Bana düşlerini kiralar mısın abi?
Bir düş olarak başladı belki de.Belki de hayal dendi.Ama dünyanın gördüğü her büyük başarı bir zamanlar hayal değil miydi Allen’nin dediği gibi.Yaşamak var ise kainatta hayal de vardı.Düş te vardı.Yahya Kemalin “insan,alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” deyimi de vardı.
Amerikalı Benjamin’in Türkçe olarak seslendirdiği “Sokak çocuğu” şiirinde dile getirdiği gibi sayfa no yoktu,cilt no yoktu, hane no yoktu.Yokluğun ve hayallerin var olduğu bir varlık vardı.Derken hayallerin var olduğu bir zaman diliminde hayalleri gerçekleştirecek civanmertler çıktı ortaya.İnsanlığa ışık tutmaya susamış civanmertler…Adanmışlık ruhuna sahip gönül erleri.Ne yar hesabı yaptılar, ne de can hesabı…Geride nice sevdikleri kaldı.Sevdiklerinden ayrılmanın üzüntüsünü kavuşacaklarını düşünerek sevince dönüştürmeye çalıştılar.Gün geldi delilikle itham edildiler.Gün geldi boş hayaller peşinde koştukları söylendi.Ve gün geldi ki bir menfaat peşinde oldukları söylendi gönüllerinin kırılma pahasına.Ama onların dünyasında kırılma yoktu,kırma yoktu.Hiç bir menfaate,makama mansıba talip olmadılar.Doğup büyüdükleri toprakların en güzide okullarında okumalarına,dünyalık kazançlarına kazanç denemeyecek kadar yüklü ücretlerle karşı karşıya olmalarına rağmen erdemli bir duruş sergileyerek gittiler.Bırakın dillerini,haritadaki yerlerini,adını bile bilmedikleri topraklara gittiler.Giderken de tek düşünceleri vardı:Allahın rızasına nail olabilmek…Bazılarına çok basit gelebilir bu düşünce.Bunu ancak Allah rızasının büyüklüğünü bilenler anlayabilir.
Gittikleri yerlerde yaşadıkları heyecanları yedinci defa bizlere yaşatmak için geldiler.Her gelişlerinde biraz daha kalabalıklaşıyorlar.İlk geldiklerinde 17 ülkeyle organize edilen Türkçe Olimpiyatları bugün 115 ülkeye genişlemiş durumda.115 ülkeden gelen 700 öğrenci ülkemize merhaba deme fırsatı buldu.Dilleri,dinleri,ırkları,renkleri farklı dünya topluluğu İstanbul ve Ankara’da.
Galata köprüsünde oltanızı denize savurmuş halde beklerken Mozambikli gencin sırtınıza dokunarak “rast gele ağabey” diyebileceğine hazarlıklı olun. Ya da elinde şemsiyesi ile yanınıza gelip gevrek simit isteyecek uzak doğulu öğrencilere …
Kendi dilimizi bizden iyi kullanmaları bir yana onlara dilimizi yanlışsız bir şekilde öğreten öğretmenlerine ne kadar teşekkür etsek az.
Ayrı bir heyecan yaşatıyorlar bizlere.Ayrı bir dünyada yaşamadığımızı arkadaşlıklarıyla gösteriyorlar.Her ne kadar dilleri,dinleri,ırkları farklı olsa da.Dünyada yaşanan tüm kavga gürültülere inat farklılığın algılanmasının hiç de zor olmadığını gösteriyorlar.Anlamak isteyene deryalar dolusu mesaj içeriyor bu asil duruş.Ama anlamaktan uzak olanlara diyecek bir şeyimiz yok.İdraklarinin dumura uğramış olmalarına veriyoruz.Akıl kilitlenmesinin bir gösterisi olmalı bu.
Okyanuslarötesinden,Sibirya’dan,Azerbaycan’dan,Kırgızistan’dan,Tacikistan’dan,Amerika’dan,Ukranya’dan,Rusya’dan ve ismini sayamayacağım 115 ülkeden gelen gençlere merhaba diyoruz.Merhaba diyoruz ve ülkemizde onları ağırlamaktan dolayı çok memnunuz.Hep gelin diyoruz.Hep gelin ki gözler Kaf dağının arkasındakini az da olsa görebilsin.
03 Haziran 2009 Mustafa Yılmaz