- 1148 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM DE UÇURTMALARIM OLACAKTI
BENİMDE UÇURTMALARIM OLACAKTI
Dört erkek bir kız beş kardeştik. Erkekler büyüktü.Doğunun’nın kırsal bir ilçesinden şimdi vilayet olan Osmaniye’ye ben altı yaşımdayken kamyona yüklenen eşyalarımızın üstünde oturarak uzun bir yolculuk sonunda gelmiştik.Osmaniye’de bir kız kardeşimiz daha olmuştu.
Cayır cayır yanan, Yaşar Kemal’in deyişiyle sarı sıcakların Çukurova’yı kavurduğu bir Ağustos öğle üzeri Osmaniye’ye inmiştik.Her şey yabancıydı.
Yolların bazılarının parke taş bazılarının stabilize olduğunu, güneydoğuyu başkent Ankara’ya bağlayan yolun asfalt olduğunu öğrenmem için uzun bir süre simit satmam, su satmam,pamuk çapalamam.pamuk toplamam gerekmişti.
Hatta portakal ağacını fırsat buldukça sık sık izlemem portakalın nasıl oluştuğunu merak etmem mahallede arkadaş olduğum çocukların alay konusu bile olmuştu.
Portakal çiçeklerinin mis gibi kokusu, beni başka dünyalara götürmesi kerpiç evlerin bazılarının çatılarının kırmızı oluklu kiremit, zengin evlerinin ise Marsilya kiremiti denen cinsten olması bizim gibi fakirlerin evinin çatısının huğ olmasını anlamamın uzun sürmesinin sebebi Osmaniye’ye gelir gelmez ailenin geçimine katkı sağlamak için çalışmaya başlamamdandı.O kadar çok çalıştım ki çevreyi alıcı gözle incelemem uzun yıllar sonraya kaldı.
Babam ve anamın okuma yazma bilmemesi eve her gün bir gazete alınmaması gazeteyle tanışmamı da orta okulda okuduğum yıllara kadar erteledi.
Nuri İşgen öğretmenim yirmi beş kuruş verip her gün bir gazete alın, okuyun okuyandan zarar gelmez demişti ama nereden kısarak gazeteye yirmi beş kuruş verecektim?
Bir gün sokakta elli kuruş buldum. Üç defa para kaybeden var mı? diye sessizce söyledim. İçimden kimse duymasa diye de dua ettim. Bir şey bulduğun zaman üç defa bulduğun şeyin adını bağırarak söyleyeceksin sahibi çıkmazsa o artık senindir.Böyle mi öğretilmişti bize yoksa biz mi böyle bir kural koyarak içimizi rahatlatıyorduk bilmiyorum? Bu gün okumadan duramadığım gazeteyle bulduğum elli kuruşun yarısına bir gazete alarak işte böyle tanışmıştım.
Gazetede uçurtmanın nasıl yapıldığını anlatan bir yazı vardı. Yazıda denilenleri aynen yaptım. Bulduğum paranın on kuruşuyla da ip aldım. En ince ayrıntısına kadar okuduğum ilk gazeteyi uçurtma yapmak için kullandım.
O güne kadar çalışmaktan çocukluğumu yaşamadığım için uçurtma uçuranları zaman zaman gıpta ile izlerdim. Uçurtma sahibi olmam hayaldi. Hayal olmasa bile ne zaman uçuracaktım ki?
Gökyüzünde gördüğüm ve o zamanki adıyla tayyare benim için özgürlüğün sembolüydü. Uçurtma da öyle. Uçurtmanın gökyüzünde nazlana nazlana bel kıvırması,rüzgar estikçe çıkardığı ses beni büyülerdi.
İlk heves bin bir sevinçle gökyüzüne saldığım uçurtmam, esen rüzgara dayanamadı gazeteyle kapattığım gövde yırtıldı sağa sola bir iki yalpalandı ve yere çakıldı kaldı.Bütün umutlarım patlayan balon gibi söndü.Eğer rüzgar biraz insaflı esseydi,benimde uçurmam olacaktı ve bende özgürlüğün tadını daha o yıllarda almış olacaktım.İlk yaptığım uçurtma yırtılmamış olsaydı,hevesim kursağımda kalmasaydı,daha sonraları kim bilir,kaç tane daha uçurtma yapıp uçurtacaktım. Yani benimde uçurtmalarım olacaktı.
Şimdi ne zaman gökyüzünde bir tayyare yada uçurtma görsem Nuri İşken öğretmenim, o gün yaptığım uçurtmam ve ilk okuduğum gazete gelir aklıma dalar gider ve çocukluğumu yeniden yaşarım.
Bu sebeple özgürlüğün kıymetini bilmeyenlere, bizleri bu günler getiren büyüklerimize saygısızlık edenlere ve demokrasiye inanmayanlara yırtılmayan kağıtlardan uçurtma yapıp uçurmalarını tavsiye ediyorum.
Abidin GÜNEYLİ
YORUMLAR
Şimdi ne zaman gökyüzünde bir tayyare yada uçurtma görsem Nuri İşken öğretmenim, o gün yaptığım uçurtmam ve ilk okuduğum gazete gelir aklıma dalar gider ve çocukluğumu yeniden yaşarım.
Bu sebeple özgürlüğün kıymetini bilmeyenlere, bizleri bu günler getiren büyüklerimize saygısızlık edenlere ve demokrasiye inanmayanlara yırtılmayan kağıtlardan uçurtma yapıp uçurmalarını tavsiye ediyorum
Harika hocam herkesin bİr çocukluk ANISI vardır ama bunlar güzel anılar,keşke yine çocuk olabilsek beğeni ile okudum güzel bir yazıydı kutlarım.TÜLAY POLAT