*GidİYorum göZÜm ArkaDA*
Nekadar düz bir insanım; engebesiz...Kimsenin üstüne takılıp düşmediği...Ben düşerim bir içimdeki çukurlara; sonra kalkarım tekrar. Küllerimden yaratırım kendimi efsane bu ya...Ama hep yeniden...Bittiğim yerler bile hep aynı.
Küçük bir çocuğum aslında henüz apalamaktan kurtulmuş. Eller yerde , parmak uçlarında ve popo yukarıda. Yakında bir duvar arıorum, dayanıp kalkmak için. Ama-ama Allahım heryer duvar-çok duvar-sonsuz duvar...Kalkıyorum sonra elim yapışıyor duvarlara. Derimi kazısanız yeni bir çocuk teni yaratırsınız. Kaç duvarda kaldı ellerimin izi. Anneciğim bak ben yürüyorum, ayakta bile duruyorum üstelik.
"Bir adım bir adım bir adım üç adımda biter bu oda. Neden neden neden neden neden neden daracık yaparlar bu evleri?"
Anne ben daha çocuğum düşüyorum. Az önceki kırmızı bir duvardı, ondan evveli mavi ve şimdi-şu anda ki yeşil..Düz duvar bu işte...
Renkleri değiştirdikçe hayatımızdaki, yenilendiğimizi mi sanıyoruz? Sanıyorum yani.Oysa bütün renkler prizmadan mı çıkıordu tek renk halinde kırılma mıydı-neydi bu kural? Fizik mi resim mi... deli olmak...
Kelimelerin yerini değiştirerek, bazen yasanılanları daha somutlaştırarak, kimisinde de daha mistik bir hava katarak yasanılanları değiştirme çabam neden.
Aynısın işte...Özne yüklem uyumunda -geniş zaman kipinde çekimlenmiş bir cümle kursan hiç biri birbirinden farklı olmayacak yaşadıklarının.
Sıkıldım
Yazmaktan da, hüznümü allayıp pullamaktan da,en önemlisi kendime hüzünler kurmaktan da. Acı dağı,acı eşiği,acı duvarı....Duvarlardan da sıkıldım çok. Kalkmak istiyorum elimin hiç bir parçasını hiç bir yeşil duvarda bırakmadan.
Ve anne biliyor musun sen beni doğururken kalbimi avuç içlerime koymuşsun...
2007/konya