DÜŞÜNMEK GEREK! (İNSANIN ESFEL-İ SAFİLİN’E GÖNDERİLİŞİ_ SIRLARIN SIRLARI)
İnsan düşündüğü zaman ne kadar da gafil olduğunu anlıyor. Bütün olup bitenden habersiz olmak ne acıdır yüreklere.
Nerden geldik? Ne için gönderildik? Görevimiz ne bu fani dünyada? Ne yapmamız gerek kendimiz için ve insanlık adına? Bunca olanlar, bunca güzellikler, bunca nimetleri kim sunuyor bize?
Bedenimiz bir fabrika gibi çalışıyor, biz o fabrikada işçi bile değiliz ne yazık ki! Her şey Yaradan’ın eliyle kurulmuş o fabrikada ve yıllarca çalışıyor bıkıp usanmadan. Hiç de dikkat etmiyoruz, çok hor kullanıyoruz. Oysa özen göstermek gerek, vücut denilen fabrikanın düzgün çalışmasına. Faydasını ancak yine o vücudun sahibi görür. Vücutta bir aksaklık olduğunda bütün uzuvlar birbirini etkiler ve dönüşü bize acı verir. Kullanamayacağımız uzuvlarımız her şeyi aksatır bedende. Vücut bir nimettir ve çok güzel bakmalıyız, bütün gereksinimlerini itinayla karşılamalıyız.
Biyolojik gereksinimler olduğu gibi, ruh halimizin de desteğe ihtiyacı vardır. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. Bedenin sağlam olması için, yani fabrika dersek vücuda, hiç bir aksaklık olmadan çalıştırabilmek mesele. Yani bütün makinelerin düzgün çalıştığı bir fabrikada, bekçi olup korumak görevi de bize düşer. Bu fabrikanın her türlü idari denetime ve yönetime ihtiyacı vardır. Burada bir sürü emirler verilir, uygulanır, değirmen olur öğütülür. Fabrikanın hesabını, kitabını tutan bir merci vardır bu da beyindir. Beyin düzgün çalışırsa, fabrika iflas etmez. Beyin; her işte olduğu gibi tek amirdir. Onun sağlıklı oluşu, bütün dengeyi sağlar. O yüzden beden sağlığı ve ruh sağlığı arsında denge kurmak gerekir.
Bedenimiz tam anlamıyla beslenirse, gereksinimleri karşılanırsa sağlıklı olur, ama bu yeterli değildir bence, bu sağlığı koruyabilmek için ruhun da temiz beslenmesi gerekir. Yani iç dünyamızda olup bitenleri çok iyi algılayıp, incelememiz şarttır.. Bütün iş burada, sorumluluk burada, iç dünyamızdaki denge bütün vücudu etkiler.
Örneğin; kanser, çaresi henüz bulunamayan, ama tedavileri deneme aşamasında uygulanan, kimine çare, kimine çaresizlik olan kanser tedavisi henüz tam olarak bir neticeye ulaşamamıştır. Hâlâ araştırmalar yapılmakta, kökten çözümler bulunmaya çalışılmaktadır. Belli aşamalardaki kanserli hastaların nasıl da moralle düzeldiğine, iyileştiğine çok şahit olduk. Demek ki ruh hali bütün hücreleri yenileyebiliyor vücutta. Bu çok önemli bir saptamadır. İnsanı gam, duvarı nem yıkar demişler. Bu çok yerinde söylenen bir ata sözüdür.
O halde önce işe iç dünyamızı düzeltmekle başlamalıyız. Bunu yapmak için de bir sürü yollar var önümüzde. Çıkmaz sokaklara girmeden ulaşabileceğimiz, dolaşabileceğimiz güzel iklimlere yol alabiliriz kendi irademizle. Doğru ve güzel olanı bulmak için yürek denilen farklı bir dünyanın içinde gezintiye çıkabiliriz. Candan öte canların yaşandığı, yaşatıldığı kalbi dünyada her türlü iklim kuşağını yaşayabiliriz. Bütün Bâtınî ve zâhiri şartlara uyumlu olan kalbi dünya duyguların merkezidir. Vücut denilen ülkenin başkenti niteliğindedir. Bu ülkede dil ehli ve gönül ehli olmak gerek. Bütün sevgilerin, aşkların yaşatıldığı o güzel iklimin topraklarını beslemeliyiz çağlayan gibi coşkun, berrak sularla. O ülkenin toprağı canlı tutulduğu ve beslendiği zaman atılan her türlü tohum yeşerir kök salar, dal, budak, yaprak verir sarar bedeni, yayılır bedende, meyve verir, bu meyvenin özelliği attığımız tohumun niteliğindedir. Her bitkinin tohumunu atmak doğru değildir kalbi dünyanın topraklarına, yeşerenler güzellikler olsun diye özenle seçilmelidir. Her halimiz bu tohumların eseridir. Dikkat etmek de bizim insanlık vazifemizdir.
Sevgiyle kalın
* * * * * * * * * * * * Sizlerle, okuyup etkilendiğim bir yazıyı paylaşmak istiyorum; yaradılışımızdaki aşamalarla ilgili, dilerim beğeniyle okursunuz.
Ben çok sevdim bu yazıyı; bir ışık oldu, kalbi dünyamın karanlık sokaklarına... Gece Feneri gibi aydınlattı bir nebzede olsa* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
İNSANIN ESFEL-İ SAFİLİN’E GÖNDERİLİŞİ
Cenab-ı Hakk,Lahut aleminde Ruh-u Kudsi’yi en güzel şekilde (Ahsen-i takvim) üzere yarattı.Sonra; Hak meclisinin kudretli padişahı yakınlık ve ünsiyetinin artması maksadı ile insanı katından Aşağıların aşağısına (esfel-i safiline) gönderilmeyi dilemiştir.Ve önce Tevhid tohumu ile Ceberut alemine indirmiştir.Orda Tevhid tohumu bırakılırken nuraniyyeti emanete alıp gizlenmiş ve insana o alemin kisvesi giydirilmiştir.
Bu tevhid tohumu orada yeşermeye terkedilmiş ve sonra insan sıra ile melekut ve mülk alemlerine İndirilmiştir.
Bu alemlere inişinde zırh mahiyetinde o alemin özelliğine göre yoğun organik bedenle takviye edilmiştir.Mülk aleminin bu yoğun bedeni yakmaması için de kendi benliğine has Cenab-ı Hakk’ın Yarattığı kisve giydirilmiştir.
İnsan ruhuna ceberut alemine inişinde kazandığı özellik dolayısıyla ruh-u sultani melekuti aleme geçişinde kazandığı özellik dolayısıyla ruh-u revani mülk alemine inişinde kazandığı özellik dolayısıyla ruh-u cismani denir.
En alta (esfele)indirilmesinden maksad,yakınlığın kalb ve kalıbda artmasını sağlamak ve böylece derece kazandırmaktadır.
Ve kalb tarlasına ekilen tevhid tohumunun yeşertilerek tevhid ağacını geliştirmekdir ki bu ağacın kökü sır havasındandır.Allahü Teala’nın rızası için verdiği meyve ise tevhid meyvesidir.
İnsan ruhunun gelişmesi kalb tarlasında şeriat ağacının büyümesi ile çeşitli derecelerde oluşan meyvelere benzer.Bu sebeble Cenab-ı Hakk bütün ruhlara bedenlerine girme emri vermiş ve alemdeki durumuna uygun olacak şekilde bedenlerde her ruh için özel bir yer ayırmıştır.
Ruh-u cismaninin beden ülkesindeki konumu et ve kan arasındadır.ruh-u revandaki yeri kalbdir.Ruh-u sultaninin yeri fuad denilen kalbin özü noktasındadır.Ruh-u kudsinin yeri ise sır noktasıdır.
Bu tabirler insanın seyr-i sulukunda ulaştığı derecelere verilen manevi isimlerdir ve mecazidir.Beden ülkesinde insan ruhunun barındığı yerler dükkanlar ve ticari konaklardır.
Bu konakların her birinde insan ruhu (ahiret için) ticaret yapar ve her birinde bitmeyen kazançlar elde eder.Allahü Teala onlar hakkında şöyle buyuruyor:
“… kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık sadaka ve zekat verenler bol ve bereketli kar ümid ederler.”(Fatır:29)
Her insan ruhunun beden konaklarındaki bu dükkanlardan nasıl faydalanacağını ve ticaretinden ne kazandıklarını izlemelidir.Çünkü bu kazançlarını bir gün madalya gibi boynunda asılı bulacaktır.
Nitekim ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur:
“(insan) bilmiyor mu ki kabirlerden çıkarıldığı göğüslerde bulunanların (iyilik ve kötülüklerin)derlenip toparlan(ıp ortaya çıkarıl)dığı (zaman)..”(Adiyat 9– 10 )
“Her insanın amel kuşunu (tairini) boynuna astık.Kıyamet gününde onun için bir de kitap çıkarırız ki,(hazır) açılmış olarak (kazanç defterini) (elinde)bulacak.”(İsra:13)
GAVSULAZAM ABDULKADİR-İ GEYLANİ (KSA)
KUTB-İ RABBANİ,SULTAN-ÜL EVLİYA,KUTB-İ A’ZAM
* * * *
YORUMLAR
DÜŞÜNMEK....DÜŞÜNÜRKEN HERŞEYİN GÜZELİNİ DOĞRUSUNU BULMAK..ANCAK HER DEVRİN BİR TECELLİSİ YAŞANMIŞ.DÜŞÜNÜRKEN İNSAN YÜCE ALLAHIN VERDİĞİ AKILLA MANAYI MADDE İLE BİRLEŞTİREREK İLM-Ü LEDÜN SIRRINA ULAŞMASI LAZIM.
YOKSA YA TAMAMEN DÜNYADAN ELİNİ ETEĞİNİ ÇEKMİŞ İNSANLAR YADA SADECE MADDEYLE YETİNEN İNSANLAR OLACAK Kİ, HER İKİSİ DE SIKINTI YARATACAKTIR.HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ BU DÜNYA İÇİN, YARIN ÖLECEKMİŞ GİBİ DE AHİRET İÇİN ÇALIŞMAK LAZIM Kİ, DENGE SAĞLANSIN.
HakanKurtaran tarafından 12/18/2009 4:35:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
GÜL BAHÇESİNE GİRENLER GÜL OLMASALAR DA GÜL KOKARLAR. KÂİNATIN EN GÜZEL GÜLÜNÜN KOKUSUNUN ÜZERİNDE OLMASI TEMENNİSİYLE
Gerçek aşkı bulanlar o rayihanın sırrına erenler ne lütufkâr bir sevdanın olduğunu tadanlardır kalemin susmasın hep çağlasın manevi bir tat vardı tebrik ederim tam puanla selam ve dualarımla mutlu kal