7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
950
Okunma
Rıhtımdan ayrılıp Kumbağ belde sakinlerinin (ya da yerli turistlerin) yürüyüş parkuruna yanaştığımız sahil şeridince uzanan kumsaldaki insanlar gözüme çarptı.Hızlı hızlı yürümekte olan iki karı koca çiftin peşinden üç,dört köpek kuyruklarını sallaya sallaya takip ediyorlardı.Yan yana geldiğimiz de biraz şakayla karışık:
“-Bu köpeklere yemeye ekmek verseydiniz sizi böyle takip etmezlerdi.”dedim
“-Yok be kardeşim.Bu köpekler iki senedir bizim himayemiz altındalar.Onun için peşimizi bırakmıyorlar.”
Demek ki köpek bile kendisine uzatılan elin kıymetini bilebiliyordu.
Otelin lokantasına girip bir masaya oturduk.Daha henüz ne gelen vardı ne giden derler ya. Bizim şairlerden ses seda yok.Bu arada serf- servisle kahvaltılarımızı alıp getirdim.Hanımla kahvaltıya başlamıştık ki “kehya” rumuzlu Hüseyin Zengin arkadaş içeri girdi.Kahvaltısını alıp yanımıza oturdu.Yumurtalara gözüm ilişti.
“-Hadi gel yumurta döğüşü yapalım arkadaş”
“-Yapalım”
“-Nesine”
“—“
Kaybeden ,kazanana güzel bir şiir yazacak,tamam mı?
“-Tamam.”
Yumurta döğüşünde kazanan ben olmuştum.
(Bu yazıyı, yazmadan önce şiirini gönderdiği için sizlerle paylaşmak isterim.)
TEKİRDAĞ ANISI
A yhan erkenden kalkmış
Y enge yanında masayı kapmış
H aydi; Kahvaltını al gel dediler
A ldım geldim. çaremmi var!
Ne bieyim nerden akıl ettiler;
S en varmısın yumurta tokuştur.
A be kardeşim benim şansım mı var?
R engi ak yumurtam kırıldı gitti
I sındım masalarında kardeş gibiydiler!
K ahvaltımı öyle neşeyle yaptım
A ileme sanki iki kişi daha kattım
Y ürüdük kumbağ sokaklarında
Aklımızdan çıkmayacak Günler yaşadık.
Arkadaşlar,yavaş yavaş gelmeye başladılar.Birazdan masalar yine doldu.İçerisi sohbet ve kahkahadan kırılıyordu adeta..
Çetin İmer arkadaşla da bu arada derin sohbete dalmıştık.Kızıl Saçlı ve Bay Piç romanlarından birer tane hediye etti.Kitap üzerine sohbetimiz,soluksuz kahvaltı bitimine dek devam etti.
Bir kitabın kitabevine maliyeti bir lira bile değilmiş.Ama kazandığı para,yaptığı baskılarla birlikte kat kat fazlaymış.Yazara düşen pay sadece % on.Bastırdığı kitabı göstererek :
“-Bundan kazandığım para sadece üç bin tl.Ama yayın evi,yirmi-otuz bin tl.kazanmış durumda.Aradaki uçurum,ne kadar da fazla.Yazar,sıfır kazanıyor.Yayımlayan ise kat kat.Çarpıklığın daniskası…
Ama yine de çok mutluydu.Kitablarını imzalayıp bana vermeye çalışırken onları bir sevişi,bir okşayışı vardı ki görülmeye değerdi doğrusu.Onlarla mutlu olduğu kesinlikle kendisini belli ediyordu..
Kahvaltıdan sonra Tekirdağ belediyesinin tahsis etmiş olduğu otobüsle,iki üç km.ilerisindeki denize sıfır yükseklikteki çamlık alanla kaplı piknik yerinde yerlerimizi almıştık.Piknik alanı,belki de tarihinde ilk kez böyle misafirleri ağırlıyordu.Saz çalmaya başlamış Şaziye Çeliker hocam yine yanık sesiyle dörtlükleri sıralamaya başlamıştı:
YARANAMADIM
Yaranamadım yaranamadım
Ben iç kimseye yaranamadım
Çalıştımçırpındım bir yuva kurdum
Allak bullak oldu sığınamadım
Sığınamadım sığınamadım
Ben hiçbir yere sığınamadım
Gurbet ellerde çalıştım durdum
Kızımla oğlumla avunamadım
Avunamadım avunamadım
Ben hiç kimseye avunamadım..
Hocam,damardan girmişti.Dertliydi anlaşılan.Yan masadan oyun havaları yükselmeye başladı.İçinden oynamak isteyenler,kurtlarını dökmeye başlamışlardı bile…
Getirdiğimiz nevaleyi,kendin pişir kendi ye hesabıyla,masaların kenarlarındaki ocaklarda ateşleri yakmış etleri kızartmaya başlamıştık bile..Yukarlardan köpek havlaması,kalabalığın sohbetine katılmıştı. Hayvancağız,etin kokusunu çoktan almış olmalıydı ki kuyruğunu sallayarak “beni de görün” dercesine çaresiz bir şekilde havlamasına devam etti.Demek ki ağlamayana meme yokmuş.Hayvancağız sonunda nasibini fazlasıyla almış oldu.
Ayrılık zamanı yavaş yavaş yanaştığında hepimizin içinde acı bir burukluk doğduğu kesindi.Ayrılık kadar acı bir kavram başka düşünmek mümkün değildi.
Birbirimize sarılıp da vedalaşırken hem gülüyor,hem de içimizden göz yaşları döküyorduk.Yine kendi dünyalarımızda şiirlerimizle baş başa kalacaktık…
Bu şiir etkinliğini organize eden başta kardan adam Celal Çalık bey ve diğer arkadaşlara gönülden teşekkürlerimizi borç biliriz…saygılarımla…
Ayhan Sarıkaya