ÖZGÜRLÜK...ÖZGÜRLÜK...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir özgürlüktür tutturup gidiyoruz…nedir bu özgürlük? Nasıl olmalı? İnsanın özgürlüğü içinde mi yoksa dışında mı olur? Her şeye sahip olan bir kişi ve her istediğini yapan özgür müdür? İnsan hak ve düşünce özgürlüğü, devletler özgürlüğü v.s. Bu örnekleri istediğimiz kadar uzatabiliriz.
Ben kendimce,öyle derinlere inmeden kısadan hisse çıkararak ele almak istiyorum.
Özgürlüğün birkaç çeşidini ele alırsak; en önemlisi özgürlük, Allah’a kul olmaktır, gerisi kuklalıktır.Özgürlük, gelincikli kırlarda lay, lay lom’dur.Özgürlük, dağ başlarında sessizliği öldürüp dilediğince haykırmaktır.Özgürlük, düşündüklerinden dolayı itilip kakılmaktır.Özgürlük, ahlaksızlıktır da..bunu kendine yakıştıran özgürdür.Özgürlük, deliliktir aynı zamanda..her şeyi göze alabiliyorsan özgürsündür.
Özgürlük kanımca öyle her aklına eseni yapmak, rezillik çıkarmak, çirkeflik yapmak, ortalığı dağıtmak da değildir…hele şunun bunun karısına, kızına sarkıntılık yapmak hiç değildir.Kendi evidir diye gürültü patırtı çıkarıp komşusunu rahatsız etmek de değildir.Bir de her ağzına geleni söyleyip ortalığı karıştırıp kargaşa çıkarmak asla özgürlük değildir ve olmamalıdır…
Özgürlüğün de bir sınırı ve adabı var ve olmalıdır..yoksa özgürlük kisvesi altına girip akla, hayale gelmeyen şeyleri yapalım…olur mu hiç? Olmaz tabiî ki..öyle olursa toplumda ne düzen, ne birlik, ne de dirlik kalır. Bir devlet ki, koskoca devlettir başka ülkenin sınırlarını ihlal edemez, dünya düzeninin dışına çıkamaz kısacası.Ama insan kendi içinde özgürdür o başka..fakat yine de içinde bile olsa düşündüklerinden ve yapmak istediklerinden bu defa da Allah’a karşı sorumludur.Bir çocuk hatta bir hayvan bile tam özgür değildir.Bu ne demektir? Demek ki gerçek bir özgürlük yok tek kelimeyle..gerçek bu.Yüreğindeki özgürlüğün bileklerine zincir vuracaksa onun da bir anlamı olmaz.
Peki nasıl yaşanmalı bu özgürlüğü?Toplumumuzun örf ve adetlerine ters düşülmeyecek, ayıp sayılamayacak ve düzeni, huzuru bozmayacak şekilde dilediğince yaşayabilirsin.Gez, toz kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde eğlen dağıt hayatın tadını doya, doya çıkart..kimsenin buna itirazı olmaz sanırım..eden varsa ben buradayım.Git bir dağın başına çağır bağır paraşütünü aç dilediğince atla, paraşütün açılmazsa yine gel, ben buradayım..:)
Aklına geleni söyleme konusuna gelince…maalesef ülkemizde düşünce ve fikir özgürlüğü yok..ki bir başbakan bile aklına geleni dilediğince söyleyemiyor..bu çok üzücü bir durum tabii ki..öyle olmamalıydı aslında.Herkes istediğini söyleyebilmeli, doğruyu, yanlışı eleştirebilmeli…doğruyu ve güzelini bulabilmek adına…hak, hukuk ve adalet olmalı toplumda..bunların olmadığı yerde ne özgürlükten ne de demokrasiden söz edilemez.Toplum olarak da eleştiriye gelemiyoruz ki kardeşim…iyi eleştiriye eyvallah, kötüsüne hadi be..! Olmadı işte..hak ve özgürlüklerimizi başta biz kısıtlıyoruz birbirimize.Demek ki özgürlük ve hoşgörüyü öncelikle kendi içimizde yaratmalıyız..aksi takdirde özgürlük isteme hakkımız da yok sanırım.Gerçek özgürlüğe, güzel bir yaşam ve hayat dolu günlere…
Sevgilerimle…
d.adıbelli-17/06/2007
YORUMLAR
sevgili taymaz,yazıyı okuma ve irdeleme zahmetinde bulunup kendinizce tespitlerde bulunup yorum yaptığınız için size teşekkür ederim.dikkatimi çeken ybelirtmiş olduğunuz şu noktaya değinmek istiyorum...
"'ananı al git ' diyen bir bey efendi için dilediğini söyleyemediğinden bahsediyorsunuz . Sizin için özgürlük göreli bir kavram anlaşılan . Hatta özgürlük sözünü duyunca tüylerinizin diken diken olduğunu görüyorum ."
bu "ananı al ve git" sanırım bu anlama gelecek bir cümle kurmamışım..fakat iş bu reddeye gelirse,yani biri kalkıp böyle birşeyi diyecek olursa o zaman özgürlük mözgürlük dinlenilmez ve alnının ortasından vurulur..yani özgürlük dedikse yerine göre özgürlük..sonra özgürlük demekten korkmaya gelince,beni tanımış olsaydınız eminim böyle bir şey demezdiniz.ben,kendimin ve dost ve arkadaşımın dahi olsa hakını savunmak için belanın üstüne çekinmeden atlayanlardanım..bundan çok çekmişliğim var...yerine göre özgürlük ikinci plana atılır yani..belki beni yanlış anlamışsınız..
tekrar yineliyorum,özgürlüğü ben hayatın genel çerçevesi içinde ve matığın gerekirdiği biçimde ele aldım...ve özgürlüğü değişik açılardan da ele alabiliriz tabiiki.demem o ki birisi kalkıp size "ananı al da git"diyememesi lazım onun bunu deme özgürlüğü özgürlüğü yok anlayacağın...derse durum değişir o zaman..haklı mıyım..?
sonuç olarak özgürlük var ama sınırlı bir özgürlük..gerçeğe bakarsanız da böyle olmalıdır..aksi takdir insanlar,ülkeler birbirine girer..güçlü güçsüzü ezer gider..buda doğru mu sayın taymaz...?fakat yine de görüşlerinize karşıyım demiyorum..herkesin düşüncesi farklı olabilir..saygı duyarım...her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır...
sevgili,taymaz,ozan_70,gezgin_72,zyuruk ve sevgili leylim yazıyı okuyup inceleme nezaketinde bulunduğunuz ve yorumladığınız için çok teşekkür ederim..
gerçek özgürlüğe ve aydınlık yarınlara...sevgimle...
özgürlük konusu gerçekten çok geniş bir konu... yelpazesinde bir çok kavram ve değeri taşıyor. ahlak,siyaset,din,dil,ırk...özgürlüğü belirleyen normlar da var : bunların başında din ve ahlak sonra da kültürel değerler,hukuk geliyor...özgürlük ucu bucağı olmayan bir yaşam alanı olamlaz tabi ki. tüm bunlarla birlikte özgürlüğün sınırını belirleyen de birey olamıyor...Bize sunulan alanlar ve sınırlar dahilinde yetişiyor bunu kanıksıyor ve yaşıyoruz. Bunun dışına çıkıldığında ya hukuk ya töre,gelenekler ya da ruh sağlığı hastalıkları devreye giriyor.Ben özgürüm diyen birey aslında kendisine sunulduğu kadar özgürdür bunu bilmiyor... Sınırları aşmak doğru mudur peki... bence değildir çünkü o zaman insanın ömrü çatışmalarla heba olup gidiyor...
sevgili yazarıma teşekkür ediyor ve bir çok konuda onun fikirlerine katılıyorum.. başarılarınızın devamını dilerim... sevgilerimle...
Özgürlük kanımca öyle her aklına eseni yapmak, rezillik çıkarmak, çirkeflik yapmak, ortalığı dağıtmak da değildir…hele şunun bunun karısına, kızına sarkıntılık yapmak hiç değildir.Kendi evidir diye gürültü patırtı çıkarıp komşusunu rahatsız etmek de değildir.Bir de her ağzına geleni söyleyip ortalığı karıştırıp kargaşa çıkarmak asla özgürlük değildir ve olmamalıdır…
harika bir yazı saygılarımla
Peki nasıl yaşanmalı bu özgürlüğü?Toplumumuzun örf ve adetlerine ters düşülmeyecek, ayıp sayılamayacak ve düzeni, huzuru bozmayacak şekilde dilediğince yaşayabilirsin.Gez, toz kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde eğlen dağıt hayatın tadını doya, doya çıkart..kimsenin buna itirazı olmaz sanırım..eden varsa ben buradayım.Git bir dağın başına çağır bağır paraşütünü aç dilediğince atla, paraşütün açılmazsa yine gel, ben buradayım..:)
Aklına geleni söyleme konusuna gelince…maalesef ülkemizde düşünce ve fikir özgürlüğü yok..ki bir başbakan bile aklına geleni dilediğince söyleyemiyor..bu çok üzücü bir durum tabii ki..öyle olmamalıydı aslında.Herkes istediğini söyleyebilmeli, doğruyu, yanlışı eleştirebilmeli…doğruyu ve güzelini bulabilmek adına…hak, hukuk ve adalet olmalı toplumda..bunların olmadığı yerde ne özgürlükten ne de demokrasiden söz edilemez.Toplum olarak da eleştiriye gelemiyoruz ki kardeşim…iyi eleştiriye eyvallah, kötüsüne hadi be..! Olmadı işte..hak ve özgürlüklerimizi başta biz kısıtlıyoruz birbirimize.Demek ki özgürlük ve hoşgörüyü öncelikle kendi içimizde yaratmalıyız..aksi takdirde özgürlük isteme hakkımız da yok sanırım.Gerçek özgürlüğe, güzel bir yaşam ve hayat dolu günlere…
Sevgilerimle…
gerçektende süper bir yazı olmuş ellerinize sağlık kutlarım saygılarımla
Başlangıç olarak ,devletler özgürlüğü demişsiniz . Özgürlük kavramını işlerken devletten bahsetmenin ne alemi var . Devletler için sözkonusu olan bağımsızlıktır .Desteklediğiniz yeni dünya düzeni başka devletlerin bağımsızlığını ayaklar altına alırken ,yaşanan gerçekler bu iken siz düzen den bahsediyorsunuz .Başka devletlerin sınırlarını ihlal etmeyi eleştirir gibi yaparken kendi içinizde çelişiyorsunuz .
'ananı al git ' diyen bir bey efendi için dilediğini söyleyemediğinden bahsediyorsunuz . Sizin için özgürlük göreli bir kavram anlaşılan . Hatta özgürlük sözünü duyunca tüylerinizin diken diken olduğunu görüyorum .
Doğru tesbitleriniz de var elbette ama bunlar biribiriyle çelişen durumların savunulması ile arada kaynayıp gitmiş . İmla kurallarına girecek değilim . Yazının temelkinde zıt fikirlerin savunulmasından kaynaklanan bir belirsizlik ve daha önemlisi eklektik bir yapı sözkonusu .
Damara göre şerbet verme , doğruları kararlı bir biçimde kendi içinde çelişmeden savunmakktan kaçınma genelde siyasetçilerin kullandığı bir yöntemdir . Bu günümüz koşullarında başarı diye algılanıyor . Bu değer ölçülerine göre bu tür bir yazım bazılarına göre başarılı kabul edilebilir .
Benim adıma hiç kimse özgürlük isteme hakkımın olmadığını söyleyemez . Ayrıca düşünce ve fikir özgürlüğü aklına geleni söylemek değildir . Özgürlük konusunda fikirlerini söylemek ve yazmak aklına geleni söylemek değildir .
Son cümlenize katılıyorum .''Gerçek özgürlüğe, güzel bir yaşam ve hayat dolu günlere…''
Saygılarımla .
Yazdığınız bu yazıdan dolayı sizi kutlarım. Kaleminiz daim olsun. Gerçekler ne kadar acıda olsa gerçektir.
"Etikete fazla değer veren insanlar,etik değerlerden ve insani değerlerden kendilerini yoksunlaştırırlar. Zamanla,örf,adet ve geleneklerini de unutan bu insanlar, son derece bencil ve acımasız olurlar. Kendi katında olanları tanır,diğer tolumları tanımaz hale gelirler. Yani insan olmaktan çıkarlar. Özgür yaşamak sadece onlar içindir. Toplum içinde yaşayan diğer insanlar sınıflara ayrılmış kölelerdir onlar için.
Aslında böyle düşünen insanlara acıyınız. Çünkü onlar; et'e,kemiğe bürünmüş,insan diye içimizde yaşayan zavallı varlıklardır.
Onlar için özgürlük etiket sahibi olmaktır.
Onlar için özgürlük,ellerinde ki mal varlıkları ve cebinde harcayabildikleri paralarıdır.
Onlar için özgürlük,sosyatik olmaktır. Yani içi başka,dışı başka olmaktır.
Ahlaksızlık onlar için değerdir,eğlencedir. Namus denilen kavram da hiç önemli değildir onlar için.
Onlar her zaman özgürdür, biz kendimizi köle gördüğümüz sürece...
Erman Ulusoy
Sevgili Furkan72
Okumaya girdiğim tüm yazımlarda ilk hedefim verilen duygu aktarımından önce sunumun kurallar çerçevesinde yapılıp, yapılmadığımıdır. Eleştiri erbabında yaklaşımım sonucu kendi eksikliklerimi görerek ve gördüklerimi dile getirerek ilk okumam eşliğinde yapıyı irdelerim.
Anlatım bütünlüğü sırayı takip eder, sonra verilen bilgi ve duygu...
Bu açıklamamın ışığında belirtmek istediğim noktalar yazınıza dair şudur:
-(,) konulduğu zaman kelimenin önüne diğer kelimeye geçişte bir boşluk bırakılır.
- İlk paragrafta bulunan özgürlüğün irdelenmesi sonucu yapılan giriş ile ayrıntılara geçişin bağlantısı olan ''Ben'' ile başlayan cümle parağraf başı yapılmalı düşüncesindeyim.
''Ağzı olan konuşuyor!''
''Kontrolsüz güç güç değildir!''
''Kendine saygısı olmayan saygı göremez!''
v.s.
özgürlük... kimi zaman derin bir nefes alabilmektir...
kimi zaman derin bir nefes alabilmesine izin vermektir...
Tanrı, kul sevgisi ve saygı ile dengeyi kurabilmektir...
Oldukça geniş, hatta dipsiz kuyu diye nitelendirilecek bir konu üzerinde aktarımı sağlayan bir yazım...
Sosyal çevre, kişi, aile, Tanrı ve siyasetin içine girdiği örneklemelerle; insan özgürlüğünün ayrılmaz kanatlarında gezinti idi, sonu iyi temennilerle biten anlatımınız...
Sevgimle kalın...