- 373 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Karalamalar(19)
PAZARCININ DÖNÜŞÜ
İki günlükTekirdağ’daki şiir etkinliğinden sonra bir günümü de İstanbul’da , pazarlarda satmak için mal(tekstil ürünleri) almak telaşıyla geçirmiştim.İstanbul,beni yormuştu doğrusu.En ufak yapacağın bir hatayla,tamiri imkansızlıklarla karşılaşmak an meselesiydi.Piyasa canlılığını yarı yarıya yitirmiş durumdaydı…Esnaf, elindekileri satmak için bin takla atıyordu müşterisinin karşısında.Hatta bazıları bile başka alternatifler düşünmeyi ihmal etmemişlerdi.Ne yapsınlar ?..Yaşamak için mücadeleye devam etmek zorundasın.Pes etmek yoktu.Nasıl ki sıradan bir vatandaş olarak ben bile düşünüyorsam , orta ölçekli işyerleri ne yapmazdı ki…Hatta yıllardır,bayan ve erkek kotu aldığım fabrika bile kiloluk yağ satmaya başlamış…Bana şaka ile karışık:
“-Ayhan bey,sana yağ verelim,pazarlarda sat.”
Şöyle bir düşündüm.Koskoca fabrikatör bile çıkış noktası aramakta.Bana ne oluyordu ki,ben neydim ki onun yanında..”…Yaşamak ,ayakta durmak ve muhanete muhtaç olmamak için “itler”gibi çalışmam gerektiğini düşündüm bir anda..Üç yüz işçi çalıştırırken yirmiye kadar düşürmüşler bu sayıyı.
“-Piyasayı şöyle bir koklayayım da sonra kararımı veririm abi” diye geçiştirdim.Gerçekten ben de arayış içerisindeyim.Sadece şiir ve nesir yazmakla da olmuyor.Zaten bu yazma melekesini,insanın yakasını bırakmayan bir hastalık olarak görüyorum.Bu,ayrı bir bela.Hem de ne bela…Nereye gidersen git,hiçbir zaman içinden çıkmaz.Sanki bir şeylerden kaçıyor da yazmaya sığınıyormuşuz gibime geliyor.Okumanın ve yazmanın kollarına atıldığımda dünyanın en mutlu insanı oluyordum sanki…
Mahmutpaşa’da fason mallar satan toptancının dükkanına girdiğimde sahibiyle kısa bir hoş sohbetten sonra yeni açılan bir konuyu bana aktarmaya başlamıştı bile…Birazda çevreye karşı kendisini üstün görme hastalığı olduğunu biliyordum zaten.İllaki karşısındakiler hep dinleyecekler,karşı gelmeyeceklerdi.Ne de olsa işverendi.Anlattığı konuya ister istemez kulak misafiri olmuştum.Çanakkale savaşında Atatürk’ün hiçbir etkisi olmadığını,sadece binlerce askerimizi akılsızca makinelı tüfek kurşunlarının önüne attığını söylüyordu.
Birden irkildim.
“-Sen,bunları neye dayanarak konuşuyorsun?”
Senli konuşmam karşısında irkildi.Beklemiyordu “senli” tepkimi.
“-İngiliz kaynaklarına göre”
Kaynaklar,öyle mi söylüyordu onu da bilmiyordum doğrusu.Fakat birden kafamın tası atmıştı.
“-Senin tarih bilginde eksiklik var.O zamanki şartlar için yorum yapmak anlamsız bence.”
Adam,hiddetlenmişti.Hep baskı yapan, hep dinlettiren,hep susturan bir yapısı olduğu ortaya çıkıyordu:
“-Ben,seni tarih diye okuturum arkadaş.”
“-Senden olsa olsa ancak ekonomist olur.”
Etraftaki çalışanlar,göz altından bizleri izliyorlardı.Sanki kendi yapamadıklarını ilk kez ben yapıyormuşum gibi gizli bir sevinç içerisindeydiler…
Ben,yine de alacağım malları ondan aldım.Fikir ayrı,iş ayrıydı.Bu yüzden o insanı satamazdım.
Pazara dönüp de tezgahı kurmaya çalışırken arkadaşlar,başıma yığıldılar.”-Neredesin arkadaş ya.Bir kayboldun ki haber de vermedin.”İstanbul’a mal almaya gittiğimi söyledim.Şimdi şiir etkinliği falan filan dersem,”…Ulan bizim pazarcı,kendisini darı ambarında sanmaya başladı.Kafayı yedi herhalde.Şair sanıyor kendisini zavallı” diye düşünebilirlerdi…
Neyse arkadaşların merakını dağıttıktan sonra uzaklardan görüp gelen pazarcı Kemal abi,yavaş yavaş yanıma yanaştı.Boyu kısa,zayıf yaşı da altmışın üzerindeydi.Yılları,daha doğrusu ömrü pazarlarda geçmişti.Evi de kira.Biri sakat,özürlü diğeri de üniversitede okuyan iki oğlu vardı.
“-Ayhan’ım nerelerde kaldın?” Ona da kaçamak yanıt verdim.Ama yüzü sapsarıydı.Konuşmakta zorlanmasına rağmen sigara parmaklarının arasındaydı.Neredeyse ateş,izmarite kadar gelmiş,O ise hala içmeye çalışıyordu.Aman Allah’ım,nasıl bir hastalık bu sigara alışkanlığı…Yüzünün solgunluğu,gözlerindeki beyazlık bakışlarının ferini azaltmış gibiydi.
“-Kemal abi,sen beni bırak da sana ne haller olmuş böyle?”
“-Sorma Ayhan’ım.Elim ayağım şişti.Dün doktora gittim.Kansızlık varmış.İki gün sonra da hastaneye yatmak için randevu aldım.Bütün tahlilleri yapacaklarmış.En az bir-iki hafta yatarım herhalde…”
Bacaklarını açıp gösterdi.Gerçekten şişti.
“-Şu pazarcılığı bıraksan olmaz mı,abi?”
“-Olmaz Ayhan’ım.Evdekiler aç kalırlar yoksa…”
Gözlerim dolmuştu.Bakışlarımı başka tarafa çevirdim.
Abi,bana tlf.nunu verir misin?.Hastanede seni yalnız bırakmayacağım.Söz.Hem üzülme.Daha seninle çok güzel günlerimiz olacak..”
Sevinerek,yanımdan ayrıldı.Arkasından baktım.Kuş hafifliğinde sekiyordu sanki yürüyüşleri..İlk kez pazarda göz yaşlarıma hakim olamamıştım.Göz yaşlarımı,olduğu gibi bıraktım.Damlalar,yanaklarımdan aşağıya doğru süzülüp giderlerken ben de biraz olsun rahatlamıştım.Nihayet içimde biriken duygular,akıp gitmişlerdi.Böyle giderse benim de sonum Kemal abi gibi olacaktı,doğrusu.Pazarlarda geberip gidecek,çöpçüler kaldıracaktı cenazemizi…
Hava,güneşli olmasına rağmen sıkıcı ve bunaltıcı bir ortam vardı.Zaten bu Mesa pazarı çok tehlikeliydi.Aniden çıkan fırtınalar,bizleri perişan ederdi.
Çadırın yanından birbirlerine bellerinden sarılmış iki sevgili, kendilerinden geçmiş vaziyette aheste aheste geçiyorlardı.Gözlerim onlara takıldı.Doğrusu imrendim.Biraz da kıskandım desem yalan olmazdı.İlk gençlik yıllarımdaki aşklarıma hep uzaktan aşık olmuş,hiçbirisinin elinden bile tutma cesaretim bile olmamıştı.Ya da o zamanki şartlar öyleydi…Belki de şimdi yazdığım acı dolu aşk şiirleri,bilinç altımdaki sevgiliyi elde edememenin dışa yansıması olarak düşünüyordum…Onun için gençlere dokunmamak ve serbest bırakmak lazımdı…
Beklediğim korku,nihayet gerçek oldu.Rüzgarın hızlı bir esintisi ve akabinde meydana gelen fırtına,pazarcıların kurulu düzenlerini darmadağın etti.Çadırlar ve tezgahların üzerindeki emtialar,havalarda uçuşuyordu…Herkes,kendi derdindeydi.Müşteriler kaçışmaya başlamış biz pazarcılar da “mal canın yongası” hesabıyla tezgahlarımızı en az zararla kurtarmanın telaşına düşmüştük…
(Bununla ilgili “Korkunç Fırtına” şiirini yazdım)
Ayhan sarıkaya
(06.06.2009 tarihli günlüğümdür.)
YORUMLAR
Güzel bir yazıydı Ayhan abi. Memleketimin halini gözlerönüne çok güzel çıkartmışsın yazında. Refah var da biz mi göremiyoruz bilmiyorum ama Allah bizim yüzümüze baksın. Yaşadığım şehirde reklam panolarına bir afiş asmışlar, afişte şöyle yazıyor. Aynen yazıyorum .Aklımda kaldığı kadarıyla " VATANDAŞ, EVDE OTURMA !ÇARŞIYA ÇIK, ALIŞVERİŞ YAP." iyi, güzel. Olan zaten bol bol harcıyo. Ya olmayan neyle alacak. neyle yapacak alışverişi. Ne yapalım yine de Şükür ALLAH' a tabii ki. Saygılarımla. Kutlarım
Hülyam tarafından 6/7/2009 7:42:08 PM zamanında düzenlenmiştir.