Gerçek Kız Hayal Peri..
Yalnızdı kız. Küçük de değildi artık. Sevebilecek kadar büyümüştü. Masal gibi yaşamak isterdi hayatını. Öyle de yaşardı.
Severdi kız; herkesin kötü dediğine iyi, ya da güzel dediğine çirkin demeyi. Farklı olmak için değildi bu, farklı bir yerden bakabilmek içindi. Kimse sormazdı neden diye, herkesin yerine sorardı kız.
Yorulmazdı çünkü küçüktü daha, enerjikti. Bilmiyordu henüz acı ne demek ve bastırılmış duygularının olması ne acı… Öğrenmesine çok da yoktu hani.
Asi olduğu kadar uysal, şirin olduğu kadar itici, sevimli olduğu kadar rahatsız ediciydi. Bakmak istediği gibi bakıyor görünür, kimseyi kendine yaklaştırmaz, kibirli bir hava yaratırdı kendine. Çevresinde onlarca arkadaşı olanlarla değil, yalnızlarla konuşmayı sever, kibirli olduğu kadar alçakgönüllü davranırdı. Herkesi sevmez, kendiyle konuşmaya layık görmez, en konuşulmaz denen insanlarla konuşur, uzun uzun muhabbet ederdi.
Nedendir bilinmez genelde güler, bilerek bakan ama bir şey bilmeyen, kendi tabiriyle “bildiğini zanneden ahmaklardan birini” görünce, gözlerine kara bulutlar inerdi adeta.
Çevresinde birçok kişi olmasına rağmen, “kalabalığın içinde yalnızım ben” derdi kendine. Kendi hakkında çok az konuşmasına rağmen, bir tek cümlesiyle, en derin sırlarına inilmesi için açık kapı bırakırdı. “İnebilene” derdi zaten hep, “Görebilene her kapı açıktır. İş görebilmekte”.
Bulmaca gibi konuşur, çözülmeyi beklerdi kız. Çözmeyi sevdiği kadar isterdi çözülmeyi, hep çözerdi ama çözülmeyi umutla, heyecanla, istekle beklemezdi. Kendinin tek olduğuna inanırdı bu dünyada ve başka bir dünya daha olmasını dilerdi hayalperestçe.
Dedik ya masal gibi yaşardı kız. Çünkü bu dünyanın gerçeklerle yaşamaya değer olmadığını düşünürdü. Henüz çocuk sayılacak yaşına göre çok düşünür, dünya üzerindeki çoğu hayvandan daha parlak olduğuna inanırdı.
İnsanların çoğunu hayvan olarak ele alır, öyle bakardı. Aklı ermeye başladığında ilk olarak öğrendiği şeylerden biri dünyanın yuvarlaklığı olsa da ikinci sıralarda hayvanlarla insanları birbirinden ayıran o kutsal özellikti: Düşünebilmek, mantık yürütmek. Çoğu düşünmüyordu bu yaratıkların. Öyleyse hayvandan ne farkları vardı. Onlara insan diyerek ‘insanlık onurunu’ lekeleyemezdi. Düşünmeyen her insana parlaklığını yitirmiş bir yıldız gibi bakardı. Onlar fazlalıktı. Herkes düşünse kendini garipsemezlerdi. “Tadına varsalardı eğer, ne lezzetli bir şey olduğunu bilselerdi…” derdi hep kız. Kimse dinlemezdi onu, inanmazlardı bu kadar enfes olduğuna düşünmenin, ciddiye almazlar, “başa bela almak” diye nitelendirirlerdi.
Bir masal yazdı kız. Kendisiydi başkahraman ve gerçek değildi hayat kadar. Masal bu ya bir peri indi gökten. Sıradan masalları sevmeyen kız, bir prens peri indirdi. Gerçek hayattaki gerçek kız gibiydi prens. Çözerdi kızı gerçek olsaydı. Erkek perimiz bir dilek hakkı verdi kıza. Masal kız gerçek olmasını istedi perinin. Masalda gerçek oldu peri. Bitirmek istemedi kız masalı, gerçek olmuş perisiyle konuşmak istiyordu.
Peri konuşuyordu hayal kızla, daha önce kimsenin konuşmadığı gibi. Peri değil insandı o, parlaklığını hiç kaybetmemiş, kendisi kadar ya da kendisi gibi parlak bir yıldızdı.
Sevmişti hayal kız gerçek periyi. Çözüyordu işte kızı ve kız zaten çözmüştü periyi. Masal bitmeli, nokta konmalıydı.
Bitirmek istemedi kız. Bitirmedi. Kız hep bir hayal, peri hep bir gerçek olarak kaldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.