- 1041 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beðeni
20. YÜZYILIN 21. YÜZYILA ARMAÐANI
20’NCÝ YÜZYILIN 21’NCÝ YÜZYILA ARMAÐANI
ATATÜRKÇÜ EÐÝTÝM MODELÝ
Eðitim, bir toplumun geçmiþi ile geleceði arasýnda bað kuran en önemli unsurlardan biridir. Bireyleri eðitim faaliyetlerinden yararlanan her toplum, üyelerinin bilinçli olmasý sayesinde geleceðe emin adýmlarla yürür. Bizim toplumumuz da 20’nci yüzyýl içerisinde gerçekleþtirmiþ olduðu eðitim devrimi ile gerek toplumsal gerekse evrensel alanda birçok yenilik getirmiþtir: Eleþtirel Akýlcýlýk, Bilimsel Düþünce, Uygulamalý Eðitim, Karma Eðitim, Milli Eðitim…
GÝRÝÞ
Eðitimi, “Bireyin kendi yaþantýsý yoluyla istendik yönde, kasýtlý ve kalýcý davranýþ deðiþikliði süreci” olarak tanýmlayabiliriz. Birey, eðitimin hammaddesidir. Ortaya konacak olan eðitim öðretim yaþantýlarýnýn amacý, bireyi hayata hazýrlamak ve toplumsal bir rol üstlenmesini saðlamaktýr. Burada süreçten kastedilen, eðitim öðretim yaþantýlarýnýn gerçekleþmesi için gerekli olan zaman dilimidir.
Eðitim, bir sistemdir ve zor, tehlikeli, karmaþýk bir süreçtir.
Eðitim konusu insanlýk tarihi boyunca toplumlarýn en önemli sorunlarýndan biri olmuþtur. Ýnsanlar toplu halde yaþamaya baþladýktan sonra kendi tecrübelerini yeni gelen nesle aktarma ihtiyacý hissetmiþ ve bunu gerçekleþtirmek için basit yöntemleri kullanmýþlardýr.
Tunç Çaðý ile birlikte “yöneten ve yönetilen” olarak toplumsal statülere ayrýlan insan topluluklarý devleti ortaya çýkarmýþ ve insan, eðitilmek isteyen insan sayýsýnýn artmasýyla toplumsal olarak eðitim konusunu ele almaya baþlamýþtýr.
Devleti oluþturan insan, eðitimi kurumsallaþtýrarak “okul” dediðimiz kurumlarý ortaya çýkarmýþtýr. Böylece insan, eðitim iþini daha planlý ve programlý hale getirerek eðitimi standartlaþtýrmaya baþlamýþ ve tecrübelerini yeni nesle aktarmanýn fýrsatýný elde etmiþtir.
Ýnsanlýk tarihi boyunca birçok eðitim sistemi ve modeli denenmiþ, bunlardan bilimsel olanlarý ayakta kalabilmiþ ve baþarýya ulaþmýþtýr.
Bizim tarihimizde de eðitim konusu önemli sorunlarýn baþýnda gelmiþ, ne yazýk ki 20’nci yüzyýlýn baþlarýna kadar bu konuda baþarýlý çalýþmalar yapýlmamýþtýr.
Bu yazýmýzda Osmanlýdan miras alýnan enkaz halindeki eðitim sisteminden adým adým yeni ve özgün bir eðitim sisteminin nasýl ortaya konduðunu ele alacaðýz.
Osmanlý Devleti Dönemi’nde Eðitim
Osmanlý Ýmparatorluðunda medrese aðýrlýklý eðitim göze çarpmaktadýr. Medreseler temel eðitim kurumu olarak vakýflar tarafýndan kurulup, idare edilirlerdi. Medreselerin ilki Orhan Bey zamanýnda Ýznik’te açýlmýþtýr. ll. Mehmet döneminde Sahn-ý Seman Medresesi, Kanuni döneminde de Süleymaniye Medresesi açýlmýþtýr.
Medrese eðitimi ilk, orta ve yüksek olmak üzere üç kýsýmdan oluþmaktaydý. Din eðitiminin aðýrlýkta olduðu bu kurumlar, nitelikli insan yetiþtirme konusunda yetersiz kalmaktaydý.
Yükselme döneminde medreselerde din derslerinin yanýnda müspet bilimler de okutulmuþtur. Sahn-ý Seman ve Süleymaniye Medreselerinde fen dersleri okutulmuþtur.
Medreseler dýþýnda en önemli yüksek öðretim kurumu olarak Enderun Mektepleri bulunmaktaydý. Devlet yöneticisi yetiþtiren bu okullara devþirme öðrenciler alýnýrdý. Enderun, bir baþka deyiþle, Ýç Saray Eðitimi demekti.
Osmanlý Devleti sýnýrlarý içerisinde yaþayan azýnlýklarýn kendi okullarý vardý. Bir de ABD, Almanya, Ýngiltere, Fransa, Ýtalya gibi devletlerin açtýðý yabancý okullarda eðitim öðretim yapýlýyordu. Bu okullar, devletin denetimi dýþýnda faaliyetlerini sürdürmekteydi..
Özellikle Osmanlý Devleti’nin son dönemlerine bakýldýðýnda eðitim iþinin oldukça ihmal edildiði görülmektedir. 18’nci yüzyýlýn sonlarýnda subay, teknik eleman ve hekim ihtiyacýný karþýlamak amacýyla açýlan askeri ve teknik liseler, çaðýn gereklerine uyma ihtiyacýnýn yavaþ yavaþ eyleme dönmesinin baþlangýcý olmuþtur. Osmanlý Devleti’ndeki en önemli eðitimde yenilik hareketi bu okullarýn açýlmasýyla baþlamýþtýr.
Yýllar ilerledikçe çaðýn gereklerine uymaya çalýþan okullarýn sayýsý artmakla beraber geleneksel eðitimi sürdüren okullarýn varlýðý da devam etmiþtir. Bu durum eðitimde ikiliðin oluþmasýna neden olmuþ ve eðitimde istenen hedeflere ulaþýlmasýný zorlaþtýrmýþtýr. Devletin birçok kurumu da eðitimde söz sahibi olmaya baþlamýþ, medreseler Þeyhülislam Dairesi’ne ( Meþihat Makamý), yeni okullar Maarif Nezareti’ne, diðerleri de Evkaf Nezareti’ne baðlanarak faaliyetlerine devam etmiþtir. Böylece Osmanlý Devleti’ndeki eðitimin standartlýðý ortadan kalkmýþ ve farklý amaçlar doðrultusunda eðitim veren ve farklý tip öðrenciler yetiþtiren eðitim kurumlarý ortaya çýkmýþtýr. Eðitimdeki bu çarpýklýk Osmanlý Devleti’nin çöküþünün hýzlanmasýna neden olmuþtur.
Uygulamaya konmaya çalýþýlan eðitimde yenileþme hareketleri eðitimdeki sorunlarý çözmeye yetmemiþtir. Özellikle halkýn eðitime katýlmamasýnýn önüne geçilememiþ, eðitimin genelleþmesi saðlanamamýþtýr. Osmanlýnýn son dönemlerinde halkýn %90’ý okuma-yazmayý dahi bilmez bir vaziyetteydi. Ýlkokul sayýsý ve var olan okullarda görev yapacak öðretmen sayýsý çok azdý.
Cehalet içerisindeki bir halk ve çöküþe doðru giden bir devlet… Kurtuluþun gerçek anlamýyla eðitimle gerçekleþeceðini iyi bilen Atatürk, eðitim alanýnda düþünce anlamýnda devrimler yapmýþ ve bu düþüncelerini de hayata geçirerek dünyaya yepyeni bir eðitim modeli sunmuþtur.
Türkiye’de Eðitimin Yeniden Yapýlandýrýlmasý
Türkiye’de eðitimin yeniden yapýlandýrýlmasý Atatürk’ün var olan eðitim sistemini ve geleneksel eðitim programlarýný eleþtirmesiyle baþlamýþtýr. Atatürk var olan eðitim sistemini þu açýlardan yetersiz bulmaktaydý:
• Eðitimin milli olmamasý
• Eðitimin bilimsel olmamasý
• Eðitimin çaðýn gereklerine uygun olmamasý
• Eðitimin toplumun ihtiyaçlarýna cevap verememesi
• Eðitimin ezberciliðe dayanmasý, yaratýcýlýða imkân vermemesi
• Eðitim sisteminin daðýnýk bir yapýlanma içinde bulunmasý
• Eðitimde programsýzlýk
• Tecrübesizlik
• Eðitimde genellik ve eþitliðin olmamasý
• Eðitimde ikilik
Ziya GÖKALP’ in “millilik” kavramýný ortaya çýkarmasýndan sonra Mustafa Kemal’in kafasýnda þekillenmiþ olan devrim fikri son þeklini almaya, Osmanlý Devleti’nin son evresindeki kokuþmuþ eðitim politikalarý sorgulanmaya baþlamýþ, eðitimde de yabancý okullarýn zararlý etkisi görülerek, eðitimin millileþmesinin zorunluluðu görülmüþtür. Atatürk ilk olarak Sivas Kongresi’nde eðitimle ilgili görüþlerini uluslararasý kamuoyuna açýklamaya baþlamýþ, eðitim konusunda yenilikler olacaðýnýn sinyallerini vermiþtir.. Sivas Kongresi sýrasýnda Amerikalý gazeteci Mr. Brown’la yaptýðý görüþmede þunlarý söylemiþtir: “ Türk halký iyi bir eðitim görmeli ve iyi bir hükümete sahip olmalýdýr. Eðitim, okul demektir. Türk köylüsünün pek azý okuryazardýr. Ama bu köylüler öðrenmeye isteklidir, çocuklarýnýn iyi bir eðitim almasýný isterler.” Atatürk, bu sözleriyle milletin içindeki öðrenme isteðini dile getirmiþ ve eðitim alanýndaki yapýlacak yeniliklerin sinyalini vermiþtir. Öyle ki bir savaþ stratejisinin belirleneceði ve toplumu örgütlemek amacýyla toplanmýþ kongreye eðitim konusunu da eklemiþtir.
Kurtuluþ Savaþý’nýn en zor zamanlarýnda Ankara’da topladýðý Maarif Kongresi’nde eðitim konusundaki kararlýlýðýný ortaya koymuþtur. Bir milletin var olma mücadelesi verdiði bir sýrada belki pek çok devlet adamýnýn aklýna bile gelmeyecek, gündemi arasýnda yer almayacak olan eðitim meselesini Atatürk, memleket için en önemli mesele olarak görmüþ ve böyle bir kongreyi gerçekleþtirmeyi baþarmýþtýr. Atatürk, düþüncelerini þöyle dile getirmiþtir: “… Bugün Ankara, Milli Türkiye’nin Milli Eðitimi’ni kuracak olan Türkiye Öðretmenler Kongresi’nin toplanmasýna da sahne olmak mutluluðu ile övünmektedir.” “Yüzyýllar süren derin bir umursamazlýðýn devlet yapýsýnda açtýðý yaralarý sarmak için gerekli olan çabalarýn en büyüðünü, hiç kuþkusuz eðitim alanýnda, esirgemeden göstermek gerekir.” “Ancak geniþ ve yeterli koþullara ve araçlara kavuþuncaya dek, geçecek savaþ günlerinde de, tam bir dikkat ve özenle iþlenip çizilmiþ bir milli eðitim programý yapmak ve eldeki örgütlerimizi bugünden verimli bir çalýþmaya yöneltecek ilkeleri hazýrlamak için çalýþmalýyýz.”
Atatürk, bu tür toplantýlarla düþüncelerini açýklama fýrsatý bulmuþ ve herkesin kafasýnýn bir köþesinde eðitim konusuna yer açýlmasýný saðlamýþtýr.
Atatürk, Maarif Kongresi’ne katýlan öðretmenlere, kendilerine düþen görevi açýklayarak, ülkemizin iyi yetiþmiþ ve yetenekli bireylere olan ihtiyacýný da belirtmiþtir. “Büyük tehlikeler karþýsýnda uyanan uluslarýn ne ölçüde kararlý olduklarýna tarih tanýklýk etmektedir. Silahlarýyla olduðu gibi, kafasýyla da savaþmak zorunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiði üstün gücü, ikincisinde de göstereceðine hiç kuþkum yoktur. Ancak bu doðuþtan gelen yetenekleri geliþtirebilecek bilgilerle donatýlmýþ yurttaþlar gerekir. Bu ödev de sizlere düþmektedir.”
Maarif Kongresi için, 18 Temmuz 1921 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi þunlarý yazacaktýr: “ Cephelerde felah ve istiklal ordusu Yunanla mücadele ederken, Ankara da muallimler ordusu cehalete karþý müdafaa programý hazýrlýyor. Harb ve Maarif cephelerinin ikisinde de faaliyetler var. Milli ordu vatandan düþmaný, muallimler ordusu da cehalet ve zulmeti kovacak, iki hizmetin ayný anda tecellisi ulvi bir tesadüftür…”
Maarif Kongresi’ne 250’den fazla öðretmen katýlmýþ, Halk Mektepleri projesi, ilköðretimin 4 yýldan 5 yýla çýkartýlmasý, öðretim programlarýna gerçek hayata dönük dersler konulmasý, köy öðretmeni yetiþtirilmesi gibi konular ele alýnmýþ fakat kongrenin savaþ sebebiyle erken sona ermesi ile verimli sonuç alýnamamýþtýr. Ancak içinde bulunulan þartlar göz önüne alýndýðýnda kongrenin çok önemli bir adým olduðu su götürmez bir gerçektir.
Atatürk, 1 Mart 1922’de TBMM’yi açýþ konuþmasýnda; “Hükümetin en verimli ve en önemli ödevi eðitim iþleridir.” diyerek eðitime verdiði önemi belirtmiþtir.
Atatürk, yapmýþ olduðu bu konuþmalarla milletin geri kalma nedenlerini analiz ettiðini, eðitim sisteminin bu konuda en büyük suçluluk payýna sahip olduðunu, eðitim sisteminde yeniliklerin yapýlmasý gerektiðini, eðitimin toplumun özellikleri ve ihtiyaçlarý yanýnda çaðýn gereklerine de uymasý gerektiðini, uygar bir toplum olmak için kültürümüzün yüceltilmesi gerekliliðini, eðitimde milliliðin yanýnda çaðdaþ çizgilere de yer verilmesi gerektiðini ortaya koymuþtur.
20’nci yüzyýlýn ilk çeyreðinde yapmýþ olduðumuz var olma savaþý, cephe savaþýnýn kazanýlmasýyla sonuçlanmýþ, ayný zamanda siyasal, toplumsal, ekonomik ve hukuki alanda yapýlacak olan devrimlerin de kapýsýný açmýþtýr. Savaþ sürerken þekillenmeye baþlayan yeni eðitim sistemi savaþtan sonra atýlan yenilik adýmlarýyla biçimlenmiþtir.
14 Aðustos 1923’de TBMM’de okunan Ýcra Vekilleri Heyeti Programý’nda eðitim ile ilgili bölüm Atatürk’ün görüþleri doðrultusunda aþaðýdaki gibi belirlenmiþtir.
1. Eðitim siyasetimiz birlik esasýna dayanýr.
2. Eðitimin baþlýca 3 görevi vardýr. Bunlar; çocuklarýn yetiþtirilmesi, halk eðitimi, milli güzidelerin yetiþtirilmesidir.
3. Eðitimin bu görevleri yerine getirebilmesi için gerekli araçlar temin edilecektir.
4. Hükümet bütün eðitim kademelerinin geliþimi için gerekli olan her þeyi yapacaktýr.
5. Ýlk ve ortaöðretim okullarýna öðretmen yetiþtirmek için kýz ve erkek öðretmen okullarý açýlacaktýr.
6. Kadýnlarýmýzýn eðitimine erkekler kadar önem verilecek bu maksatla kýz öðretmen okullarý, kýz liseleri ve kýz ortaokullarý açýlacaktýr.
Kurtuluþ Savaþý baþarý ile atlatýldýktan sonra çok daha önemli bir savaþ baþlamýþtýr. Cehaletle savaþ! Bu savaþ günümüzde de sürmektedir. Bu savaþ öncelikle eðitim felsefesinin deðiþtirilmesi ile kendini göstermiþtir. Cumhuriyet öncesi “daimici” olan eðitim felsefesi cumhuriyet sonrasýnda yerini, “ilerlemeci” ve “yeniden kurmacý” eðitim felsefesine býrakmýþtýr.
Ýnsanlarýn beyninde eleþtirel düþünceyi egemen kýlmayý hedeflemiþ olan Atatürkçü Eðitim, Cumhuriyetin kuruluþunda olduðu gibi eðitim meselesine de bilimsel yaklaþmýþtýr. Bilimsel veri elde etme basamaklarýný kullanarak problemlere çözüm bulmuþtur. Öncelikle sorunlar belirlenmiþ ve sorunlar hakkýnda bilgi toplanmýþtýr. Eðitime bilimsel yaklaþýmý þöyle açýklayabiliriz.
1. Problem: Geri kalmýþlýk
2. Problemin Nedenleri: Cehalet, eðitimde çarpýklýk ve ikilik, merkezi eðitim sisteminin olmamasý, hedeflerin tam olarak ortaya konamamasý, yöntemsizlik
3. Varsayým: Bir ulusun geri kalmýþlýðýnda, eðitim sisteminin baþarýsýz oluþu çok büyük bir etkiye sahiptir. ( Osmanlýnýn son dönemlerinde yapýlan yenlikleri iyi analiz etmiþ olan Atatürk bu alanda baþarýlý olamayýþýn memleketin devamlýlýðý ve huzurunda önemli etkilere sahip olduðunu görmüþtür.)
4. Çözüm Önerileri: Millileþme,
Merkezi eðitim sistemi,
Eðitim ve öðretimde birlik,
Okullarýn yapýsýnýn deðiþmesi,
Hedeflerin deðiþtirilmesi,
Yöntemlerin deðiþtirilmesi,
Eðitimde genelleþmenin ve eþitliðin saðlanmasý vs
5. Önerilerin Uygulanmasý: Ortaya konan birçok çözüm hayata geçirilerek baþarýya ulaþtýranlar esas alýnmýþtýr. Eðitim ve öðretim birleþtirilmiþ, yeni hedef, yeni yöntem vs uygulanarak yeni bir eðitim sistemi ortaya çýkmýþtýr.
6. Sonuç: “ Eðitimdir ki bir ulusu ya özgür, baðýmsýz, yüce bir toplum halinde yaþatýr; ya da tutsaklýða ve yoksulluða sürükler. Eðitimin bilime dayanmasý gerekir. Okul, genç beyinlere insanlýðý saymayý, ulus ve ülkeyi sevmeyi, baðýmsýz yaþamayý öðreten, baðýmsýzlýk tehlikeye düþtüðünde onu kurtarmak için izlenmesi gereken doðru yolu belleten yerdir.” M.Kemal ATATÜRK
HEDEF YENÝLENÝYOR: ÇAÐDAÞ UYGARLIK DÜZEYÝNÝN ÜZERÝNE ÇIKMAK
Eðitimin fiziksel alt yapýsýnýn tamamlanmasý için atýlan adýmlardan sonra hedef ve yöntem üzerine yapýlacak çalýþmalara geçilmiþtir. Atatürkçü Düþüncenin Türk Milleti’ne kazandýrmýþ olduðu en büyük amaç olan “çaðdaþ uygarlýk düzeyinin üzerine çýkma” hedefine ulaþmak için eðitim yaþantýlarýnýn etkili bir þekilde iþe koþulmasý gerekmekteydi. Belirlenen bütün sorunlara en kýsa zamanda çözümler bulunmuþ ve bu çözümler kýsa zamanda uygulamaya konularak sonuca da en kýsa sürede ulaþýlmýþtýr.
Eðitim sistemimizin hedefinin belirlenmesi, çaðýn gereklerini yerine getirebilecek ve çaða uygun donanýmlara sahip olabilecek hatta çaða yön verebilecek bireylerin ulaþmasý gerektiði duraðý göstermiþtir. Hedef belirlendikten sonra yeni yöntem ve tekniklerle eðitim yaþantýlarý hazýrlanmýþ ve belirlenen ilke ve esaslar doðrultusunda bu hedefe ulaþmak amaçlanmýþtýr.
Uygarlýk yalnýz bilim ve teknoloji ile deðil, bununla birlikte gelen bir deðer yargýlarý sistemi, bütünüyle bir insanlýk anlayýþýdýr. Atatürk: “ Dünyada her topluluðun varlýðý, deðeri, özgürlük ve baðýmsýzlýða hakký, yarattýðý uygarlýkla orantýlýdýr. Uygar yapýtlar yaratma yetisinden yoksun olan topluluklar özgürlük ve baðýmsýzlýklarýný yitirirler.” diyerek üreten, ortaya koyan, araþtýran, özgün olmayý baþarabilen bir eðitim sisteminin altýný çizmektedir.
Çaðdaþlaþmanýn en önemli koþulu eðitimin çaðdaþ olmasýdýr. Atatürk çaðdaþlaþmaya götürecek yolu çok iyi analiz etmiþ ve o yolu inþa etmeye baþlamýþtýr. “ Çaðdaþlaþmanýn özünün her þeyden önce insanlarýn beyninde oluþmasý gerektiði anlayýþýyla Atatürk’ün programýnda eðitim çok önemli ve öncelikli bir konumdaydý.” ( Szyliowicz, 1973)
YÖNTEM YENÝLENÝYOR: ELEÞTÝREL AKILCILIK, AKLIN VE BÝLÝMÝN REHBERLÝÐÝ
Yöntemi, hedefe ulaþtýran en kýsa yol olarak tanýmlayabiliriz. Çaðdaþ uygarlýk seviyesinin üstüne çýkmak olarak belirlenen hedefe nasýl ulaþýlacaktýr? Ýþte bu noktada izlenecek yöntem önem kazanmaktadýr.
Atatürk þu sözleriyle eðitimde þimdiye kadar izlenen yöntemleri sorgulamýþ ve ulusun geri kalmýþlýðýnda eðitimin oynadýðý rolü ortaya koymuþtur. “ Bugüne dek izlenen eðitim ve öðretim yöntemlerinin, ulusumuzun gerileme tarihinde en önemli etken olduðu inancýndayým. Onun için bir milli eðitim programýndan söz ederken geçmiþin boþ inançlarýndan ve yaratýlýþýmýzýn nitelikleriyle ilgisi olmayan yabancý düþüncelerden, doðudan ve batýdan gelen tüm etkilerden büsbütün uzak, ulusal yaratýlýþýmýza ve tarihimize uygun bir kültür düþünüyorum. Çünkü ulusal dehamýzýn tam olarak geliþmesi ancak böyle bir kültürle saðlanabilir. Herhangi bir yabancý kültürü, þimdiye dek izlenen yabancý kültürlerin yýkýcý sonuçlarýný tekrar ettirebilir. Kültür; yapýldýðý, geliþtiði yerin özelliklerine baðlýdýr. Bu yer, ulusun seciyesidir.” Eðitim bir kültürleme iþidir. Kültür aktarýmýnda en önemli rolü eðitim oynamaktadýr. Atatürk bu sözleri ile eðitimin bir “kültürleme” iþi olduðunu ortaya koyarak eðitime bilimsel bakýþ açýsýyla yaklaþmýþtýr.
Atatürk öðretmenlere þöyle seslenmiþtir: “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdaný hür, irfaný hür nesiller ister.” Atatürkçü eðitimin temelinde bu 3 ilke vardýr. Bilim, düþünce, vicdan özgürlüðü Türk milletinin ilerlemesinin kaçýnýlmaz koþuludur. Düþünen, sorgulayabilen, eleþtiren insanlar yetiþtirmek, inanç ve deðer üzerinden baskýyý kaldýrarak, baðýmsýz bir kiþilik kazandýrmak; bilimsel, iþe yarar, üretime dönük, gerçekçi, sorun çözücü bir eðitim anlayýþýdýr. Yaþamda en gerçek yol göstericinin akýl ve bilim olduðunu anlayan ve uygulayan bireyler yetiþtirmek Atatürkçü Eðitim’in genel amacýdýr.
Þu sözler ilerlemenin nasýl gerçekleþtirilebileceðini, geri kalmýþlýðýn nedenini çok güzel bir þekilde ortaya koymaktadýr. “‘Doðu uygarlýðý ‘inanýyorum öyleyse varým’ görüþüne saplanmýþken Batý uygarlýðý ‘Düþünüyorum öyleyse varým’ felsefesiyle, özgür düþünceyi temel ilke haline getirmiþ, her türlü sorunu çekincesizce incelemek meraký uyanmýþ, bilimde ilerleme ve eleþtiriye yer verilmiþ, insanýn kiþiliði, baðýmsýzlýðý deðer kazanmýþtýr. Ýþ bölümü ve uzmanlaþma verimliliði arttýrmýþtýr.” (Karal, 1981 )
Bilim dirik bilgiler bütünü olarak da tanýmlanýr. Peki, nedir bu dirik bilgi? Ýþte yöntem burada ortaya çýkmaktadýr. Bilim, ortaya koymuþ olduðu bilgiyi sürekli eleþtirerek, sorgulayarak ona yeni özellikler kazandýrmakta, geliþtirmekte ve ilerletmektedir. Bilgilerin bu þekilde diri ve canlý kalmasýný bilimin yönteminin eleþtirel akýlcýlýk olmasý saðlar. Eleþtirel akýlcýlýðý kendine yöntem olarak edinmiþ bir insan var olan bilgilerini sorgulayýp sýnayarak onlarý geliþtirip yenileyebilir. Böylece insan beyni daha üretken bir yapý kazanýr. Toplumsal açýdan da durum aynýdýr. Bir toplum sorunlarýný ne kadar sorgular, yenileþme konusunda istekli olur ve çaðý yakalarsa o kadar mutlu olur.
Atatürkçü Eðitim de yöntemini eleþtirel akýlcýlýk olarak belirlemiþtir. Öðrenmelerin daha kalýcý olabilmesi ve günlük yaþamda uygulanabilirliðinin artmasý için bilgiyi, fiziksel çevreyi, öðrenme ortamýný sorgulamayý etkili bir eðitimin önkoþulu olarak görmüþtür. Çünkü bireyin baðýmsýzlýðý ile ülkenin baðýmsýzlýðý arasýnda doðrudan bir iliþki vardýr. Aklý ve bilimi rehber edinmiþ beyinlerin bulunduðu bir milletin, devleti de aklý ve bilimi rehber edinir.
Bütün bu çalýþmalarýn sonunda Atatürk yeni bir eðitim sistemini ortaya çýkarmýþtýr. Çok kýsa sürede eðitim alanýnda birçok yenilik yaparak bu sistemin daha da kökleþmesini saðlamýþtýr. Okullaþma oraný ve bununla birlikte okur-yazar oraný hýzla artmýþtýr. Çaðdaþ meslekleri icra edecek nitelikli elemanlar yetiþtirilerek toplumsal kalkýnmaya büyük katkýda bulunulmuþtur.
Atatürkçü Eðitim Sistemi, baþardýðý bütün bu iþleri ilke ve esaslara dayandýrmýþtýr. Bu ilke ve esaslar Atatürkçü Eðitim Sistemi’nin genel çerçevesini ve temelini oluþturmaktadýr. Þimdi bu ilke ve esaslara deðinelim.
ATATÜRKÇÜ EÐÝTÝM MODELÝ’NÝN ÝLKELERÝ
Millilik Ýlkesi
Atatürkçü Düþünce’de þu dört kavram çok önemlidir: milli egemenlik, milli birlik, milli kültür, milli eðitim…
Bu kavramlar birbiriyle çok ilgilidir. Hatta biri olmadan diðerinin olmasý mümkün deðildir. Milli eðitim bu noktada, egemenliðin de, birliðin de, kültürün de “milli” olarak devamýný saðlayacak en önemli unsurdur.
Her millet, eðitim sistemi ile çocuk ve gençlerine kendi insan topluluðunu ulus yapan ortak, temel, maddi ve manevi deðer ve inançlarýný kazandýrmak ister. Biz de eðitim sistemimiz ile çocuk ve gençlerimize ulus olma bilincini, ortak yaþama isteðini, baðlýlýðý, vatan sevgisini, kültürel zenginlikleri, ulusal deðerlerimizi kazandýrmak isteriz. Her bireyimizin bu noktada bilinçli olmasýný ve düþüncesi ne olursa olsun olmazsa olmaz deðerlerimize sahip çýkmasýný isteriz. Ýþte eðitimde millilik ilkesi çarpýklýðý ve daðýnýklýlýðý yok etmek, kültürün devamýný ve geleceðin aydýnlýk kuþaklarýný yetiþtirmek açýsýndan önemli bir ilkedir.
Atatürk, bu ilke doðrultusunda ilk olarak ders kitaplarýnýn ve içerik programlarýnýn yeniden yazýlmasýný istemiþtir.
Eðitim ve Öðretimde Birlik Ýlkesi
Osmanlý devletindeki eðitim iþlerinde çok seslilik hakimdi. Her bakanlýk kendi okulunu kurup ihtiyacý olan elemaný yetiþtirmekte ve ülkedeki ele alýnan programlar arasýnda bir birlik bulunmamaktaydý. Bunun sonucu olarak da kültürünü, tarihini, dilini, dinini, ulusal deðerlerini farklý algýlayan insan tipleri ortaya çýkmaktaydý. Eðitimde hiçbir standart bulunmamaktaydý. Özel okullarda durum bundan farksýz deðildi.
Bu durumun ortaya çýkarttýðý sonucu Kurtuluþ Savaþý ile çok iyi anlayan Mustafa Kemal, öncelikle eðitimdeki birlik meselesine önem vermiþtir. Atatürk, 1 Mart 1924 tarihinde þunlarý söyler: “Ulusça benimsenen eðitim ve öðretimdeki birlik ilkesinin, bir an bile geçirmeden uygulanmasýný gerekli buluyoruz. Bu yolda gecikmenin zararlarý ve bu alanda büyük bir istekle hemen iþe baþlamanýn olumlu ve derin sonuçlarý kararlarýmýzý çabuklaþtýrmalýdýr.” Bu konuþmanýn 3 gün sonrasýnda eðitim ve öðretimdeki birliði saðlama adýnaTevhid-i Tedrisat kanunu kabul edilerek önemli bir adým atýlmýþtýr.
Sorun aslýnda basit bir eðitim yönetimi sorunu deðildir. Asýl önemli olan nokta, eðitim kurumlarýnýn amaç ve felsefe bakýmýndan farklýlýklarýdýr. Atatürk bu bilinçle bilmekteydi ki amaç ve felsefeleri farklý olan okullarda yetiþen insanlarla ulusal birlik ve bütünlük saðlanamaz.
Günümüzde de önemi çok büyük olan bu ilkenin zaman zaman delindiðini görmekteyiz. Kaçak olarak açýlan kurslar ile bireyler okuldan soðutulmakta, kendilerine farklý tarih, farklý kültür, farklý amaçlar aþýlanmaktadýr. Buralarda yetiþen bireyler okula, dolayýsýyla da bilime inanmaz hale getirilerek ulusal birliðin bozulmasý yönünde çalýþmalar yapmaktadýrlar.
Bilimsellik Ýlkesi
Bu madde ile eðitim araç ve gereçlerinin, yöntem ve tekniklerinin, programlarýnýn vs bilimsel verilere göre geliþtirilmesi amaçlanmaktadýr. Eðitimde verimliliðin arttýrýlmasý ve sürekli geliþme ve yenileþmenin saðlanmasý için eðitim ve öðretim faaliyetleri tüm donanýmý ile birlikte bilimsel olarak yapýlmalýdýr. Kendine bilimi rehber edinmiþ bir milletin eðitimi de bilimsel olmalýdýr. Atatürk, 27 Ekim 1922’de Bursa’da öðretmenler topluluðuna yaptýðý konuþmada; yurdu ve ulusu kurtarmak isteyenler için yurtseverlik, iyi niyet ve özveri gibi niteliklerin gerekli olduðunu, fakat bir toplumdaki hastalýðý görmek ve onu iyileþtirmek, toplumu çaðýmýzýn isteklerine uygun olarak yükseltmek ve bu niteliklerin yetmeyeceðini; bu niteliklerin yanýnda bilim ve tekniðin de gerekli olduðunu açýklamýþtýr. Atatürk, bilim ve teknikle ilgili çalýþmalarýn baþladýðý ve geliþtirildiði yer olarak okulu görmüþtür.
Atamýz sadece eðitim alanýnda deðil, hayatýn her alanýnda bilimin rehber edinilmesi gerekliðine inanmýþtýr. Bunun için 1924 yýlýnda Samsun’da Ýstiklal ve Ticaret Okulu öðretmenleri tarafýndan, onuruna verilen çayda þöyle demiþtir: “Dünyada her þey için, uygarlýk için, hayat için, baþarý için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. Bilim ve fen dýþýnda yol gösterici aramak gaflettir, bilgisizliktir, doðru olandan sapmaktýr.”
Gerçeði aramak sadece bilimle mümkün olmaktadýr. Günümüzde de her gelen siyasi iktidar kendi görüþleri çerçevesinde eðitim programlarýyla oynamakta, ders kitaplarýný deðiþtirmekte, yöntem ve tekniklerde sürekli deðiþiklikler yapmaktadýr. Deðiþim iyidir fakat ileriye, geliþmeye dönük bir deðiþimse… Her gelen iktidar kendi ideolojik düþüncelerini ders kitaplarýna sokmaya çalýþarak bu maddeyi ihlal etmektedir. Oysaki bu madde uygulansa, eðitimde bilimsellik için çalýþmalar yapýlsa gerçeklerden yola çýkýlarak eðitim yapýlacak, gerçeði arama güdüsü ile donatýlmýþ bireyler okulda geçirdikleri her an bilgilerini çoðaltabilecek ve hayatýn kendisini öðrenebileceklerdir. Bilimsel bir eðitim daima siyaset üstüdür. Ýktidara kim gelirse gelsin, bireylerin yetiþmesi için ve geleceðin þimdiden inþa edilmesi için bilimsellik ilkesinin kayýtsýz þartsýz uygulanmasý gerekmektedir.
Planlýlýk Ýlkesi
Bir devlet ihtiyacý olan insan gücünü iyi belirlemeli ve eðitimini ona göre þekillendirmelidir. Örneðin günümüzde toplumumuzun ara eleman ihtiyacý çok yüksek olmasýna raðmen ara eleman yetiþtirecek olan kurumlarýmýzdaki düzenlemelere yeterince önem verilmemektedir.
Atatürk, daha savaþ sürerken katýlmýþ olduðu toplantýlarda eðitimin planlanmasý gerekliliðini vurgulamýþtýr. Planlý eðitim neyi, niçin, nasýl, ne derecede, ne ile yapacaðýmýzý önceden göstererek yapýlacak iþleri kolaylaþtýrýr. Ekonomik olarak tasarruf saðlar. Ýnsan gücü ve zaman etkili kullanýlýr. Atatürkçü Eðitim, ilk önce sorunlarý belirlemiþ, eðitim sorunlarýnýn nasýl çözüleceði üzerinde durmuþ ve gerekli olan donanýmý saðlayarak sonuca ulaþmýþtýr.
Faydalýlýk Ýlkesi
Atatürkçü Eðitim Modeli eðitimi, bireyleri baþarýya, toplumlarý da ilerlemeye götüren bir araç olarak görür. Atatürkçü Eðitim, çocuk ve gençlerin hafýzalarýný iþe yaramaz bilgilerle doldurmayý reddeder. Günlük hayatta iþe yarayacak bilgi ve becerilerin kazandýrýlmasý esastýr. Yalnýz þurada bir yanlýþ anlaþýlma olmamalýdýr; Atatürkçü Eðitim’de bireyin zihinsel geliþimini saðlayacak tüm bilgilere yer vardýr. Bazý derslerin günlük hayatta iþimize yaramadýðý düþünülebilir. Fakat o dersi öðrenirken geçirdiðimiz yaþantýlar zihnimizin geliþmesine önemli katkýlarda bulunur. Örneðin matematik dersi için çoðumuz serzeniþte bulunuruz. ‘Ýþime yaramayacak, neden bunlarý öðretiyorlar ki?‘dediðimiz çok olmuþtur. Fakat matematik dersi insanýn zihinsel geliþimini destekleyen önemli bir derstir. Matematik dersinin konularý belki günlük hayatta iþimize yaramayacaktýr ama o konularý öðrenirken yaþadýðýmýz süreç zihinsel geliþimimiz için önemlidir.
Atatürk bu konuda þunlarý söyler: “Eðitim ve öðretimde izlenecek yol, bilgiyi insan için bir süs, bir hükmetme aracý ya da uygar bir zevk olmaktan çok, maddi hayatta baþarý saðlayan, pratik ve iþe yarar bir araç haline getirmektir. Milli Eðitim bakanlýðýmýz bu ilkeye önem vermektedir.”
Bu ilkenin gerçekleþtirilmesi için önemli adýmlar atýlmýþtýr. Ancak günümüzde dahi bu ilkenin tam olarak hayata geçtiðini söyleyemeyiz. Okullarýmýzdan mezun olan öðrenciler yapacaklarý iþin okulunu okumalarýna raðmen iþle ilgili uygulamaya koyacaðý bilgileri bilmemektedir. Bugün öðretmenlerimiz için de, mühendislerimiz için de, mimarlarýmýz için de durum aynýdýr. Günlük hayattan kopuk eðitim anlayýþý bireylerin çalýþacaklarý iþe uyum saðlamalarýný da güçleþtirmektedir.
Eðitimde faydalýlýk Ýlkesi ile bireylerin öðrenmeye güdülenmesi saðlanýr. Birey yeni öðrendiklerini günlük hayatta kullanabildiði zaman eðitime olan baðlýlýðý artar ve yeni bir þeyler öðrenmekten zevk duyar.
Laiklik ilkesi
Laiklik ilkesi Türk Milleti için hayati önem taþýyan bir ilkedir. Geleceðe yürüyen Türk Milleti’nin aydýn, ýþýk saçan, özgür, yenilikçi, çaðdaþ olabilmesinin ön koþulu ve en önemli yoludur. Laiklik ilkesi toplumda farklýlýklarýn, ayrýcalýklarýn, baskýlarýn ortadan kalkmasýnýn baþ aktörüdür.
Atatürkçü Eðitim’de laiklik ilkesi temel yapý taþýdýr. Laiklik ilkesi uygulanmadan eðitimin hiçbir hedefine ulaþýlamaz. Çünkü laiklik ilkesi ile özgür düþünebilen bireyler yaratmak için kapý açýlmýþ ve Cumhuriyetin insan modeline bu ilke sayesinde adým atýlmýþtýr.
Laiklik ilkesi, eðitimi bir yandan tutucu, deðiþime kapalý, despot etkilerden kurtarýrken, bir yandan da amaç ve ilkelerinin dünyevi iþleri anlayabilecek þekilde düzenlenmesini ve beyinlerdeki zincirlerin kýrýlmasýný saðlamaktadýr.
Tevhid-i Tedrisat kanunu ile bütün eðitim ve öðretim kurumlarý tek çatý altýnda toplanarak dini ve çaðdaþ eðitim ikiliðine son verilmiþ ve böylece laiklik ilkesi eðitim sistemimizin içine girmiþtir. Laiklik ilkesinin eðitim sistemimize girmesiyle eðitim sistemimizin çaðdaþ deðerler doðrultusunda geliþmesinin yolu açýlmýþtýr.
Ýþe Dayalýlýk Ýlkesi
Son yýllarda dünyada kabul gören “yaparak ve yaþayarak öðrenme” yaklaþýmýnýn 1920’li yýllarda Atatürkçü Eðitim’de uygulandýðýný görüyoruz. Günümüzde ortaya konmuþ olan “ne kadar duyu organýna hitap edilirse öðrenme o kadar kalýcý olur” gerçeðini ilk uygulayan sistem Atatürkçü Eðitim Sistemi’dir. Bakýn Mustafa Kemal 1 Mart 1922’de meclisi açýþ konuþmasýnda bu konu ile ilgili ne diyor.
“Bir yandan bilgisizliði gidermeye çalýþýrken, öte yandan da yurt çocuklarýný toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve verimli kýlabilmek için gerekli olan ön bilgileri iþ üstünde öðretmek yöntemi, eðitim ve öðretimin ana kuralý olmalýdýr… Eðitim ve öðretim yönteminin iþe ve uygulamaya dayanmasý ilkesine uymak, kesin olarak gereklidir.” Günümüzdeki eðitim ve öðretim kuramlarýnýn vazgeçilmez ilkesi olan yaparak yaþayarak öðrenmeyi Atatürkçü Eðitim Modeli 1920’li yýllarda uygulamaya koymuþ ve eðitim bilimine çok önemli bir katký yapmýþtýr.
Okullarýmýza, ezberciliði kaldýrýp, anlamlý öðrenmeyi, buluþ yoluyla öðrenmeyi ve okul ile hayat arasýnda bað kurabilmeyi getiren bu ilke, uygulandýðý zaman okullarýmýzdan mezun olan öðrencilerimizin donaným bakýmýndan yeterli seviyeye ulaþarak ülkemize büyük katkýlar saðlayacaklarý bir gerçektir. Günümüzde oldukça ihmal edilen bu ilke derhal hayata geçirilmeli ve bu ilke doðrultusunda programlar geliþtirilmelidir.
Karma Eðitim Ýlkesi
Cinsiyet ayrýmý gözetmeksizin herkesin eðitimden yararlanmasý gerekmektedir. Kaybedeceðimiz tek bir fert bile yoktur. Karma eðitim ilkesiyle eðitimin saðladýðý imkânlardan her iki cinsin de eþit þekilde yararlanabilmesi öngörülmüþtür.
Osmanlý’da sosyal hayata katýlmasýna izin verilmeyen, sosyal hayatýn dýþýnda yaþatýlan kadýnlarýmýz, Cumhuriyet Dönemiyle birlikte toplumda hak ettiði yeri almaya baþlamýþtýr. Kurtuluþ Savaþý’nda gösterdiði inanýlmaz çaba ile herkesi kendine hayran býrakan Türk kadýnýna hak ettiði deðeri vermeyi amaçlayan bu ilke her bireyin eðitimden yararlanmasýný saðlamýþtýr.
Eðitim, insan yetiþtirme sanatýdýr. Kadýnlarý, çocuklara bakan, yemek yapan, ev iþi yapan insanlar gurubu olarak gören zihniyetin yenilmesi ile zeki Türk kadýný toplumsal yaþamda yer bulmayý baþarmýþtýr. Cumhuriyet dönemimizle birlikte ne öðretmenler, ne yazarlar, ne hemþireler, ne doktorlar, mimarlar, mühendisler, iþçiler, memurlar, bilim insanlarý yetiþmiþtir. Bu durum, geçmiþi sorgulayan ve daima çaðýn gereklerini arayan, ortaya koyan, bilimi takip eden Atatürkçü Eðitim Sistemi’nin Karma Eðitim Ýlkesi’nin bir sonucudur.
Artýk günümüzde cinsiyet ayrýmýna dayalý meslekler de kalmamýþtýr. Ýþ daima kendisini en iyi yapacak olan beyni, bedeni, yüreði ister. Artýk erkekler de hemþire olabiliyor, kadýnlar da tramvay sürebiliyor… Atatürk bu konuda þöyle diyor, “Bizim toplumumuza bilim ve fen gerekiyorsa, bunlarý ayný derecede hem erkek, hem de kadýnlarýmýzýn elde etmeleri gerekmektedir. Kadýnlarýmýz da bilim adamý olacaklar, erkeklerin geçtiði bütün öðretim kademelerinden geçeceklerdir…”
Karma eðitim, kadýn-erkek eþitliðini simgeleþtiren bir uygulama þekli olmasýnýn yanýnda, eðitimin yaygýnlaþtýrýlmasýný da kolaylaþtýrmýþtýr.
SONUÇ
Küllerinden yeniden doðan bir millet olan Türk milleti, savaþýn acýlarýný yaþayarak geri kalmýþlýðýnýn farkýna varmýþtýr. Toplumun bu þekilde geri kalmasýnýn temel nedeni olarak da halkýn eðitilmemesi, eðitimin herkese verilmemesi olarak görülmüþtür. Daha Kurtuluþ Savaþý sürerken savaþý kazanacaklarýna inanan bir lider geleceðin planlarýný yapmýþtý. Mustafa Kemal Atatürk… Savaþýn devam ettiði sýralarda çeþitli illerde toplantýlara katýlmýþ, öðretmenlere seslenmiþ ve kendi kazandýklarý zaferin eðitim ordusunun zaferi için sadece bir kapý açtýðýný belirtmiþtir. Geçmiþin ezberci, nakilci ve daimici eðitim sistemini çok iyi analiz etmiþ ve eðitimde yaþanan sorunlarý belirleyerek sorunlara çözümler üretmiþtir. Ýlkokullar en uzak köylere kadar yayýlmýþ, birçok kasaba ve ilçede lise, mesleki ve teknik okullar açýlmýþ, yüksek öðretim kurumlarý ülkemizin geneline yayýlmýþtýr.
Bununla beraber özellikle harf devriminden sonra millet mektepleri, halkevleri ve halk odalarý açýlmýþ, eðitim geniþ kitlelere ulaþarak yaygýnlaþmýþtýr. Türkiye, devleti ve milleti ile büyük bir eðitim seferberliðine girmiþtir. Ve günümüzde de milyonlarca insanýmýz o zamanlarda temeli atýlan bu kurumlarýmýzdan faydalanmakta ve eðitimin nimetlerinden yararlanmaya çalýþmaktadýr.
Atatürk bunlarý yaparken bile bilimden ayrýlmamýþ, bu sorunlara çözümleri de bilimsel yöntemlerle bulmuþtur. O zamana kadar bu toplumun tanýk olmadýðý birçok yeniliði gerçekleþtirerek eðitim bilimine yepyeni bir soluk getirmiþtir. Eðitimi milli ve laik bir temel üzerine oturtarak genelleþtirmiþ, etkili eðitimin hedefe en kýsa yoldan götüren yöntemlerini ortaya koymuþtur. Dünyanýn yeni yeni açýklamaya çalýþtýðý etkili eðitim yöntemlerini 1920’li yýllarda uygulamýþtýr. Sonuçta yepyeni bir eðitim sistemi ortaya koymuþtur. Bu sistem uygulandýðý kýsa süre içerisinde çok etkili sonuçlarý çok kýsa bir sürede vermiþtir. Atatürkçü Eðitim Modeli, bizim toplumumuzun ilerlemesini saðlayacak en etkili eðitim sistemidir. Yukarýda saydýðýmýz ilkeler uygulanmaya baþladýktan sonra sorunlarýn en kýsa zamanda çözüldüðü ve yapýlan yatýrýmlarýn sonuçlarýna en kýsa zamanda ulaþýldýðý görülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yaþadýðý sorunlarýn çözümü olarak doðan bu özgün, bilimsel ve gerçek sonuçlar tarihte býrakýlmamalý, dünyada ortaya konan eðitim sistemleri içinde en etkin olanýn Atatürkçü Eðitim olduðu bilinmeli, baþýboþ, bilinçsiz ve cahilce ulaþýlmaya çalýþýlan amaçlara heba edilmemelidir.
Bizlerin, Atatürkçü Eðitim Sistemi’ni çok iyi anlamasý, O’nun bize öðrettiði gibi bilimsel düþünerek, bilimsel yöntemleri kullanmasý ve eðitim sistemimizi daha da ileriye götürmesi gerekmektedir.
Unutmayalým ki millet olarak ülkümüz çaðdaþ uygarlýk düzeyinin üzerine çýkmaktýr. Bizi bu ülküye ulaþtýracak en önemli yol eðitimdir. Eðitimi en etkili kýlacak sistem de Atatürkçü Eðitim Sistemi’dir.
Ömer Demir
KAYNAKÇA
1. AKYÜZ Yahya, Türk Eðitim Tarihi, Pegem A Yayýncýlýk, Ankara,2004
2. Atatürk’ün Milli Eðitimle Ýlgili Düþünce ve Buyruklarý, Türk Dil Kurumu Yayýnlarý, Ankara, 1970
3. BAÞARAN Ýbrahim Ethem, Prof. Dr., Eðitime Giriþ, Ankara, 1999
4. BAÞGÖZ Ýlhan, WÝLSON Howart E., Türkiye Cumhuriyeti’nde Milli Eðitim ve Atatürk, Dost Yayýnlarý, Ankara, 1968
5. CEYHAN Erdal, Prof. Dr., YÝÐÝT Birol, Yrd. Doç. Dr., Konu Alaný Ders Kitabý Ýncelemesi, Ankara, 2004
6. DUMAN Tayyip, Prof, Dr., Atatürk’ün Eðitim Görüþü, Eðitim Dergisi (Atatürk’ün Doðumunun 125. Yýlý Özel Sayýsý), MEB Yayýnlarý, Ankara, 2006
7. ULUSAVAÞ Mualla, Prof. Dr., Eðitim Bilimine Giriþ, Eser Matbaasý, Edirne, 2001
YORUMLAR
Henüz yorum yapýlmamýþ.