SUSUYORUM EN ÇÖL YANIMLA...
Üç duvar,bir kapı ve bir pencere dışında hiçbirşeyim yok artık…
Gece çatışmalarından kalma sorular taşıyorum sabaha…
Hiç bir şeyle her şeyin o ince şizofrenik çizgisinde kaybediyorum kendimi…
Ne vakit güne açılsa sorulara yenilmiş gözlerim;
Yaralarım kaldığı yerden karşılıyor beni…
Günlerdir bir adam peydahlanmış baktığım aynalarda…
Kaç gündür aynı giysileri giyiniyor…
Yüzünde kirlenmiş sakalları ve sigaradan sararmış parmaklarıyla,
el değmemiş yalnızlıklara iteliyor beni…Kim bu adam ?!.
Yüzüne öyle bir keder yerleşmiş ki,acısıyla korkutuyor beni…
Bırakıyorum aynalara bakmayı…
Beni anla(ya)madığım cümlelerle vurdular…
deli gömleği giydirdiler düşlerime…
Ne söylesem sıradışı ve aykırı sayıldı yazılarımda…
Oysa gittikçe üşüyen bu dünyada paylaşılan ateşler yakmaktı amacım…
Ama deli gömleği giydirdiler düşlerime…
Buza kesmiş tepelerden (d)üşüyorum;
İki kere birden,düşüyorum…Bir kalıyorum…
Bak/ın neye benziyorum şimdi ?
Tek kişilik bir Aşk’ın temposuz tınısını taşıyorum kanımda…
Gecelerine süngüler dayatılıyor şiirlerimin…
Sonra ne istediğini bilmez cahil sevdalar yoruyor beni…
Ağlamaya yer arıyor gözlerim…
İçimdeki çığlıklarım lav olup çarpıyor zulmün duvarlarına…
Kocaman yer daracık geliyor bana,yeminlerimi bozuyorum yine…
Susuyorum en çöl yanımla…
(g)izliyorum sessizce bu hüzünlü matemi
ve o rezil acı gelip çörekleniyor gözlerime…
Oysa hayat ne fısıldadıysa kulağıma;Uyup ritmine öyle çık(mış)tım yola…
Düşe-kalka..Bata-çıka…yana-döne..
Yinede her şeyin acısını bir gülümsemeyle siliyorum…
Sevgim infaz ediyor dilimdeki öfkeyi…
Biriken cümleleri yutuyorum her defasında…
Cenderelerden süzüyorum direncimi…
Hangi acı denenmedi ki bende !…
Bütün sözcükleri yüzleştirmişim ateşle,yok verilecek hesabım…
Bıkmışım çığırından çıkmış kabuslara uyuyanlardan…
Korkunun ecele saygısını taşımıyorum koynumda…
Hadi çıksın saklandığı yerden hortlasın ölüm…
Nasılsa yüreğe yazılmayan kolay silinir…
Dumanı olmayan ateşler icat ettim,kimse bilmesin diye yangınlarımı…
Temize çektim tüm yenilgilerimi..Şimdi susuyorum en çöl yanımla…
Şairim konuşuyor:
“Aşk’a,Rüzgara,Ayrılığa,Zaman’a …EYVALLAH…”
H.KARADENİZ
YORUMLAR
Çatışma dolu karartma gecelerinden kaldım yine,
Yine evimin duvarlarından keleş mermileri topladım,
Tavanımda havan topu mermisinin açtığı bir delikten,
Yıldızları saydım gece boyu bıkmadan usanmadan...
Bulutlara sen çizdim, ayın karanlık yüzünde gizlendin,
Sabahlara mektup yazdım çabuk gel diye...
...........Bana Şırnak günlerimi hatırlattınız bir an... ne alaka diyeceksiniz ama oldu işte.
Sevgimle.
''Üç duvar,bir kapı ve bir pencere dışında hiçbirşeyim yok artık…''
tavan ve taban nerede peki?...
diyen bir farklı bakış açısı aklıma gelen...
kendine küslüğün, yabancılaşmanın döküntüsüdür dile gelen.
zorlanılan, diretilen seçimler karşısında, kabullenişlerin omuzlarda bıraktığıdır acıdır aynada ki yabancı gözlerin sahibi... ve kırgınlıktır sevenlerimizin ihtiyacımız olan sahiplenici gölgesinden çıkmış derimizi kavuran güneşin- gerçeğin acımasız sıcağı...
''SUSUYORUM EN ÇÖL YANIMLA...''
anlayana anlatımdır...
anlayanı okyanusun tuzlu sularında susuz salandır...
lakin anlatımın güzelliğini bozan yazımda ki şiirimsi bölmeler, eklemelerdir kanımca...
''Buza kesmiş tepelerden (d)üşüyorum;''
() parantez kullanmak yerine kelimeyi tekrar cümle içinde kullanarak okuyucuyu sarmalayan spiralden çıkarmadan daha derine çekebilirdiniz...
sevgimle kalın...