- 738 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
O HİÇ SİGARA İÇMEDİ Kİ !
.Baba,üvey anne ve oğul akşam yemeği için salondaki yemek masasındaki yerlerini almışlardı.Üvey anne çorba kaselerini ancak bırakmıştı masaya.Evin oğlu Hüseyin’i
öksürük tutmuştu.Anne ve baba sinirlendiler.
- İçme diyorum oğlum sana şu mereti ! diye söylendi baba..
- Ben de söylüyorum ama dinleyen kim ,diye söze katıldı üvey anne.
- İçmiyorum dedim size,ben sigara içmiyorum deyip kalktı masadan Hüseyin.
-Ben hiç sigara içmedim diye mırıldanarak ve ağlayarak gitti odasına.Daha çok üsteledi öksürüğü ağlarken.Uzun süre ağladı ve öksürdü.
- İçmiyorsun da bu öksürk nereden geliyor ? diye söylenmeye devam etti babası.
- Çocuk kandırıyor sanki diye ekledi üvey anne.
Öksürüğü geçince kalkıp yüzünü yıkadı.Masasına oturup derslerini çalışmaya başladı.Liseye o yıl başlamıştı ve oldukça da iyi bir öğrenciydi Hüseyin.
Ertesi gün sınıfta yine öksürük tuttu .Tahtada ders anlatması yarım kaldı.Üzüldü,utandı.Özür diledi öğretmeninden.Öğretmeni mutlaka doktora gitmesini söyledi.
Akşam eve döndüğünde üvey annesinin bir kutlamanın hazırlıklarını yaptığını gördü.
- Hayrola anne,ne hazırlığı bu ?
- Bu gün babanla evlenme yıl dönümümüz..Bakalım baban hatırlayacak mı ?
- Kutlarım anne,nice yıllara inşallah.
- Sağol Hüseyin….Ay çok merak ediyorum,baban hatırlayacak mı,bana ne alacak acaba ?
- Anne,bu gün okulda yine öksürüğüm tuttu da,öğretmenim mutlaka bir doktora görünmem gerektiğini söyledi.Babama sen anlatsan,beni bir doktora götürse…..
- Sırası mı şimdi..adam yeni araba aldı..dünya kadar borca girdi..sen doktorları bilmezsin,bir defa gittin mi korkuturlar da korkuturlar..adamın iliğini sömürürler valla….
Akşam olduğunda elinde bir buket çiçekle geldi adam eve.Pahalı oldukları da belliydi çiçeklerin.
- Ah unutmamış,canım benim deyip kollarına atıldı kadın kocasının.
- Hiç unutur muyum bir tanem..bak sana ne aldım deyip cebindeki kutuyu çıkardı,açtı.
- Ah canım benim canım kocam deyip sımksıkı sarıldı ve yanaklarından defalarca öptü kadın kocasını.Çok pahalı bir pırlanta gerdanlık almıştı adam karısına.Büyük bir sükseyle taktı yerine.Kadının gün boyu uğraşıp titizlikle hazırladıkları sofraya oturdular.
Hüseyin’in yemeği odasına götürüldü.Onlar içki şişesini de açıp ışıkları da söndürerek yaktıkları mum ışığında kutlamalarına başladılar.
Kahkahalarına ve tokuşturdukları kadeh seslerine Hüseyin’in odasından gelen öksürük sesleri karıştı.Ama o akşam öksürük seslerine hiç aldırmadılar.
- İçmesene oğlum şu mereti !
- Zıkkım içesice, falan demediler o akşam.Çılgınlar gibi yiyip içip eğlendiler.
Bir sonraki gün Hüseyin okulda öksürürken ağzından kan geldi.Öğretmeni durumunun hiç de iyi olmadığını,mutlaka bir doktora gitmesi gerektiğini söyledi.
Hüseyin ancak üvey annesine durumu anlatabildi.Üvey annesi durumun ciddiyetini anlamış gibi davrandı.Kocasına anlatacağına dair söz verdi Hüseyin’e.
Olmadı,bir türlü olmadı.Doktora götürülemedi Hüseyin.Öksürükleri ve kanamaları devam etti.Öğretmenleri duruma müdahale etmek zorunda kaldılar.Ve Hüseyin’in Lösemi olduğu anlaşıldı.LÖSEV tarafından korumaya alındı.Tedavisi üstlenildi.Fakat kan kanseri tedavisi kesin olan bir hastalık değildi.İlik nakli için beklemek ve bu sürede hiç de kolay olmayan tedavileri sürdürmek gerekiyordu.Vakıf her türlü desteği verdi ve gerekli tedaviler uygulanıp ilik nakli için beklemeye geçildi.
Uzunca bir zaman geçti.Üvey anne yine bir telaş içindeydi.Yine evlenme yıldönümleri gelmiş çatmıştı.Şahane bir akşam sofrası donatırken yine merak ediyordu ,eşinin bu günü hatırlayıp hatırlamayacağını ve kendisine ne hediye alacağını.
Hazırlıklar bitince eşini beklemeye başladı kadın.Gözü kulağı kapıdaydı artık.Ama telefon kapıdan önce davrandı.Hastahaneden arıyorlardı.Hüseyin’in ömrü ilik bulunmasına yetmemişti.Ölmüştü Hüseyin.Hani o unuttukları,bir kerecik doktora götürmedikleri,hani o hiç içmediği sigaradan öksürdüğünü sandıkları Hüseyin diye biri vardı ya,işte o ölmüştü….
Birden vicdanı sızlamaya başladı kadının.Tansiyonu yükseldi..beyninde bir uyuşma başladı.
O anda kapı çaldı.Sürünerek gidebildi kapıya kadar..zor da olsa açabildi.
Elinde yine pahalı bir çiçek buketi vardı adamın..cebindeki kutuda da pırlanta bir takı.Ama karısı koltuğa yığılıp kalmıştı.Ne çiçekleri alabildi ne de takıyı.
- Hü…hü…hüs…Hüseyin…öl…öl…ölmüş.diyebildi zar zor.Baba da kötü olda bu kez ..onun da vicdanı ses vermeye başladı.Gözleri yaş denilen ıslaklıkla belki de uzun süredir ilk kez tanıştı.
Uzun uzun ağlamaya,bağırmaya başladı.
- Hüseyin’im,Hüseyin’im ! Affet bizi canım oğlum !
Faydası yoktu artık hiçbir şeyin.Ne üvey annenin felç olması,ne da babanın ağlaması…Hiçbir şey Hüseyin’i geri getirmeyecek ve bu günah asla affedilmeyecekti…
Hüseyin sigaradan öksürmüyordu ki…o sigaradan kanser olmadı ki….çünkü o hiç sigara içmedi ki…….
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Deve kuşları hakkında derlerki, başlarını kuma gömünce, kendileri düşmanlarını görmediği için düşmanların da kendisini görmediğini zannedermiş. Şimdi biz hümanist yaklaşarak, tehlikeyi görmüyoruz ve tehlikenin gelmeyeceğini zannediyoruz. Yolları yapan şantiyeleri biz yaktık, öğretmenleri biz öldürdük, Okulları biz yaktık. Haklısınız. Sahip çıkamadık. Gidip o bölgelerde görev yapıp o insanlara hizmet ettiniz mi acaba?
Bir vekilimiz sınırları çizdik diyor, ıraktan karayılan denen şahıs parlemento kurulsun diyor biz hala haklılar mı diyoruz? Verelim gitsin yani öyle mi efendim. Kafamızı bir çıkarsak kumlardan da, tehlikeyi görebilsek. Yarınlar neler getirecek. Hadi gidip sahip çıkın efendim.
Okuyunuz:
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi' nden.....
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin "Türkiye" başlıklı
bölümünden; "Presidency Conclusions"
Madde: 23.."..müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini... Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına...
Turgut UZDU tarafından 6/3/2009 11:11:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sn Fikret Tezal
Öncelikle ileri tarihleri gibi gösteren ama aslında günümüzü anlatan bu yazıya teşekkür ederim.
Çünkü bu günün oluşu dün de gizlidir !
Birkaç yıl öncesinden bu güne doğru gelelim.
Milli görüşçüler AB düşmanları bir anda nedense ? ülkeyi AB'ye sokacaklarını vaad ettiler ve iktidara geldiler...
Ne oldu... sonuç... gelinen nokta ?
Tam tersi !
AB ülkeye istediği her tavizi alarak sokmak istediği herşeyi soktu... yılan gibi... Ülke bu kadar taviz verdi ne oldu ?
Düzeldi mi ?
Tam tersine... Bu fikre katılmayanlar neyin çok daha iyi olduğunu açıklasınlar
İnsan hakları bilmem ne türünden sözde var gibi görünüp özde bir türlü kullanamadığımız içi boş nutuklar atmasınlar.
Ülkemizin kırmızı çizgileri vardı... hatta bizim için savaş sebebiydi !...
Ne oldu... sonuç... gelinen nokta ?
Üç beş çapulcu lider takım elbise giydi devlet başkanı olarak muamele görüyor !
Belediye başkanları ülkeyi bölen harita çizimlerini basına açık olarak göstere göstere yapıyor... ses yok !...
Ergenekon deyince ortalığı tozu dumana katan Cumhuriyet savcılarımız, ülke haritasının bölünmüş canlı resimlerini sanırım karikatür zannediyorlar !
İncirlik üssümüzden uçakların kalkmaması için meclisten veto kararı çıkmasına rağmen (!) K.ırak'a ve pkk ya giden silahlar sizce nereden, hangi yolla gidiyor ?
Ne oldu... sonuç... gelinen nokta ?
Size bunun gibi ülkenin hayati sorunu olacak kadar daha en az yüz örnek veririm, bunca yüzsüzün olduğu ülkede...
Tüm bunları organize etmesi için 'seçilip getirilen' kim ?
PADİŞAHIM ÇOHHH YAŞA !!!!! mıdır acaba ?...
Biz bilmeyiz cahil cühela koyun sürüleriyiz
Zaten bu sebeple vatandaşın menfaati söz konusu olduğunda
"koyun gitsin" denmiyor mu sizce ?
Saygımla
Rom@ntik tarafından 6/3/2009 5:12:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
"Aklıma gelmişken ; sözünüzü ettiğiniz yerlerde bir özerk cumhuriyet kurmayı neden düşünmediniz ?"
1-Yeterli sayıya sahip değilim
2-Bana dokunmayan yılana bile dokunmak gibi bir alışkanlığım var,zira yılan yılandır işte ha bana ha sana
3-Yılana dokunurum da Yalana dokunmayı öğretmediler ne ailem ne de hayatımda imzası olan kişilikli kişiler
4-Memleketimin her karış toprağını çok seviyorum gittiğim bir çok şehir oldu ve her biri müthiş ve biliyorum bu Memleket kolay kazanılmadı öyle kolay da peşkeş çekilemeyecek.
Saygımla.
Sevgili Hülya Hanım ; gülme krizine tutulmuş birisine, uyanması için sert birt tokat atmanız şart ! Yoksa gülmekten katılır ve hatta ölür..Benim anlattıklarım biraz abartılı, evet..Ama ben birilerinin uyanmasını istiyorumartık. Yıllardırbizler uyurken olanları gözlerinizin önüne bir getirin ; nasıl da her şey yavaşyavaş, sindire sindire kabul ettiriliyor..Bakın dün Kıbrıs2ta toprak verilmesi gündemdeydi ve tepkiler sıfır. Daha dün nasıldı ?
Böyle giderse saydığım tüm karamsarlıklar sindirilecek bu millete....
Aklıma gelmişken ; sözünüzü ettiğiniz yerlerde bir özerk cumhuriyet kurmayı neden düşünmediniz ?
Bu arada fıkra da cuk oturmuş yani...
Fikret TEZAL tarafından 6/3/2009 10:51:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Filozof Temel
Temel İle Birol Karadenizli Temel ile Birol birlikte tatile çıkarlar.
Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Aksam güzel bir yemek yiyip
sonra uykuya dalarlar. Bir kaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip
uyandırır. Temel uyku sersemidir: -"Ne oldu? Ne istisun?" -"Temelciğim. Yukarıya
bak ve bana ne gördüğünü söyle." Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir: -"Ha
punun içun mu uyandirdun benu?. Paktum işte. Milyonlarca yilduz cörirum...İşıl
işıl parliyan milyonlarca yilduz... " Birol tekrar sorar: -"Peki, bu sana neyi
gösteriyor?" Artık iyice uykusu kaçan Temel biraz düşünür ve filozofça cevap
verir: -"Teolojik olarak Allah'ın kudretinu ve kendu acizliğimuzu cörirum.
Felsefi olarak, evrenun sonsuzluğunu ve onun karşisındaki önemsizliğimuzu
cörirum. Astironomik olarak galaksilerun, yıldızlarun, gezegenlerun varliğini
corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun çok cüzel olacağinu cörirum.
Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun körü ve saatin 3 olduğunu, penu luzumsuz
yere uyandirduğunu cörüyrum... niye sordun punu paa? Ha sana neyi costerur?",
Birol cevaplar: -"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..."
Çaldırmak yok çadırımızı:)))....
"Atatürk Milliyetçiliği ! "......Baş göz üstüne....Eyvallah....
Sevgili Aynur Engindeniz ; uçurumun en ucundaki bir insana, halâ yıldızları seyredip, şarkılar söylemesini öneriyorsunuz ! Bırakın da hiç değilse nereye düşeceğimizi görüp, gözümüze tutunacak bir dal kestirelim... Ben bir dal buldum ; Atatürk Milliyetçiliği ! Irkçılık, kafatasçılık değil ama..Vatan toprakları üzerinde yaşayan ve yaşamaya hakkı olan herkesin aynı birlik ideali şemsiyesi altında toplanacağı, Atatürk Milliyetçiliği ! Size de aynısını tavsiye ederim...
Fikret TEZAL tarafından 6/3/2009 10:38:53 AM zamanında düzenlenmiştir.
"Türkiye’ye de lütfederlerse eğer bir Ankara, belki bonus olarak bir de Konya kalabilir !"......Peki bu durumda İstanbul-İzmir kimde kalacak benim için önemli şehirlerde:)))
Gülümseyen yüz eklediğime bakmayın cidden can sıkan canımı sıkan önermeler.Sabah gazeteleri okuyup zaten sıkılmıştım.Yazıyı bir kaç kez daha okuyup satır aralarını irdeleyeceğim.
Galiba kötümserlikte yalnız değilsiniz safhınızdayım Ve
kalbimle diliyorum Allah sizi utandırsın.
Saygımla Sn.Tezal....İyi bir gün geçirmen(m)iz dileğimle...
Çok kötümser bir manzara çizdiniz. Ama bu millet o anlattığıınız şeyleri hazmedebilecek kadar geniş mideli değildir. Ferah olun, halkımız muhtaç belki ama kek değil...Ülke adına tehlikeyi gördüğü an buna dur der. Lütfen kimse bu halkı iş bilmez yerine koymasın.İki makarnaya vatan satan " namus satan" yerine koymasın. Dış mihraklar kimliğimizi dejenere etmediği sürece, bize hiç bir şey olmayacak. O kadar kolay mı Tükiyenin bölünmesi. Vatan tehlikeye düşerse eğer, başta Karadenizin uşakları, egenin efeleri, iç Anadolunun yiğidoları, zeybekleri, Erzurumun dadaşları, sayamadığım diğer vatan evlatları dün olduğu gibi bugün de elinden geleni yapar....
içinizi rahat tutun. Kendi içinizi kararttınız bu korkularla, bari bizlerin, geriden gelen genç nesillerin umudunu kırmayın. Muasır medeniyet olmak için neler gerektiğini anlatın.Tecrübelerinize dayanarak yol yordam gösterin. Sürekli kötüyü anlatmakla iyiyi buldaramazsınız. Bize tecrübenize dayanarak, vatan sevginize dayanarak, nasıl ilerleriz onu gösterin. Yoksa bu anlattıklarınız ne işimize yarar kestiremedim. Belki iktidar sahiplerinden nefret ederiz. İndiriz yerinden. Ya sonrası....sonrası için de bir şeyler söyleyin...O iktidara kim layık...Denenip doğru temiz çıkan kim var...Hangisi temiz bu meclistekilerin söyleyin. Hangi parti kurtaracak bizi. Ben göremiyorum öyle bir parti kusura bakmayın. O yüzden insan yetiştirmeliyiz. Sonra o insanlar yayılmalı o koltuklara...Yoksa bugünkülerle " pazar" olmaktan kurtulamayız.
selamlar saygılar.