kıskanarak onun güzelliğini, o mavi ışığını giydiriverdi çıplak vücuduna. Şimdi mavi bir ışıktan bir heykel gibi duruyordu bir kaç metre ötemde. Başını iki yana sallayarak düşürdü kızıl saçlarını bembeyaz omuzlarına:
’ o kızıl saçlarını omuzlarına döktü,
geceme alev alev, kızıl bir bulut çöktü’
Sonra biraz kurutmak ister gibi vücudunu, hareketsizce durdu bir iki dakika.
Üzerindeki su damlalarında yıldızların aksi parlıyordu sanki.
Ayışığından,şeffaf ve simli bir giysi giymiş gibiydi çıplak tenine.
Ben, hareket yeteneğini kaybetmiş bir robot gibi, tüm vücuduma yayılmış bir duygunun dışında hiçbir şey düşünemeden, sadece sigara içerek seyrediyordum onu...
’sanki,gökkubbe birden Evrenden sökülmüştü
ve gökteki tüm yıldızlar, tenine dökülmüştü...’
Birden bana döndü, bir iki adım attı ve kısık bir sesle ’bir sigara verir misin’
dedi. Hemen, sigarayı vermek ve yakmak için doğrulmak istedim. Eliyle hafifce iterek omzumdan, doğrulmama mani oldu ve âni bir hareketle uzanıverdi yanıma, sigarayı paketten çıkartmama dahi fırsat vermeden, elimden benim içtiğim sigarayı aldı, bir iki nefes çekti, sonra gömdü kumlara...Islak kolunu göğsüme uzattığını hatırlıyorum.
...........................
Uyandığımda, şafak sökmek üzereydi, Kalamış koyuna buram buram, sabahın taze kokusu sinmişti denizden gelen iyot kokusuyla beraber..
Etrafımda hiç kimse yoktu.
Bir an neler olduğunu hatırladım. Her halde bir rüya görmüştüm ve şeytan girmişti rüyama...Evet bu kesinlikle bir rüyaydı. Göğsümde kıpkırmızı bir tırnak çiziği ve yanıbaşımda hafifce rujlanmış bir sigara izmariti bırakan bir rüya.... Ve, o mutlaka Şeytan olmalıydı...
ÜNAL BEŞKESE
YORUMLAR
O Mükemmel bir kadınmış, size yürek acınızı unutturmuşşş. neden şeytan olsun..... o bir melek olamazmıydı.. Gerçi Şeytanda bir melek ama ....yok yok o bir Melekmiş size mutluluk veren ve ilk izleri bırakan........ Güzel deneme ve çokda başarılısınız siz değerli Hocam tebrik ediyorum okumaktan keyf aldım.. saygılarımla.....