ŞAİR YAVUZ SULTAN SELİM
Osmanlı padişahlarının birçoğunun şair olduğunu biliriz. II. Murad’ın Muradî, Fatih Sultan Mehmet’in Avnî, II. Bayezid’ın Adlî, Kanunî Sultan Süleyman’ın Muhibbî mahlasıyla şiir yazdığını hepiniz duymuşsunuzdur.
Osmanlı padişahlarının çok daha fazlası şairdir. Altı yüz yıl dünyaya hükmeden ve “Devlet-i ebed müddet” için bin bir sıkıntıya, belaya katlanan, kalbini taş gibi katı tutmak zorunda kalan padişahların bir şair yüreğinin olması onların doğru karar vermelerinde en önemli etkendi aslında.
Osmanlı padişahları arasında en sevdiğim Yavuz Sultan Selim’dir. En hiddetli, celalli Osmanlı padişahı olarak bilinen Yavuz, iyi bir de şairdir aynı zamanda.
Yavuz’la ilgili birçok hikaye vardır: Yavuz Sultan Selim’in sekiz yıllık hükümdarlığı sırasında en çok vezir idam eden padişah olduğu söylenir. O yıllarda analar çocuklarına “Allah seni Yavuz’a vezir yapsın!” diye beddua ederlermiş.
Vezirler sabah evden çıkıp saraya giderken ailesiyle helalleşir, akşama dönemeyebilecekleri düşüncesiyle çıkarmış evden. En ufak bir hatayı affetmeyen Yavuz’un celalinden öyle korkarlarmış ki bir gün divana habersiz dalan padişahı bir anda karşısında gören sadrazam korkudan kalp krizi geçirip öbür aleme göçmüş.
Bunlar değil aslında anlatmak istediklerim. Dedim ya az önce, Yavuz Sultan Selim edebiyatımızın önemli bir şairidir. O, edebiyatımızdaki ilk müşterek şiirin sahibidir:
Yavuz Mercidabık zaferinden sonra Şam’da konaklar. Sarayda padişahın odasının temizliğini yapan bir hizmetli, İri yarı, yağız padişaha aşık olur. Gel gör ki cihan padişahına bir hizmetlinin aşık olması duyulmuş, görülmüş şey değildir. Kızcağız bir sabah padişahın yastığına yaklaşır ve kılıfa bir yazı yazar:
“Aşık olan neylesin?”
Akşam odasına gelen hünkar yatacağı sırada yastıktaki yazıyı görür, okur, gülümser ve altına şöyle yazar:
“Derdi ne ise söylesin”
Ertesi gün odaya gelen hizmetli kız yarı korku, yarı ümitle yaklaşır yastığa ve padişahın yazısını görünce eli ayağına dolaşır. Neden sonra kendine gelir ve hemen yazar yastıktaki dizelerin altına:
“Ya korkuyorsa neylesin?”
Akşam gelen padişah dizeyi görünce altına yazıvermiş hemen:
“Hiç korkmasın, söylesin.”
Rivayete göre hünkar gizliden bu yazıyı yazanı araştırtır ve kim olduğunu bulur. Sonra geleneklere göre altın bir tepsi üzerinde bir yüzük gönderir evlilik teklifi olarak. Tepsiyi ve yüzüğü bir anda karşısında gören hizmetçi kız heyecandan kalp kriziyle ölür. Bu şekilde edebiyatımızın müşterek yazılmış ilk dörtlüğü çıkar ortaya.
Yavuz’un şiirdeki asıl şöhreti birçoğumuzun bildiği o mükemmel şiiridir aslında:
Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur
Şiirin güzelliğinin yanında bir de şöyle dâhiyane inceliği var:
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
Dizeleri soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okuduğunuzda mükemmelliği göreceksiniz.
Yavuz hakkında anlatacak öyle çok şey var ki… Sekiz yıllık saltanatına birçok büyük işi sığdıran büyük bir padişahtı o. İki kürek kemiği arasında çıkan ve “şirpençe” adı verilen bir çıbandan öldü. Hekimbaşının “Sakın olgunlaşmadan sıktırmayın çıbanı!” sözünü kâle almayıp yaveri Hasan Can’a sıktıran ve iki kürek kemiği arasında yumruk girecek büyüklükte bir yara oluşmasıyla hayata veda eden Yavuz’un son anı da dikkate değerdir:
Yavuz son anlarında sorar Hasan Can’a: “Hasan Can, şimdi ne vaktidir?”. “Yaradan’la birlikte olmak vaktidir hünkarım.” sözüne hiddetle cevap verir Koca Yavuz: “Bre Hasan Can, sen bizi bunca yıl kimle bilirdin?”
YORUMLAR
Yavuz son anlarında sorar Hasan Can’a: “Hasan Can, şimdi ne vaktidir?”. “Yaradan’la birlikte olmak vaktidir hünkarım.” sözüne hiddetle cevap verir Koca Yavuz: “Bre Hasan Can, sen bizi bunca yıl kimle bilirdin?”
MUHTEŞEMDİ! ALLAH RAHMET EYLESİN NUR İÇİNDE KALSINLAR
YÜREĞİNİZE EMEĞİNİZE SAĞLIK
SAYGILAR
*Yaradan'la birlikte olma vakti *
* Sen bizi bunca yıl kimle bildin? *
Ne hakikatlı bir insanmış, hayran oldum yeniden.
İnce detaylar, sır olmayan hakikatler bir cümle ile ancak bu güzellikte anlatılırdı.
O' bizimle her an bizi görüyor, duyuyor. Bunu bildiğimiz halde biz kiminleyiz ? Kime kul halindeyiz ?
Eğer ölüm olmasaydı ne olurdu hallerimiz ?
Paylaşım için teşekkürler değerli Hocam.
Saygımla.