- 1224 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kardelene Mektuplar-2
Yeni bir sayfa açtım, geçmişteki karanlıklara inat daha bir beyaz giyindim hayatı seninle. Aç saadete dokudugum duvağı, öyle bir aç ki sarsılsın yer ile gök sevdamızın ağırlığında. İçimde şaha kalkmış bir imparatorluk, seni bekleyen. Dünden bügüne içimde devrilen doğruların aynasısın. Değince yüreğime yansımaların, eridim akışlarında.
Zirvelerde büyüttügüm kardelensin, beslediğim duyguları emer köklerin. Sen benim ulaşılmazımsın ve hep oralarda sadakatle bize uzayacak kolların. Çölümsün. Su diye çatlarken dudaklarım, incinmiyor hücrelerim. Nasıl bir sevdasın, çatlıyor kalbim. Hasretinle açtığımda kollarımı, solmuş gül yapragı gibi sararım boşluğunu.
Vuslatın dehşeti, sarsıyor korumaya aldığım kalelerimi. İzini sürdüğüm gecede en parlak yıldız sen, dolunca yüreğime ay`ın hüznü, bulutlardan taşan aydınlık yine sen. Sırtlıyorum karanlıkları yürürken güneşe, içimde bir başka aydınlıkla parlayan yine sen.
Yolumu kesiyor melekler, saçılıyor bohçalanmış hayallerim.
-Güneşi öpeceğim, diyorum hasretle.
Şaşkın bakışlarında, vuruluyor kulaçlarım.
-Kül olursun daha hiç yaklaşamadan, diyor ve acıyor bakışları.
-Öpmeliyim, hem de dudaklarından sözüm var ay`a.
Özlem yüklüyüm sılaya, kesmeyin kanatlarımı.
-İçindeki ateşi dışarı atamazsın, o senden çıkmadıkça.
Uzun bir sessizlik, asılı kalmışım bir yamaçta.
Hayat zorlu bir yolculuk.
Kolaylaştıramadığımız yaşam uçup gitmeden ellerimizden, en sağlam adımlarla yürümeliydik ufka.
Seven ve inanan insan imkasızı başarır çoğu zaman.
-Ateş saçar yolun, güneş kimi bekliyor, dedi alev alev gülümseyerek
-Kalbimdeki yangınla güneşte salınmaya gidiyorum.
Sen özgürlüğümdün en olmadık zamanlarda karşıma aldığım, tutsaklığımdın bazı küskün zamanlarda. Sürünen, sürüngen bir yaşamın ayağa kalkmış zaferiydin.
Dev dertlerin, cüce bedenlerde zulmünü sürdüğü zamanlarda aniden çıkan adaletli bir kasırgaydın, vuran boynundan adaletsizliği.
Ve benim ıssız koynumda niniler söyleyerek büyüttügüm, sıcak duygularla gögsümde beslediğim kordan yılandın. Gidişinle hasretin zehrini kalbime akıtan.
Ve öyle bir öpmeliydim ki güneşi, görmeliydi alem kor yanışları, Mecnun´dan miras kalan.
Göğün laciverdinde cantaneme yürüyorum, gönüllü köle olacağım mavi zindanlarında...!
Sude Nur Haylazca
YORUMLAR
Mektup...
İlk girişin belirttiği vurgu ile cümle gayet yerli oturmuş. lakin ''Aç saadete dokudugum duvağı, öyle bir aç ki sarsılsın yer ile gök sevdamızın ağırlığında.'' hitap olan cümlede yeni bir parağraf başı yapılıp (!) işareti kullanılmalı (.) yerine.
ben-sen anlatımında ki arzulu anlatımın hitap ve üstün kalma tavrının birden ben-sen-o anlatımına bir geçişi öyle hızlı yaşanıyor ki bu da okuyucuyu sersemletip, anlatımdaki bütünlüğü zedeliyor.
ve...:)
''insanın evi aç olup, olunmadığının sorulduğu yerdir!''
bir mektup ki; sadece beni anlatan, sen üzerindeki hükmetmek istediklerim, kapıma biriken beklentilerimle...
oysa ki mektup, nasılsın diye sormalıdır; beni anlattığı kadar karşımızdakine cevap verebilme hakkı tanımaktır...
betimlerle, şiirsi anlatım var...
lakin boğultuya uğramış ifade altında kişiyi korkutan sahiplenicilik, tehdti vari mektup tarzına bürünmüş durumda...
sevgimle kalın...