- 929 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
KUŞTAN ALINAN DERS
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dışarıda acı acı öten bülbülün sesi, beni daha fazla tutamamıştı içeride. Kendimi dışarıya atmıştım. Bahar gelmiş, çimenler yemyeşil, bahçedeki çam ağaçları yeni sürgünler vermiş, henüz biçilmemiş çimenler hafif rüzgarda ahenkle dans ediyor gibiydi...
Temiz havayı, şöyle ciğerlerimi şişirircesine teneffüs ediyordum. Etraf çok güzel,havada tek bulut yok pırıl pırıldı.Yalnız bülbülün sesi farklıydı. Sanki keyif için ötmüyor gibi; sesinde bir çığlık, bir çağırma var gibiydi.
Etrafımı inceliyordum. Bülbül bahçe çitine konmuş, tuhaf tuhaf ötüyordu. Her zamanki ahenk yoktu sesinde. Çimenlerin ortasında bir kıpırtı gözüme ilişiyor, acaba yılan mı vardı? Belki yavrusunu yılanın yemesinden korkmuştur da, diye bir düşünce geçiyor aklımdan.
Dikkatlice kıpırtıya baktığımda, bir de ne göreyim, küçük bir yavru yuvadan düşmüştü. Demek ki zavallı bülbül acı çekiyordu. Onun için neşeli ötmüyor, yavrusunu almak için gücü yetmiyordu. Diye aklımdan geçirmiştim. Hemen yavaşça yavruya yaklaşmıştım. Bülbülün sesi daha bir acayipleşmişti.
Sanki bana ’karışma işime; bak sen kendi işine’ der gibi gelmişti bana. Ama ben bu sese hiç kulak vermemiştim. Yavruyu elime alıp , başımı çam ağacına kaldırırınca ,arada kalmış küçük yuvayı keşfetmek zor olmamıştı. Dikkatlice koymuştum yavruyu yuvaya.
İçim rahat huzur içindeydim.Çok iş yaptım; bir canlıya yardım etmiştim. Ben o an olmasaydım orada, belki bir kedi kapabilirdi küçük yavruyu. Dayanıp bahçe duvarına, huzur içinde etrafı seyre dalmıştım. Az sonra bülbül yuvaya dönmüştü. Sesi daha bir sertleşmişti. Sanki birini azarlıyor gibiydi.
Ama hiç alınmamıştım üstüme. Ben sadece sana yardım etmiştim. ’Zalim kedinin elinden kurtardım yavrunu. Bu çıkışman kimedir ya bülbül? Yeter ettiğin figan, şöyle güzelce öt de, şu baharda içim huzur dolsun.’ Diye söylenmiştim içimden.
Zaten dışımdan söylensem beni anlar mıydı acaba? Bülbül yuvadan fırlayıp karşı duvardaki çitin üzerine konmuştu. Bir süre orada o garip ötüşü devam etmişti. Sonra tekrar çırpınarak yuvanın üzerinde uçmaya devam etmişti. Ben biraz şaşkın, biraz merak olacakları seyre dalmıştım.
Bir bülbül ve yavrusu ne yapmaya çalışıyor, diye bakarken, yavru kuş tekrar düşmüştü yuvadan; ama bu sefer yere değil de, küçük çam dalları arasında kalmıştı. Tekrar yuvaya doğru yürümek için bir adım atmıştım ama; içimden bir ses beni durdurmuştu.
’Dur, sen karışma! Sokma burnunu her şeye, kuş da olsa onlar bir aile, dur bekle, seyret.’ Demişti bana. İçimdeki sese uyarak geriye çekilmiştim. Ama; merakım katlanmıştı sanki, birden karar vermiştim, seyredecektim olacakları.
Bülbül çamın üzerine tekrar konmuştu. Sanki bağırıyor, azarlıyor, ara sırada yalvarır gibi ötüyordu. Küçük yavru dal arasında durmadan sıçrıyordu; ama bir türlü çıkamıyordu. ’O da ne? Çıktı!’ Çamın uç noktasına doğru çıkmıştı. Bülbülün sesi ahenkle ötmeye başlamıştı, sanki kutluyordu yavrusunu... Bir süre benim gibi seyretmişti yavrusunu .
Sonra uçup bahçe çitinin üzerine konmuştu. Zavallı yavru tüm çabalarına rağmen uçamıyor,çırpındıkça dala geri düşüyordu. Annesi ara sıra yanına gelip tekrar uçuyordu. ,böylece bir yarım saat geçmişti. Son bir gayret; uçmuştu yavru. Tam ben aferin diyecekken düşmüştü çitin kenarına tekrar.
Eyvah şimdi ne yapmalıydı? Kuş gelip yanına konmuştu tekrar. Sıçrayarak çitin üzerine çıkmıştı ama; yavru ne yapsa nafile olmuyordu. Bütün çabaları boşa gidiyordu. Her sıçrayışta ancak yirmi santim yükselebiliyordu. KUŞ pes etmiyor, yardım da etmiyordu.
Karşıdaki kavak ağcına konup seyrediyor, ara sıra gelip minik adımlarla duvarın üzerinde yürüyor,sonra uçuyor, sanki sende böyle yap diyordu. Olmuyor tüm çabalar boşa, yükselemiyordu minik yavru. Bir yarım saat daha geçiyordu böylece. Ben sanki canlı bir belgesel izliyordum.
’Ne sabır be!’ O yavru benim olsa tutuğum gibi kaldırırdım. Öyle saatlerce ağlatmazdım yavruyu diyordum ki; küçük bir pırrrr sesi...Yavru yükselmişti çitin üzerinde. Annesi de yanındaydı. ’Oldu işte başardın.’ Bülbül neşeli, sesi daha bir güzel ve ahenkli olmuştu. Ben ’aferin sana küçük yavru; kutlarım seni, seni de kutlarım bülbül, büyük sabrından dolayı.’
Sonra öz eleştiri yapmıştım. ’Yazıklar olsun bana ki; şu kuş kadar olamadım. Yavrularım her düştüğünde, koşarak kaldırdım. Yapamadıkları bir işi yapın demeden, alıp yaptım. Yazıklar olsun bana. Sizler yapmayın lütfen; şu küçük kuşu örnek alın…
10/06/2009 / EMİNE UYSAL
YORUMLAR
Ozur dilerim,
az onceki yorum yaridaydken kaydelildi...
Bazen anne ile baba kartal isbirligi yapip avlanarak yavruya bilmesi egreken her seyi ogretmislerdi.
Sirf zevki sefa icin korpe yavrulari birakip giden anne veya babalar aklima gelmis, onlar hakkinda: " Belhum adel!"diye dusunmustum... (Belhum adel yanilmiyordam: "onlar hayvanlardan da asagi!" anlaminda bir ayet!"
guzel yazi icin tesekkurler.
selamlar,
abdullah
Çocuklarımızı koruduğumuzu sanırken güçlerini ve yaratıcılıklarını çoğaltıp, hayata geçirmelerine engel olmayalım...
Bizim çocuklarımız olsalar da kendilerini varedebilmek için ve bizim kanatlarımızla değil kendi kanatlarıyla uçabilmeyi başarabilmek için yaratıldılar...
Anne-baba da olsak haddimizi bilip sabırlı olmamız ve kendi kanatlarıyla uçmalarına izin vermemiz gerekiyor...
Belki de bu yüzden toplum olarak kanatlanıp uçamıyoruz bir türlü ve dış güçlere sığınıp onların kanatlarıyla uçmaya çalışıyoruz...Ama yine de olmuyor bir türlü...
Çok çok güzel bir gözlem ve anlamlı bir yazıydı...
TEBRİKLER...
Günün yazısı olarak seçenlere de, bu vesileyle okumuş olmaktan dolayı TEŞEKKÜRLER...