PAPATYALI AŞK
Ellerinde beyaz papatya buketi olan adam ile sarı çantalı kadın arnavut kaldırımlı caddede karşılaştılar.Tereddüt etttiler ilkin sarılıp sarılmamakta.Karşı karşıyaydılar,göz gözeydiler.Adam bir adım attı,kadına sarıldı. Kadın yıllardır bu sarılmayı bekliyormuşçasına kendini adamın kollarına bıraktı,kollarını adamın boynuna doladı. Adam fısıldadı kadının kulağına:"Yana çekilelim de daha rahat olalım"diye.Kadını elinden tuttu,dükkanlar arasındaki aralığa götürdü.Tekrar sarıldılar.Adamın başı kadının saçları arasında,kadının gözleri kapalı kolları adamın boynuna dolamış vaziyette.
Aslında mekan kavramı zamandan daha öte bir kavramdır. Zaman mekanın içinden akmaktadır.Zamanı değil mekanı geriye getirmek gerek.Kadınla adam o "an"dan değil o mekandan ayrılmak istemiyorlardı.Mekanın uygunluğu zamanın inatçı direncini yutuvermişti.
Adam çok sonra elindeki papatya buketinin farkına vardı.Papatyaları kadına uzattı.:"Bak sana çiçek aldım."dedi.
Kadın çiçekleri aldı,kokladı.Adam derinden kadına baktı.Kadın elinde ne kadar değerli bir hediye tuttuğunun farkındaydı.
İlk buluşmalarıydı.Gerçek hayatta ilk buluşmalarıydı.Belki de yüzlerce defa buluşmuşlardı.Çünkü hayallerinde defalarca buluşup,sarılmışlardı.Eğer kurulan hayaller ortaksa,hayal de aslında bir yaşam ülkesi değil midir?
Adam hep kendine soracaktı sonradan neden ilk buluşmalarında kırmızı gül değil de papatya almıştı? Ve kendince cevaplar verecekti. Mesala kadına duyduğu duygu birikintisinde art niyet ve kötülük yoktu bundan olabilirdi pekala. Ayrıca kadının çok içten,masum,dürüst olması da papatyayı renginden dolayı seçmesinde bir sebep olabilirdi. Ama bu soruya vereceği en güçlü cevap;ortak kurdukları hayallerinde bir sürü kırmızı gül vermişti kadına. buluştukları o gerçeklik kesiti sadece hayalllerindeki yaşanmışlığın bir devamıydı. Her zaman da sevgiliye kırmızı gül verilmez ki...
Halen o mekandaydılar,karşı karşıyaydılar,birbirlerine bakıyorlardı.Kadın elleri erkeğin ellerinde.Kadın sordu:"Bir planın var mı?Ne yapalım?"
Adam omuz silkti:"Yok aslında.Bir yerlere gidip birşeyler atıştıralım,ondan sonra karar veririz."
Kadın:"Ben sakin bir yer biliyorum,oraya gidelim"dedi
Adam:"Olur."dedi.
Adam kadını elinden tuttu,biraz yürüdükten sonra kadın elini adamın elinden kurtardı.İki elin arasında hiç boşluk kalmayacak şekilde tekrar adamın avucuna yerleştirdi elini.Adam gülümsedi,ne kadar değerli bir hediye tuttuğunun farkındaydı...
*5 saat sonra ayrılma vakti*
Sarı çantalı kadın ile adam arnavut kaldırımlı caddede el ele yürüyorlardı ayrılacakları kavşağa doğru.Adam memleketine gitmek için otogara kadın ise evine gidecekti.Yolları o kavşakta ayrılacaktı.
Adam durdu,kadına baktı. Kadın üzüntülüydü. Gözlerinde hüzün okunuyordu.Sadece hüzün yoktu o gözlerde.Sitem vardı,umutsuzluk vardı. Çünkü kadın için umut "o adam" demekti ve ayrılıyordu şimdi sitemi de bundandı,adam bunun farkındaydı. Adamın bir eli kadının elinde diğer eliyle kadının saçlarını okşuyordu:"sSenin aklından neler geçtiğini biliyorum."dedi ve devam etti:"Asla senin bu durumda kalmanı istemem. Sen benim tek sevdiğimsin ve öyle de kalacaksın.Ben şimdi gidiyor olabilirim ama bir süre sonra geleceğim. Kimbilir belki de hep yanında kalmak için geleceğim."
Kadın:"Beni bırakıyorsun."dedi. Sesi titrekti ve devam etti:"Keşke hiç gelmeseydin. bu aşkı hep hayallerimizde yaşasaydık.Şimdi senden ayrılmak çok zor."
Kadın ağlamalıklıydı,adam saçlarını okşadığı kadını kendisine doğru çekti,dudağından öptü:" Elbet bir gün gerçek hayata taşınacaktı bu aşk. O gün de bugünmüş.Sen beni nasıl hayallerinde yaşatmışsan ben yine aynı kişiyim. Ben gidiyorum diye sakın ağlama.Herşeye dayanırım ama gözyaşlarına asla.Söz ver bakayım ağlamayacağına dair."
Kadın hiç inandırıcı olamayacak şekilde:"Söz"dedi.
Ayrılık vakti gelmişti,sarıldılar. Adamın başı kadının saçları arasındaydı.Kokusunu içine çekiyordu.
İstiyordu ki bu aşk gerçek hayata taşınmış olsun.
İstiyordu ki kadının kokusu üzerine sinsin.
İstiyordu ki o koku hiç çıkmasın.
Son kez dudak dudağa öpüştüler. Kadın:"görüşürüz."dedi. Adam:"görüşürüz."dedi.
Sarı çantalı kadın arnavut kaldırımlı caddede tek başına yürüyordu. Ve bir adam sırtını duvara dayamış kadının gidişini izliyordu. Kadın yaklaşık yüz metre gittikten sonra döndü adama baktı,el salladı. Adam karşılık verdi. Kadın zafer kazanmış ama o kazandığı zaferde tüm yakınlarını kaybetmiş bir hükümdar edasıyla yürüyordu. savaş alanını bırakmak istemiyor gibi kararsız bir şekilde yürüyordu. Her attığı adım sanki beyninde beyin fırtınası yapan yüzlerce kişinin verdiği kararlar ile oluyormuş da o kadar insanın kararsızlığını taşıyordu.
Adam arnavut kaldırımlı caddede tek başına otogara doğru yürüyordu. İkide bir dönüp kadına bakıyordu. Bakışları ise ayrıldıkları duvarın dibinde kalmıştı.
YORUMLAR
Ayrılık vakti gelmişti,sarıldılar. Adamın başı kadının saçları arasındaydı.Kokusunu içine çekiyordu.
İstiyordu ki bu aşk gerçek hayata taşınmış olsun.
İstiyordu ki kadının kokusu üzerine sinsin.
İstiyordu ki o koku hiç çıkmasın.
Son kez dudak dudağa öpüştüler. Kadın:"görüşürüz."dedi. Adam:"görüşürüz."dedi.
( ayrıldıktan sonra sei hep seveceğim ve kokunu unutmayacağım demiş adam )
tebrikler çuha çiçeği