- 708 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BENİ OKULA KAYIT ETTİR AKİF EMİ! ARDAHAN ÖYKÜLERİ (34) kitap 25
Fütürizm sanat manifestosu, 1909 yılında İtalya’da yayınlandıktan sonradır ki. Sanatta hareket’e dayalı hız ve yavaşlık kullanılmaya başlandı.
1909’ dan önce bilinmiyordu ama kullanılıyordu. Hayatta bir şeyin olmadığını savlamak söz konusu değildir.
Her şey hayatta bil mevcut zaten.
Aramak ya da bulmak yapılacak tek iş.
Keşfetmek veya icat etmek!
Keşif olanı bulmaktır.
İcat ( Buluş ) olmayanı tasarlamaktır ki zordur!.
Yaylacık’lı bu çocuk okumak için keşfetmenin basit kalacağını; onu bir buluşun okula kayıt edebileceğini iyi kestirmişti ki ve o şekilde de oldu! Allah için!..
" BEN ARAMAM BULURUM! " demişti, Pablo Picasso.
Yaylacık’lı çocuk böyle cümle kuracak eğitimde değildi. Onun için çırıpın ediyordu ya! O yüzden tasarım yapıyordu; mutlaka okumalıydı.
Okumağa tutkunluk sebebi cahil olmamaktı. Kafası çalışıyordu. Yıl 1945 toplum aşırı bir değer ile pay biçiyor okumağa. Bütün kardeşleri okullu. Yaylacık’lı çocukların çoğu okulllu. Okumayıpta " Nöker mi? Olacan! " Bu söz o günün köy baskısı değil mi?
" Al-i İskender..."
Çocuk "İskender"i de bilmiyor.
Onu öğrenmek için ÇIRPINMIYOR MU?
Anası gerçi çocuğunun birinin adını İSKENDER koymuştu. Aşık Şenlik’ten duymuştular bu ismi; hephepine biliyor değillerdi!
SEFİL ŞENLİK: Al- i İskender, diyerek hem Alexander ’ı hem de Büyük İskender’ e andırma olsun diye Al-i İskender demişti. Eski lisanda Ali demekle eş anlamında yine büyük diyordu. MEGAS ALEXANDEARS’a!..
Büyük İskender’i tanıyacakta çocuk! Onun gibi çözücü olacakta! Ve şöyle diyecekte:
- YA BİR YOL BULACAĞIZ YA DA BİR YOL YAPACAĞIZ!..
İskender’in bu sözünü okuyupta adam olduktan bilahare bildi.
Herkes sabah çıkıp gelince defterleri koyunlarında.
"Mektep Uşakları" yola dizilince insan olan hacil olmaz mı? Resmen hacil olurdu. Edesi ( babası) onu okula kayıt ettirmemişti. Her ne sebeple olursa olsun böyleydi, böyle olmuştu!
"HEY VAY HEYYYYY!"
"Ola kaz otarmağa gidecem heee!.."
"Nöker olacam heeee!"
Paşa, Hüsnü, Ayvaz, Kemal Kaya subay olacak, büyük adam olacak. Ben de buralarda yok olaca’m he... hey vay hey! dedi.
Anasına her şeyi anlattı. Anası da ona "Akif Emi’ne git. O çare olabilir olabilerse!" dedi.
Veterinerlikte memur olarak çalışan Mim Akif Emi’sine gitti. Herşeyi hep hepisini anlattı. Mehmet Akif Emi durumu anladı. Amcası hakkındaki düşüncelerini çocuğun yanında paylaşmadı.
Olayın özü şuydu; çocuğun gelecek analizi babasının analizinden daha real ve gerçekçiydi.
- Haydi kadasını aldığım mektebe gidek kayıd olak!
- Akif Emi! Kurban olayım. Sen benim başım beni okula apar!
- Müdürü görüm bak ne diyecek ay balam!
Akif Emi; veterinerin hanımı Muazzez Hanımın 23 Şubat’ta öğretmen olduğundan bihaber değildi. Baytar Beyden müsaadeyle Muazzez Hanımın vasıtasıyla öğleden sonraya randevu aldı.
Muazzez Hanım okulun kapısında karşıladı. Akif Emiyi ve çocuğu buyur etti. Alman’ların Ali’nin katip odasına aldı. Keyfiyet’e tam muttali oldu. Ardından müdürün odasına geçtiler. Durum ifası için.
Mektep Müdürü beş keçili köy ağası gibi kurulmuş oturuyordu...
- O Akif Bey hoşgeldiniz!..
- Hoş bulduk!
Müdür güçlüklen ikna oldu. Zira çocuğun yaşı geçmişti. Okulun kayıt günü geçmiş. Geçmişte geçmişti.
Tüm bu dejavantajlara karşın Müdür bir noktada bir seçenek açtı. Eğer çocuk bu kadar sevginse okumaya; bir koşu Yaylacığa gidip Nüfus cüzdanını alıp gelecekti.
Müdürün yaktığı sigara bittiğinde çocuk nüfus cüzdanını 23 Şubat okulunun müdür odasına yetirdiyse pekala! Yetirmediyse ne ala!
Aralarında; "söz bir Allah bir" anlaştılar!
İşte sana Fütürizm!
İşte sana hız!
İşte sana "Çizgi fillmlerde ki Fütürizmin CİVVV ! diye ses çıkaran efekti..."
İşte sana anti- hız, slow- motion yavaş hareketi fütürizmin. Okul müdürü sigarayı anında yakamadı kibriti bitmişti. Allah’tan slow motion’a geçti müdür, yavaş çekimde; çocuksa karikatürdeki gibi hızlı çekimde, kendi içinden kendi çıkıyor. Marcel Duschamp’ın "Merdiven" eserindeki gibi merdiven basamaklarından her birinden ayakları inen adamın aynen bu dinamizmiyle çocuk.
Vardı köye!..
Evin içine daldı!
Civvv! Nüfus kağıdını aldı! Civvvv! Ardahan’a uçarak iniyor... ter damlacıklarına esen rüzgar yetişemiyor. Güm güm kalbinden çıkan sesini adımlarının pat pat sesi duyamıyordu. O kadar hızlı: Al sana Fütürizm...
Gördün mü Marinetti? Yaylacıklının Fütürizmini?
Bilinse de bilinmese de Fütürizm varmış!.. Demek ki!
Ne mutlu ki onu bulup bilinçli kulllanmamıza neden olan Marinetti’ye.
Sigara ağzında yarıyı az geçmişti ki müdürünnnnnnnnnnnn!
Çocuk kapıda peydahlandıııııııııııııııııııııııııııııııı!
Çocuk içeri girdiğinde! Müdür sigaranın ilk uzamış külünü henüz küllüğe çırptı...
Müdür şaştı kaldı. Adam kırkıt kaldı. Adamın kanı kurudu.
- Gellldiiinnnnnn miiiiiiii?
- Evvvveeeeeeettttt öğğğğreeeetmeeniiiimmmmmm!
Büyük bir ihtiramla çocuğu karşıladı: Keşke yarışa sokmasaydım. dedi.
"Çocuk koşmuştu; gelecekte koşmuştu!"
Akif Emi’nin gözleri yaşardı. Gözünün damcalarını arka cebinden çıkardığı mendille sildi. Muazzez Hanım hıza, güzelliğe mutallik aşk’a hayran hayran seyre kaldı. Katip, Almanların Ali; bir de Şışkalı Mustafa’da (Miço Kirva) görmüştü koşmayı. O da kanat takmış gibi koşardı, kaçardı, uçaaaaarrrddıııııı.
Bir:
" Ya bir yol yapacağız yada bir yol bulacağız!"
Bir de:
" Bir tek o güzellik için aşk ah kılsın; dünya yıkılırsa ha yıkılsın! "
Biri İskender’den... di!
Biri Şeyh Galip’den... di!
yalçıner yılmaz
10 /06 / 2009
Gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.