- 9962 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
TÜRKÇEM BENİM SES BAYRAĞIM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Günümüzde mağazaların tabelalarında Türkçe- İngilizce, Türkçe- Fransızca karışımı isimler görmeyeniniz yoktur. “Şirin Petshop”, “Mavi Cafe” gibi… Bunlar, batılı gibi görünmeye çalışan bazı insanların icatları ve biricik, benzersiz sanat eserleridir(!) Onların keşfettiği “Tarzanca” adlı dilin vazgeçilmez(!) parçalarıdır.
Bir de bunların içinde Türkçe bir kelime bile barındırmayanları var: Office One Superstore, Galeria, Olivium … Türkiye’de İngilizce ve diğer yabancı dillerin ana dil gibi kullanılmasına ne gerek var, anlayıp da açıklayabilecek olanınız var mı?
Son günlerin modası… Hepimiz bilgisayarda “chat”leşiyoruz(!) Bu sözün ne kadar komik olduğunun farkına hâlâ varılamamış mıdır? İngilizce olan bu sözün yanına getirdiğimiz “-leşmek” özbeöz Türkçe değil midir?
İsterseniz Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun karşılaştığı bir durumdan bahsedelim: Oktay Sinanoğlu Eskişehir’e gelir ve “ dönerchi” gibi bir tabirle karşılaşır. Bununla da bayağı alay eder. Bu kelimenin son üç harfi İngilizcede “ç” diye telâffuz edilir. Onlarda “ç” harfi yoktur. “ç”, “h” ve “i” harflerini yan yana getirdiklerinde bu “ç” sesi çıkar. O zaman bizim “dönerci” de olur bir “dönerçi” . Bu nasıl iştir? İnsanlar neden böyle komik durumlara düşürmek ister kendini, anlayamam.
“Unutmuşum ana demesini bile,
Öykünmüşüm türküsünü ellerin
Ağzıma bir kara düşmüş bağışla beni,
Türkçem, benim ses bayrağım.”
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Ne oldu? Türkçem hani benim ses bayrağımdı? Eğer öyleyse neden hâlâ “chat”leşirken(!) “bye” diyoruz? Neden hâlâ küreselleşmeye değil de “globalleşmeye” çalışıyor, arabalarda yakıt yağı yerine “fuel-oil” kullanıyoruz?
Neden can kurtarmak yerine(cankurtaran) “ambulans” hatta “ambulance” ile dolaşıp duruyoruz?( Ambulance= dolaşan)* Dolaşmakla insan hayatı kurtarılıyor da benim mi haberim yok?
Neden milletvekillerince temsil edilmiyoruz da sürekli birileri lâf üretip duruyor? (parlamenter= lâf üreten)* Bizim lâf üretenlere(parlamenterlere) mi yoksa bizi temsil edeceklere( milletvekillerine) mi ihtiyacımız var?
Hani Türkçem bana anamın sütü gibi helâldi?
Neden Fransızlar sıkı yasalarla dillerini koruyup, yabancı kelimelerin Fransızca karşılıklarını buluyorken biz de dilin içine edip, dili yabancı kelimelerle doldurarak hem kendimizi rezil etmeye, hem de kendi dilimize Fransız kalıp birbirimizle anlaşabilmeyi imkânsız kılmaya uğraşıyoruz?
Biz dilimizi her ne kadar küçük görsek de Türkçe birçok dilden daha zengindir. İşte size bir örnek:
“Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdan mısınız?”
Bunu İngilizcede söyleyebilmek için acaba kaç kelime sarfetmek gerekir? Gelin, hep beraber bakalım:
“Aren’t you one of those people whom we tried unsuccessfully to make resemble the citizens of Afyonkarahisar?”
Türkçede mükemmel bir ekleme sistemi vardır ki, verdiğimiz bu örneğe ilave olarak birçok örnek bulabiliriz. İşte günümüz gençlerinin pek de beğenmediği Türkçe budur!
Günümüz insanları böyle yaptıkça kendi ülkelerinde kendilerini kendi elleriyle “ikinci sınıf insan” yerine koymaktadırlar.
Biz böyle hevesle Türkçeyi İngilizceye, İngilizceyi de Türkçeye çorba gibi karıştırıp Türkçeyi bozarken ve bununla övünürken, belki İngilizler de bize kızıyorlardır diğer taraftan. Dilimizi bozuyorlar, diye…
Türkçeye “ Bye-Bye” demeden Atatürk’ün vasiyetini** yerine getirmeli, Atatürk’ün “ İkinci Kurtuluş Şavaşı”nı başlatarak, bu sefer de dilimizi işgallerden kurtarmalıyız. İnadına Türkçe kullanmalıyız. Unutmayalım: “ Her sözün ararsan vardır Türkçesi.”
“ Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Mustafa Kemal ATATÜRK
Günümüz gençlerine selâm olsun! Türkçeye canlarından bir parçaymış gibi özen göstermeleri dileği ile… Sağlıcakla kalın.
Kübra BEKMEZ
4 Mayıs 2009, Eskişehir
___________________________________________________________________________
* “Cankurtaran” ve “ Ambulance” kelimeleri ile ilgili bölüm. Bye Bye Türkçe s.167. Türkçesi Dururken İngilizcesi Ayıp(1998) adlı yazı
** Atatürk ölüm döşeğindeyken: Arkadaşlara selam, dil çalışmalarını sakın gevşetmeyin.” demiştir. Türkiye’nin üzerine eğildiği bütün meselelerin arasında dünyanın büyük bir savaş eşiğinde olduğu bir sırada, Atatürk’ün son nefesinde bile üze4rinde duracağı bu mesele ne olabilirdi?
Bye Bye Türkçe s. 36
YORUMLAR
Trt neden yıllardır ayakta ve dimdik ?
Yazınızın içeriği bu soruya cevap niteliğinde olsa gerek.
İnsanın kendini en düzgün kelimelerle ifade edebileceği bir dile sahipken; onu elbirliğiyle yozlaştırıyoruz...
Geçmiş yüzyıllarda dünyada bilinen en iyi ilim-bilim-din adamı, âlim, hekim, mimar bu topraklarda yetişmişken, biz kendi değerlerimize sahip çıkmıyor, onları dünyaya tanıtmıyor ve dış dünyanın özentisi oluyoruz !
Yazık ki yazık...
Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı... günlerimizi geride bırakıp okul müfredatlarından yerli malı haftasını çıkarttıkları günlerden bu yana, bu yozlaşma devam etmekte !
Güzel yazı için teşekkür ve Saygımla
Güncel bir konu..
Değinmeniz ne güzel..
Tebrik ediyorum.
Bu konuyla ilgili sitede açılan bir forum konusuna ekleme yaptığım yazıyı aynen ekliyorum.
Selam ve saygılarımla..
"Bugünden geru divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır."
Karamanoğlu Mehmet Bey
13 Mayıs 1277
bir de Yusuf Yanc siiri var, TDK ödüllü
ARIYORUM
Karaman oğlu Mehmet Beyi arıyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı;
Bu günden sonra divanda, dergahta, bergahta, mecliste, meydanda,
Türkçe’den başka dil konuşulmaya diye,
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı,köyü,şehri
Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım,merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın; demo, sunucunun; spiker,
Gösteri adamının; showman, radyo sunucusunun; discjokey,
Hanım ağanın; first lady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın; store, bakkalın; market, torbasının; poşet,
Mağazanın; süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun; damping olduğuna kananınız var mı?
İlan tahtasının; billboard, sayı tabelasının; skorboard,
Bilgi akışının; brifing, bildirgenin; deklarasyon,
Merakın, uğraşın; hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde; WELLCOME,
Çıkışında GOOD-BYE okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın; body-guard,
Sanat ve meslek pirlerinin; duayen,
İtibarın, saygınlığın; prestij olduğunu bileniniz var mı?
Seki’nin,alanın; platform, merkezin; center,
Büyüğün; mega, küçüğün; mikro, sonun; final,
Özlemin, hasretin; nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?
İş hanımızı; plaza, bedestenimizi; galleria,
Sergi yerlerimizi; center room, show room,
Büyük şehirlerimizi; mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın; fast-food,
Yemek çeşitlerimizin; mönü olduğu yerlerde,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa
Sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezintisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag,
Pekalayı, olur’u okey diye söyleyeniniz var mı?
Çarpıcı, önemli haberler flash haber,
Yaşa, varol sevinçleri oley oley
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?
Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe-show levhasının altında,
Acının da acısı, neskaaaave içeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün, el diline özendiğine içi yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi,
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik.
Türkçe’miz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
Karaman oğlu Mehmet Bey’i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?
YUSUF YANC "