- 1439 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İntihar
Ölümün başka bir adıdır yaşamı dış faktörlerin etkisinde kalarak terkedip gitmek için. Bedenin yok oluşudur, ruhun yok oluşudur intihar. Bir yerlerde kalan ıstırabın ince acılarına yenik düşülerek çıkmaza saplanıldıǧında yapılan başka bir seçenektir böyle ölmek. Nereden bakılırsa bakılsın insanın iç kalesinde patlayan dinamitlerin ruha yapmış olduǧu tahribatın bir göstergesidir. Ecele varmanın gönüllü gönülsüzlüǧüdür ölümün böyle bir yolla insanda buluşması. Bir varlıǧın, bir canın, bir sevilenin kin duyulan birisinin baǧlı bulunduǧu ailesinden, çevresinden, toplumdan ebediyen uzaklaşmasının adıdır bu altı harfli bir sözcük. Bir inkisarın, bir elemin, bir kahredişin, bir başkaldırının, bir kaçışın, bir yanlızlıǧın sonucunda doruǧa çıkan karabasandır rüyalardaki ölüme yürüyüş. Acıdır, bazen bir bir bencillikten, bazen kendi kendini deǧersiz hissetmekten, bazen yaşamsal yorgunluktan, işsizlikten, eşinden ve sevdiǧinden ayrılmadan, bazen bir karşılıksız aşktan, reddedilişten doǧan sözücüklerin toplamıdır intihar. Beyine anlık gelip işlenen zehirli nakıştır akan kanı bulamak için bunalımlı anlarda… Peynir ekmektir çıkmaza girildiǧini hissedilen bir anda, kaçışdır, hükmediştir kendi benliǧine insanın yüklendiǧinde. O bir savunmadır, varoluşu yok oluşla iddia ederek bir yumruktur topluma, yakınlarına insanın mesaj olarak ilettiǧi. Alın işte. Gördünüz mü? Beni dışlamanın bedelini size acılı bir Adana gibi yedireceǧim diyerek meydan okumadır hayata ve geride kalanlara…
Bunun daha sayısız sebepleri vardır. Evrensel bir kavramdır ve her toplumun, her kademesinde görülen bir ölümü seçme yoludur. Depresyon burada bazen sadece bir fenomendir. Yani asil sebep deǧildir intihar etmek için. Yinede biz bir insanı intihara sürükleyen sebepleri kendimizce şöyle sıralandırabiliriz:
a) Kişisel krizlerden doǧanlar, (düzenlenmesi imkansız ve çok zor oalan hastalıkların etkisinden doǧan intiharlar.)
b) Ruh saǧlıǧında zuhur eden faktörler, (eşini, oǧlunu veya çok sevdiǧi birini kaybetmekten doǧan intiharlar. Yaşanan travmalar, aşırı ve aǧır psikolojik bunalımlar bu kategoriye girerler.)
c) Bir görevi yerine getirememekten dolayı duyulan kişisel suçluluk duygusundan doǧan intiharlar,
d) Baǧımlılıktan doǧan intiharlar (esrar, eroin, içki, kumar… vb. doǧan intiharlar.)
e) Maddi kayıptan dolayı ortaya çıkan intiharlar (bu daha çok Japonlarda görülen bir intihar türüdür.)
f) Karşılıksız aşktan ve sevgiden kaynaklanan intiharlar, (platonik aşklar bunun en güzel örnekleridir.)
g) İnsanın, insan olarak bütün seçenekleri kaybederek kendini yaşama baǧlayacak bir dayanaǧın olmamasından doǧan intiharlar, (bittim, tükendim, başka bir yol kalmadı çıǧlıklarından doǧan, kendini duyurmak için intiharı seçenler bu gruba dahildirler)
h) Öç aldıktan sonra başvurulan intiharlar, (bu intihar türleri genellikle elde edemediǧi bir şey uǧruna bu yolu şeçer, bundan önce o isteklerinin gerçekleştirilmediǧi mekanları basıp tarayarak ödükten sonra başvurulan bir yoldur. Avrupa’da ve Amerika’da ki okullarda yapılan eylemler buna en güzel örneklerdir.)
i) Diǧer yollar, bazen din deǧiştirme ve baǧlı bulunan dinden çıkmalar vs…
Görüldüǧü gibi bir insan için intihara sebep olan o kadar çok sebep vardır ki bu yüzden dünya da hergün yüzlerce insan intihar ederek yaşama veda ediyor.
Eǧer bu kavrama bir tanımlama yapmak istersek işin içinden çıkamayacaǧımız gibi, sonuçlarını da akademik boyuta taşıyarak denemeyi berbat edebiliriz. Bu açıdan bakılırsa günlük yaşamı etkileyen bu kavramın tanımını da, ona uygun olarak yapmak gerekir. O halde, intihar, batı dillerinde suizid, dilimizde de Arapca’dan uyarlanarak günlük hayata yerlemiş bir kelime; bir kimsenin toplumsal ve kendi ruhsal sebeplerinin etkisinde kalarak bunalıma girerek kendi yaşamına son noktayı koyması demektir. Toplumsal boyutu çok geniş bir alanı kapsadıǧı gibi kişisel boyutuda çok çeşitli karmaşık bir bütünlüǧe sahiptir.
İntihar, peki nedir bu insanın ruhunu yakıp yıkan bir kavruluşun benliǧe sapladıǧı ok. Neden bu kadar zehirlidir. Evet, intihar, Türkçe Alfabemizdeki onbirinci harfin sahip olduǧu içerik? Hangi şekillerde ve neden seçilen bir yoldur? Ya da tüm seçeneklerin birer birer yok olmasından sonra kalan tek yol mudur? Baş vurulması gereken. Bilmiyorum, kısacası hiç bir şey bilmiyorum, ama kendimde çok kez böyle kötü bir seçeneǧe gelip dayandıǧım için, hemen A. Camus’un „Sisyphos Söylencesi adlı kitabındaki o yaşamaya deǧer satırları tekrar okuyarak sakinleşmeǧe çalışırım.
İntihar konusunda ilk kapsamlı çalışmayı yapan toplumbilimci Emile Durkheim’dir. Ona göre intihar toplumsal bir olaydır. Bu yüzden toplumsal olarak araştırıp incelenmesi gereklidir. Çünkü E. Durkheim’e gore toplumsal olaylar kişilere baǧlı deǧildir. Toplumsal olaylar bireyleri aşan sorunlardır. Birey onu etkileyemez ve doǧrudan ondan etkilenir sonuçlarına katlanmak zorunda kalır. Toplumsal olayların temelinde bireyler genel olarak zorunlu bir şekilde etkileyen bir system emkanizması sözkonusudur. Bunlarıda; ekonomi, din, bilim, siyaset, ahlak ve edebiyattır. Durkheim olaya bu açıdan baktıǧı için bireyi toplumdan tamamen soyutlayarak yok edecek bir görüşten kaçındıǧı için, bire eriyip yok olmadan da kendi kişiliǧini karekteri ve bilgisiyle bütünleştirerek iddia edeceǧi tezini savunur. Bu görüşe gore, birey bazen doǧruları alarak kendisine temel dayanak yaparak yaşamayıda tercih edebilir. Bu da bireyin kendisi, başkaları, toplumsal ilişkilerini ve doǧayla olan ilişkilerini kurumsallaştırarak birleştirir. Ve birey bu andan itibaren kendini daha saǧlıklı iddia etmenin sevincini yaşar. Eǧer bu ilişkiler normalin çok altında ve üzerinde seyirediyorsa işte o zaman, birey – toplum, toplum – birey çatışmalarına odaklanarak kişinin sosyal dengelerini sarsar. Artık bu an bunalımların, krinzlerin, depresyonun ve buhranların başlangıcı demektir. Ama yinede Dürkheim bilgi anlayışını toplumun temel görüşlerininin genel ortalamasından elde etmeyi tercih eden bir toplumbilimcidir.
Bir bireyin istekleriyle, bireyin içinde yaşadıǧı toplumun isteklerinin çatıştıǧı ortamlarda kendini tatmin edemeyen bireyin intiharı seçmesi toplumsal bunalımlardan kaynaklanan intihar grubuna girer. Modern toplumlardaki krizler sonucu seçilen bu suizidane yol daha çok ekonomik buhranların zuhur ettiǧi evrelerde artış gösterir. Amerika ve Avrupa toplumundaki intiharları bu gruba alabiliriz. Bu intihar türü aynı zamanda bireyle toplum arasındaki baǧların tamamen çözüldüǧü noktadan sonraya ortaya çıkarlar. Ya da E. Durkheim’de ki, gibi çaǧdaş toplumun evrensel gelişmelerden etkilenerek yaşadıǧı bunalımların evenselleşmesinden kaynaklanmaktadır. Buna universel intihar dersek daha doǧru olur.
Birde buna bireysel intihar türünü eklersek tespitimize daha da yaklaşmış oluruz. Toplumla saǧlıklı baǧ kuramayan, ya da kurduǧu baǧları sürdüremeyen birisi de intihar ettiǧinde, bu kişi toplumsal görevini yerine getireceǧi sindromuna kapılarak girdiǧi deprasyon sonucu ölümü seçer. Toplumsal yükümlülüǧünü yerine getirememenin hissine kapılan bir helveti ruhla kendini onursuz olarak suçlamaktan dolayı zorlanan bir kimsede seçeneksizliǧi seçenek olarak kabul etmesidir bu ölüm türünde… Özet olarak söylemek gerekirse, toplumun baskısı bir bütün halinde o kişi üzerine odaklanmış ise yapılan bu gizli ve açık baskılar sonucunda intihara sürüklenmek imkansız deǧildir. Hele birde bu süreçte ruhsal bunalım kişilikte yoǧunlaşmış ise, ve o kimse hedef gösterilmişse vahim sonuçda kaçınılmazdır bazen.
İşte bir ögretmenin ölümü böyle bir toplumsal vahştetten doǧarak 17 Mayıs 2009 da o kişiyi intihara sürüklemiştir. Bu sevgili insan benden dört yaş küçük olan 39 yaşına yeni girmiş amcam oǧlu Hüseyin Arslan’ın anısına yazılmış bir yazıdır. Ruhun şad olsun deǧerli ve yeri doldurulmayacak bilge insan. Ömrünü Atatürkçülüǧe ve gericiliǧe karşı vermiş insan. Yüreǧimle öpüyorum o temiz ruhunu…
Hasan Hüseyin Arslan, 29.05.2009, Frankfurt am Main, evde saat 21:00‘de
YORUMLAR
Bir akşamüstüne doğrunun melankolisini sonsuzlaştırmak istiyorum
yaşadığıma tanık olun
Bu bireysel çırpınışları asmak istiyorum, tanık olun
Ama bir aralıkta yaşıyoruz sanki,
yeryüzü ayaklarımızın altından kayıyor ve kimse bunun
farkında değil
Heryerde benciller ve ukalalar kendi ölçülerine zorluyorlar hayatı
Ve hiç kimse denizin nasıl büyük ve derin birşey olduğunun
farkında değil ATAOL BEHRAMOĞLU..yazınızı okuduktan sonra düşünürken aklıma geldi yazmak istedim
dengeler gereği doğan her canlı bir ölüm demektir aslında nerede ne zaman nasıl olduğu önemli değil..doğduğumuz andan itibaren dengesizliklerin içinde kendimize dengeler yaratma çabasıyla geçiyor yaşam..çünkü dengeler akıl almayacak kadar çok dengesiz..herşeye rağmen yaşamak güzel yinede....... acınızı anlıyorum
İntihar hususunda şu andaki toplumda inancını kaybetmiş ve dini değerlerden yoksun hemen hemen her insanın intiharı serbestçe seçebilme ve bunu bir kurtuluş yolu olarak görme niyetinde olma....
Aslında intihar ile ilgili inanın birçok konuda bizi aydınlattınız ve bu bir tamamen ilim konusu...
Teşekkürler