- 639 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ' DAĞ ' IN ' SERTLİĞİ
Kalem tutan parmak uçlarımdan, ayak parmaklarımın ucuna kadar bedenimin her yanı sızım sızım sızlamakta şu an… Gayesizliğin ruhuma dokundurduğu garip, serseri duygu ve düşüncelerin yorgun düşürdüğü göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyorum aslını isterseniz. Yorulmadan, alın teri dökmenden yorulmanın adı olan şu tembelliğin tutsaklığından nerde, nasıl ve hangi vakitte kurtulacağımın hesabını yapmaktan yoruldum beklide… Neden yorulduğumu anlamadığım anlar, yorgun düşürür beni bazen. Gürültüsüz, insansız bir mekân arayışı içine giren şu yorgun gözlerime çoğu görüntü, yaşantı ‘’ anlamsız ‘’ görünmekte demekten titrediğini hissediyorum yüreğimin. Hiçbir şeye anlamsızlık yaftasını çalmaya yeltenmemeliyim, yeltenemem, yeltenmem… Bazı anlar hocalarımla aramdaki ilişkinin mahiyetini anlamakta zorlandığımı hissettiğim anlarda ‘’ anlamsız ‘’ sözünü sığınağım olarak kullandığımın bilincini duydum bugün biliyor musunuz ?
Her derste bana muhakkak bir iki uyarıda bulunma gereksinimi hisseden Burhan Hocamızı yüzüne karşı eleştirmek anlatılmaz, tarif edilemez bir haz verdi bana bugün… Hocamızın olumsuz eleştirilerinin muhatabı olmuş olmam bu cesareti ve cüreti beraberinde taşıdı yüreğime belkide… ‘’ Bir rahatsızlığımı dile getirmek istiyorum müsaadenizle ‘’ önsözü ve konuşmamın içeriği konusunda kendisini bilgilendikten sonra gözlerimin içine baktıkça sertleşen, hafif, çok hafif bir gülümsemenin yayıldığı yüz ifadesiyle ‘’ Söyle !‘’ sözü ardından şu sözleri sıraladım sabırla ve gerginlikle ; ‘’ Bayanlarla nasıl bir iletişimde bulunulacağı konusunda yetkin ve donanımlı olmadığınızı düşünüyorum.Bayanların hassasiyetini gözardı etmeniz uzak tutuyor sizi biz bayan öğrencilerinizden… Sözleriniz sürekli bir emir ve direktif içermekte mesela… Otur hitabı yerine oturabilirsiniz – oturabilirsin hitabını kullanmanız iletişim açısından daha sağlıklı bir kullanım değil mi sizce ? ‘’ Bu sözleri sıralamakta olduğum anda yüzüme bakmadığının farkında olamadım çünkü eleştirdiğim insandan uzak tutmuştum bakışlarımı itinayla…Hocamızın sert bakışlarının etkisi, sözlerimi kendisine iletmemi güçleştirirdi, eminim…Kendisine yönelttiğim sorunun yanıtını duymak istercesine, ısrarla baktım etkilendiğini sandığım ya da umud ettiğim bakışlarımı gözlerine. Hocamızda yüzüme bakmadan ‘’ Önemli olan karşındakinin seni anlamasıdır bence. Bu kadar ayrıntılı şeylere takılmamak lazım ‘’ sözleriyle yanıtladı sorumu.Sözlerime böyle bir karşılık da bulunmayı uygun buldu yalnızca…Ardından sert bakışlarını gözlerimde sabitleyerek ‘’ Bu gece bu rahatsızlığını dile getirdiğin için rahat uyursun artık… ‘’ sözlerini de ekledi konuşmasının sonuna…Derin, anlamlı ve mahzun bir gülümsemeyle karşıladım şu son sözleri… İçimde biriktirdiğim eleştiri oklarını bir anda Hocamız üzerine yöneltmiş olmamın Hocamız üzerinde oluşturacağı müspet etkiyi düşünmüştüm zira…Hedefine ulaşması zaman alıcı oklarmış oklarım… Aslında bir oku hedefe ulaştırma becerikliliği bütünüyle okçunun maharetine, ustalığına bağlı bir başarı… Sanırım eleştirilerimi yanlış bir zamanda – tarafından eleştirildiğim bir insanın eleştirisi ardından , yanlış insanların arasında – sınıf arkadaşlarımın bulunduğu bir ortamda - ve yanlış duygularla - içimde eleştirilmiş olmanın ezikliği bulunduğu halde - sunmuştum Burhan Hocamızın şahsiyetine… Dolayısıyla böylesi bir etkiye karşılık gelen tepkinin doğallığını kabûllenmeliyim şu aşamada… Kısa bir sessizliğin – fırtına öncesi sessizliğin – ardından değişmeyen bir sertlikle ‘’ Söylediklerini anlayamıyorum.Daha sade ol. Burada 17 öğrenci var ve ben tümünü bırakmış sadece seninle konuşuyorum. Sözlerini biraz daha sadeleştir ve arkadaşlarını da düşün. Böyle davranarak amacın arkadaşlarının kafasını mı karıştırmak ? Bu sınıfta neden sürekli sen konuşmaktasın. Hepiniz bu sınıfın öğrencilerisiniz, çocuk değilsiniz artık. Arkadaşlarının hakkını da ihlâl ediyorsun bu davranışınla. Arkandan söylemiyorum, bak yanında söylüyorum bunları. Bu huyunu terk et. ‘’ sözlerini sarf etti gözümün içine içine damıtmak istercesine bu sözleri. Sakin olmaya çalışarak ‘’ Çok dar düşünceli bir insansınız, fazlasıyla dar… ‘’ sözlerini söyleyebildim. Bu sözlerin üzerine ‘’ olabilir ‘’ dedi Hocamızda aynı sakinlikle…O ne kadar soru sorarsa o kadar, hatta ve hatta haddinden fazla yanıt vermeyi, ne kadar yanıt verirse o kadar soru sormayı diler yüreğim böyle anlarda…Hocamız ne kadar sertse, bende o kadar yumuşak, kibar ve suskun yönümle muhatap kılıyorum kendisini sınıf ortamında… Bu dışsal sertlik ve içsel yumuşaklık arasında ruhumun gerildikçe gerildiğini, konuştukça metafizik gerilimimin gerilimini artırdıkça artırdığını ve bedenime tuhaf bir enerji - belkide zarar verici bir enerji - yüklediğini hissediyorum…
Sanırım mizacımda etkiye misliyle, fazlasıyla mukabelede bulunma niteliğimin etkisini azaltmalıyım aheste aheste…
CEYLANPINAR İMAM HATİP LİSESİ – EDEBİYAT DERSİ
2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.